Günümüzde zenginleşme ve sınıf atlama hayali kuran işçilerin
azımsanmayacak varlığı bizlere toplumun çoğunluğu üzerinde küçük burjuva kültür
ve ideolojisinin ne kadar etkin olduğunu bildirmektedir.
Haliyle bu sorunsallık
devrimci örgüt sosyolojisini esasta ideolojik, siyasal ve kültürel olarak
şekillendiren bir faktördür.
Gelişen kapitalizm küçük burjuvaziyi tamamen yok edemedi ama
bağımsız bir sınıf olma olasılığına tarihsel anlamda kesin bir sınırlama
getirdi. Kapitalizm küçük burjuvaziyi bir yandan yok ederken başka bir kulvarda
yeniden üretmektedir. İşte bu durum onun bağımsız bir sınıf olarak varlığını
engellemektedir. Sermaye yeniden üretim süreçlerinde eskiden oluşmuş küçük
burjuvaziyi kitleler halinde yıkıma sürüklerken yeni istihdama bağlı olarak onu
yeniden üretmek durumunda kalıyor.
Bu durum küçük burjuvaziyi, kapitalist sistemin tamamlayıcı
bir bileşeni rolüne koşullanmaktadır. Öte yandan küçük burjuvazi, burjuvazinin
embriyonları olma özelliğini tarihsel anlamda yitirmiştir. Bu durum onların
kapitalist sistem ile olan çelişkisinin niteliğini belirlemektedir.
Küçük burjuva sınıfının güvenilir bir geleceğinin olmayışı
devrim ile karşı devrim arasındaki siyasal yalpalayışının nedenleri arasında
sayılmaktadır. Yani bu sınıf hem kapitalist toplumun bir yönüyle
tamamlayıcısıdır hem de diğer bir yönüyle de ona karşı güvensiz ve çekişmeli
bir haldedir. Aşırı uçlarda gezinen, tutarsız, isyankâr ve Nihilist küçük
burjuva edebiyatı böyle bir sınıfsal gerçeklikten beslenmektedir.
Siyasi hayatta ise uzun erimli sabır ve doğal zekâ
gerektiren stratejilere katlanamaz ve devrim sonrası devletli sosyalist geçiş
dönemine tahammül edemeyecek kadar acelecidir. Devleti hemen sönümlemek
istemesi kendi bireyci otonom yapısına duyduğu dayanılmaz güvensizlikten ileri
gelmektedir. Bu anlamda özgürlük anlayışı toplumsal sorumluluktan uzak ve adeta
başı boş gibidir. Bir küçük burjuva ideolojisi olan anarşizm bu konuya iyi bir
örnek olarak verile bilinir. Yenilgi yıllarında ise geçmişinden pişmanlık
duyma, kaçırdığı imtiyazlar için hayıflanma, ideolojik ricat ve bunalımlı bir
ruh hali içerisindedir bu kesimler.
Yani küçük burjuva
radikalizmi kof olmakla birlikte aslında sağcılığın ters yüz edilmiş bir
halidir. Marks ve Engels yoldaşlar Komünist Manifesto’da; “Ortaçağ kentliler ve
küçük mülk sahibi köylüler modern burjuvazinin habercileriydiler.” derlerken
aslında tarihte küçük üreticilerin doğmakta olan burjuva sınıfının embriyonları
olduklarını kastet ediyorlardı.
Burjuvazi
aristokrasiye karşı küçük ticari işletmeler, zanaat atölyeleri ve lonca
teşekkürleri zemininde kuluçkaya yatarak hakim üretim ilişkilerini değişime
zorlamıştı. Ama kapitalist üretim ilişkileri hâkim hale gelmeye başladıktan
sonra yeni ortaya çıkan ya da geride kalan küçük burjuva sınıfı büyüyüp
palazlanma şansını tarihsel anlamda yitirmiş oldu. Çünkü burjuva sınıfı sadece
aristokrasiyi değil, küçük mülk sahiplerini de yıkıma uğratarak yükselmiştir.
Bu anlamda küçük burjuvazi artık tarihsel anlamda büyük burjuvazinin
embriyonları olma fırsatını artık kaçırmıştır.
Peki, buna rağmen küçük burjuva sınıfının günümüzde bu kadar
yaygın bir sosyal toplumdan teşekkül olmasını nasıl açıklamak gerekir? Bunun
nedeni küçük burjuvazinin kapitalizm tarafından sürekli kitlesel olarak yok
edilip yeniden yaratılmasından kaynaklanmaktadır. Üretici güçlerin geliştiği
ülkelerde küçük burjuvazinin önemli bir kesimi işçileşerek nüfusunun önemli bir
bölümünü kaybetmekte ama tamamen ortadan kalkmamaktadır. Bunun nedeni
sermayenin kâr ve rekabet yasalarının toplumu proletarya ve burjuvazi diye iki
ana sınıfa doğru yapılandırmaya meyilli olmasıdır.
Kapitalist sermaye üretkenliğinin daha yavaş ve gerilerde
seyrettiği ülkelerde ise toplumun neredeyse en kalabalık sınıfını teşkil
etmektedirler. Aslında mesela başta Türkiye ve benzeri ülkelerde küçük
burjuvazi işçileşmek ya da işsizleşmek zorunda kalsa bile hala küçük burjuva
zihniyetiyle yaşamaktadırlar. Günümüzde ortalama bir insanın yaşamı algılayış
biçiminin küçük burjuva olması buralardan ileri gelmektedir. Günümüzde
zenginleşme ve sınıf atlama hayali kuran işçilerin azımsanmayacak varlığı
bizlere toplumun çoğunluğu üzerinde küçük burjuva kültür ve ideolojisinin ne
kadar etkin olduğunu bildirmektedir.
