Merkezi konferanstan kısa bir süre sonra Doğu Bölgesi
hakkında bir araştırma-soruşturma kararı alınıyor. Bunun nedeni neydi?
Doğu Bölge Konferansı’nda yaşanan bir usulsüzlük
merkezi konferansa taşınmıştı. Konferans, daha önce de belirttiğim gibi bu
usulsüzlüğün soruşturulması kararını almış ve görevi Merkez Komitesi’ne
vermişti. Yanlış hatırlamıyorsam Merkez Komitesi, 2. toplantısına Bölge
Komitesi imzalı bir de mektup geldi. Mektupta, özellikle bölgesel döneme
ilişkin ve bölgeden sorumlu (Baki ve
Dergo) muhatap alan ciddi iddialar vardı.
Ellerindeki
malzemenin abartılması, dağıtımın ihtiyaca göre değil ahbap-çavuş
ilişkilerine göre yapılması. Kaçaklık, ilkesizlik ve aşınma hissediliyordu.
Herkes birbirini tanıyor, sorumluluklarını biliyordu. Yetki ve
sorumluluklarda karmaşa vardı. Parasal konular, görevlendirmeler... Daha
birçok şey tartışılmalıydı. Birkaç hadiseden ibaret değildi. Doğu Bölgesi,
özellikle de Dersim 1. Konferanstan hemen sonra başlayan ve ben
yakalanıncaya kadar devam eden, fazlasıyla meşgul edici sorunlar la
gündeme geliyordu.
Gelişmeler, Merkez Komitesi’nin
2. Toplantısında, Merkez Konferans’a sunulan bölge raporlarının incelenmesi
ve bir mektup olayı ile başladı. Doğu’nun raporunda bölgede 80 civarında
(büyük küçük) silah bulunduğu yazıyordu. Kadro gücü ve üye sayısı
bakımından da abartılar olduğu anlaşılınca Baki’den, bir sonraki toplantıya hem
bu bölgeyle hem de mektuptaki iddialarla ilgili kapsamlı bir rapor
hazırlaması istendi. Baki, 3. Merkez Komitesi
toplantısına ayrıntılı rapor yerine Merkez Komitesi’nden ve parti üyeliğinden istifa
ettiğini bildiren bir
... mektup gönderdi.
Bunun üzerine bölgedeki durumun acilen soruşturulması zorunluluğu ortaya çıktı.
Bölgedeki yönetici yoldaşlardan üyeler,
malzemeler, kadro ve kitle potansiyeli hakkında somut bilgiler istendi.
Bu çalışma yapılırken Dergo ve Baki (belgelerde “R ve S” olarak anıldılar)
tabana da ulaştırılan ortak bir açıklama yaparak “Merkez Komitesi ile farklı
düşüncelere sahip olduklarını, bu yüzden Merkez Komitesi’nin kendilerini
partiden tasfiye etmeye çalıştığını” iddia ettiler.
Bu çıkışlarının
ardından da “beşli mektup” olarak bilinen metin yayınlandı. Bölgede tam
anlamıyla bir kaos yaşanıyordu. Merkez Komitesi bölgede inisiyatifi ele
alamamıştı. Başta bölge yöneticilerinden bazıları olmak üzere birçok üye ve
taraftar bölgesel dönemin alışkanlıklarını terk etmemek için direniyor, bazıları
da olumsuzlukları yeni göreve başlamış Merkez Komitesi’ne yıkmaya çalışıyordu.
Bu amaçla Merkez
Komitesi hakkında kuşku ve güvensizlik yayılıyordu. Bölgeye ilk müdahale
bu şartlarda yapıldı ve geniş kapsamlı bir soruşturma başlatıldı.
Soruşturma süresince geçerli olmak kaydıyla Dergo, idari tedbir olarak
görevlerinden alındı. Devamını Merkez Komitesi’nin 4. Toplantısı Tutanağından
okuyalım:
... Bölge Komitesi raporuna bağlı olarak, bu bölgede
hakkında araştırma yapılması kararı alınan kişiler üzerine yapılan
araştırmaların sonuçları üzerinde de duruldu.
Hakkında araştırma yapılan R ve üyelikten istifa eden S
hakkında Bölge Komitesi’nce ve Siyasi Büro’nun yaptığı hatalar üzerinde
duruldu. Şu tespit edildi:
Üyelikten istifa eden S
hakkında, Siyasi Büro doğru olarak, bu kişinin üyelikten istifasının
duyurulması kararını almış ve Bölge Komitesi’ne bu kararı iletmiştir; ancak, bu
kararın nasıl uygulanacağı konusunda Siyasi Büro, Bölge Komitesi’ne yol
göstermemiş, kararın kitlelere nasıl duyurulması gerektiği konusunda bir sınır
çekmemiştir. Bölge Komitesi de bu konuda inisiyatifsiz davranmış, o da bu
konuda kesin bir karar alıp üyelere duyurmamıştır.
Bunun sonucunda
tabandan yayılan birtakım söylentiler, iyice yaygınlaşmış, Bölge Komitesi de
söylentileri engelleme yolunda herhangi bir girişimde bulunmayınca, söylentiler
büyük boyutlara ulaşmış ve sanki partimiz tarafından (Merkez Komitesi
tarafından -y.n.) yayılıyormuş havası yaratılmıştır. Merkez Komitesi bu olaydan
ders çıkartarak şu kararı almıştır:
Parti
üyeleri (ve üye adayları) herhangi bir kişi hakkında, parti karar kılmadıkça
ancak kendi parti organları içinde görüş belirtebilirler. Dıştan gelen sorular,
Parti kararı olmadıkça cevapsız bırakılacaktır.
Sayfa 83-Tarih Not
Merkez Komitesi, daha önce üyelikten istifa eden S’nin
partiye yeniden üyelik isteğini görüşüp, bu isteği reddetmeye oybirliği ile
karar verdi.
