Doğada dinamik bir sistem vardır.
İnsanlar hep doğadaki oluşum ve gelişimlerin nasıl
gerçekleştiğini merak etmişler ve bu konuda fikirler oluşturmuşlardır.
Yani büyük sistemler mi küçük sistemleri oluşturmakta, yoksa
küçük sistemler mi büyük sistemleri oluşturmaktadır?
https://tanriyianlamak.blogspot.com/2018/02/zaman-ve-yaratls.html
1. Nerelerden Geçerek günümüze geldik?
Zaman nasıl bir şey?
Günümüzde
• 1- cep-telefonları, uçaklar, bilgisayarlar, at-arabaları,
mızrak gibi İNSAN BİLGİSİ üretimi olan aletlerimiz var;
• 2- bunların yanı sıra koyun, fare gibi memeli hayvanlar,
kuşlar, bitkiler, balıklar, böcekler, mercanlar, salyangozlar gibi farklı
GENETİK BİLGİLERE göre oluşmuş çok hücreli canlılar var;
• 3- bunların yanı sıra, amipler, terliksi hayvanı gibi
çekirdekli tek-hücreli canlılar var;
• 4- bunların yanı sıra, bakteriler gibi çekirdeksiz
tek-hücreli canlılar var;
• 5- bunların yanı sıra, kuvars, mika, feldspat gibi
inorganik moleküller var;
• 6- bunların yanı sıra, azot, oksijen, karbon, demir,
hidrojen, helyum gibi kimyasal elementler var;
• 7- bunların yanı sıra, proton, nötron, elektron gibi
atom-altı-öğeler var.
Şimdi geçmişe doğru gidelim, bakalım neler değişecek:
• a- 100 yıl geriye gittiğimizde, “cep-telefonları, uçaklar,
bilgisayarlar”; 10 bin yıl geriye gittiğimizde at-arabaları; 50 bin yıl geriye
gittiğimizde, “mızrak, ok” yok oluyorlar, yani moleküllerine ayrışıyorlar; bunları
oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor;
• b- 300 milyon yıl geriye gittiğimizde, “koyun, inek, fare,
kuş, kertenkele, vs. yok oluyorlar, yani moleküllerine ayrışıyorlar; bunları
oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor;
• c- 600 milyon yıl geriye gittiğimizde, bitkiler, balıklar,
böcekler, mercanlar, midyeler, salyangoz gibi hayvanlar yok oluyorlar, yani
moleküllerine ayrışıyorlar; bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor;
• d- 2,5 milyar yıl geriye gittiğimizde, “amip, terliksi
hayvanı” gibi çekirdekli tek-hücreliler de yok oluyorlar, yani moleküllerine
ayrışıyorlar; bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor;
• e- 4 milyar yıl geriye gittiğimizde, “bakteri” gibi
çekirdeksiz tek-hücreli canlılar da yok oluyorlar, yani moleküllerine ayrışıyorlar;
bunları oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor;
• f- 5 milyar yıl geri gittiğimizde, dünyamızı oluşturan
madde dediğimiz moleküllerin de yok olduğu ve atomlarına ayrıştığı anlaşılıyor.
Molekül yapma bilgisi olmadan, madde oluşturulamaz, gezegen vs. ortaya çıkamaz.
Daha eski dönemlere ait bilgiler için astro-fiziksel
verilerden yararlanılması gerekiyor. Onlar ise şunu gösteriyor:
• g- 5 milyar yıl ile evrenimizin başlangıcı arası dönem
galaksi ve yıldız oluşumları ile geçiyor. Yıldızlar, atom denilen kimyasal
temel elementlerin sentezlendiği nükleer ortamlardır. Dolayısıyla, atom yapma
bilgisi olmadan, oksijen, karbon, demir gibi temel kimyasal elementler
oluşturulamaz, kimyasal element olmadan molekül (su, mika, kuvars, feldspat
gibi mineraller) oluşturulamaz. O nedenle 5 milyar yıl öncesi dönemde onları
oluşturacak BİLGİ henüz oluşmamış oluyor;
• h- Evrenizin başlangıcına gidildiğinde (ki o zaman tam
bilinmiyor) “proton, nötron, elektron gibi madde oluşturucu temel öğeler” de
yok. Yani bileşenlerine ayrışmış oluyorlar; bileşenler ise, ÇOK-ÇOK KISA
ÖMÜRLÜ, ATOM-ALTI-CANLILIK ÖĞELERİNDEN oluşuyor. Bunların canlılık öğeleri
olarak değerlendirilmesinin nedeni, şu özelliklere sahip olmaları nedeniyledir:
Mikro-alem dediğimiz atom-altı-öğeler dünyası kuantsal
özellikler gösterir. Doğadaki en küçük etkileşim, yani en küçük
canlılık-hareketlilik özelliğine sahip olan
(h) simgesiyle tanımlanan kuantum öğesi ve ondan daha büyük olan proton,
nötron, elektron gibi enerji kümeleşmeleri, şu ortak özellikleri gösterirler ve
kuantsal sistem olarak bilinirler:
• 1) Kuantlar
rastgele davranmazlar, gidecekleri yeri (hedefi) kendileri belirler. Hangi
hedef seçilecek?
• 2) Hedef
belirlemekte, salınım (veya ölçme)-adımlarına göre işlem yaparlar ve bir
olasılık hesabına göre en uygun hedefi seçerler. Çevrede ölçülecek ne kadar
hedef var?
