yusufkose@hotmail.com
Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan
Talay'ın anısına adıyorum.
Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!
DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu), 12-13 tarihleri
arasında İstanbul Kongre Merkezi'nde “IV. Türkiye-Afrika İş ve Ekonomi Formu
(TABEF)” düzenliyor. Buraya üç binden fazla, iş insanı, resmi ve şirket
temsilcilerinin katılacağı bildiriliyor. Bu makalede bu nedenle kalame alma
gereksinimi duydum. Türk tekelleri Afrikayı gerçekten neden çok sevdi? Bunun
ekonomik, askeri, siyas ve kültürel etklileri nelerdir, kısaca bunlara bir
bakmak gerekiyor.
Türk tekelleri, adeta ellerinden ne var ne yok mümkün
olduğunca dış ülkelere yatırım için ayrıyorlar ve dışarıya götürüyorlar.
Örneğin bir incelemeye (TCMB verilerine) göre, Türkiye'de yerleşik kişilerin
2023 Ocak-Temmuz ayları arası dışarıya
yatırım amacıyla çıkardıkları sermaye 3 milyar ABD dolarını biraz aşıyor.[1] Bu
aylar arasında, dışardan içeriye giren sermaye ise 3 milyar doların altında
kalmış. Yani, dışarıya giden sermaye, dışarıdan gelen sermayeden daha fazla.
Yıl sonuna kadar dışarıya yatırım amacıyla gidecek sermayenin 5 milyar doları bulacağı
tahmin ediliyor. Bu 3 milyar'ın 750 milyon doları ABD”ye yatırım için gitmiş.
Türk tekeleri bu süre içinde en fazla ABD gibi emperyalist bir ülkeye yatırım
yapmışlar. Bu da, “sermaye sermayeyi çeker”[2] kuralının kısa bir anımsatması
oluyor.
2023 Ocak-Eylül arası yatırımlarla birlikte, Türk tekellerinin yatırım yaptığı ülke sayısı
128'e, ihracat yaptığı ülke sayısı ise 190'a çıkmıştır. Türk tekellerinin
bugüne kadar yurt dışında 2 bin 33 yatırımları var ve bu yatırımların toplam
tutarı 54,1 milyar,[3] 3. ülkelerden
yatırımlarla birlikte toplamda 58,4 ABD doları kadar.
Türk tekelerinin en fazla yatırımı finans ve madencilik
sektörüdür. Madencilik sektörün payı, toplam yaıtımlar içindeki payı %25,9
iken, finsn ve sigorta yatırımlarının payı ise 19,1'dir.
Türk tekellerinin dış ülkelere yatırım amacıyla çıkardıkları
sermaye, iş insanların ve ailelerinin türistik gezi harcamaları olmadığını
burada söylemek uygun kaçmaz. Yine de biz söyleyelim. Belki türistik harcama
olarak düşünenler olabilir. ABD, Almanya, Japonya, Çin ve diğer emperyalist
ülkelerin tekelleri ne amaçla dış ülkelere sermaye yatırımlarında bulunuyorsa,
aynı kumaşın parçası olan Türk tekelleri de aynı amçla dış ülkelere sermaye
yatırımı yapıyorlar. Bazıları daha büyük sermaye yatırımları yaparken, bazıları
daha az. Ama hepsini aynı amaçla, daha fazla sömürü ve hegemonya alanlarını
genişletmek için...
Türk tekellerinin sermaye yatırımı deyince, akıllara, ülke
içindeki bankalardan paralarını çekip daha güvenli olan dış ülkelerin
bankalarında ya da TL'nin değeri düşük olduğu
ve enflasyonun yüksek olması nedeniyle dolar ve Avro cinsinden mevduat hesabı açtırıyor diye düşünülmesin.
Ayrıca hemen anımsatalım, Türk bankalarının faizi daha yüksek olduğu gibi,
büyük mevduat sahipleri KKM ile paraya para demiyorlar. Türkiye'deki bankalar
%400 kar yapıyor. Bu denli yüksek fazi ve kar, en güçlü emperyalist ülkelerde
bile bulunmaz. Bu nedenle İstanbul Borsası dış yatırımcı (kumarcı) çekiyor.
Türk tekeleri dış ülkelere çıkardıkları sermaye ile fabrika,
banka, sigorta şirketleri, alt yapı yatırımları, Afrika'da yaptıkları gibi ucu
bucağı belli olmayan tarlalar satın alıyorlar ya da yeni fabrika kuruyorlar.