Haliyle bu sorunsallık devrimci örgüt sosyolojisini esasta
ideolojik, siyasal ve kültürel olarak şekillendiren bir faktördür. Hatta bu
şekillendirme başlangıçta felsefeyle başlamaktadır. Felsefe değiştikten sonra
artık her şey o doğrultuda kendisini tanımlamaktadır. Küçük burjuva kadroların
bir örgütsel formasyon içerisinde devrimci felsefenin önemini küçümsemesi böyle
bir sınıf ihtiyacından doğmaktadır. Çünkü her sınıf mensubu bilgi ve örgüt gibi
dokunduğu her şeyi kendi sınıfsal ihtiyaç ve güdülerinin bir aracına çevirmeye
yatkındır.
Devrimci örgütlerin en çok küçük burjuva ideolojisinden
etkilenmeleri kuşkusuz bir tesadüf değildir. Nasıl ki bir küçük burjuva birey
işçi olmak zorunda kaldığında bile küçük burjuvalığından hemen vaz geçmiyorsa,
aynı şekilde devrimci örgütlü saflara geldiğinde de bu zihniyetinden hemen
vazgeçmeyecektir. Çünkü toplumsal çoğunluk bu ideolojinin onaylayıcısı,
taşıyıcısı ve elinden geldiğince yaşayıcısı durumundadır. Kapitalist gelişme
karşısında küçük burjuvazinin yaşadığı arada kalma ve sıkışmışlık durumu onun
siyaset biçiminin ikircikli ve tutarsız olmasına sebebiyet vermektedir.
Küçük burjuvazinin proletarya ve burjuvaziden bağımsız bir
siyasal güç oluşturma çabalarının saman alevine benzemesinin sebebi; toplumsal
emekten aldığı payın ve dolayısıyla üretim ilişkileri içindeki yerinin belirsiz
oluşudur. Küçük burjuva ideolojisinin eleştirisini aynı adlı eserle yapan
Maksim Gorki bu sınıfın ruh halini şöyle ifade etmektedir; “Kendisinin eşsiz
olduğuna inanır. Bu nedenle bütün merasimlerde bulunur.
Bütün düğünlerde nişanlı ve bütün gömmelerde ölü olan odur.”
Gerçekten de küçük burjuvazinin karmaşık ve tutarsız ruh halini başarılı ifade
eden cümleler bunlar. Bu edebi önerme aynı zamanda kendini her şeyin merkezine
yakın hisseden bir psikolojik yapılanmanın dışında politik ve örgütsel
formasyona uygulanırsa eğer; revizyonizm ile Marksizm, burjuva liberalizmi ile
radikalizm ve nihayet proletarya enternasyonalizmi ile sosyal şovenizm arasında
çalkalanan günümüz küçük burjuva devrimcilerin durumuna da açıklık
getirecektir. Çünkü her seçim döneminde gönlü burjuva kamplarda olan ve
seçimler bittikten sonra tekrar devrimci ayarlara dönen küçük burjuva
solcularının günümüzdeki oportünist tutumu Maksim Gorki’nin eserini güncelleme
ihtiyacı doğurmaktadır.
Burjuva kamptaki çelişki ve sorunlara proleter devrimin
lehine değil, bizzat burjuva kanatlardan bir tarafın lehine ilgi duymak
Gorki’nin dediği gibi; “Bütün düğünlerde nişanlı olmak” değil midir? Ya da
somut ve güncel bir örnek vermek gerekirse; mesela Kılıçdaroğlu’nun CHP genel
başkanlığını kaybetmiş olmasına üzülüp hayıflanmak klasik bir devrimci tipoloji
açısından yine Gorki’nin deyimiyle; “Bütün gömmelerde ölü olmak” değil midir?
Halbuki bir komünist devrimci, burjuva cenahın yaşadığı bütün çelişkileri
proletaryanın kendisi için bağımsız bir sınıf olmaktan kaynaklı egemenlik
mücadelesinin hizmetinde ilgi duyup değerlendirmelidir.
Aslında bu durum, küçük burjuvazinin neden sosyalist bir
devrime önderlik yapamayacağının tarihsel maddi izahatı da olmaktadır. Bu
hastalıklı yönelim fikir özgürlüğü kavramıyla açıklanıp hiçbir şey olmamış gibi
kapatılacak bir konu değildir. Proleter devrimci hareketler açısından ideolojik
bir sorunsallığı ifade etmektedir.
Küçük burjuvazinin özgürlük anlayışı çarpıtılmış bir
özgürlük anlayışıdır. Böyle bir dünya görüşünün içinde yaşayan insanlar bütün
eleştirel edinimlerini her yönden oluşan çelişkiler üzerine inşa etmiş
gibidirler. Küçük burjuvazinin muhalefet anlayışının köklerinde kendi ideolojik
çarpıklığını yaşayacak bir otonom alan açma kaygısı bulunmaktadır. Bu kesimin
görüşlerinin samimiyetinin güvenilmez olması bu tarihsel gerçeklikten ileri
gelmektedir. Aynı zamanda küçük burjuvazinin hümanizmi de cehenneme giden yolun
parke taşları gibidir.
O’nun insancıllığı burjuva ekonomi politiğin acımasız
yasalarını yeniden yaratır adeta. Bütün kahkahaları ve göz yaşlarının
gölgesinde burjuva yaşamın tohumları yeniden yeşermektedir. Yine Gorki küçük
burjuvazinin insancıllığını şu etkili sözlerle tarif etmiştir; “İnsan bozulmuş
etten bile faydalanabilir. Bu eti sirkeye yatırın, iyice tuzlayın ve hizmetçiye
yedirin”. Bu anlamlı önerme aynı zamanda günümüzde küçük burjuva zihniyetiyle
hareket eden “devrimci” tipolojiyi de başarılı bir şekilde açıklamaktadır.