Merkez Komitesi, hakkında araştırma yapılması kararı olan
R hakkında ise, görünüşü, araştırma, soruşturma belgelerinin inceledi ve
R’ye “geçici ihraç” cezası vermeyi çoğunlukla kararlaştırdı.
Merkez Komitesi, çeşitli organlardan yana yargı gelerek,
Merkez Komitesi’ne mektup yazan beş kişinin durumunu görüştü. Bu konuda şu
karar alındı: Mektubu gönderen beş kişinin ayrı ayrı örgüt kademelerinden
gelmesi örgütsel ilişkinin ihlalidir. Hizipler bir tavırdan kaynaklanmaktadır.
Bu konuda Bölge Komitesi tam yetkiyle araştırma ve karar alma ile
görevlendirilmiştir.
Konunun tabana yansıması böyledir ancak 5. Toplantı
Tutanaklari elimizde yok. Muhtemelen yukarıda değindiğimiz gelişmelerin
sonuçları ele alınmış olmalı. Alıkonma kaldığı kadarıyla, askeri komisyonda
görevli bir üye hakkında soruşturma yürütülmesi kararı alındı ve bu arada R,
S soruşturması ve sonuçlarının yarattığı sorunlarla uğraşıldı. Kısaca Doğu
Bölgesi’nde sorunlar, soruşturmalar bitmek bilmiyordu. 6. Merkez Komitesi
toplantısında, bölge raporunun kısa özeti şöyledi:
... Bölge Komitesi raporu okundu. Son toplantı tutanağı
okundu. Ve sözlü olarak da son olumsuz gelişmeler üzerine geniş bilgi
verildi. Bu bölgenin bir mıntıkasında son dönemde belli kopmalar olmuş
durumdadır. Sempati ve ileri sempatizan düzeyinde 9 kişi sosyal emperyalizm
tezine katılmadıkları için partiden ayrılmışlardır.
Daha önce R, S ile birlikte “hizipçi faaliyette girdikleri”
kuşkusu belirtilen ve bu gerekçe ile haklarında araştırma yapılan iki üye “Bölge
Komitesi’nin tarafındaydı, Bölge Komitesi’ne güvenleri olmadığı” gerekçesi
ile “Bölge Komitesi’nin disiplinini tanımadıklarını” açıklamışlardır. Bu
da parti disiplinini tanımadıkları anlamına gelmektedir.
Son dönemde parti üyeliğinden atılan C’ nin ardından
da ayrılan bazı sempatizan, ileri sempatizan nitelikte arkadaşlar
vardır...
Görüleceği gibi Doğu
Bölgesi’nde sorunlar bitmiyor, olumsuzluklar peş peşe geliyordu. R, S olayından
sonra oluşturulan
8. Bu
arkadaş partisi içinde “Cüce” kod ismiyle anılıyordu. Kısaltma olarak
belgelerde “C” diye geçmektedir. İleriki bölümlerde partiden atılması konusuna
değinilmektedir.
Bölge Komitesi de bölge örgütüne tam bir
güven veremiyordu. Bir yanıyla bazen bize de çaresiz kalıyor ve ne yapacağımızı
şaşıyorduk. Üstelik ikisi Siyasi Büro üyesi dört Merkez Komitesi
üyesi bölgede görevliydi. Buna göre bölgenin ve bölgedeki yerleşik kadroların
sorunu, bir yanıyla Dersim’in sosyolojik yapısından, insan
özelliklerinden kaynaklıydı. Diğer yandan bölgede, Koordinasyon Komitesi
döneminde başlayan ve bölgesel dönemde tavan yapan şeflik tarzı yönetimi ve statükoya
yatan konformist alışkanlıkların yerine merkezî yapının disiplinini geçirme
güçlükleri yaşanıyordu.
Bölge Komitesi (Konferans sonrası oluşturulan ilk
Bölge Komitesi) içinde sekreter olarak Baki (Ali Haydar Akgün),
Dergo, Ahmet Cihan ve Orhan Bakır var(dı). (İçinde başka anlaşmazlıkların
da söz ediliyor. Hüseyin ve Orhan’ın, aranın durumları gerekçesiyle Dersim
dışına gitmek istemedikleri söyleniyor. Böyle bir konu size yansıdı mı?)
Baki, bu “Dersim dışına gitmek istememe” konusunu Bölge Komitesi’nden gelen eleştiri dolu mektuba karşılık bir gerekçe olarak söylemişti. Ayrıntıları çok somut olarak hatırlamıyorum. Güvenlik riski olduğu doğrudur. Özellikle basında resimleriyle deşifre olmuş firari arkadaşların sıkı korunması gerekiyordu. Merkez Komitesi 2. toplantısında bölge raporları değerlendirilirken, Doğu Bölgesi’nden Merkez Komitesi’ne gönderilen mektup ele alındığında, bazı arkadaşların Dersim dışına çıkmak istemedikleri konusu da konuşuldu.
Baki, kendisine haksızlık yapıldığını, Bölge
Komitesi’ndeki bazı kişilerin kendisini yıpratma ve etkisiz hâle getirme
niyetinde olduklarını filan anlattı. Ancak Merkez Komitesi 3. toplantısına,
Baki’nin istifa mektubu gelince Doğu Bölgesi’nde Merkez Komitesi
üyesi kalmadı. Onun üzerine Ali Yavuz, Doğu sekreterliğine
atandı. Baki’nin Merkez Komitesi’nden istifası üzerine yerine atanan Merkez
Komitesi yedek üyesi Ali Haydar da Doğu Bölgesi sekreter yardımcısı
oldu. Fakat Ali’ler’in atanmasından sonra da sorunlar devam etti. Bu arada hatırladığım
kadarıyla Doğu Bölgesi’nden Kars Bölgesine ilk Orhan
görevlendiriliyor. Daha sonra da Hüseyn aynı bölgede görevlendiriliyor.
