Sayfa 100 devam
Az çok aklı başında olanlar, sizin gibi "önder”lerle
acımasız bir kavga, fırtınalı bir deniz ve uzun bir yolun yolculuğuna çıkmaz,
siyasal yaşamda güven verecek bir ehliyete sahip değilsiniz. Bütün bunlar
ortada iken bir yerde şöyle ifade ediyorsunuz; "Ajan ve işbirlikçi
olduklarına inanmamaktadır ve bununla kafa karışıklığı yaratmaktan geri
kalmamaktadır.
Bu da pragmatizmin tipik ve somut bir yansımasıdır".
”Pragmatizmin işgal ettiği kafa yapısı”
o kendisi için ne yararlı ise o doğrudur Msefesinden hareket eder. Onun
için olguları neden-sonuç ilişkisi içinde ele almak doğru olan değildir; sadece
sonuçtan hareket ederek sorunlara yaklaşıldımı doğru olur... " (PS sayı
:50, sayfa: 17) diye "büyük” felsefi tahlillerde bulunuyor, beyni
gövdesini yönlendiremeyen kalemşörler.
Bir felsefi kavramın anlamını öğrenmekle kendini felsefe
profesörü sanan zat-ı muhteremler bu süreçlerini niye felsefi olarak
açıklamıyor? Süreçlerinin ideolojik-siyasal zeminlerini felsefi olarak ortaya
koyarak sorgulamıyor? Merak ediyoruz doğrusu! Yoksa henüz felsefeyi kendilerine
uyarlayamadılar mı?..
Pragmatizm
nedir?
Öz olarak yararlı
olanın, uygulanır olanın doğru olduğunu savunan bir bakış açısıdır. Bir şey
doğru mu, değil mi uygulanıyorsa, yarar sağlıyorsa doğrudur anlayışında olan bir
öğretidir.
Felsefi özü idealizmdir. Düşünceyi, gerçeği maddeden koparan
bir bakış açısıdır. Gerçeğin kıstasının madde ve maddenin doğru yansıtılması
olduğunu, nesnel gerçekliğin, bilimsel bilgisinin insanlığın yararına olacağını
kavramayan bir öğretidir pragmatizm.
Pragmatist anlayış; nesnel gerçekliğe bağlı kalma, onu doğru
ifade ederek savunma, yani bilimsel olana bağlı kalma doğru olanı uygulama
değil de, ne yararlıysa, ne uygulanabiliyorsa, o anın çıkarlan, faydası neyse
onu savunmak ve başvurmaktır.
Oysa ne genel olarak ne de bahsettileri bu özgülde
pragmatist bir yaklaşımımızı gösteremezler. Öyle bir yaklaşımımız olmamıştır.
Felsefeci geçinip gelişigüzel bir şekilde kavramları öteye beriye
yerleştireceklerine kendi süreç ve yaklaşımlarına bir baksınlar bakalım. Bir
dizi soruna ve bize söyledikleri gibi sorunlara nasıl da pragmatist
yaklaştıklarını göreceklerdir. Tabi ki
görmek isterlerse. Ama gerçekleri görmek için önyargısızlık ve dürüstlük baş
koşuldur. Renkli gözlük takanlara ya da gerçekleri görmek istemeyenlerin
gerçeği görmeleri ve kabul etmeleri daima zordur.
Yine de
görmek isteyenler için kimin pragmatist yaklaştığına ve
kimin "politikasının odağına fırsatçılığı koyduğu..(PS sayı 51)”na birkaç
örnek verelim.
Bir:
Komplocu-darbeci tasfiyenin her yönüyle başını
çeken bir baş ajan olacak ama bütün damgasını vurduğu sürece "Dünüyle,
bugünüyle sahip çıkıyoruz” diyeceksin. Bunu
size hangi pragmatist anlayış söyletiyor hiç düşündünüz mü? Biz hatırlatalım
isterseniz; süreçte darbeyle egemenlik sağlama yararı var!
İki:
Proletarya Partisinde tasfiyecilik, ideolojik yozlaşma ve
çürümelerinden dolayı üzerine gidilip, saflardan atılan ve dökülen birkaç mücadele kaçkını bir araya gelip "Oluşum” adıyla bir arayışa giriyor ve bir grupçuk olarak ortaya çıkıyor. Amaçlan ise; parti
düşmanlığını geliştimek ve partiyi yıkmak.
Bu
unsurlar karşısında PS'nin tarvı ne oluyor; fırsatçı, faydacı (yani pragmatist) bir anlayışla ona sayfalarını açıyor,
kader birliği yapıyor.
Bu grupçuğu
devrimci-demokrat kamuoyuna tanıtıyor. Onun propagandasını, bizim de
anti-propagandamızı yapıyor. TKP/ML'de "ayrılık” oldu,
"parçalandılar”, "dağıldılar", "tükendiler” vb. vb.
dedikodularını da yayarak ve yazarak kendilerine fayda sağlamanın zeminini geliştimeye
çalıştılar. Peki nedir bu? İşte pragmatizm ömeği! TKP/ML'yi yıpratıp,
güvensizlik geliştirip birşeyler kapabilirim, yarar sağlanm anlayışı!
Üç:
Proletarya Partisinde ideolojik-siyasi, örgütsel olarak
tasfiyecilik yapan, çürümüş, yozlaşmış, sınıf mücadelesine sırtını dönmüş ve P.
P'ne karş suç işlemiş birkaç döneği "GÖK"
adıyla bir yazı çıkartıyor ve Parti düşmanlığı onak paydası olan bu suçlular
güruhu bir ihanet odağı oluşturmaya çalışıyor ve çağrıda bulunuyor. PS'nin tam
ne oluyor? Ellerini ovuşturarak bu suçlular güruhunun ihanet çağrı yazılanı
yayınlıyorlar, propagandasını yapıyorlar.
Bu
da PS'nin pragmatist anlayışının bir başka ömeğidir.
PS 'nin bu tutumu bir dizi soruna yaklaşımda kendini
gösterdiği ve bu anlayışlarının yabancısı olmadığımız için başlı başına üzerinde
dumayı gereksiz görmüştük. Onların bilinen bu son süreçteki sorunlara ilişkin
yazdıkları yazı için de eleştirip onların "faydacı” (pragmatist) ve
"devrimci olmayan tarzları”na düşmeyeceğiz deyince, bu söylemimiz onlara
fazla dokunmuş olacak ki yukarıda öneğini verdiğimiz konuya ilişkin şöyle cevap
veriyorlar:
"Eğer 'Oluşumcular' ve 'GÖK' çülerin yazılarının
yayınlanmasını kastediyorsa, bunun KDH ile hiçbir alakası yoktur. ÖG burada
çamura saplanıyor.
Bir defa biz bu tür
oluşumların çıkış yazılarını yorumsuz yayınladik... Söz konusu oluşumların
bildirge ve çıkış yazılarını (o da bir kereye mahsus) yayınlamamız.” (PS,
say151, sayfa 17) diyorlar.
Biz PS'nin "bir keN' ya da çok yaptıklarını
tanışmıyoruz, onun hareket mantığını tartışıyotuz. Fırsatçı, pragmatist
anlayışla hareket ettiğini, birkaç "abbas yolcu” döneğinin genelde MLM'de
ideolojik tasfiyecilik, özgülde bu ideolojileriyle PP'de örgütü tasfiyeciliği
yapıyor olmasından PS 'nin nasıl da sevindiğini ve avuçlarını ovuşturduklarını,
nasıl yararlanıp parsa toplayabilirim diye faydacı (pragmatist) hareket etme
anlayışının yanlışlığı üzerinde duruyoruz.