Demir yolları, barajlar, elektirik santralleri, petrol rafinerileri, büyük
kopleks binalar, hava alanları ve limanlar inşa edip kuruyorlar.
Diğer ülke tekelleri dış ülkelere sermaye yatırımında
bulunduğunda haklı olarak “emperyalist” oluyor, ama Türk tekellerinin dış
ülkelerdeki yatırımı “emperyalist amaçlı” olmuyor, diyor, emperyalizm üzerine
teori üreten ve kendilerine marksist-leninist diyen sosyal şovenistler.
Türk tekellerinin bütün ülkelerdeki yatırımlarını
Emperyalist Türkiye adlı kitabımda belgeleri ile anlattım. Ancak, dikkat çekti,
ama ciddi bir eleştiri gelmedi. Bu konun muhattapları (tabi ki, kendilerine ML
ve Maoist diyenler) mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorlar. Görmemeyi
yeğliyorlar. Yine de inkar etmiş olmayayım, bazıları “Türkiye Afrika'da
emperyal amaçlar güdüyor” yönlü araştırmalar yayınlıyorlar. Bunların, kısa
zaman içinde “emperyalist” değerlendirmesine ulaşcaklarına inanıyorum. Ama şunu
da ekleyebilirler: “Biz dediğimiz için emperyalist oldu (!)”.
Başlığa çıkardığım Afrika konusuna gelince:
Araştırıldığında görülecektir ki, irili ufaklı Türk tekeleri
hemen hemen Afrika'nın bütün ülkelerine yayılmışlar. Afrika'ya bu denli yoğun
ilgi, Afrika'nın kalkınması, yoksul halkın yoksuluktan kurtarılması, açlığa son
verilmesi için mi acaba? Bazılarının böyle düşündüğünden kuşku yoktur.
Türkiye'li devrimciler ve komünistler Türkiye'yi emperyalist
değerlendirmiyorlar. Ancak Togo'lu komünistler ülkelerindeki Türk tekellerini
“emperyalist tekeller” ve Türkiye'yi de “emperyalist bir ülke” olarak
değerlendiriyorlar. Ve ülkelerinde istemiyorlar. Türk tekellerinin aşırı sömürü
ve faaliyetlerini yer yer protesto ediyorlar.
Togo'lu komünistler[4] ve anti-emperyalistler,
Erdoğan'ın (20.10.2021) Togo'yu
ziyaretinde protesto gösterileri düzenliyor. Polis göstericilere saldırdığı
gibi bir çok göstericiyi de tutukluyor. “Go Home Erdoğan” ve fransızca “Retournez
chez vous Erdogan” diye de slogan atılıyor. 1960 ve 1970'lerin ilk yarılarında,
çok atılan bu sologanlara, Türkiyeli devrimciler yabancı değildir.
Son yıllarda Afrika emperyalistlerin yoğunlaştığı pazar
alanlarından biri haline geldi. Özellikle yeni emperyalist ülkelerin girmesi ve
buna bağlı olarak eskilerin gerilemesi, deyim yerindeyse, buradaki emperyalist kapışmayı kızıştırdı.
Afrika'nın Sahelülkelerin de (Mali, Çad, Gine, Burkina Faso, Nijer) ve son
olarak Orta Afrika'da Gabon'da peş peşe askeri darbelerin gerçekleşmesi, bu
emperyalist kapışmadan bağımsız değildir. Batı Afrika ülkesi Gine Bissau'da ise
başarısız bir darbe girişimi yaşandı. Ancak sular durulmuş değildir.
Afrika'da etkin olan ABD, Fransa, İngiltere hızla gerilerken
ve yeni emperyalist ülkeler olan Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika
ve Türkiye pazarlarda etkin olmaya başladı. Bu yeniler, eski emperyalist
ülkeleri adeta buralardan kovdular ya da kovuyorlar.
ABD'nin kıvrak dışişleri bakanı Afrikalı'lara “geçmişi
unutup, ilişkilerimizi sıfırdan başlatalım”, çağrısında bulunuyor. Yani,
sömürgeci, katliamcı, köle tacirliğimizi “unutun” demek istiyorlar.