Baki, “Dersim’den
ayrılmak istemiyorum” diyordu ama her iki arkadaş da görev yerlerine
gitmişti. Diğer yandan Doğu
Tarih Not-Sayfa 85
Komitesi’nde toplantıları tutanak haline getirme
olasılığı çoktu. ISRARLA eleştirilerimiz sonucu kısmen tutanak haline
getirmeye başladılar. Anlattığım olayların yaşandığı tartışmaların
tutanağı yoktu. Biz o sıralar olayları Baki’den dinliyoruz, bir de üyelerin
eleştiri mektuplarından okuyoruz. Bölge bir yöntemle gerçeği tespit etmek
zorlaşıyor, en azından zaman alıyordu. Doğu Komitesi’nin hemen her kararı
olay oluyordu. Ben Merkez Komitesi’nde çalıştığım süre içinde
enerjimizin belki de yarısını, Doğu’da yaşanan hadiselerin araştırılmasına,
tartışmalarına ve sonuçların düzeltilmesine harcadık.
Baki
ile Dergo (R, S)
ayrıldılar.
Dersim’de
bu konuyu ele almak için bir toplantı yapılıyor. Gerginlikler giderilemiyor.
Bu arada, bu toplantıyla atfı, parti malları ellerinde olduğu için parti
konularını bildikleri için ayrılık durumu ortaya çıkınca tutuklanmaları gibi
bazı fikirler olmuş. Böyle bir iddia var. Bu konuda bir bilgin var mı?
Tutuklama gibi bir düşünce aklımızdan gelmedi. Böyle
bir öneriyi de hiç duymadım. Hiç gündeme de gelmedi. Bu soruşturma sürecinde Parti
mallarının tehlikede olduğunu hiç düşünmedik. Bu konuda sıkıntı
yaşadığımızı da hatırlamıyorum. Birilerinin aklından geçmiş olsa da birileri
tarafından önerilmiş de olabilir ama benim hafızamda bu iddia ile ilgili
herhangi bir bilgi yok. Dersim’de böylesi şahsi efsaneleri üretilir ve bu efsaneler büyük ilgi duyulurdu. Bu iddia da uydurulmuş
bir efsanenin sonucu olabilir.
Dergo’yla bir iki kez görüşmüşlüğüm oldu. Bende pozitif
bir izlenim oluşmuştu. Sonradan onunla ilgili referanslar ve edindiğim
objektif bilgiler, birikim ve yetenekleri bakımından önemli bir kadro
olduğu anlaşılıyordu. Çalıştığı yerlerde etkili olmuş, iz bırakmış biriydi.
Açıkçası o yıllarda kaybedanın üzüntü duyduğum bir kadro idi.
Bu hadiselerin yaşandığı sıralarda Ahmet Cihan’ın
kendisine çok sert davrandığını duydum (Baki’nin iddialarından birisi de
bu yönde idi). Bu arkadaşları kaybetmeye bilirmiydik? Bunu
kestiremiyorum.
Biz olaya hızlı bir şekilde müdahale edip hakim olamadan, biraz da
güvensizliklerin etkisiyle büyüdü.
Dolayısıyla bizim inisiyatifimiz dışına teşhir
edildiler. “5’li mektup” olayı işin---
Tarih Not-Sayfa 86
... tuzu biberi
oldu. Ciddi bir disiplin sorunu yaratarak konuyu hizip boyutuna taşıdı. Süreç
biraz hızlı gelişti. Biz Baki ile Dergo’nun ayrı bir grup olacaklarını
düşünüyorduk. Bu sübjektif düşünce hareket yönümüzü de belirledi. Onlar da
biraz sınırlı davranıp, hukuksuz olarak teşhir edilmelerine rağmen bazı konularda
özeleştiri yaparak kendilerini, işleyiş kuralları içinde savunmaya devam
etselerdi sonuç belki farklı olabilirdi. Dolayısıyla olayın, parti içinde
kalınarak tüzük hükümleri içinde çözülmesine, bir bakıma kendileri de fırsat
vermedi.
Ali’ler’in gidişinden sonra da sorunlar devam etti,
diyorsun. Müdahale ve sonucu nedir?
Merkez Komitesi 6.
toplantısının ardından Bölge Komitesi içinde yine derin bir kriz yaşanıyor.
Komite üyeleri birbirlerine ağır eleştiri ve suçlamalar getiriyor. Bunun
üzerine Siyasi Büro olaya el koydu.
Konuyu 7. Merkez
Komitesi toplantı tutanaklarından okuyalım:
Bu bölgedeki çalışma
ile ilgili olarak Bölge Komitesi’nin 5., 6., 7’nci toplantı tutanakları,
Örgütlenme Komitesi (OK) raporu ve Bölge Komitesi raporunun var olan kısmı okundu.
Sorumlu yoldaş son dönemde yapılan çalışmalar üzerine sözlü bilgi verdi.
Bilindiği gibi bu bölgedeki çalışmalarda bir olumsuzluk olduğu Merkez Komitesi
6’ncı toplantısında tespit edilmişti. Daha sonraki gelişmeler bu
olumsuzlukların aşılması değil, derinleşmesi yönünde oldu. Bölge Komitesi
4’üncü toplantısında üyeler birbirlerine ağır suçlamalar getirerek Bölge
Komitesi’nin bu şekliyle çalışamayacağı sonucuna vardılar. Siyasi Büro bunun
üzerine olaya müdahale ederek Bölge Komitesi’nin tümü hakkında araştırma kararı
aldı. Bu temelde iki araştırmacıyı bu bölgeye gönderdi.