Kaçkınların MLM öğretilerde (Parti, önderlik, parti-içi mücadele,
parti içi demokrasi, partide disiplin, partinin misyonu, örgüt anlayışı vb.
konulanndaki menşevik, anarşist, tasfiyeci parti anlayışında) özelde Proletarya Partisi'ne saldırı, güvensizlik
geliştirme ve yıkma vb. konulârdaki saldırılarını eleştirmek yerine
propagandasını yaparak fayda sağlama mantığıyla sorunlara yaklaşma anlayışını
yani pragmatistliğini eleştiriyoruz.
Biz PS 'nin anlayışını,
hareket mantığını ve yöntemini eleştiriyoruz. Onların o pragmatist anlayışları
olduğu sürece daha çok, "yarar sağlıyorsam doğrudur” mantığıy la hareket edeceklerdir diyoruz.
Biz fiiliyatlarını
söylüyoruz. PS, "Çıkış yazılarını yorumsuz yayınladık” diyor. Özürü
kabahatinden büyük! Hem yayınlıyor, hem de onları eleştimiyorlar?
Yani acilen kamuoyuna müjdeledik, tanıttık, reklam yaptık
diyorlar...
Peki bu
pazarlamacılık neyin pazarlamacılığı? Başka yazılarında da bu anlayışla hareket
ediyor, hatta 50. sayılarında felaket tellallığı yaparak tamamlıyorlar. Ve daha
çok kendi tabanına seslenmek amacıyla şu mantıkla hareket ediyorlar: Her ne
kadar ajanlar örgütlülüğü sanık baş ajan bizi parmağında oynattıysa da diğerleri
de iyi değil, "İki yıllık zaman diliminde daha da küçüldünüz, hem de bir
yıl içerisinde iki ayrı grubun çıkmasının da analığını yaparak” diyerek
kendilerini teselli etmeye çalışıyorlar.
"O da bir kereye mahsus yayınladık” diyorlar. Hareket
mantığını, eylemini düşünmeyip sayısıyla hafifletici neden anyorlar. Bu kaçamak
yanıtları da kurtarmaz onları. Çünkü, zaten istese de sürdüremezlerdi. "Oluşum” döneklerinin ilk ve son bildirileri oldu.
Kavga diye bir derdi olmadığı için o aşamadan sonra o noktada
"dürüstlük” gösterip siyasi arenadan çekildiler. PS 'nin de onlan
düzeltecek hali yoktu. 1.5 yıl oluyor siyasi arenada kendileri pes edip
çekildi, sistem ile açıkça bütünleşti.
PS haberdar olduğu halde hala "ayrılık” diyor,
olmayanları kafalarında "grup”, "örgüt” görüyor. "Oluşumcu dönekler” kendilerini bu kadar düşünen
PS gibi sadık dostları olduğunu bilselerdi belki siyasi arenada biraz daha
kalma çabalarını sürdürmeyi deneyebilirlerdi. Bu kadar düşünenlerinin olduğunu
öğrenmeleri hayli duygulandırmış olmalı onları.
"GÖK” diye adlandınlan
"Suçlular Güruhu” ise muhtemelen başka bir yazı göndermedikleri
için yayınlamamışlardır. İlkini yayınlayan anlayış diğerlerini yayınlamaması
için hiçbir neden yoktur ve tutarlı da olamaz.
Bu örneklerde de görülen politik anlayış ve pratiği ortada
iken yavuz hırsız misali şunları söylemek aslında durumunu gizlemek telaşına
düşüp başkalarına maletmek olmaz mı? "Özgür Gelecek ve kalemşörleri
niteliğe değil, biçime kafayı taktıkarı için gelişip güçlenemez. Faydacılık özün
yerine biçimi esas alır. Onun için ilkeler hiçbir şey, geçici günlük ucuz
politikalar her şeydir” (PS, sayı 51, sf:18)
Yine PS 'nin kendi söylemleriyle kendilerinin bu durumunu
ifade edelim:
politikasının odağına fırsatçılığı koyduğu için sekterliğe
düşmesi kaçınılmazdır... Devrimciler arası ilişki ve sorunlara yaklaşımda
fırsatçı ve faydacı davranan bir anlayış kendi tabanını, örgütlü gücünü yanlış
yönlendiriyor demektir. Bu siyasetle yapılacak bir şekillenme proleter değil, küçük-burjuva ve burjuvadır".
Buna tamamen katılıyoruz. PS ve kalemşörl kendi durumlannı ifade etmiş
oluyorlar. Hangi ruh haliyle hareket ettiklerini biliyorlar. Biz kendi
söylemleri ile durumlarını ifade ettik ki savunduklarım başkalarının
kendilerine hatırlatmalarından okurlarsa belki sindirebilirler,
kavrayabilirler.
Tabi ki tersi de mümkün, başkaları hatırlatıyor diye ölür
ama kabul etmeyi küçük-burjuva gururuna yediremeyebilirler...Gerçekleri kabul
etmemek ve korkmak tarihte kimsenin derdine derman olmamıştır. Bu açıdan,
doğrulardan, gerçeklerden korkmamalıdırlar, onlara karşı önyargılı
olmamalıdırlar ve kabul etmelidirler. Gerçeklerin hiç de korkulacak şeyler
olmadığını göreceklerdir.
O zaman rahat edeceklerdir. Yoksa o nesnel gerçekler hep
karşılarında olacaktır. Ve asıl o zaman daha büyük korkuyu yaşayacaklardır.
"KDH”lerini kamuoyuna ilan ettikleri dönemde
"büyük önder”lerinin "baş ajan” çıktığına inanmayan ve kendi
yapılarının sorunlara sağlıklı yaklaşım yönüne güven duymayan bazı çevreler
birkaç yazı çıkarıp, sağa sola dağıtıp sosyalist basına da yollamışlardır.
ÖG'ye
de yolladılar.
PS'nin anlayışında olsaydık "bir kereye mahsus”
yayınlardık ve yayınlamamız gerekirdi. PS gibi bir anlayışa sahip olmadığımız
için yayınlamadık, ciddiye almadık. Ciddiye alınmaması için birçok yerde
çevremizi de uyardık. Başka politik akımlarla PS gibi fırsatçı, faydacı
olmadık.
Demek ki herkes PS
gibi değildir. O halde asıl PS faydacı ve küçük hesaplar üzerine "siyaset”
üretme anlayışını gözden geçirmelidir ve terketmelidir.
Olumsuzluklarını Görmemek İçin Özel
Çaba Sarfetmek, Kabul Etmemek,
Dahası
Onları Savunarak övünmek
Dürüstlükten Yoksunluktur, Düzelmeye
Kapalılıktır, Akıllı Insanların
işi Değildir Ve Politik Naifliktir!
PS, "ÖG yalan ve iftira atıyor” diyerek ne kadar çığlık
atarsam o kadar etkili olurum, herkes gerçeği görüp anlayana kadar bir hayli yol alırım düşüncesiyle, oluşacak
önyargının gerçekliği gizleyeceğini sanıyor. Gerçekliğe öfke duyacaklarına,
olumsuzluklarını belirtenlere öfke duyuyorlar. Olumsuzlukları ve yönelmesi
gereken temellerine işaret edilince avazı çıktığı kadar "yalan ve iftira
atıyor”lar diye bağırıyorlar. Böyle bağırınca haklı olacaklarını sanıyorlar.