Ve bütün emperyalist ülkeler Afrika ülkeleriyle toplantılar
(onlar “zirve” diyor) düzenliyor. Bugüne kadar, Çin, Türkiye ve Japonya üçer,
ABD ve Rusya ikişer, Hindistan bir “zirve” düzenledi. Fransa'nın ise 28'den
fazla “zirve” düzenlediği biliniyor. AB ise altı defa Afrika ülkeleriyle
“zirve” gerçekleştirmiştir. BRICS ise G. Afrika'da gerçekleştirdiği son
toplantısında Afrika'yı içine almıştır. Kısacası, bütün emperyalistlerin hemen
hemen hepsi birer “Afrika dostu” olup çıktılar. Emperyalist devletlerin Afrika
üzerindeki hegemonya kapışmasından en çok kayıp eden ise Afrika'da daha fazla
etkinliği olan Fransız emperyalizmi oldu.
Türkiye'nin Afrika'daki Yayılmacılığı
“Emperyalist Türkiye” adlı kitabımda, “Türk Devletinin
Afrika Kıtasındaki Emperyalist Yayılmacılığı” başlıklı bölümün daha ilk
paragrafında şunlar söyleniyor:
“Öncelikle bir olguyu vurgulamak gerekiyor. Başta Çin olmak
üzere, yeni gelişen emperyalist ülkeler, alt yapı ve sanayi olarak gelişmemiş
Afrika ülkelerine büyük yatırımlar yapmaktadırlar. Eski emperyalist ülkelerinde
yatırımları olmasına karşın, esas olarak, Afrika’nın yer altı zenginliklerini
yağmalamakla meşgul oldular. Yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkmasıyla
emperyalist rekabet kızıştı ve kapitalizm açısından daha az gelişmiş Afrika
ülkeleri, yeni emperyalist ülkeler için pazar geliştirme açısından daha cazip
geldi ve buraya yoğunlaşmaya başladılar. Bunlardan birisi de Türk emperyalist
burjuvazisidir. Uluslararası kapitalizmin gelişmesine ve genişlemesine bağlı
olarak, kapitalizm, ulaşabildiği bütün alanları kendine meta/sermaye pazarı
olarak açamanın ölümüne savaşını vermekten kaçınamayacaktır. Afrika ya da her
hangi bir ülke kapitalist dünyanın süretinden ayrı kalamaz.”[5]
Emperyalist Türkiye ise, 1998 yılından itibaren Afrika
ülkeleri ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini “Afrika Açılım ve Eylem Planı” adı
altında geliştirmeye başladı. Bu, özelleştirmeler ile semiren Türk tekellerinin
sermaye birikimi ve merkezileşmesiyle doğru orantılı olarak gelişti. Türk
tekelleri bu tarihten itibaren dış ülkelere daha fazla sermaye yatırımına
başladı.
“Emperyalist Türkiye” kitabımda bunlar geniş olarak ele
alınmaktadır. Burada kısaca değinip geçeceğim. Her emperyaslist devlet
ekonomik, siyasi ve askeri yayılmacılığın yanına kültürel yayılmacılığı da
eklerler. Bunlar bir bütündür. Türk devleti de yumuşak güçler olarak, Kızılay,
TİKA, AFAD, DEİK, Diyanet Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Maarif Vakfı, Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Anadolu Ajansı vb. gibi. Bunların
dışında THY yayılmacılıkta önemli bir görev yapmaktadır. THY, her geçen günde
büyümekte ve uçuş noktalarını artırmaya devam etmektedir.[6]
Burada daha çok Türk tekellerinin Afrika'daki doğrudan
sermaye yatırımlarına (DDY) odaklanacağım.
Türk işaat tekelleri, 1998'den önce de Afrika'ya açılmışlar
ve orada iş yapıyorlardı. Ancak devlet olarak 1998'den sonra daha kapsamlı ve
bilinçli olarak Afrika'da yoğunlaşmaya başladı. 2003 yılında, “Afrika
Ülkeleriyle Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi”, 2005 yılında “Afrika Yılı”nın
ilan edilmesi, ve sırasıyla 2008 (İstanbul), 2014 (Ekvator Ginesi),
2021(İstanbul) yıllarında 1., 2., 3., Türkiye-Afrika Zirvesi” toplantılarının
yapılması ve, 2003 yılında 12 Afrika ülkesinde olan elçilik sayısını 2023 yılı
itibariyle 44'e çıkarması, Türk tekellerinin Afrika'ya bütün ağırlıklarını
verdiğinin göstergelerinden bazılarıdır. 2003'de Afrika ülkelerinin Ankara'daki
elçilik sayısı 10 iken, 38'e çıkmıştır. Devlet ve hükümet başkanları düzeyinde
gerçekleştirilen “Türkiye-Afrika
Zirveleri”, her beş yılda bir yapılıyor. 2019 yılında yapılması gereken zirve
korona salgını yüzünden ertelenmiştir.