Araştırmacılar idari tedbir olarak
Siyasi Büro’nun verdiği yetkiye dayanarak sorumlu yoldaşı (Ali Yavuz
Çengel’oğlu - y.n.) görevden aldılar. Araştırma dönemi içinde çalışmaları
geçici olarak yürütmek için daha önceki sekreter yardımcısına (Ali Haydar Akgün
-y.n.) sorumluluk verildi. Bölge Komitesi’nin görevinden alınan sorumlusu
dışındaki üyelerinin geçici olarak eski sekreter yardımcısı önderliğinde göreve
devam etmeleri kararı alındı. Bu kararın ertesinde Siyasi Büro araştırma
komisyonu çalışmalarına başladı. Bu arada Bölge Komitesi de bir mıntıka Organı
hakkında araştırma yapma kararı almıştı. Bunun için Bölge Komitesi’ne bağlı bir
komisyon kurulmuştur (Bu mıntıka Dersim’di -y.n.).
Tarih Not-Sayfa 87
Merkez Komitesi
7’nci toplantısında bölgenin durumu görüşülürken Mıntıka Organı hakkındaki
araştırmanın raporu, gerekse Siyasi Büro’nun araştırma komisyonunun yaptığı
araştırma incelendi. Siyasi Büro, Araştırma Komisyonu’nun daha iyi kavranması
için rapora temel olan araştırma toplantılarının (Alt bölgelerde yapılan)
tutanakları da okundu. Sorulan sorular üzerine araştırmacı yoldaşlar sözlü
bilgiler de verdi.
Daha sonra Merkez’in ve Siyasi Büro’nun bu
bölgedeki olumsuzluklar karşısındaki tavrı tartışıldı ve şu sonuçlara varıldı:
Merkez Komite 6’ncı
toplantısında bölgedeki çalışmalarla ilgili olarak olumsuzluk tespiti
yapılmıştır. Bu doğru bir tespittir. Ancak bu tespitle bağlı olarak alınan
karar eksiktir. Bu tespitin sonucunda daha Merkez Komite 6’ncı toplantısında
sorunu yerinde inceleme kararı alınmalıydı ve alınmalıydı.
Merkez Komitesi bu
konuda böyle bir karar almamakla sorunu tam olarak kavramadığını göstermiş,
hatalı davranmıştır. Daha sonra da Siyasi Büro olumsuzlukların derinleştiğini
görünce bu kez de Bölge Komitesi’ndeki tüm yoldaşlar hakkında araştırma yapma
kararı almıştır. Halbuki böyle bir karar alınmadan önce sorunu yerinde inceleme
kararı alsaydı, o zaman tüm yoldaşlar hakkında araştırma kararı almasına gerek
kalmayabilirdi.
Bölge Komitesi’ndeki tüm yoldaşlar hakkında
araştırma kararı alınması ve bu yönde uygulamaya gidilmesi objektif olarak
Bölge Komitesi’ndeki yoldaşlara duyulan güveni sarsıcı bir rol oynamıştır. Bu
yönüyle de karar hatalıydı. Araştırmacı yoldaşlar başlangıçta sanki tarafsız
kişilermiş gibi davranmış, araştırmacılık görevini başlangıçta yalnızca
sorulara verilen cevapları kaydetmek şeklinde uygulamışlardır. Halbuki
araştırmacı yoldaşların araştırma sırasında uyarıcı ve eğitici davranması
yanlış düşüncelere karşı tavır takınması, partinin içinde bulunduğu durumu
yoldaşlara kavratması doğru olurdu.
Araştırmacı
yoldaşlar araştırma süreci içinde bu yönde adımlar atmalarına rağmen bu
görevlerini yeterince yerine getirmemiş, yeterince eğitici davranmamışlardır.
Araştırma sonuçları incelendiğinde görülmektedir ki, sorumlu yoldaşın tek
başına idari tedbir olarak Bölge Komitesi üyeliğinden alınması, ona karşı bir
haksızlık olmuştur. Çünkü daha ilk ortak toplantıda Bölge Komitesi üyeliğinden
idari tedbir olarak alınması gerekli olan başka yoldaşların da varlığı söz
konusudur. Tartışmalar sonunda Siyasi Büro Araştırma Komisyonu’nun yaptığı
araştırmanın esas olarak olumlu olduğu sonucuna varıldı. Soruşturma raporunda
kişiler hakkında varılan görüşler ve öneriler üzerinde tek tek duruldu ve bu
konuda kararlar alındı.
Siyasi Büro Araştırma Komisyonu’nun raporuna ek olarak (kişilerle ilgili
değerlendirme/öneri bölümü çıkartılarak) yayınlanması kararlaştırıldı. Aynı
şekilde Bölge Komitesi’ne bağlı bir araştırma
Tarih Not-Sayfa 88
komisyonun Mıntıka
Organı hakkında yaptığı araştırma da esas olarak olumlu bulundu. Bu
araştırmanın raporunun da (kişilerle ilgili değerlendirme/öneri bölümleri
çıkartılarak) Merkez Komite raporuna ek olarak yayınlanması
kararlaştırıldı. Bölgedeki çalışmalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde şu
sonuçlara varıldı: Eski sekreter yardımcısının sorumluluğunda oluşturulan Geçici
Bölge Komitesi, olumlu yönde belirli bir çaba sarf etmiştir. Ancak düzeltme
yönünde herhangi önemli bir başarı elde edilememiştir. Bölge Komitesi’ndeki
ve ona bağlı olarak bölgedeki çalışmalar genelinde olumsuzdur.
Tutanakları okumaya devam edelim:
Şu anda var olan Geçici
Bölge Komitesi, bölgedeki çalışmaya uzun süre önderlik edecek durumda değildir.
Bu yüzden dağılacak, yeni bir komite oluşturulacaktır.
Yerini gelmişken belirtelim: soruşturma sonucu
dağıtılması kararlaştırılan Bölge Komitesi üyeleri: Ali Yavuz, Ali Haydar,
Hüseyin Bakır, Ahmet Cihan ve Orhan Bakır'dır.