Olumsuz bir örgütsel
zihniyetin getirdiği pragmatist işleyişin nasıl burjuva ilişkileri doğurduğu bu
örnek ışığında daha iyi incelenebilir. Biz bunu sınıfa ve öncü güçlerine
duyduğumuz sorumluluk gereği makalemizin gelecek bölümlerinde yapmaya
çalışacağız…
7 Ocak 2024
https://gazetepatika22.com/kucuk-burjuva-ideolojisinin-anatomisi-1-148526.html
Küçük Burjuva İdeolojisinin Anatomisi- 2
Küçük burjuva ideolojisiyle başa çıkmak bir komünist
hareketin varoluşsal geleceği için önem arz etmektedir. Teorik mücadeleyi ve
dolayısıyla bilgi işçiliğini örgütsel yaşamın dışında lüks bir uğraş olarak
gören ve iktidar oyunlarına odaklanan gerici anlayışlarla başa çıkmanın yolu,
küçük burjuva ideolojisinin devrimci saflardaki yenilgisine bağlıdır.
Küçük burjuva ideolojisi proletarya saflarında hareket eden
bir virüs gibi olduğu için ideolojik mücadele yöntemleriyle müdahale edilmesi
gerekir. Böyle bir kültür, ideoloji ve siyaset anlayışını hoş görmek; sınıf
uzlaşmacılığını ve dolayısıyla sistem içi solculuğu kabul eden burjuva liberal
bir yolu onaylamak anlamına gelmektedir. Bir devrimci hareket içerisinde küçük
burjuva zihniyetiyle ideolojik çatışma gerileyip durma noktasına gelmişse eğer
muhtemelen orada proletarya için ideolojik yenilginin çanları çalmaya
başlayacak demektir. Böyle bir sınıfsal hoşgörü ortamı Komünizm davası için
hayırlı bir şey değildir.
Politik geleneğimizin sosyolojik saflarındaki küçük
burjuvazinin en kalabalık nüfuzunu kır kökenli küçük burjuvazi oluşturmaktadır.
Son otuz yılda gerek bölgedeki savaş ve gerekse de üretim ilişkilerindeki
değişimler yüzünden kırlardan Türkiye’nin ve Avrupa’nın batısına doğru bir göç
yaşandığını biliyoruz. Her ne kadar bu kesimin artık eski üretim ilişkileriyle
yaşamsal bir bağı esas olarak kalmamış olsa bile kültürel, ideolojik ve ruhsal
olarak mensubu oldukları eski sınıfsal özelliklere aidiyetleri devam etmektedir.
Bir küçük mülk sahibi köylü sonradan gittiği metropollerde sınıfsal konumu ne
olursa olsun sonuçta geride bıraktığı küçük toprak, gayri menkul, miras ve
aileden oluşan toplumsal ilişkilerle hukuksal, kültürel ve ruhsal bağları devam
etmektedir. Yıllardır işçi olarak çalışan birisinin proleter bir dönüşüm
yaşamayarak köylü ya da küçük burjuva zihniyetine sadık kalmasının sebebi bu
karmaşık toplumsal maddi gerçeklerden ileri gelmektedir. Ayriyeten
geleneğimizin Avrupa’daki sosyal tabanında küçük çaplı ticaretle uğraşmanın son
yıllarda bir trend haline gelmesi saflarımızdaki küçük burjuva ideolojisini
besleyen yakın çevresel faktörlerden sayılmalıdır. Geçmiş yıllarda bu durumun
Avrupa’da ki sosyalist demokrasi formasyonunun bünyesinde orta sınıf solculuğunun
etkileri bakımından önemli olumsuz ideolojik ve örgütsel kırılmalara yol
açtığını bilmekteyiz. Son yıllarda siyasal bilinç, kavramlaştırma ve ifade etme
yeteneği oldukça gerilemiş olan kır kökenli bazı küçük burjuva kesimlerin
kolektif uyuma daha çok pre-kapitalist dönemin köhnemiş kültüründen ödünç
alınmış argümanlarla saldırdıkları gözlemlenmektedir.
Saflarımızdaki küçük burjuvazinin liberal sağ kanadı ise
postmodernizmin yarattığı sentetik araçlarla bir benzerini yapmaya potansiyel
eğilim göstermektedirler. Küçük burjuvazinin çeşitli sosyal katmanları politik
hareketlenme süreçlerinde biçimsel olarak farklı formasyonel özelliklere
yatkınlık gösterirler. Başlıca olumsuz iki ana eğilim olarak öne çıkan klan ve
klik ikileminin birleştiği ortak nokta proleter devrimci gelişmeyi objektif
olarak baltalamaktır. Yani geleneğimizin örgütsel çevre sosyolojisindeki küçük
burjuvazinin farklı eğilimleri arasında çelişmeler bulunmaktadır. Bu durumun
ulusal ölçekte gelişen ve tarihsel anlamı bulunan ekonomik, sosyal ve kültürel
süreçlerle ilişkisi olmakla birlikte ayrıca küçük burjuvazinin doğasından gelen
güç ve rekabet ilişkilerinden kaynaklandığını da rahatlıkla belirtebiliriz. Ama
bizzat kendi aralarında çelişme yaşayan bütün bu küçük burjuva kategoriler,
çağın şartlarına uygun bilimsel bir çizgi arayışlarından beliren saflardaki
proleter embriyonlarla da toptan bir çelişki yaşamaktadırlar. Dijital ağlarda
“gerilla savaşı”na öykünen, devrimci romantizm ve nostalji söylencelerine
eğilimli bazı tutucu küçük burjuva öbeklerle sol liberallerin proleter
ideoloji, kültür ve siyaset yapma biçimine karşı birleşmesi toplumsal yasaların
doğasına uygun düşmektedir. Vurgulamak gerekir ki bu durum, ulusal kültürel
özellikleri farklı olmakla birlikte aşağı yukarı bütün ülkelerin sınıf
mücadeleleri tarihi boyunca benzer bir şekilde gelişmiştir.