R, T. Erdoğan, AKP'nin iktidara gelmesinden bu yana (2002-2022)
53 kez Afrika ülkelerini ziyaret etmiş. Bunun yanında bir çok devlete bağlı
sivil, resmi, askeri ve ticari kurumların görüşmeleri yapılmış ve yapılmaya
devam etmektedir.[7]
Türk Tekellerinin Afrika Ülkelerine Doğrudan Yatırımları
Yine belirteyim, Emperyalist Türkiye adlı kitabımda bu
konular daha detaylı olarak ele alınmaktadır. Yine de burada kısaca belirtelim.
Türkiye'nin Afrika ile ticari ilişkileri, 2003 yılında
ihracatı 5,4 milyar ABD doları iken, 2022 yılı sonu itibariyle 23,6 milyar
dolara çıkmıştır. 2022 yılı sonu itibariyle de Afrika ülkelerinden ithalatı 9,5
milyar dolara yükselmiştir.
Dünyanın en büyük Mütteahhit Firmaları listesinde 40 Türk
inşaat tekeli yer alıyor. Bunların 2024 yılı sonu itibariyle Afrika ülkelerinde
yaptıkları ve yapmaya devam ettikleri işlerin (toplam 864 proje) tutarı 84
milyar ABD doları kadar.
Türk tekellerinin Afrika kıtasında en çok yatırım yaptığı
ülkelerin başında, Mısır, Cezayir, Etiyopya, Fas ve Libya, yani Kuzey Afrika
ülkeleri gelmektedir. Cezayir ve Senegal Tosyalı Holding'in yatırım alanı ve
Cezayir'in en büyük çelik üretim fabrikası Tosyalı'ya ait. Tosyalı tekeli, yeni ayaıtırımlarla Cezayir ve Afrika'da
büyümeye devam ediyor. Türk tekeleerinin Afrika ülkelerindeki doğrudan sermaye
yatırımları 7 milyar ABD dolarına yaklaşmış durumdadır.
Senagal'de sadece Tosyalı değil, Doğanlar Holding'de
(Kelebek mobilya sahibi) bir fabrika açtı ve 250 kişi çalışıyor. Hedefleri
fabrikayı daha da büyütmek.
Karpowership (Karadeniz Holding), bir çok Afrika ülkesinde
var ve gemide elektirik üretererek
ülkelere satıyor. “Karpowership'in 36 yüzer enerji
gemisinden oluşan 6 gigavat elektrik üretim kapasitesi bulunuyor.” Güney Afrika
Cumhuriyeti ile bir anlaşma yaparak üç limana 20 yıllığına ulaşım izini
aldı.[8] Yani, Küba'dan başlayıp birden
fazla Afrika ülkesine kadar uzanan bir enerji tekeli.
TC Ticaret bakanlığı'nın Yurt Dışı Yatıurım Anketi-2023'e
göre, Kuzey Afrika ülkelerine, 1,597 milyar dolar yatırım yapılırken, diğer
Afrika ülkelerine Türk tekelleri 79,6 milyon yatrım yapmış.
Koç Holding'e bağlı Arçelik Mısır'da yeni bir fabrika
kuruyor. Yeşim Tekstil, Mısır'da var olan 3 fabrikasına bir tane daha ekliyor.
Hayat Holding'in Mısır'da 3 fabrikası var.
Tunus'da Türk tekelleri bir biriyle yarıştıkları gibi,
Uluslar arası diğer emperyalist tekellerle ortaklık kurarak projelere talip
oluyorlar. Çalık Holding Libya'da enerji yatırımı yapıyor.[9]
Bir haber daha: “Türk iş kadını Abide Gülel, Batı Afrika
ülkesi Togo’da 90 milyon dolarlık projede Afrika’da Yeşil Devrim’e katıldı”[10]
Alt yapı yatırımlarından enerji yatırımlarına ve madencilik
sektöründe Türk tekelerini Afrika'da görmek artık bir sır değil.