Merkez Komitesi toplantı tutanağından kesin olarak anlaşılacağı
gibi, bu soruşturma kararı, yaygın ve yanlış olarak “Orhan Bakır yoldaş hakkında soruşturma açıldı,
görevinden alındı, üyeliği düşürüldü” gibi söylentilere konu oldu. Oysaki
alınan soruşturma kararı, Orhan Bakır yoldaşın da içinde yer aldığı Bölge
Komitesi’nin tümü hakkındaydı. Dahası araştırma süresince
bölge sekreteri (Ali Yavuz) dışında hiçbir Bölge Komitesi üyesi, idari
tedbir anlamında bile olsa görevinden alınmamıştı.
Bilgi kirliliği yaratanların özel olarak neyi
amaçladıklarını bilemem. Bölge
olmadığı açık olmasına karşın temelsiz söylentiler yaymak herhalde iyi niyetle,
Orhan Bakır yoldaşa sahip çıkmakla açıklanamaz.
Bu karar sonrası oluşturulan Bölge Komitesi’nde kimler
vardı? Eski Bölge Komitesi’nden giren oldu mu?
Bu raporun yayınlanmasından bir süre sonra Ahmet Cihan üyelikten
istifa ederek partiden ayrıldı. Orhan ise Bölge Komitesi’nde görev kabul
etmeyeceğini bildirdi. Hatta alt bölge komitesinde de görev almak
istemediğini bildirmişti.
Neden
Tarih Not-Sayfa 89
olarak da Bölge
Komitesi düzeyinde sorumluluk üstelenebilecek seviyede olmadığını, bu
sorumluluğun gereğini yerine getiremediğini söyledi. Kendisini
geliştirerek, teorik düzeyini yükselterek ve yeniden alt organlarda
çalışarak bu tür sorumlulukları hak ederek üstlenebileceğini söylemişti.
Bunu sözlü olarak, Araştırma Komisyonu üyesi Erhan Gencer’e (diğeri Süleyman
Cihan’dı) belirtmişti. Bu nedenle, Orhan yoldaşa yeni Bölge Komitesi’nde
görev vermek istediğimiz halde bunu kabul etmedi. Yeni Bölge Komitesi’nde
yeni isim olarak Kâzım Çelik ve Zeynel Demirçivi vardı. Ali Haydar, Ali
Yavuz ve Hüseyin Bakır görevlerine devam ettiler.
Orhan’ın tavrını nasıl değerlendirirdiniz?
Yanlış hatırlamıyorsam, benim aklımda, hafızamda takılı
kalan şey... Doğu Komitesi içinde yaşanan olumsuzluklar, bölgede coşku
yaratacak olumlu gelişmelerin olmaması; bütün bu olumsuzlukların aşılacağına
dair umudun azalması merkezî önderliğe de güvensizlik duymasına neden oldu.
Gerçi, bölge soruşturmasını yürüten
arkadaşlara böyle bir şey söylememişti. Raporlarda partiye ve Merkez
Komitesi’ne güvensizlik duyduğuna dair ifadeler de yoktu. Merkez Komitesi
olarak, Bölge Komitesi’nde görev alması için yaptığımız ısrara rağmen bunu
kabul etmedi. Kısmen kendisine güvensizlik, kısmen yılgınlık şeklinde değerlendirildik.
Tavrında bir tepki izi olduğu da söylenebilir. Siyasi, ideolojik temelli bir
problemden söz edilemez. Yoktu! Partinin bazı görüşleriyle hemfikir değildi. Mao konusu
gündeme geldiğinde 1957’den sonra ilkesel hatalar yaptığını düşünüyordu.
Orhan, 1.
Konferans’tan kısa bir süre sonra, ekim ayı sanırım, (Konferans şubatta
yapılmıştı) Olağanüstü Parti Konferansı (OPK) öneriyor. Gerekçesi neydi?
Konferans’tan kısa
bir süre sonra Nezih’e parti konferansı çağrısı yapmıştı. Nezih’e’nin bu
çağrısı tartışılırken Orhan’danda
9. İsa Güzel, “Erhan’ın, Orhan hakkında, onun Yurtdışı Bürosu’nun yaptığı Mao değerlendirmesinden yola çıkarak, bu eleştirilere dayanarak, Mao’nun 1957’den sonra revizyonist olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunduğu yönünde sözlü bilgi verdiğini hatırlıyorum. Fakat bu konuda kesin yazıya konulmadı” diyor.
Tarih Not-Sayfa 90
“Olağanüstü Parti Konferansı” (OPK) çağrısı geldi. Konuyla ilgili bir sayfalık yazısı vardı. Temel siyasi konularda bir farklılık öneriyordu. “Siyasi olarak sunuş konularım, görüşümüz yanlış” filan demiyordu. Daha çok bölgesi hakkında eleştiriler içeriyor ve Merkez Komitesi’nin bu olumsuzlukların üstesinden geleceğine dair güveni olmadığını belirtiyordu. O bir sayfalık yazısı ve başka iki elimizde değil. Bölge hakkında R, S ile ilgili problemler devam ediyordu. Orhan’la görüşümüz için Erhan’ı görevlendirdik. Erhan kendisiyle görüştü. O sırada Nezihe’nin konferans çağrısı partiiçinde tartışılıyordu. Erhan, bunu dikkate alarak Orhan’a “yeni bir OPK çağrısının anlamlı olur olacağını, teknik olarak Nezihe’nin çağrısının desteklenmesi gerektiğini, aksi takdirde büyük bir karmaşa yaşanacağını” söylüyor. “İsterse Nezihe’nin çağrısının gündemini dışındaki görüşlerle de yazıp dağıtabileceğini, böylece önerinin tek çağrı olarak birleşeceğini ve daha iyi sonuç alma olanağı yaratılacağını” filan anlatıyor. Son olarak “Şayet Nezihe’nin çağrısından bir sonuç alınmazsa o zaman istersen senin OPK çağrını gündeme alırız” diyor. Orhan bu öneriyi kabul etti ve çağrısını geri çekti. Fakat nedendir bilemem, Nezihe’nin konferans çağrısı ile ilgili tartışmalar konusunda bir yazı yazmadı, ilaveten gündem önermedi. Kendi organı içinde OPK toplantısı yönünde bir tartışma da açmıyor, altındaki üyelere de bu yönde propaganda yapmıyor. Bazı oy hesaplarından yola çıkarak bir tahminde bulunacak olsam; bana öyle geliyor ki Orhan, Nezihe’nin konferans çağrısına da olumlu oy kullanmamış olabilir.