Ama asıl gerçekleri görememelerinden değil, samimiyet-dürüstlük
taşıyamamalarından böyle yapıyorlar. Ve tabanında peşinen önyargı yaratıp
olumsuzluklarını görme üzerine oluşacak baskının önüne geçmek istiyorlar
Bizim kimse hakkında
"yalan ve iftira” attığımız yoktur.
Bunu PS 'de gösteremiyor. PS'nin bu söylemlerine dayanak
yapmaya çalıştığı noktaya geleceğiz.
Öncelikle belirtelim ki bizim "yalan ve iftiraya”
ihtiyacımız yoktur. O, bilime dayanmayanların, samimiyetsizlerin işi ve
alanıdır. Biz, PS 'de olmayan bir şeyi maletmiyoruz. Bugüne kadar genel
hatlarıyla resmini çizdik, "çirkinlik” ortaya çıkıyorsa -ki çıkıyor- kendi
"çirkinliği”dir.
Ve kendine kızmalıdır. Karşısına koyduğumuz aynaya
kızmamalıdır. Kaldı ki öfkesinden dolayı "çirkinliği”nin boyutunu,
kapsamım, derinliğini dinlemiş ve izlemiş değildir. PS ve kalemşörleri
olumsuzluklarını gizlemek istiyorlarsa sakin olmalı, olumsuzluklarını kaba
hatlarıyla olsa da ortaya koymaya çalışmalı, bunu yapamıyorlarsa ortaya koymaya
çalışanlara tahümmül göstermeli, sağa-sola asılsız ithamlarda bulunma yerine
kendi gerçekliğini görmelidir.
PS ve kalemşörleri, üzerinde durduğumuz "yalan ve
iftira” ara başlığı altındaki iddialarına yeni "yalan ve iftira”
attığımıza ilişkin hiçbir somut veri de gösterememektedir. Ama öte yandan şunu
söylüyor:
"Bir komünist veya devrimci, herhangi bir olguyu ya da
herhangi bir siyasal yapılanmanın bir konuya ilişkin söylediklerini
değerlendirmeye tabi tutarken, o yapının (bu düşman da olsa farketmez-not PS'
nin) yazdıklarını baz alarak eleştirisini yürütür. İdeolojik polemiklerde
'alıntı dürüstlüğü' (aç.PS) diye bir şey var
dır.” (PS, sayı 51, sf: 16) diyor da peki "yalan ve iftira”
attığımıza ilişkin neyi "baz alarak eleştiri yürütüyor”?
Neyi gösterebilir ki? Hiçbir şeyi gösteremez. O halde PS
inanmadığı, bilincine varmadığı, özümseyemediği şeyleri yazmamalıdır,
"alıntı dürüstlüğü” simsarlığına soyunmamalıdır.
Sf_105
"İdeolojik polemiklerde alıntı dürüstlüğü diye bir şev
vardır" derken kendilerinin söylemediği ve yazmadığı bir şeyi onlardan
aktarma yapmış gibi gösterdiğimiz yönlü ithamda bulunmuş oluyorlar ki bu
tamamen gerçek dışıdır.
Kendilerine yakışacak bir yalandır. Hiçbir yerde olmayan bir
şeyi "alıntı” imiş gibi yazdığımızı gösteremezler. Böyle bir şey olmadığı
halde PS 'nin kalemşörleri niye böyle bir hileye başvuruyorlar? Açıktır ki küçükburjuva sınıf özelliklerindendir. Proletaryanın
bilimsel görüşlerine ve onun gücüne sarılmayanlar küçük şeylere, hile, iftira
ve politikalara sarılacaklardır.
Çünkü; proletaryanın bilimsel
görüşünden uzaklaşıldıkça, yozlaşmış küçük-burjuva değerlere yakınlaşmak
kaçınılmazdır.
Yukarıdaki aktarmada samimi olmamaları da bir yana "o
yapının (bu düşman da olsa fark etmez) yazdıklarını baz alarak eleştirisini
yürütür' kavrayışları da eksiktir.
Düşmanda olsa, dost da olsa sadece "yazdıklarını' baz alarak eleştirmeyiz. Bunun yanısıra
yazılı hale getirmedikleri veya açıkça savunmadıkları pratiklerini ve
eylemsizliklerini de eleştiririz.
Örneğin, düşman uluslararası planda çevirdiği gizli
dolapları, ülke bazında katliamlar, sokak infazları, kayıplar, halka karşı
başvurdukları yığınla karanlık şeyler, sağlığa zararlı şeyleri piyasaya sürüp
halkın sağlığıyla oynamaları vb. vb. yığınlarca şeyi hiç de yazılı
savunmayabilir, ama ortada pratikleri var ve bunların kendisi belge.
Bu durumda
"yazdıklarım baz alarak” eleştirmemezlik yapabilir miyiz?
Birçok yapılanmanın
açıkça savunmadığı ama pratik olarak başvurduğu yanlışlıkları var,
darbecilerimiz de hileler eşliğinde Partide darbe yaptığım hala açık
yüreklilikle yazıp kabul etmiyorlar, diye eleştirmemezlik yapabilir miyiz?
Açıktır ki hayır!
Sadece yazılı savunuları değil, pratikleri, anlayışları
yazılı olmayan duruşları da ideolojik bir yaklaşımdır. Doğrulara
sahip çıkılır, savunulur. Yanlışlara karşı çıkılır, mahkum edilir.
Marksistlerin yaklaşımı budur. Burada burjuvaziye karşı ideolojik,
siyasi mücadele ile halk saflarındaki yanlış anlayışlara karşı mücadele
yönteminin temelde farklı olduğunu vurgulamaya gerek bile olmadığı için
geçiyoruz.
PS. "ÖG yalan ve iftira atıyor” diye attığı ara-başlık
altında suçlamalarına kanıt gösteremiyor. Bizden tek bir aktarma yapıyor dün
söylediklerimiz, yaptığımız belirlemeler bugün kendileri tarafından, başka özel
nitelemelerle ortaya konuluyor.
Neyle...
Karşı Devrimci
Hücreyle' dememizi savunduğu şeylere ömek gösteriyor ve aktarıyor.
Bu söylediklerimiz yüreklerine çok oturmuş olmalı ki başka
yerlerde de aktarıyorlar. Bu normaldir, bazı gerçekler bazılarına çok acı
gelir, yüreklerine oturur. Aslında yüreklerine oturan şey bizim ifadelerimiz
değil, gerçekliktir ve onun karşısında düştükleri zorluktur. O da bizim
sorunumuz değil, gerçekler karşısında ayak direyenlerin sorunudur.
Sayfa_106
Bizden aktarılan yerde PS ve görüşlerine yön verenlerden ne
bir aktarma var ne de alıntıymış gibi gösterilen bir yer var. Tamamen bizim
değerlendirmelerimiz var. O halde PS 'nin "alıntı dürüstlüğü” simsarlığına
soyunmasının yeri yok orada. Sahte bir pehlivan edasıyla hareket etmesine hiç
gerek yok.
