PWK ve HakPar, Abdullah Öcalan'ın
Kürt ulusal şahsiyetlerine ilişkin söylediklerini hakaret olarak değerlendirip
özür dinlenmesine ilişkin birer basın açıklaması yapmışlar...
Abdullah Öcalan 'in Şeyh Said, Seyit Rıza gibi Kürt ulusal kimliklerine hakaret edip etmediği ya da eleştiri tarzı kendisini bağlar...Bu konu, Abdullah Öcalan ile Söz konusu kimlikleri sahiplenenler arasındaki bir sorundur...
Peki, niçin hiç kimse Abdullah Öcalan ve onun tarzını benimseyen başka Kürtlerin de genel olarak komünistlere, Marks, Lenin,Stalin gibi komünist kimliklere, bu komünist kimlikleri sahiplenenlere de aynı tarzda hakaret ettiğinden ve hatta ne Marksizmi ve ne de Leninizmi bilmediği halde, Marksist kavramları yalanladığından, kendi kaderini tayin hakkını tüm dünyaya evrensel bir hak olarak self determinadyon biçiminde kabul ettiren Sovyet Devrimi ve onun önderi Lenin hakkında yaptığı karalamalardan ve spekülasyonlardan hiç bahsetmiyor...
Demek ki herkes, her olguya kendi
durduğu yerden ve kendi değer ölçütleriyle bakıyor...Oysa, toplumsal meseleler,
herhangi bir toplumsal üst kimliğin, bireyin, kanaat önderi ya da sosyal
tabakalarin öznel ölçütleriyle değil, ancak, tarihsel materyalizm biliminin
nesnel ölçütleriyle çözülebilir...Burada da yaşanılan tarihsel sürecin şartları
bir tarafa bırakılarak yalnızca diyalektik zeka oyunlarıyla da herhangi bir
toplumsal soruna bilimsel ölçütlerle bir çözüm getirilemez.
Çünkü, Marksist tarih biliminde
diyalektiği anlamlı ve tutarlı hale getiren şey onun tarihselligidir ki
tarihsellik bir tarafa bırakılırsa yapılan diyalektik akıl oyunlarının hiç bir
iç tutarlığı da kalmaz...Kürt sorunu bir ulusal sorun olarak, örneğin, İrlanda ya da İspanya'daki sorundan çok farklı
bir sorundur...Dolayısıyla, çözüm yöntemi ve bu yöntemin siyasal ve toplumsal
araçları da farklı olmak durumundadır...
Örneğin,
İrlanda ya da İspanya'daki ulusal sorun kapitalist yoldan çözülebilir ama Köylülüğün farklılaşma sürecinin henüz tamamlanmadığı, köyden kente göç olgusunun tarımın yarı feodal niteliği dolayısıyla süreklilik gösterdiği ve Kürt köylülüğünün kendi coğrafyası dışında, metropol şehirlerde proleterleştiği bir cografyada, Kürt sorunu kapitalist yoldan çözümü mümkün olmayan bir sorundur...
Kürt
sorununu komprodor kapitalizmi ve unun üzerinde biçimlendigi yarı feodal köylü
tarımını tasfiye edecek olan bir Demokratik Halk Devrimi aracılığıyla değil de
komprador kapitalizmi muhafaza eden herhangi bir yoldan çözüme bağlama çabaları
nafile çabalar olup Kürt sorununa kalıcı bir çözüm getirebilmesi mümkün
değildir...
Bence,
Abdullah Öcalan'ın kimlere nasıl hakaret ettiğine ilişkin tartışmalardan ziyade,onun Kürt sorununa ilişkin çözüm yöntemleri ve mücadele araçları, taktik stratejilerinin tartışılması gerekir... Bunun için de içinden geçilen bu tarihsel süreçten daha uygun bir zaman olamazdı..
Çünkü,
bugün, Orta Doğu ve Ukrayna'da ve dünyanın başka coğrafyalarında bölgesel çatışmalarla karakterize olan emperyalist yeniden paylaşım sürecinin, yakın bir gelecekte genel bir savaşa dönüşme olasılığı giderek daha da güncel bir sorun haline gelirken, böylesi tarihsel bir kavşakta, Kürt hareketi ve Türkiyeli Devrimci hareketlerin söz konusu tarihsel süreçte hangi strateji ve taktik siyaset ve siyasal perspektifle bu süreci karşılayabilecekleri ve emperyalist savaşları durdurabilecek yegane yöntem olarak, genel olarak tüm Orta Doğu coğrafyasında ve Özel olarak Kürdsistan ve Türkiye coğrafyasında birleşik bir anti faşist anti emperyalist cephe olanaklılıgın gündemleşmesi gerekir...
Ki bugün Orta Doğu coğrafyasında, dünkü Kürt ve Filistin sorunu gibi basat sorunlara Alevi ve Durzi katliamlari bağlamında yeni sorunlar da eklenmisken, Kürt hareketinin, Orta Doğu gibi emperyalizmin ve bölge gericiliğinin at oynattığı bir cografyada, yalnızca ulusal dinamikler ve emperyal hamilikler üzerinden Kürt sorununa kalıcı bir çözüm üretebilmesinin mümkün olamayacağı da fark edilmelidir...
Bugün,
Kürdistanlı, Türkiyeli ve Orta Doğu'nun farklı toplumsal üst kimliklerine ait tüm devrimcilere düşen görev, gerek Kürt sorununa ,gerek Filistin ve Alevi, Dürzi gibi toplumsal kimliklere ilişkin sorunlara kalıcı bir çözüm getirebilmek için, öncelikle ,ABD emperyalizmi ve onun yedek gücü olan İsrail siyonizmini bölgede alt edecek birleşik bir anti faşist anti emperyalist halk cephesinin acilen kurulmasına ilişkin tarihsel zorunluluğun farkına varabilmek ve gereğini yapabilmektir...
Aksi halde, bu yüzyılı da geçen
yüz yıl gibi bütün dünya halkları olarak hep beraber kaybederiz... Üstelik de
onca acı ve kan can pahasına...
Selamlar....
-----------------------------------------------------------------Fikret Karavaz