Nezihe’nin çağrısı için süreç nasıl çalıştı?
Merkez Komitesi, bu öneriyi ele aldı. 4. toplantıda “partiiçi
tartışma sonuçları üzerine” başlıklı “EK 2” sayılı metinde dört konunun
tartışılacağı belirtilerek bunlar sayılıyor. Bunların birincisi “bir yıldan
olağanüstü parti konferansı çağrısı”ydı. Bu doğrudan Nezihe’nin çağrısı idi.
Biz bu çağrıyı Merkez Komitesi’ne alarak uygun bulmadık. Ama tartışılmasının da
yolunu açtık. Konunun tartışılması ve “üyelerin bu konudaki görüşlerinin tek
tek tespit edilmesi” kararlaştırılmıştı. Bizim görüşümüzle “çeşerliler üzerine
tartışılması ve tartışma sonuçlarının derlenerek Merkez Komitesi raporu”
başlıklı belgede vardı. Orada şöyle deniliyordu:
Tarih Not-Sayfa 91
... Alt bölgede bir yoldaş, parti Merkez
Komitesi'nden bir parti konferansı düzenlemesi talep etmiş, bu talebinin
üyelere dağıtılarak danışılmasını, gerekli çoğunluk sağlanırsa konferans
toplanmasını istemiştir. Merkez Komitesi, bugünkü dönemde bir konferans
toplanması isteğini doğru görmemektedir. Önümüzde yoğun bir kongre hazırlığı
dönemi vardır. Bu dönem oldukça kısadır. Tartışıp sonuçlandırmamız gereken bir
dizi siyasi sorun çözüm beklemektedir. Bir sürü örgütsel inşa sorunu çözüm
beklemektedir. (...) Kongreden önce yapılacak bir konferans, kongre
hazırlıklarını örgütsel inşayı engelleyici bir rol oynayacaktır.
Merkez Komitesi, bu
sebeplerle bu konferans çağrısını doğru bulmamaktadır. Buna rağmen çağrıyı ve
Merkez Komitesi'nin bu konudaki görüşleri tüm üyelere ulaştıracak ve üyelerin
bu konudaki görüşleri tespit edilecektir. Gerekli çoğunluk sağlandığı takdirde
(üyelerin 3'te 1'i) konferans yapılacaktır. Yoldaşlar konferans çağrısını ve
Merkez Komitesi'nin görüşlerini dikkatlice incelemeli ve görüşlerini örgüt
kademeleri üzerinden Merkez Komitesi'ne ulaştırmalıdırlar. Bu konuda da
üyelerin görüşlerinin yazılı olarak belgelendirilmesi en doğru yoldur.
Sonraki
toplantılarda bu konuyla ilgili gelişmeleri takip ettik. O arada Nezihe
konferans çağrısını desteklemek üzere yeni yazılar yazdı. Bunun üzerine
oylamanın yeni yazıların dağıtılması sonrasına bırakılması talebini de kabul
ettik (6. toplantı tutanağının eki olan "Parti İçi Tartışma
Sonuçları Üzerine" başlıklı belgede bu vardır).
7. toplantı
yapıldığı günlerde bu oylama hâlâ sonuçlanmamıştı. Bunun gecikmesinin öneri
sahibi yoldaşa haksızlık oluşturduğu belirtilerek, sonuçlandırılması
istenmiştir. 7. toplantının tutanağında şunlar belirtiliyor:
Bilindiği gibi
Olağanüstü Parti Konferansı (OPK) çağrısı hâlâ çözülmemiş bir sorundur. Bu
çağrı hâlâ geçerlidir. Bugüne kadar oylanmamış olması çağrıyı yapan yoldaşa
karşı belli bir haksızlık yaratmaktadır. Çünkü bu arada kongrenin geri
atılmasının oylanması bu çağrının oylanmasını geciktirdi. Bu arada hemen hemen
aynı nitelikte olan, yani Merkez Komitesi'ne güven oylaması niteliği taşıyan
bir oylama yapılmıştır.
Bu OPK çağrısı aleyhine bir
durumdur. Diğer yandan tartışmaların uzaması, yazıların gecikmesi bu konudaki
tartışmanın da hızını kesmiştir. Bu da OPK çağrısı aleyhine bir
durumdur. Fakat bütün bu durumlar içinde bulunanağımız objektif koşullardan
kaynaklanmıştır. OPK çağrısının oylanmasının gecikmesine önce üyelikten
onay sorunu, ardından Nezih'in (parti belgelerinde YYY olarak
kodlanmıştı -y.n.) dağıtılmasını istediği yeni….
….yazılanlar, ardından Merkez Komitesi'nin
bu yazılanlara cevap olarak yeni yazılar yazıp sebep olmuştur. Bugün bu
çağrının sonuçlandırılması için tüm yazılar, bütün yoldaşlara ulaşmış olması
gereklidir. Bu temelde yoldaşlar OPK çağrısına evet ya da hayır şeklinde
oy kullanacak durumdadır. Bu çağrı en kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır.