Geçtiğimiz yüzyılda “Küçük Burjuva İdeolojisinin Eleştirisi”
adlı eseri yazan Gorki’yi okuduğumuz zaman günümüzün küçük burjuva
devrimcisinin biyo kimyasal dokusunu görmemizin nedeni bu tarihsel gerçeklikten
kaynaklanmaktadır. Günümüzde hangi çağdaş bir biyolog ortalama küçük burjuva
bir insanın adeta beyin özürlü gibi davrandığını Maksim Gorki gibi başarılı
açıklayabilir? Kapitalist üretim ilişkileri toplumsal egemenliğini sağladıktan
sonra insan toplumlarını sınıfsal kategorilere ayrıştırmış ve her bir kategorinin
üyelerini tıpkı bir fabrika işleyişinden çıkan mallar gibi kendi içerisinde
zihniyet olarak birbirine benzetmiştir. Marksizm’in insan düşünce ve
davranışını açıklamadaki temel yöntemi olan sosyal varlığın sosyal düşünceyi
doğurduğu gerçeği birazda bu konuyla ilintilidir. Geçtiğimiz yüzyıldaki
toplumsal maddi yaşama denk düşen sosyal varlığın artık ortadan kalktığı ve
dolayısıyla sosyal düşüncenin formasyonel niteliğinin de toptan değiştiğini
iddia eden postmodernist kent küçük burjuvazisi rüya görmeye devam etsin.
Geleceğin tarihinin ortaya çıkaracağı sınıfsal gerçekler her türden ilizyonik
kaleleri yerle bir etmeye adaydır. Lenin yoldaşın geçmişte küçük burjuva sağ ve
sol sapmanın özünde ikiz kardeş olduğunu söylemesi boşuna değildi. Aynı zamanda
bu tarihsel deneyim günümüzdeki küçük burjuvazinin politik kimyasını oldukça
başarılı bir şekilde açıklamaya devam etmektedir.
Sol liberallerin “özgün olmak” adına ürettikleri bütün
parlak düşünceler tarihsel miladını doldurmuş olan burjuvazinin cephaneliğinden
devşirilmektedir. Peki neden küçük burjuva devrimciliği politik mücadelede
klikleşme eğilimine ihtiyaç duyar? Klikleşme yöntemi arzu edilen ve bilimsel
gelişmenin motoru olan iki çizgi mücadelesinin tahammülleri arasında bulunan
meşru bir yöntem olarak kabul edilebilinir mi? Tabii ki her türlü örgütsel
büküntü ideolojik mücadelenin sebepleri arasındadır ama fikre karşı fikirle
mücadele etmek arzu edilen meşru yöntemdir. Bizler bu sorunun cevabını ancak
her sınıf açısından bilgi ve iktidar ilişkisinin ne anlama geldiği tarif ederek
açıklayabiliriz.
Devrimci proletaryanın bilgi ve iktidar ile olan ilişkisinde
sosyalist demokrasinin kolektif hukukunu gözetmesi ve bu anlamda burjuva mülk
dünyasının formasyonel bir özelliği olan klik yöntemine ihtiyaç duymaması bu
konuyu tanımlamada öğretici bir örnek olacaktır. Siyaset esasta devletli
toplumların işi olduğuna göre her sınıf devlete nasıl bakıyorsa siyaset
bilimini besleyen bilgiye de öyle bakacaktır. Yani devleti kendi sınıfsal
imtiyazının daimî bir aracına koşullamak isteyen küçük mülk sahibi bir sınıf doğal
olarak nesnel bilginin doğasıyla da oynayacaktır. Küçük burjuva öbeklerin
karalama, boşa çıkarma ve olumsuz algı oluşturmaya eğilimli olmasının başka bir
tarif edilme biçimi yoktur. Gerçekliğin nesnel bir tarifini arayan devrimci bir
sınıfın hileye ihtiyaç duymaması, dürüst ve açık olması gerçeği buralarda
yatmaktadır. Proleterleşemeyen kesimlerin gerçeği eğip bükmeleri onların
tarihsel doğasına uygun düşmektedir. Gorki’nin deyimiyle; küçük burjuvazinin
okumuş ve entelektüel seviyesi yüksek kesiminde bile tarihsel bilinç anlamında
bir aptallık bulunduğu meselesi ancak bu zeminde anlaşılabilinir.