Yukarıda bizden yaptığı aktarmaya karşılık "bugüne
kadar KDH'ye ilişkin bildiri ve de yazılarda olsun, sözlü polemiklerde olsun
hiçbir zaman hata, eksik ve başarısızlıklarının esas kaynağını KDH'ye
bağlamadı.” diyor, tabi bağlayamaz, Herşeyi "KDH”nin başı yaptı
diyemezsiniz, zira buna kimse inanmaz. Herkes siz neydiniz, o kadar mı
emireriydiniz, bu nasıl parti anlayışı diyecek ve siz
ağır suç ortağısınız, kendinizi sıyıramazsınız vs. diye tepki duyacak, hesap
soran olacak. Bunu biliyorsunuz. Bunu bildiğiniz için samimiyet
gösteremiyorsunuz ve hesabını vermemek için hiç hata görmüyorsunuz. Sürecinize damgasını vuran
mimarınız baş ajanın bütün icraatında kusur görmüyorsunuz. Ne de olsa vaktinde
baş ajan "bizde (DABK kesimi) ideolojik zaaf yok ve yoktu” dediğinde en
ufak eleştiri getirmeden, adeta saygıyla başınızı öne doğru eğerek sesli ya da
sessiz de olsa okeyleıniş halinizden geliyorsunuz. Baş ajanın yetiştirdiği ve
özellikle öne çıkardığı Sİ'nin "bu Partide en son söz söylenecek olan
Nihat'tır” diyen sözleri ve böyle şekillenmiş kafalar elbette herkeste,
heryerde kusur görür ama büyük "önder"lerinin sürecinde olumsuzluk
göymez. Olur mu hiç, kimin yetiştirdiği önderler ki sürecinde hata işlesin ve
görsün(!) önder dediğin böyle olmalı(!).
Bu aktarmanın hemen devamındaki satırlarda bu süreçlerini
çok açık belirtiyorlar:
tam tersine geçmişi sadece olumlu yönüyle değil, olumsuz
yanıyla da savundu” diyorlar. Evet aynen böyle. Bu satırları okuyan ve duyan
herkesin tek kelimeyle "iyi halt ediyörsunuz” demek zorunda kalacağı açık.
"Dün söylediklerimiz, yaptığımız belirlemeler bugün
kendileri tarafından başka özel nitelemelerle ortaya konuluyor.
Neyle ...
KDH'yle” denilmesine öfkeleniyorlar.
"Yalan ve iftira” atılıyor diye bağırıyorlar.
Sözkonusu yazımızda
darbeden sonra yayınlanan yazımızda söylediğimiz bazı yerler aktarılarak
yazılmıştır.
Şimdi darbe öncesi ve sonrası yaptığımız tahlil, tespit ve
belirlemeleri yeniden buraya aktarıp hatırlatmayı gerekli görmüyoruz.
Çünkü
duymak istemeyenden daha sağırı ve görmek istemeyenden daha körü yoktur.
Evet, belirlememizde yanlış yok. Sözlerimiz bir gerçekliği
ifade ediyor ve bir kez daha altını çiziyoruz. Bu gerçeklik bazılarını huzursuz
etse de gerçek olduğu yadsınamaz. Sorun, PS ve aynı çizginin sözde önderlerinin
hala kavramak ve kabul etmek istememesinden kaynaklanıyor, Hilesiz, hurdasızca
samimi olup, önyargılı olmadan gerçekten kavramak amacındalarsa sakin bir kafayla
yeniden okurlarsa söylediklerimiz birçok şeyi, bugün kendileri tarafından
"KDH"Ierinin, özellikle baş ajanın
Sayfa_107
faaliyetleri, fesatları, planları ve suçları arasında
saydıklarını göreceklerdir.
Bizim o dönem ideolojik ve
siyasi olarak üzerine gidip ortaya koyduğumuz görüşlerimizi o dönemin Partizan
sayılarında okuyamayan, PS ve "ideologları” yeniden bakmalı. PS'nin bugün
KDH'lerine ilişkin söylediklerine bakmalıdır. Adına "Kardelen Harekatı”
dedikleri "operasyon”a ilişkin yazdıkları ve PS 'nin 47. sayısında da
yayınlanan yazıdan bazı belirgin aktarmaları yapalım. Böylece okuyucu daha önce
söylediğimiz şeylerle daha rahat karşılaştırabilsin.
Daha önce yaptığımız
belirlemelerin bazılarını bugün kendileri değişik ifadelerle
"KDH"lerinin anlayışları, planları ve suçları olarak görüyorlar.
Okuyucuda bu durumu görecek ve böylece "yalan ve iftira” mı atmışız yoksa
bu ithamların sahipleri mi o durumda daha iyi anlaşılacaktır.
"KDH”, KHK
tartışma sürecinden şu üç ana noktada yararlanmayı düşünüyorlardı:
I ) KHK sürecinde Partinin dürüst ve kararlı kadrolarım
tasfiye ederek, kendi hakimiyetlerini darbeleyebilecek ya da engelleyebilecek
olanlardan kurtulmak.
2) Partinin
dürüst ve kararlı kadrolarının tasfiye edilmesi ile birlikte ajan ve
işbirlikçilerin biçimsel açıdan yoğun olarak işledikleri programcılık
mücadelecilik propagandasının da yardımıyla insiyatifi ele geçirerek yönelime
hükmetmek.
3) Hükmedilen
yönelim içerisinde ajan ve işbirlikçiler öne çıkartılarak merkez komitesine
seçilmeleri sağlanacak ve bu şekilde gayet doğal yollardan ... Parti
önderliğini ele geçirerek bütün partiye hükmetmek.” (abç) (PS sayı 47)
KDH'nin başını çeken baş ajanın plan, hedef ve bu yönlü
faaliyeti sadece bugün olan ve bugün ortaya çıkmış bir şey değildir. '94 öncesi
de böylesi bir çaba içerisindeydi, '94 komplocu darbesinde de aynı çabalarını
yürüttü ve görüldü. Sanıyoruz "daha önce bu tür en ufak bir faaliyeti
yoktu, sadece 'KHK' sürecimizde bize böyle yaptı” diyemezsiniz ve bunları da
diyecek kadar aklınızı kaçırmış olamazsınız.
Eskiden beri böyle bir komplocu, tasfiyeci faaliyet
içindeydi. Ve yazılarımızda bu yönlü hayli eleştirilerimizin oldüğü
görülecektir. Burada söylenenler bizim için "yeni” değildir. Polis olduğu
ortaya çıktığına göre demekki görevi sadece bir defalığa mahsus değildir.
PS
sayı 47 'den aktarmalara devam edelim:
oysa oluşturulacak
örgütün önüne Parti içerisinde keskin programcılık propagandası... görevi
konulup,... Parti programına bağlılık noktasında yapıya güven vererek
yükselmesinin ön zemini hazırlanacak, tali olarak başvurulacak fiziki
datbelerle bu unsurlara partinin ihtiyaç duyması sağlanacak ve bu sayede kilit
noktalara ulaşılacaktı.' kadroların
zaaf ve farklı düşüncelerini kullanarak yapı içerisnde teşhir edilerek gözden
düşürülmesini sağlayacaktı. "
"Bir
başka görevleri ise bu süreç içerisinde parti içi mücadeleyi yozlaştırarak
sistemli olarak proletarya çizgisi adı altında küçük-burjuva anlayış ve
yöntemleri uygulamaya konularak insanların bunları olağan sayması sağlanacaktı. Parti adım adım yozlaştırılırken. iç çatışmalardan ve
sürekli gerileyip yerinde saymaktan yorgunlaşan Partiyle birlikte Parti kitlesi
Partiden uzaklaşmaya başlayacak ve yapıya karşı inançsızlığı geliştirilecekti.