TAV tekeli, Afrika ülkelerinden, Kenya ve Tunus'da bir çok
şehrin hava alanlarının işletmesini almıştır. Miller Holding, Afrika'nın bir
çok ülkesinde, özellikle de Demokratik Kongo Cumhuriye'tinde büyük
sayılabilecek derecede yatırımları vardır.
İndependent Türkçe'den Emir Tahir şöyle yorum yapıyor:
“Halihazırda New York'ta toplanan Birleşmiş Milletler (BM)
Genel Kurulu, nüfuz dairelerini genişletme ya da en azından sahip oldukları
nüfuzu koruma çabası içerisinde Çin, Rusya, Fransa, ABD ve daha küçük ölçekte
Türkiye arasındaki büyük güç rekabetinin en son sahnesi olarak Afrika'ya ışık
tuttu. “[11]
Türkiye'nin Afrika'daki askeri üsleri, silah anlaşmaları,
silah ihracatı, Somal'nin adeta yarı sömürge haline getirlmesi, Libya'da önemli
bir nüfuz edinmesi, Suda'ndan Nijer'e kadar darbecilerle sıkı fıkı olması,
sermaye yatırımlarından ayrı ele alınamaz ve bunlar emperyalist bir devletin
yapabileceği işlerdir.
Türkiye'nin Afrika ülkelerinde (Somali'de 99 yıllığına 780 bin 500 hektar ve Nijer 100 bin hektar),
özellikle de Beyaz Nil üzerinde toprak kirlamaları, aç Afrikalıları doyurmak ve
tarımı bilmediklerinde değil, emperyalist amaçla yapılmaktadır. İngiltere, Çin
ve ABD ne amaçla kiralıyorsa, Türk devleti de aynı amaçla kiralamaktdır.
Türk tekellerinin Afrika'dakii sermaye yatırımları hemen
hemen bütün kıtayı sarmış ve diğer emperyalist ülkelerin tekelleri ile pazar
kavagasına girmiş durumdadırlar. Askeri olarak saldırgan emperyalist bir devlet olan TC, aynı zamanda
özellikle Ortadoğu (özelikle Irak ve Suriye), Afrika, Kafkasya ve Doğu
Akdeniz'de giderek f-daha da saldırganlaşmaktadır. Türk devletinin
saldırganlığı emperyalist sermayesinin büyümesine oranla at başı gitmektedir.
DEİK'in 12-13 Ekim 2003 tarihleri arasında yapacağı Afrika
toplantısını bu gözle değerlendirmek gerekiyor. 11.10.2023
[1] Naki Bakır,
https://www.dunya.com/kose-yazisi/turk-sermayesinin-bu-yil-yatirimda-gozdesi-abd/704724
[2] Bkz. Yusuf
Köse, Emperyalist Türkiye, sf. 207, El Yayınları
[3]
https://ticaret.gov.tr/hizmet-ticareti/yurtdisi-yatirimlar/uluslararasi-yatirim-istatistikleri/turkiyede-yerlesik-gercek-ve-tuzel-kisilerin-
[4] 31 Ağusto-3
Eylül 2023 tarihinde Almanya'nın Thrüngen Eyalatin'de (Truckenthal Köyü),
Uluslararsı 3. Madenciler Konferansı gerçekleştirildi. Togo'dan da bir delege
gelmişti. Onun anlatımı. Türkiye'den katılan delegeler ise dinledi.
[5] Yusuf Köse,
Emperyalist Türkiye, sf. 253, El Yayınları- 2022
[6] Bkz. Y. Köse,
age
[7]
https://www.aa.com.tr/tr/politika/turkiye-afrika-kitasiyla-2022de-de-yogun-bir-diplomasi-yuruttu/2774265
[8] Dünya gazetesi,
20.05.2023
[9] Kerim ülker,
Dünya Gazetesi, 23.08.2023
[10]
https://www.analizgazetesi.com.tr/haber/turk-is-kadini-afrikada-yesil-devrime-katildi-6745/
[11] Emir Taihiri,
https://www.indyturk.com/node/662681/d%C3%BCnyadan-sesler/afrika-alt%C4%B1n-yumurtlayan-k%C4%B1ta