Bu anlamda burjuva akademisyenlerine gereğinden fazla anlam
biçmek Marksizm’in tarihinden yeterince anlamamaktır. Proletaryanın beş
öğretmeninin tutumunda gelişen enternasyonal proletaryanın ideolojik mücadele
tarihi aynı zamanda dönemin burjuva profesörlerine karşı gelişen bir ideolojik
mücadele tarihidir. Hemen hemen birçok önemli proleter eserin doğuşu bu
minvalde gelişmiştir. Küçük burjuva ideolojisiyle başa çıkmak bir komünist
hareketin varoluşsal geleceği için önem arz etmektedir. Teorik mücadeleyi ve
dolayısıyla bilgi işçiliğini örgütsel yaşamın dışında lüks bir uğraş olarak
gören ve iktidar oyunlarına odaklanan gerici anlayışlarla başa çıkmanın yolu,
küçük burjuva ideolojisinin devrimci saflardaki yenilgisine bağlıdır. Aynı
zamanda bir devrimci hareketin pratik ile doğru bağlar kurmasının ve
güçlenmesinin yolu da buralardan geçmektedir…
MAKALEKüçük Burjuva İdeolojisinin Anatomisi- 3
Saflardaki küçük burjuva anlayışlar sorunların iç
çelişkilerine dürüstçe bakma girişimlerine; “kutsal örgüt ve şanlı mücadeleyi
engellemek” türünden popüleritesi yüksek argümanlarla karşı çıkabilirler. Ama
küçük burjuvazide tıpkı milli burjuvazi gibi kendi davasının halkın tümünün
davası olduğu yönünde bir inancı oluşturmada oldukça yeteneklidir.
Küçük burjuvazinin örgütsel çizgisi kolektifin devrimci merkeziyetçi anlayışından uzaklaşarak klik ve kişisel ilişkilere bağlanmaya yatkınlık göstermektedir. Parti disiplininden saparak grup ilişkilerine meyletmenin nedenleri, isteğe bağlı gelişen bir durum değildir. Çünkü bu durum küçük burjuvazinin devrimci bir örgütteki sınıfsal varoluş biçimidir. Küçük üretim ve birikim temelinde biçimlenmiş bir dünya görüşünün örgüt formasyonundaki davranış biçiminin başka türlü olması beklenmemelidir. Geleceği belirsiz olan bir sınıfın kolektif hukuka saygı göstermesini bekleyemeyiz. Komünist hareketin saflarındaki küçük burjuva devrimciler proletaryanın nihai davasına hiçbir zaman samimi duygularıyla bağlanamazlar. Çünkü en değme küçük burjuva devrimcisi bile zengin olma ve sınıf atlama özlemini sürekli bilincinin bir köşesinde saklı tutar. Örgütsüz düştüğü zaman ya da en belirgin anlamıyla yenilgi yılları sonrası birçok küçük burjuva devrimci kadronun kendisini düzenin kollarına atarak akademik kariyer ve işveren statüsüyle karşımıza çıkmasının sebebi bundan kaynaklanmaktadır.
Bu kesimler her zaman devrimci bir örgütte harcadıkları emek ve zamanı kendi kesesinden gitmiş gibi görmektedirler. Burjuva dünyası kâr ve rekabet ortamında işçilerin boş zaman hakkını bile çalmakta ve üretim/satış merkezlerini gece bile açık tutarken bu küçük burjuva baylar yıllarca toplumsal bir davaya bağlanmış oldukları için bu zenginleşme fırsatlarından kendilerini atıl kalmış hissetmektedirler. Bu nedenle oldukça hırslı oldukları gibi zamanla geçmiş değerlerine karşı düşmanlık beslemekten kendilerini alıkoyamazlar. Emperyalistlerin, büyük burjuvazinin ve feodal artıkların baskısı ile proletaryanın bağımsız bir sınıf olarak yükselen mücadelesi arasında kendisine istikrarlı bir yer bulamayan küçük burjuvazi devrimci örgütlere yüz döndükleri dönemlerde bütün özürlü ve zaaflı özelliklerini de birlikte taşıyarak getirirler. Politik geleneğimizin geçmiş yıllardaki örgütsel öyküsü özellikle Avrupa’da daha belirgin olarak, küçük burjuva devrimciliğinin öğretici tecrübeleriyle doludur. Paraya endeksli pragmatist bir örgütsel çizginin yarattığı toplumsal bir enkaz durumu komünistler açısından incelenmeye değerdir.
Geçmişte maddi olanaklara odaklanan ve metaların değişim aracı olan nakit ihtiyacı peşinde koşan bir örgütsel formasyonun bizzat meta ilişkileri tarafından nasıl ele geçirildiğine dair sayısız olumsuz vakayı deneyimlediğimizi devrimci kitleler bilmektedir. Eğer kitlelere bağ kurma nedenlerimiz arasında para en önemli bir araç haline gelmişse, bir süre sonra tıpkı burjuva piyasasında üretici ve tüketicilerin karşılaşmak için ihtiyaç duyduğu alışveriş ilişkilerine benzer bir örgütsel dönüşüme de hazır olmak gerekiyor o halde. Oysa doğru politik yönelim, devrimci faaliyet için olmazsa olmazların başında gelen para da dahil her değeri ve olanağı yaratacak olan insanı, bu değerleri üretip, yaratarak faaliyete sunmaya insanı eğitmek, hazırlamak ve yönlendirmektir ki, bir devrimcinin bunu yapabilmesinin en temel mevzilenişi de bizzat yaşamıyla birlikte devrimci örgütün mevziisine girmesidir. Öteki türlü küçük burjuva bireyin yılda bir kez bir akşam masasında harcadığı miktarı faaliyete bağışlamasıyla örgütten almak istediği şey de örgütün onun küçük burjuva sınıf yaşamına göz yumması ve hatta bunun karşılığı kendisine bir toplumsal statü verme beklentisi olur…
Devrimci mücadelenin ülkedeki en zorlu yıllarında fedakarlık üstlenerek değerli emekler vermiş olan Avrupa’daki gelenek tabanımızın en fazla yakındığı konulardan birisi; örgütsel yetkiyi eline geçiren küçük burjuva öbeklerin kendi yaşamsal sorunlarına karşı ilgisiz kalması ve neredeyse bütün örgütsel yetkiyi para ilişkisi kurduğu orta sınıfı korumaya ayırmasıdır. Tabii ki bu her dönem böyle olmamıştır ama geçmişin son yıllarda tekrar eden bir rutin olduğu aşikârdır. Zaten gelenek tabanında gazetemizin bir çalışanı eğer anket niteliğinde küçük bir araştırma yaparsa gerçekler hemen açığa çıkacaktır. Aslında küçük burjuvazi özgülünde somutlaşan böyle bir örgütsel çizgi proletaryanın kamu olanaklarını istismar etmekten başka bir şey değildir. Bugün karşı karşıya olduğumuz değer erozyonun sebebini sadece kapitalist sistemde aramak sorunlara kaynaklık eden analitik sebeplerden kaçmak anlamına gelebilir. Bu anlamda küçük burjuva ideolojisini ve dolayısıyla örgütsel çizgisini yenilgiye uğratmak için değerli tarihsel deneyimleri ve bilgileri proleter devrimcilerle paylaşmak elzemdir. Bizlerin böyle bir mülk ve rekabet ilişkilerinden teşekkül olmuş gerici bir statükoyu korumak gibi bir kaygımız olamaz. Saflardaki küçük burjuva anlayışlar sorunların iç çelişkilerine dürüstçe bakma girişimlerine; “kutsal örgüt ve şanlı mücadeleyi engellemek” türünden popüleritesi yüksek argümanlarla karşı çıkabilirler. Ama küçük burjuvazide tıpkı milli burjuvazi gibi kendi davasının halkın tümünün davası olduğu yönünde bir inancı oluşturmada oldukça yeteneklidir.