”
"Parti önderliğine karşı güvensizlik geliştirmek
onların temel görevi ola cak, buradan da parti ile önderlik, önderlikle kitle,
kitleyle parti. partiyle diğer devrimci dost yapılanmalar arasındaki ilişkiyi
boznıa stratejisinin hayata uygulanmasının en önemli basamağı olarak
kavranacaktı.” (abç-sayfa 21)
Benzeri şeyler, ayrıca Nihat'ın ajanlık suçları içinde
sıralanarak şöyle söyleniyor: "Düşmanın partimizi burjuvalaştırarak
karşı-devrimin bir aracı haline getirme... Parti içerisindeki diğer ajan ve
işbirlikçileri harekete geçirme, denetleme ve istenilen düzeye gelmelerini
sağlamak, çalışma koşullarını oluşturmak, komplo ve suikastlerin hedeflerini
belirlemek...' olarak konuvor.
Yine, PS sayı 52'de (sayfa 20)
baş ajan Nihat'ın faaliyetleri, suçları hayli uzun maddelerle sıralanıyor.
Birkaç maddesini yine aktaralım:
"2- Halka karşı tavır ve davranışlarının tamamen
karşı-devrithe hizmet ettiği ortaya çıkartıldı.” (Tabana, kitleye. halka
kazanıcı, ikna edici ve eğitici davranma yerine hotzotçu davranma, onları sürü
görme, baskı ve şiddet yolunu ön plana alma yönlü eleştirilerimiz hatırlansın.)
"3- Partimizle, diğer devrimci örgütleri karşı karşıya
getirmede birinci derecede rol aldığı ortaya çıkarıldı. (Dost devrimci
örgütlere karşı-özellikle PKK, DHKP/C- yıkıcı davranış, onlarla çatışma eşiğine
getirme vb. yönlü eleştirilerimiz hatırlanmalı.)
"4- Parti ve ordu içinde hizipçi ve bozguncu faaliyet
içinde bulunduğu kanıtlandı.” (Parti ve ordu anlayışı, Parti ve ordudaki
tasfiyeci anlayış ve pratikleri, Parti bilinci, Parti işleyişi, kolektivizm
anlayışı ile hareket etmeme, bunlardan tamamen uzak, şef tipi etrafına
dalkavuk, emireri toplama mantığı vb. gibi yığınlarca eleştirilerimiz
hatırlansın.)
"5- İki çizgi mücadelesi adı altında, Parti kadrolarım,
parti programını savunmuyorlar suçlamasında bulunarak örgütsel tasfiyeye
gitmiştir. ” (Leninişt Parti anlayışından bihaber olduğu, parti içi mücadelenin
ne olduğunu kavramadığı, farklı görüşlere sahip, özellikle kendi anlayışlarına
karşı çıkanlar hakkında önyargı yaratıp "bunlar parti programını savunmuyor",
"şunlar revizyonist, seksiyoncu” vb. gibi yıpratma faaliyetleri vb. yönlü
eleştirilerimiz hatırlansın.)
"6- Parti içinde böl-parçala-yönet politikasında
profesyonel... olduğu... ” (Organları, kadroları, kurumlan nasıl yıprattığı,
işlemez hale getirdiği, bölüp parçalayıp tasfiye etme girişimi içinde bulunduğu
yönlü eleştirilerimiz hatırhansın.)
"20- Komünist partisi ile halkı karşı karşıya getirmeye
çalışmak...” (Anlayış, yaklaşım ve pratik davranışlarıyla kitlelerin partiye
güvensizliğini getirmektedirler, kitle çizgisi, politikası fokocudur vb.
eleştirilerimiz hatırlansın)
"24- Partide tek adam olmak için,... diğer kadrolar ve
üyeler hakkında anti-propağanda görevini...” yapmak. (Komploculuğu,
kariyeristliği, şef tipi örgüt yaratma amacı ve tavrı, ideolojik ve siyasi
olarak karşısında tutunamadığı, önünde engel gördüğü kişileri ve yönetici
kadroları olmadık korkunç senaryolarla yıpratıp emellerine ulaşmak ve kadrolar
nezdinde, Parti kurumlarını yıpratmayı amaçladıklarını, dedikodu, şaibe
yaratma, yozlaşma ve çülüme göstermelerine ilişkin eleştirilerimiz
hatırlansın.)
27- Parti kararı gereği parti içinde. ordu içinde ve halka
karşı dayak yasak olmasına rağmen bu kararı çiğneyerek parti içinde, ordu
içinde ve halka dayak atarak dayağı meşrulaştırmaya çalışma faaliyeti”
(Özellikle ordu içinde küfür, dayak atma, şiddeti dönüştürme aracı haline
getirme, bunun anlayış düzeyine gelmesi, lümpen kişilikli, despot hotzotçu ve
dayatmacı oldüğü, kendini parti, tüzük kural, işleyiş vb... üstü görme anlayış,
tavır ve tutumlanna yönelik eleştirilerimiz hatırlansın.)
Şimdi sormak lazım; darbe öncesi. sırası ve sonrası üzerine
bu yönlü yığınlarca eleştirilerimizi niye kabul etmediniz de, bugün önemli bir
kısmını Nihat'ın amaç ve fiili suçlan olarak sayıyorsunuz? Bununla söylediklerimizin,
eleştirilerimizin doğruluğunu kabul etmiş ve bir kısmını "Nihat'ın
suçları” olarak sıralamış oluyorsunuz.
Ama bir bütün olarak boyutunu ve
ideolojik-siyasi boyutunu ele alamıyorsunuz. Oysa bunu yapmak zorundasınız.
Aksi halde, ya bu sıraladığınız şeylere kendinizde inanmıyor
veya kavramadan koymuş durumuna düşmüş oluyorsunuz ya da tamamen bu sürecinizin
sorumluluğundan kendinizi sıyırmak amacıyla, olan tüm olumsuzlukları Nihat ' a
yıkma çabası içinde olduğunuzu kanıtlamış olursunuz... Evet, görüldüğü gibi,
bizim "Dün söylediklerimiz, yaptığımız belirlemeler bugün kendileri
tarafından başka özel belirlemelerle ortaya konuluyor...” dememizde yanlış bir
şey yok.
PS ve zavallı önderleri yersiz ve boşa öfkeleniyorlar.
Yukarıdaki şeyleri söyleyenler, kabul edenler ve bunları bir ajan suçları
olarak sıralayanlar, bugün kendileridir. Demek ki, "yalan ve iftira” atan
da yok, tersine kendileri de bunları kabul ediyor. Bizim o zaman
söylediklerimiz de ortada. Biz genelin güveninden dolayı ve yılların sürecini
bilmediğimiz için onların ajan yönünü (bazı yoldaşlarımızın kafasında soru
işaretleri olsa da) bilemiyorduk.