Merkez Komitesi'nin 11. toplantısının tutanaklarının ekinde olağanüstü konferans
önerisiyle ilgili oylamaları sonuçları da yayımlanmıştır. 24 Nisan 1980
tarihinde bölgede, OPK çağrısına 74 üyenin ret, 4 üyenin kabul oyu verdiği, 17
üyenin oyunun belirsiz olduğu ifade ediliyor.(10)
Özteksek, Orhan'la
ilgili özellikle söylemek istediğim şu: Yıllardır bu konudaki gerçekdışı
söylemleri beni rahatsız etti. Bölge Komitesi hakkındaki soruşturma
sadece Orhan hakkında imiş gibi yansıtıldı. Eleştirilerinin, önerilerinin
dikkate alınmadığı, alt görevlere itildiği gibi spekülasyonlar; kasıtlı,
uydurma ve “zaten”... kabilinden önyargılı söylemlere, yazılara şahit oldum.
Toparlamam gerekirse, Orhan hakkında özel bir soruşturma yürütülmemiştir.
İçinde olduğu Bölge Komitesi hakkında bir soruşturma açılmıştır. Görevden
alınan tek kişi vardır o dönemde, Merkez Komite üyesi ve Hüseyin
Balkır cezaevindeki sekreteri olan (Ali Yavuz) arkadaştır. Soruşturma
sonuçlanmadan önce Orhan yeni Bölge Komitesi'nde görev istemediğini söylemiş,
iletmiştir. Yeni görev tercihi tamamen kendisinindir. Merkez Komite'nin, Bölge
Komitesi'nin bir tasarrufu değildi. Soruşturma sonuçlandığında Orhan hakkında
bir yaptırım, disiplin kararı alınmamıştır. Bunun böyle olduğu aktardığımız
belgelerden de anlaşılmaktadır.
Merkezi
Konferansa gelememesi hakkında ne düşünüyorsun?
Neden gelemediğimi anlattım. Sonradan, Doğu'nun bölgesel döneminde yaşananları öğrendikten sonra
Orhan'a çok bilinçli bir engelleme yapıldığını düşündüm. Orhan'ın seçimlere
katılıp kazanması ile ilgili tutarsız bilgiler verilmesi bende böyle bir kanaat
yarattı. 1975'ten beri parti çalışması içinde olan Orhan'ı değerlendirmek söz
konusu olduğunda sadece Dersim'deki 3 ayına mı bakılacaktır? Yoldaşlarımızın
mücadele tarihini, bi--------
10 Oylamaya katılan üye sayısına göre bazı
bölgelerden sonuç bildirilmediği anlaşılıyor. İsa Güzel, “Yurtdışı Bölgede bu
oylama yapıldı. OPK lehinde oy kullanan kimse yoktu” dedi.
Tarih Not-Sayfa 93
-------zimle
tanıştıktan günden itibaren başlatamayız ki! Herkesin bir sicili var. Kaldı ki
bu konuda bir bilgi eksikliği hissediliyorsa, bunu Konferans Örgütleme
Komitesi ile iletmek, rapor, görüş istemek de mümkündü. Partinin büyük
riskleri göze alarak cezaevinden kaçırdığı bir kadro hakkında konuşuyoruz!
Bölgenin sorumluları Orhan'ı bölge konferansından uzak tutmak için gerekçe
üretiyorlar ve güya topu İzmir'e atıyorlar. Çünkü biliyorlar ki Orhan
konferans sürecine katılsaydı, alt konferanslara ve bölge konferansında
seçilerek merkezi konferansa delege olarak gelebilirdi. Böyle bir durumda
yöneticiler birisi, belki ikisi de merkez konferans delegesi seçilemeyecekti.
Büyük bir ihtimalle bunun hesabı içinde hareket ettiler. Kısacası Orhan'a bir haksızlık yapıldı
ise bunun merkez dönemden önce Doğu Bölgesi'nde yapıldığı görüşündeyim.
- Bu konuda Merkez Konferans Örgütleme
Komitesi'nin de eksikliği ve hatası vardır. Cezaevlerinde üye tespiti
ve yeni firar etmiş yoldaşlarımızın nasıl temsil edilecekleri (ya da
temsil edilmeyecekleri) konusunda bir açıklama yapabilirdi. Bu konuyu
bölgelerin inisiyatifine bırakmakla Orhan'a yapılan haksızlığın önünü
açmış oldu. Hasan Aksu ve Hüseyin Balkır cezaevinden yeni
çıkmışlardı ama biz onları bölge konferansına doğal delege olarak dahil
ettik ve ikisi de merkez konferans delegesi oldu. Diyeceğim, Orhan bizim
bölgemizde olsaydı hiç sorun olmazdı. Konferans katılımcı profiline
baktığımda Orhan nitelikleri bakımından rahatlıkla merkezi konferans
delegesi olabilecek seviyeye sahip bir yoldaştı.
Araştırma Komisyonu sürecinde Süleyman Cihan, alt bölge komitesi üyelerinin bilgisine
başvurmuştur. Bu görüşmelerde sadece Orhan'la ilgili değerlendirmeler sorulması
kafa karıştırmıştı.
Bu çok anlaşılır bir
durum. Sadece Orhan hakkında bir soruşturma olduğu için değil; Doğu Anadolu
Bölge Komitesi (DABK) üyelerinin tamamıyla ilgili bir soruşturmaydı.
Orhan da Doğu Anadolu Bölge Komitesi (DABK) üyesiydi. Alt Bölge
Komitesi'nde Orhan sorumluydu. Bu komite üyelerine sadece Orhan'ın sorulması
çok normal. Diğer alt bölge komitelerinin üyelerine de kendi sorumluları
hakkındaki değerlendirmeleri………
……sorulmuştur.