Küçük burjuvazinin kendi iç parçalanışını bütün insanlığın duygularıyla karıştırma gibi bir huyu vardır. Bundan dolayı nesnelliğin proleter tarifine karşı hep bir haykırış içerisindedir ve asla bu kesimin sahte göz yaşlarına kanılmamalıdır. Çünkü küçük burjuvazi tüm halk için ağlamayı bilemez, o gerçekte kendi talihsiz kaderine ağlamaktadır. Bu sınıf kimliğinin proletaryanın üretim kültüründen gelen düzen verici ve disipline edici devrimci fikirlere saldırmasının ve örgütsel çizgide önceden kurulu bir makine gibi klikçiliğe meyletmesinin altında kendi sınıfsal kaygıları yatmaktadır. Böyle bir bencil statükoyu korumak için kutsallık ipine sıkı sıkıya sarılır. Bir politik hareket içerisinde komünist niteliğin güçlü olduğuna dair kanıtların başında; diğer devrimci gurup ve bireyleri değişime uğratarak en ileri unsurlarını kendi bayrağı altında toplamak ve ayrıca kendi siyasi çizgisinin eksiklik ve zaaflarını dürüstçe yöneldiğini gösteren pratiğidir. Ama küçük burjuva devrimciler hiçbir zaman bu duruma yakınlık göstermedikleri gibi bırakalım dışarıdaki devrimci unsurlarla birleşmeyi, içeride kalan proleter unsurları etkisizleştirme çabasında üzerine yoktur. Burada tayin eden şey her sınıf için hayatın gereksinimleridir. Her sınıf tarihi zorunluluk gereği kendi çıkarları doğrultusunda toplumsal değişimi amaçlayan bir mücadele içerisinde yer alır. Bu nedenle her sınıf toplumsal değişimi kendi yararına gerçekleştirebilecek örgüt biçimlerine, mücadele yöntemlerine ve ittifaklara ihtiyaç duyar.
Küçük burjuvazinin bir politik hareket içerisindeki devrimci sınıfları tasfiye etmek istemesinin sebebi buralarda yatmaktadır. Bunun örgütsel formasyondaki biçimi klikçiliğe karşılık gelmektedir. Çünkü koltuk, itibar, imtiyaz ve küçük mülk peşinde koşan kesimlere bir avuç insanla iş yapmak yeterli gelmektedir. Bir türlü aşılamayan marjinalleşmenin sebeplerini böyle bir sınıfsal zeminde aramak gerekiyor. İlginç olanı küçük burjuvazinin sadece cahil ve politik olarak geri kanadı değil bizzat nispeten entelektüel kanadı bile örgütsel tasfiyeciliğe yatkındır. Rekabet iç güdüleri öyle dizginlemez bir noktaya gelir ki saflardaki proleterlerin etrafını sinsice boşaltmaya başlar. Devrimci merkeziyetçiliği savunur ama onu alttan altta boşa çıkarır. Amacı devrimci sınıf temsilcilerini siyaseten etkisizleştirmek ve ihtiyaç duyduğu toplumsal değişime göre örgüt yaratmaktır. Adeta bütün onların etrafında dönmektedir. Girdiği her örgütsel ortamda devrimci merkeziyetçi anlayışta somutlaşan sınıf programını değil bizzat kendi iç görüsünde oluşmuş bireysel planı uygulamaya başlar. Bu ferdi planı maddi bir güce çevirmek için örgüt içerisinde örgütçük kurması gerekmektedir. Ama sınıf mücadeleleri tarihi boyunca küçük burjuvazinin kurduğu bir kliğin ya da hizibin uzun ömürlü yaşadığı görülmüş bir şey değildir. Bunun sebebi ise küçük burjuva çıkara dayalı ilkesiz ve yapmacık kafa kol ilişkilerinin bir tarihinin olmamasıdır. Ama tarih de hep göstermiştir ki, komünist saflardaki küçük burjuva öbekleşmeler geleceğin devrimci rüzgarlarına savrulmaya yazgılı saman alevine benzemektedir.
https://gazetepatika22.com/kucuk-burjuva-ideolojisinin-anatomisi-3-148931.html
Küçük Burjuva İdeolojisinin Anatomisi- 4
Küçük burjuva devrimcilerin kolektif başarıları hazmetmekte
zorlanmalarının nedeni; onların bireyciliklerinin doyurulması için kolektif
başarıların geriye çekilmesi ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Kendisinin görünür
olması için kolektifin etkisizleştirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle örgütsel yetkiyi ele geçirdikten sonra
devrimci unsurları dışarıda bırakarak etrafını ideolojik anlamda tutarlı bir
kimlik ve karakterden yoksun niteliksiz kafa kol ilişkileriyle örmeye başlar.