Ancak, anlayışları,
politikaları, yozlaşmış kişiliği, yöntemleri, tavır-tutum ve pratik
yaklaşımlarını ve neye tekabül ettiğini eleştiriyorduk. Baş ajanın nezdinde
temsil ettiği bir çizgiyi eleştiriyordük. Bugün eleştirilerimizin bir kısmını
yukarıda görüldüğü gibi sıralıyorlar, kabul etmiş oluyorlar. Ve baş ajanın
amacı, hedefi ve suçlan arasında sayıyorlar. Kendilerini de "ustalıkla” (aslında
acemilikle, suçluluk psikolojisiyle) işin içinden sıyırmaya çalışıyorlar,
temize çıkacaklarını sanıyorlar. Ama boşuna! Olmaz böyle şey!...
Öyle bir hava veriyorlar ki, sanki baş ajan sıradan biri.
Öyle bir amacı varmış ama yetkin ve etkin olmadığı için sıraladıkları şeyleri
pratiğe dökme imkanı olmamış. Başından beri ajan olarak girmesi yüksek ihtimal
ama en azından 89'dan itibaren ajanlığı kesin olsa
da o gü ne kadar, özellikle de 94 ayrılığında bu icraatları göstermemiş gibi es
geçiliyor.
Sanki sadece son dönemde bu sıraladıkları pratikleri
sergilemiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu, en hafif deyimiyle; samimiyetsiz
bir tavırdır. Ağaca bakıp ormanı görmemenin ta kendisidir.
PS ve anlayışına yön veren kalemşörler aslında zor
durumdalar. Kasıklarını zorladıkları her hallerinden belli oluyor ve biliniyor.
"Baş ajan bu suçları öteden beri işliyor, partiye hayli zarar veriyor,
yıllardır bizi peşinden sürükledi, parmağında oynattı, 94 komplocu darbeyle
parçalamaya kadar götürdü, biz de göremedik, suçlarına ortak olduk, genel hattıyla her şeyine baş salladık, Parti tarihinin en
ağır suçunu işledik” vb. diyerek öz eleştiri yapmalan gerekiyor, olmuyor,
yapmıyorlar.
Bunu yapmaları için dürüst olmaları lazım, dava karşısında
samimi olmaları lazım, o da yok. Olmadığı için hep parti tasfiyeciliğine ya
prim vermişlerdir ya da kendileri yapmışlardır.
Bu tavırlarını hala sürdürüyor ve
olumsuzluklarını hala kabul etmemekte ayak diriyorlar. Diğer taraftan 87 'de (tali de olsa) ve özellikle 94
'teki parti tasfiyeciliğinde baş ajanın esas belirleyici rolünü görmemek,
kendilerinin de figüran olduğunu görmemek ve kabul etmemek için baş ajan için
"ajan değildi” ya da "o zamanlarda ajan değildi” diyecekler, o da
olmuyor, sopanın her iki ucunun pis olduğunu görüyorlar.
Kendilerine göre ellerine
bulaşmasın diye ortasından tutmaya çalışarak baş ajanı ideolojik, siyasi,
örgütsel-pratik olarak damgasını vurduğu sürecinden kopararak ajan olduğunu
açıklıyorlar.
Kendisi ajan, ama sürecine laf
yok(!) "Dün bizimdi” ,
"sadece olumlu yönüyle değil, olumsuz yanıyla da savunuyoruz” diyorlar.
Ama bu sopayı tutuş biçimi sağlam bir tutuş değil. Açıktır ki eninde sonunda
hayat bir ucundan tutturmak zorunda kalacaktır. Ama bir kez daha diyoruz;
kendiliğindenci olmayın!
PS
ve kalemşörlerinin burada şu sorulara açık ve net bir şekilde yanıt vermesi
gerekiyor:
'94 darbesini
"KDH”nin başarılı bir planı olarak görüyor musunuz?
Buradaki rolünüz
nedir, nasıl görüyorsunuz?
Hangi sınıf bakış açısı, hangi MLM kriterlerle ifade
edeceksiniz?
'94'te Nihat mı emellerinize alet oldu, yoksa siz mi Nihat'm
emellerine alet oldunuz?
Görülüyor ki bu durumda elinizdeki bu sopa temiz değil, her
iki ucu pislikli sopa, hangi tarafa el atsanız eliniz pislenecektir. Bu
durumuyla da uzun süre ortasından tutma çabası yürütemezsiniz. Elinizde
tuttuğunuz sürece mutlaka eliniz pislenecektir.
Evet, bununla beraber sıkıyönetim paşalarının emirlerini
andıran o tehditler teslim olma çağrıları, tutuklamalar, ölüm kararları,
silahsızlandırmalar, kaçırma, sürgüne tabi tutma, büro basmalar vb. sizlere
rağmen mi oldu?
Bu sorulara yanıtınız
evet ise;
bu, baş ajan Nihat'ın tek hakimiyetinin itirafı olmaz mı? Bu
sorulara yanıtınız hayır ise; bunları yaptığınız için bir 'Kardelen
Hareketi”nizi siz de hak ediyorsunuz veya hak edeceksiniz!
Çünkü, suç olarak sıraladiğınız
birçok şeyin altında imzanız var.
Kafası Karışık Olan, Sorunların
Birbiri ile Bağlantısını Kavrayamaz, Doğru Şekilde Ele Alamaz, Doğru ifade Edemez!
"Karşı Devrimci Hücre”lerine ilişkin PS 'de birkaç
sayılık yazı çıkınca o yazılar üzerine yazdığımız yazı içinde "herşey
karmakarışık, sapla-saman birbirine karıştırılmış” dememizi eleştiriyor,
"güvensizlik ilan” ettiğimizi, "öznelci” düşündüğümüzü ve "art
niyetli bir yaklaşım tarzı” gösterdiğimizi söylüyorlar. Oysa ne "öznelci”,
ne de "art niyetli bir yaklaşım' ımız var. Sorun bizden değil
kendilerinden kaynaklanıyor. Karmakarışık bir görünüme sokan kendileridir.
Önce şunu belirtelim: Sorunları ele alırken samimiyetle,
doğru bir kavrayışla ele almalı, doğru çözmeli, doğru ifade etmeli. İçerik
neyse biçim de ona uygun olmalı, ona uygun ifade edilmelidir.
Bu açıdan "KDH” isimlendirmesi gerçeği tam ifade
etmiyor.
Çünkü bu ajanlar tek bir hücre değil, bir hücrede örgütlü
değil, bir hücre olarak sızmış veya sonradan kazanılmış bir hücre veya örgüt
içinde bir hücre olarak birlikte hareket etmiyor.
Örgütün
değişik hücrelerinde, değişik alanlarında yuvalanmış (sızmış veya sonradan
satın alınmış) karşı-devrimciler.
Organik ilişkileri de
yalnızca baş ajan üzerine sürmüyor. Bir alanda olanların polisle doğrudan ve
ayrıca birbirleriyle organik bağları olabilir. Örgüt içerisinde birbirlerini kolIamak
için referans verilmiş olabilir, çoğu baş ajanın soktukları olmasının ötesinde
hemen hemen hepsinden baş ajan haberdar edilmiş olabilir. Ancak bunlara
bir hücre anlamında "KDH” denilmesi eksiktir.
Bunun yerine gerçek
durumu ifade eden "Karşı-Devrimci Faaliyet” veya "Karşı-Devrimci Ajan
Örgütlülüğü” şeklinde ifade edilmeliydi.
Bu karışıklık diğer şeylerin yanında elbette önemsizdir. Ama,
olgular doğru ifade edilmelidir.