Beraber çalışmadığınız, dolayısıyla değerlendiremeyeceğiniz bir
hakkınızda size niye soru sorulsun ki? Size sadece Orhan'ın sorulması, sizde
öyle bir kanaat yaratmış olabilir. Ama belirttiğim gibi bu başka alt bölgede de
o alt bölgenin sekreteri hakkında sorular sorulmuştur. Bu durum, soruşturma
yönteminin zorunlu gereğidir.
Bir sorun olduğunu hissetmiştim. Orhan, Kars'a geldi. Sorumlumuz
olarak görevlendirildi. Randevu yerine gelinceye kadar üç-dört araba
değiştirmiş olması gerekir. Durumu böylesine kritik bir arkadaşı bölgede
korumak yerine üç-dört araba değiştirerek gidebileceği bir yere göndermek...
Bana biraz zorunlu geldi. Nasıl değerlendirirsin bunu?
Ben bunu bilmiyorum. O bölgedeki sorumluların kararı. Bölge Komitesi'nin görev bölümü
ile ilgili bir durum. Merkezî dönemde bazı görevlendirmelere müdahale
edebilirdik. Ama bunu bilmemiz gerekirdi. Merkez'in sadece Bölge
Komitesi'ne getirilen üyeleri onaylama veya veto yetkisi vardı. Görev
bölümü bölge kendi içinde yapardı. Orhan'ın Kars'a görevlendirilmesi Bölge
Komitesi'nin tasarrufu. Bu konuda Merkez'e bir itiraz gelmiş olsaydı
mutlaka inceleyip bir karara varırdık. Ben o tarihte Orhan'ın hangi bölgede
görev yaptığını bilmiyorum.
Bakın, bazı üyelerin Tunceli dışına gitmek
istemedikleri şeklinde genel bir sezgisi vardı. Fakat bunları ayrıntılı
tartışmadan DABK istifa etti. Bölgedeki kaosu kısa sürede aşacak bir
inisiyatif kuramadık. Bu kargaşa içinde birçok önemli ayrıntıyı atlamış
olabiliriz. Orhan'ın Kars'a gönderilmesi riskli bir görevlendirme olmuş. Bir
itiraz gelmiş olsaydı, bu atamaya sanırım izin vermezdik. Bölge Komitesi'nde
neden böyle bir görevlendirme yapıldı? Düşündürücü bir durum. Bunu en iyi
dönemin Bölge Komitesi üyeleri bilir. O sıralar bölge sekreteri olan Baki
İşçi açıklayabilir. Sonuç itibariyle, Bölge Komitesi üyelerinin
tamamı Orhan'ı tanıyordu. Bu görevlendirmeye neden onay verdiler? Evet, gri
alanlar var, "Biraz" değil epeyce sorunlu bir durum...
Mıntıka organı hakkındaki soruşturma
için neler söyleyebilirsin?
Tarih Not-Sayfa 95
Belirttiğim gibi Siyasî Büro Araştırma Komisyonu çalışma lara başlarken, aynı dönemde Bölge
Komitesi'nin bir mıntıkası (Dersim) ile ilgili araştırma kararı
almış, bunun için komisyon kurmuştu. Merkez Komite 7. Toplantısında
bu komisyonun raporu değerlendirilmişti. Siyasî Büro Araştırma Komisyonu'nun
raporu ile Bölge Komitesi Araştırma Komisyonu'nun Tunceli
hakkında yaptığı araştırma da esas olarak olumlu bulundu. Kişilerle ilgili değerlendirme/öneri
bölümleri çıkartılarak yayımlanması kararlaştırıldı.
Dersim, genel devrimci mücadele açısından, özellikle de
partimiz açısından çok güçlü potansiyele sahip bir yöre. Ne var ki bir o kadar da sorunlu bir
bölge. Sorunların kaynaklandığı temel nedenler ise ayrı ve zorlu bir
bilimsel araştırmanın konusu olabilir. Hiç kimse alınmasın ama Dersim'de,
disiplin dışı ilişkiler dolayısıyla belli bir laçkalık her dönemde
yaşanmıştır. Kitle gücümüz çok fazla olduğu için bu durumun yaşanması, belli
oranda kaçınılmazdı denilebilir. Politikleşmiş geniş bir kitleyi sıkı bir
denetim altına almanın zorluğunu biliyorum. Kaldı ki bizi, bırakalım
Dersim'deki parti çevresini, oradaki parti örgütünü denetlemede bile büyük
güçlük çekiyorduk. Bölgede gördüğüm diğer bir sıkıntı, kişiler çok kolay
itibarsızlaştırılı yor, çok kolay suçlu ilan ediliyordu. Bunlar,
parti kararı filan dikkate alınmaksızın yapılıyordu.
Sonuç itibariyle, yaygın disiplin ihlalleri, dedikodu,
itibar sızlaştırma, ahbap-çavuş
ilişkileri... Bölge Komitesi'nin günde** minde de işte bunlar var.**
Bu olumsuzlukların nasıl aşılacağının, nasıl disipline edileceğinin tespiti
için Bölge Komitesi araştırma kararı alıyor. Aslında kaldığı kadarıyla
bu araştırma bir bakıma eğitim çalışması yerine geçti; ama hiçbir sonuç
çıkmadı ve zaman içinde kayda değer bir düzelme yaşanmadı. Kendi adıma
söyleyecek olursam, ben olumlu bir sonuç çıkacağını zaten beklemiyordum.
Sanırım son katıldığım Merkez Komite toplantısını hatırlıyorum. Yoğun
gündem içinde yine Dersim'le ilgili sorunlar vardı. Bazılarını
tartışmadan Bölge Komitesi'ne havale ettik. Ama tartışarak karar
vermemiz gereken sorunlar da vardı. En sonunda ben bir öneride bulundum; "bundan
böyle Dersim'in sorunlarını konuşmayalım, önce Türkiye'de devrimi yapalım,
sonra da oturup Dersim'i nasıl kurtaracağımızı veya Dersim'den nasıl
kurtulacağımızı tartışalım" dedim.