Küçük burjuva ideolojisiyle barışık bir halde yaşamak
proleter hareketler açısından ideolojik anlamda yavaş ölüm anlamına
gelmektedir. İdeoloji, doğa ve toplum tarihindeki tüm fenomenler gibi dönüşüme
olanaklıdır. İdeolojik mücadeleyi bırakmış bir politik hareket felsefi olarak
yenilmiş ve kendisini kuşatan koşullara /ideolojiye koşullamış bir harekettir
aynı zamanda.
Düzen
sınırları içerisinde başarı fırsatını kaçırmış olan küçük burjuva devrimci bu
şansız talihini devrimci örgütte tersine çevirmek ister. Bir küçük burjuva
devrimcinin komünist partide profesyonel devrimcilik yapması onun henüz
proleterleştiği anlamına gelmemektedir.
Kendi tarihsel döneminin sınıf mücadeleleri pratiğini
başarılı gözlemleyen Engels yoldaş bu durumu; küçük burjuvazinin güç ilişkileri
nedeniyle proletaryaya yaklaşması olarak görülmesi taraftarıydı.
Basit meta üretimi koşullarında oluşmuş bir zihniyetin
dönüşümünün gündelik örgütsel koşuşturmalar içerisinde sağlanamayacağı bir
gerçektir. Küçük burjuva
devrimciliğinin en temel özelliği; aynı anda hem burjuva hem de devrimci gibi
davranmayı başarmasıdır. Sınıflı toplum tarihinde böyle ikili bir sınıfsal
karakter taşıyan tek sınıf olma şerefi küçük burjuvaziye nail olmuştur.
Henüz proleter dönüşümü gerçekleştirmemiş bir küçük
burjuvanın yaptığı devrimcilik komünist harekete katkıdan çok sorunsallık
olarak yansır.
Çünkü küçük üretici kendi yarattığı artı değerin bir kısmına
el koyarak kendisinde somutlaşan işçiliğin burjuvasını yaratmaktadır. Bu durum
küçük burjuvayı aynı anda işçi ve burjuva olmak gibi ikili bir sınıfsal
karaktere sürüklemektedir. Küçük burjuvazinin devrimci örgüte yaklaşmasının
sebebi kendi beden işçiliğinden kurtulacak kadar kapitalist üretimi
gerçekleştirecek sermayeye ulaşamamasıdır. Çünkü yeniden üretim ve paylaşım
süreçlerinde basit meta üretiminden doğan artı değerin büyük bölümü vergiler
yoluyla büyük burjuvazinin kasasına gitmektedir.
Bu durum kendi kendisinin işçisi ve aynı zamanda kısmi
burjuvası olan küçük burjuvazinin üretim araçlarını elinde tutan büyük
burjuvazi ile çelişkisinin temelini oluşturmaktadır. Ama kapitalist üretimin
yapısal dönüşümü ve rekabet nedeniyle kendisindeki burjuva yönü kaybederek
işçileşen küçük burjuvazi devrimci saflara katıldığı zaman bile sömürüye karşı
olduğu halde her zaman kafasının bir köşesinde sömürme güdüsünü de canlı tutar.
Bu durum onun oluştuğu sınıf formasyonunda hem sömürülen hem
de sömüren karakterde olmasından ileri gelir. Ekonomik üretim ilişkilerinde
oluşan ikili karakteri devrimci siyasete aynı anda devrimci ve burjuva yöne
sahip olmak olarak yansımaktadır. Küçük burjuva devrimci birey ve örgütlerin
güvenilmez olmasının maddi temeli buralarda yatmaktadır.
Küçük burjuva devrimci zihniyetin tarih boyunca devrimci
işçi sınıfının siyasetine yar olduğu görülmüş bir şey değildir. Bulaştıkları
bütün örgütsel kültürleri, kıskançlık, rekabet ve karalama düsturu içinde
tahrip ederler. Mesela politik geleneğimizin örgütsel sosyolojisinde ortaya
çıkan olumsuz davranış ve düşüncelerin çoğu sınıfsal olarak küçük burjuva ve
lümpen proletaryadan beslenmektedir.
Proleter devrimci unsurların görevlerin büyüğüne yada
küçüğüne bakmaksızın demokratik merkeziyetçiliğin ön gördüğü biçimde kolektif
disipline saygı eğilimi taşımasının sebebi bu kesimlerin devrimciliği bir yaşam
biçimi haline getirmiş olmasından kaynaklanır. Ama gelin görün ki bu durum
küçük burjuva devrimciler açısından hiç bir zaman böyle olmaz. Bir küçük
burjuva kadro için devrim ve partiye yapılacak en iyi hizmet onun koltuğunu
sağlama alacak bir hizmettir.
Eğer gerçek hayatın
çelişkilerine yaslanan sınıfın siyaseti onun küçük iktidarıyla çelişiyorsa, o
böyle bir durumda bencil ve arsız bir şekilde kendi koltuğuna yapışma pahasına
devrimci sınıflara sırtını dönebilmektedir. Küçük burjuva zihniyetinin iktidar
olduğu bazı Sosyalist demokrasi örgütlerinde onaylayıcıların, pohpohlayıcıların
ve siyasal yalakacıların yerden biten mantar gibi çoğalmaları boşuna değildir.