"Sapla-saman(ın) birbirine karıştırılması” noktası şu:
"KDH” ve "tasfiyeci hizip" dediklerini kimi
yerde aynı, iç içe, kimi yerde ayrı gösterirken zorlanıyorlar. Bunlar ifade
edilirken karmakarışık hale getiriliyor.
"Henüz KHK öncesi KDH üyesi oldukları anlaşılanların
da yer aldığı bir hizip faaliyetliliği içerisinde bulunmuş, bu hizip
faaliyetiyle partinin dürüst ve samimi kadrolarını tasfiye ederek yönetimi ele
geçirmeyi hedeflediklerini sonradan itiraf etmişlerdi. ” (abç)
"Hizibe yüklenen esas misyonun, Partimizi
karşı-devrimin bir aracı haline getirmeye çalışan KDH üyelerini gizlemek ve
çalışmalarında destek olmak... bu hizibin de sözkonusu amaca ulaşmak için KDH'
nin güdümünde geliştirildiği ifade edilmiştir.” (abç, PS sayı 44, sf:24)
Bazı tasfiyeci hizip
üyelerinin de soruşturma ve sorgulamaya dahil edilmelerini ve bütün tasfiyeci
hizibin KDH ile olan ilişkisinin tam anlamıyla ortaya konulması için özel bir
çalışma yürütülmesini...”
"Örneğin tasfiyeci hizip üyesi olduğundan
ve belirtilen faaliyetleiinden dolayı ihraç edilen bir unsurun KDH üyelerini
kaçırmayı planladığı ve bu amaçla oluşturmaya yöneldiği yine aym hizip
üyelerinden bir unsur tarafından somutlanarak itiraf edildi.
Keza, bu unsur da aynı zamanda kendisinin
bir işbirlikçi olduğunu ve görevinin provokatörlük olduğunu... itiraf etti.'
(abç, PS, sayı 44, sf:25)
"KDH ve tasfiyeci hizibe karşı geliştirilen
mücadelemizin...''(PS sayı 47, sayfa 18)
Tasfiyeci Hizip
yapılanması içerisinde yer alanlara düşmanca, düşmam güçlendiren söz, davranış
ve çalışmaları KDH üyelerinin net olarak belirlenmesini zorlaştırmaktaydı.
Kaldı ki, hizip örgütlenmesini bilinçli olarak geliştiren düşmamn... ' (sayfa
16)
"Tasfiyeci hizip yapılanmasını ve bu yapılanmaya
yüklenen misyonu açıklayan Eriş (Nurten Eriş)". (denmesi de hatırlansın)
(abç) (sayfa 19)
Ayrıca, tasfiyeci
hizip üyesi öne çıkan iki unsurun (birisi Bahar kodlu Ayşe Eski'dir)” deniliyor
zaten.(Sayfa 19)
Partimiz içerisinde
faaliyette bulunan düşman unsurlarını, bu unsurların faaliyetlerine destek
sunan küçük burjuvalara karşı bir operasyon şekline büründürülmüştü.” (abç, sf:
16)
PS
'nin 44 ve 47. sayılarını okuyan ve durumu bilmeyen "tarafsız” bir okuyucu
şu izlenimi ediniyor:
"Bir takım sürtüşme ve hesaplarından dolayı bir taraf
diğer tarafı tasfiye edip üstesinden gelmiş. Kimini şöyle ve ki mini böyle değerlendirerek 'sorunu çözüyor'
yargısına varıyor. Böyle bir atmosferi çağrıştırmak için "KDH” dedikleri
ve "Tasfiyeci hizip” dediklerini kimi yerde aynı, kimi yerde ayrıştırmaları
bir kavrayışsızlıktır ve kafa karışıklığını yansıtmaktadır. Burada sorun
öfkelenmesi gereken bu karışıklığı belirtenler değil, karışıklığ: yaratanlar
olmalıdır. Onlar kendilerine öfke duymalıdırlar.
Yukarıdaki aktarmalardan görüldüğü gibi, hem aynı
görülüyor ve hem de ayrı bir organizasyonmuş gibi ele alınıyor ve böylece
sapla-saman birbirine karıştırılıyor.
Oysa, açıktır ki bunlar ayrı değil, birdir.
Bir tarafı "tasfiye hizip” şeklinde ele almak doğru
değildir. Olan şey; anlaşıldığı kadarıyla KHK tartışma sürecinde belli sorunlar
üzerinde bir saflaşma var. O güne kadarki "büyük önder”lerine sadakat
gösteren belli kesim yine sadakatini gösteriyor.
Soruşturmalara başlanınca doğal olarak baş ajan harekete
geçiyor, ajanlar ve "büyük önder”lerine sadakatle bağlı kalanlar,
güvenenler elbette ona sahip çıkmanın yollarını arıyor ye arayacak. Bunlar
içinde ajan olanlar da var ve çıkarılıyorlar, diğerleri de "büyük
önder”lerinin durumunu bilmeyen ve baş ajanın etkisinde kalanlardır.
KDH sorgulamaşını yürütenlere demek ki pek güven duymayan
unsurlardır. Bunları; baş ajan, şebekesiyle birlikte durumlarını kurtarmak için
kullanıyor. Onlar da oyuna gelmiş
oluyor. Nitelik ve boyutunu bilmedikleri bir amaç ve plan içinde yar almış
oluyorlar. Durumun bu olduğu açık. Sorunun niteliği, fonksiyonu ve
birbirleriyle bağlantısını, ilişkilerini, birbirleri karşısında duruşlarını vb.
materyalist bir mantıkla ele almak yerine "KDH'nın güdümünde
geliştirildiği” , bu amaçla oluştur”ulduğu söylenmesine rağmen, diğer taraftan
"hizip örgütlenmesi 'olduğu” şeklinde yansıtmak "sapla samanı
birbirine karıştır”arak ifade etmektir.
Öyle bir durumda bazılarının o güne kadar toz kondurmadığı
"büyük önder”ine yönelik bir girişim olunca dünyasının şaşması, "en
büyük önder”lerini kurtarmak için herşeyi yapmaya hazır olması ve bu durumda
bunların ajanlarca tahrik edilip kullanılmaşında şaşılacak birşey yoktur. Bu
anlaşılmayacak bir durum değildir. Böyle bir durumu "tasfiyeci hizip
faaliyeti” olarak değerlendirmek bir kavrayışsızlıktır. Gerçek durumu ifade
etmez. Bir şeyi ifade ederken, kullanırken yerli yerinde kullanmak gerekir.
Geç de Olsa, Samimi Olmak,
Gerçekleri Görmek Ve Kabul
Etmek
Kimseyi Küçültmez,
Meziyet Sahibi Yapar.
Deneyin; Hiçbir şey
Kaybetmeyecek, Aksine Kazanacaksınız!..
PS ve kalemşörleri eleştirilerimizden rahatsızlık duyuyor.
Bu normaldir. Tersi olsaydı şaşırırdık. İdeolojik-siyasi meselelerde
oportünizmin ruhunu okşayacak tavrımız olamaz. Haliyle hoşlarına gitmeyecek,
huzursuz
Sayfa_114
olacaklar ve köpüreceklerdir. "Çevresini Yalan, Yanlış
Şeylerle Motive Edip TKP(ML) Düşmanlığı Geliştireceğine” diyor ve bundan
vazgeçmemizi istiyorlar.
Neyin üzerine:
ÖG'de çıkan "Tarih ve bilim karşısında "Maoist”
önderliğin Hali” başlıklı yazının '94 darbesiyle birlikte kamuoyuna yayınladığımız
yazılarda yürüttüğümüz eleştiriler ve belirlemelerden bazı yerleri
aktarmamızdan ve o çerçevede belirttiğimiz eleştirilerden rahatsız oluyorlar.
"Ya
bölünmelere yol açmayın, 'zehirli silahlar' kullanmayın ya da daha sonra
zehirli kılıçları çekilmiş olanların zehirli kılıç darbelerinden ölmesinden
şikayet etmeyin! !” (Lenin)
Bütün engelleyici olumlu çabalarımıza rağmen, başvurdukları
komplocu darbeciliğin altında yatan ve ona yön veren ideolojik siyasi
anlayışların temel farklarını hala kavramıyorlar. Bir dizi konudaki anti-MLM
ideolojik hattının, yozlaşmalarının yarattığı tahribatın oluşturduğu uçurumun
hala farkında değiller.
"...
Ayrılığa kılıfladığı gerekçeler örgütsel ayrılığı gerektirecek ideolojik ve
siyasi konular mıydı?” diyorlar. İyi de bunu kendilerine sormaları gerekiyor.
Burada darbeci-tasfiyeciliğe başvuranların ve ayrılığı
dayatanların kendileri olduğunu unutuyorlar. Diğer taraftan ayrılığa başvurmaya
kaynaklık eden ve yön veren ideolojik-siyasi çizginin üstesinden gelinemez
miydi?
Gelinebilirdi.
Bu tamamen
kendilerine bağlıydı.
Samimi, dönüşmeye
açık, sorunları bilimsel ve doğru yöntemlerle çözme bilincinde olsalardı
bölünmeye götürmeden Parti ideolojik-siyasi, örgütsel-pratik sorunların
üstesinden gelmek için hayli aşama katederdi ve aşılırdı da.
Eleştirilerden rahatsız olunuyor. Eleştirmememiz isteniyor.
"Niye ayrıldik. neden bu ayrılıkların teorisini yapıyoruz ve niye
"düşmanlık geliştiriyoruz” diye çıkışıp, ideolojik-siyasi farkları,
eleştirileri ileri sürmememiz isteniyor. İdeolojik-siyasi mücadele yerine
"uzlaşma”, ideolojik-siyasi "barış” politikası izlememiz isteniyor.
"Dokunma bana, dokunmayayım sana” anlayışıyla
hareket etmemiz isteniyor.
İyi de bu uzlaşmacılıktır, ortayolculuktur,oportünizmdir.
Bazıları ilkesiz,
belkemiksiz olabilir,ama biz öyle değiliz ve olmayacağız. Dolayısıyla,
kendileri gibi olmamızı beklememelidirler.
Aslında burda, "Niye ayrıldık?”, "ayrılacak ne
vardı?” vb. gibi dün ne yaptığını bilmeyen, özeleştirisini yapmayan ve dün
yaptıklarını unutan, bugün ise görünüşte "birlikçi” duygulara hitap
ediyorlar.
"Parti birliği”ni savunuyorlar ve istiyorlar görünümü
vermeye çalışıyorlar.
Bununla, bir yandan
yaptıklarını ve bugüne kadarki samimiyetsizliklerini gizlemeye, unutturmaya
çalışıyorlar. Diğer yandan üzerlerine gidilmesini önlemeyi, eleştirilerin önünü
tıkamayı hesaplıyorlar.
Ancak bu yaklaşımların
arkasında stratejik bir hile yatıyor. Bunlar geçmişte de öyle yapmıştı. '92
Nisanında "birliğe” geldiklerinde bir-iki nokta hariç oybirliği ile
kararlara imza attıktan sonra üç ay geçmeden SB toplantısını terketme eşiğinde
ayrılığı dayattılar.
Ondan da üç ay sonra
yine resmen GBMK toplantısında ayrılık çağrıları yayınladılar.
Daha sonra;
(I. OPK, ertesi vb.) birkaç defa yine benzeri durumların
eşiğinden dönenlerdir. İdeolojik-siyasal vb. sorunlarda, şu veya bu konularda
aynı belkemiksizliği yine göstermişlerdir. Ciddi sorunlarda dik durmasını
bilmeyen ve beceremeyen bu unsurları tanımayanlar, siyasal deneyimden yoksun
olanlar, onların yanıltıcı söylemlerini "samimiyet”lerine veya
"olumlu' 'lüklarına işaret sanabilirler.
Ama bu doğru değil. Kesin bir yanılgı olur, hem de tarihi
bir yanılgı olur. Ayrıca, bizim buna kamımızın tok olduğunu unutmamalıdırlar.
Onların maskesini düşürmeliyiz. ikiyüzlü, samimiyetsiz sahtekarlıklannı
sergilemek boyun borcumuz olmalıdır. Bizi hiçbir arabesk yakarışları, siyasal
gerçekleri onların olumsuzluklarını ortaya sergilemekten vazgeçirmemelidir.
Onların bu tavır ve yakarışlarının stratejik hileleri için
zaman kazanmaya yönelik ikiyüzlü çabalar olduğunu açık bir şekilde görmeliyiz
ve unutmamalıyız. Timsah gözyaşları dökmeleri kimseyi yanıltmamalıdır.
Ayrılığın yanlış olduğu, anlam veremedikleri, bunun davaya, partiye-devrime,
kitlelere zarar verdiği yönündeki yakarışları kimseyi yanıltmamalıdır. Bunu
telafi etme konusunda samimi olan komplocu tasfiyeci kliğin hesabını verir,
özeleştiri yapar.
O zaman
proletarya davasına, partiye, halka karşı sorumluluk duyduklarını ve partide
birleşmelerine samimi olduklarına inanılır.
O zaman komünistlerin birliğinden bahsedilebilir.
Sağlam bir birlik bunun üzerinde olur.
Sağlam birlikler ideolojik mücadele sonucunda ideolojik
birlik ve bunun sağladığı güven ilişkileri üzerine olur.
Biz partide birliği,
komünistlerin birliği olarak algılıyoruz.
Komünistlerin birliği, komünist ideoloji üzerine, bunun
ilkeleri üzerine olur.
Samimiyet, gerçek
yoldaşlık ilişkileri, özveri ve davanın yükünü azim ile omuzlamayla olur...
Açıktır ki, darbeyle tasfiyeci ayrılığını ilkesel olarak
savunamayınca, savunacak haklılığı olmayınca, dürüst bir ayrılık (bölünme)
gerçekleştiremediğini görünce bir taraftan her türlü bölünme yanlışmış gibi bir
yaklaşım yaratmakta diğer taraftan çizgi olarak fikir ayrılıklarını gizleyerek,
üstünü örterek, göz kırparak, uzlaşmacı bir yaklaşımla, entrikacılığını
gözlerden saklayarak "birlikçi” pozlarına bürünüyorlar.
İdeolöjik birlik ve
samimiyet üzerine oturmayan uzlaşmacı sahte barış yaklaşımlarıyla gülücük
atıyorlar. Bu tamamen sahte, ikiyüzlü bir tutumdur. Ve serzenişte bulunmaları
tamamen sahtekarlıktır, ikiyüzlülüktür.
116 devamı var...