Sosyalist demokrasi formasyonunda yetki kapmış küçük
burjuva gruplar demokratik merkeziyetçilik gereği bu yetkiyi yeni gelenlere
devrettiği zaman adeta dananın kuyruğu kopmaktadır.
Birinci elden yetkiyi kaybetmiş olan bu küçük burjuva öbekler, bundan
sonra yaptıkları tek şey yeni gelen yöneticilerin başarısız olması için siyaset
dışı yöntemlerle karşı çalışma örgütlemek olmaktadır.
Mesela özellikle
politik geleneğimizin Avrupa sahası bu konuda bir toplumsal laboratuvar
özelliği göstermektedir. Aslında küçük burjuvazi örgüt içi iktidar ve
muhalefette de proletaryanın davasına zarar vermektedir. Çünkü küçük
burjuvazinin devrimcilik yapma nedeni meta dünyasının fenomenlerine
zimmetlidir.
Ayrıyeten örgüt içi iktidarı eline geçiren küçük
burjuvazinin siyasette devrimi ve adanmışlığı öne çıkarmasına da güvenmemek
gerekiyor. Siyasette devrimi ve adanmışlığı ne kadar öne çıkarırsa çıkarsın,
küçük burjuva siyaset son tahlilde bunu gerçekleştirmek için ileri sürdüğü
araçlar içerisinde en çok reformist ve düzen içi olanına meyleder. Marks’ın
deyimiyle küçük burjuvazinin tarihte ilk filozofu olan Proudhon’un hizmetin
karşılığı ilkesine ters düştüğü için özel mülkiyeti eleştirmesine bu durum benzer.
Mülkiyeti
ortadan kaldırmak yerine eleştirmek, yada mülkiyetin adil bölüştürülmesini
özgür bir topluma giden yol zannetmek küçük burjuvazinin siyasette geleceği son
noktadır. Aksi taktirde bizler son zamanlarda devrimci kimliği elden
bırakmadan bir sosyal demokrat gibi düşünme trendini nasıl açıklayabiliriz? Bir
gün burjuva liberal, ertesi gün devrim ve komünizm şehitleri için ağlayan
karmaşık ve tutarsız bir ruh halinin tarifini maddi sınıf temelleriyle yapmanın
zamanı gelmiştir bizce.
Tutarsızlığın,
eklektizmin, karşıtlığın bir aradalılığın ve nihayet bohemleşmenin insan
çoğunluğu tarafından normal görüldüğü bu tarihsel dönemeçte küçük burjuva
devrimci siyaset ve kültür açısından adeta gün doğmuştur.
Küçük burjuvazinin siyaset biliminde bohçasında her türlü
zerzevatı barındıran bir çerçiciye benzetilmesi boşuna değildir herhalde.
Kitlelerin kahramanlığı yerine kişilerin kahramanlığını geçirmek küçük
burjuvazinin daha önce sistem sınırları içerisinde kaybettiği kendindeki
burjuvaziyi yeniden diriltme niyetinden ileri gelmektedir.
O ne kadar devrimci
bir kahraman olmaya hevesli görünürse görünsün aslında olmak istediği imtiyazlı
yeni bir burjuva olmaktır. Zaten tarihi yapan kitleler değil bilakis bireyler
olduğu yönündeki hastalıklı tarih anlayışları bu durumu desteklemektedir.
Örgütsel hayatta abartılı adanmışlık gösterisine aşırı ihtiyaç duymaktadır.
Bunun bir nedeni de bireyciliğini gizleme ihtiyacının tatmin edilmesi
gerekliliğinden ileri gelmektedir.
Küçük burjuva devrimcilerin kolektif başarıları hazmetmekte
zorlanmalarının nedeni; onların bireyciliklerinin doyurulması için kolektif
başarıların geriye çekilmesi ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Kendisinin görünür
olması için kolektifin etkisizleştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle örgütsel
yetkiyi ele geçirdikten sonra devrimci unsurları dışarıda bırakarak etrafını
ideolojik anlamda tutarlı bir kimlik ve karakterden yoksun niteliksiz kafa kol
ilişkileriyle örmeye başlar.
Çünkü küçük burjuva
kadronun devrimci eleştiri ve gelişmeye değil varlığının onaylanmasına ihtiyacı
vardır. Bu marjinal, klikçi ve niteliksiz ilişkiler içerisinde kendisindeki
burjuva yön büyürken, etrafındaki onaylayıcıları ise kişilik olarak küçülürler.
Bu aynı zamanda çift taraflı ideolojik bir küçülme halidir. Böylesine
hastalıklı ilişkiler ağı içerisinde öbekleşen kesimlerde özgür seçim ve irade
bir kez daha mülk dünyasının şatafatlı materyallerinin gölgesinde çarmıha
gerilir.
İşte burada entelektüel seviyesi nasıl olursa olsun küçük
burjuva devrimci, kolektif yapıyı aydınlatan, ilerleten ve sıçratan devrimci
fikirlerden rahatsız olmaktan kendisini alıkoyamaz. Bir örgütsel formasyondaki
proleter ve küçük burjuva devrimciler arasındaki çelişmeler, devrimci yeni
fikirlerin kapıyı çaldığı böylesine bir politik koşulların şafağında boy
vermektedir.
Düzen sınırları içerisinde
başarı şansını kaçırmış olan küçük burjuvazi devrimci, örgütte bunu tatmin
etmek isterken, proleter devrimcilerle çatışması onun bir sınıf yazgısıdır…
https://gazetepatika22.com/kucuk-burjuva-ideolojisinin-anatomisi-4-149235.html