• 3) İlerleme
sırasında, ya sağa, ya da sola dönülerek gidilir. Sağa dönerek mi, sola dönerek
mi gidileceğini kendileri belirlerler.
• 4) Salınım-adımının
olacağı düzlem 0 -360 derece arasında değişebilir. Kaç derecelik bir açıda
salınım yapılacağını kendileri belirleyerek ilerlerler.
• 5) Belirlenen
hedefe ulaşıla bilinmesi için, önlerinde aşılması güç bir engel varsa,
“tünelleme” denilen bir faktörden yararlanırlar. Zıplama enerjisinin nasıl
sağlanacağını onlar belirler.
• 6) Birbirleriyle
“haberleşip”, evrensel ölçekte enerji dengelenmesi yapabilirler. Evrendeki o
kadar çok öğe arasında nasıl denge sağlanacağı bilgisini oluşturmak onların
görevidir.
• 7) Kuantlardan
oluşan enerji-kümelerinin her biri farklı ömürlüdür; kimi saniyenin on-milyarda
biri, kimi bunun üç-katı; kimi saniyenin yüz-milyonda biri, kimi bunun 3 veya 5
katı daha uzun süreli “yaşar” ve sonra bir başka oluşumu tetikleyerek
sönümlenir. Her bir öğenin ne kadar yaşayacağı (etki-süresi) onların yapacağı
olasılık hesaplarıyla belirlenir.
(Enerji-yoğunlaşmaları olan atomların da çok farklı ömürleri olan
türleri (izotopları) vardır. Canlılar bunlardan yararlanıp faklı ömürlü
proteinler yaparlar, bedenlerindeki işlemlerin ne kadar süreyle etkili
olacağını saptayacak iç-saatler böyle oluşturulurlar.)
• 8) Çevrelerindeki
tüm varlıkları algılarlar ve onlarla ilişkilerini, çevresindekilerin
kendilerine bakış açısına göre belirlerler. Buna Observer effect =Gözlemci
etkisi denir. Zaman içinde oluşacak o kadar çok yarışmacı arasından, en iyi
olanın nasıl seçileceği gibi hiç kolay olmayan bir görevi yerine getirirler.
Observer effect
=Gözlemci etkisi özelliği, kuantlar aleminin, farklı bedenler içinde farklı
davranışlarda bulunmalarını sağlayan en önemli özelliktir.
Görüldüğü üzere kuantlar alemi öğeleri, doğum-ölüm döngüleri
olan CANLI VARLIKLARdır; Her yaşamdan -bir salınım döngüsünden- sonra tekrar doğarlar. Bu nedenle onlara KUANTSAL
CANLILAR denilmesi gerekir.
Kuantlar aleminde katı, sabit hiçbir şey yoktur; sürekli bir
değişim-dönüşüm döngüsü söz konusudur. Hücrelerimiz içindeki atomların içleri
kaynayan kazanlar gibidir, kuantsal canlılar onların içlerinde sürekli devinim
içindedirler ve hücredeki-bedendeki değişimleri algılayarak, hücrenin,
dolayısıyla bedenin çevreye uyumunda en aktif görevi yerine getirirler.
Zaman kavramı, kuantsal canlılıkla başlayıp,
evrimleşip-gelişen bir değişim-dönüşüm döngüsüdür. Yukarıdaki paragraflarda
gösterildiği üzere, kuantsal canlılar evrensel sistemin başlangıç
noktasıdırlar. Kuantlar alemi çok farklı büyüklükte kuantsal canlılardan
oluşur, en küçüğü kuantum sözcüğünün ortaya atılmasına neden olan
Planck-sabitidir, (h) simgesiyle gösterilir. Tüm diğer canlılık öğeleri bu
(h)nın ve onların kombinasyonlarının tam sayılı katlamalardır. Bir protonlu
hidrojen, 2 protonlu helyum, 3 protonlu lityum, 6 protonlu karbon, vs. gibi.
Proton -nötron-elektron gibi bizlerin aşina olduğu öğeler, yüksek enerjili,
orta enerjili, ve düşük enerjili olacak şekilde binlerce kat farklı büyüklükteki enerji-kümelerinden, yani
daha küçük kuantsal canlılardan oluşurlar. Bu enerji kümeleri çevre
koşullarıyla değiştirilip, bir-birlerine geçiş yapabilirler. Aşina olduğumuz
maddeler düşük enerjili olanlardan oluşurlar.
Kuantlar aleminin oluşturduğu MİKRO-ALEM, doğadaki tüm diğer
oluşumları, bilinçli şekilde seçip-değerlendiren ve iyilerin gelişmesini,
kötülerin elenmesini sağlayan en temel canlı öğelerdir, yapıcı-oluşturucu
sistemdir. Bu nedenle, bakterilerden başlanıp, insanlığa doğru geliştirilen tüm
canlılar dünyası, kuantsal canlıların bilinçli seçimleriyle yaşamlarını
sürdürmektedirler. En iyi bilgilere göre oluşturulan bedenler, kuantsal
canlılar tarafından seçilerek, iyilerin hayatlarının devamı sağlanır.
Jeolojik ve astrofiziksel verilere göre ortaya çıkan zaman
olgusu 3 değişik konuda çok önemli sonuçlar ortaya koymaktadır:
• 1-
Evrenimizin başlangıcında kuantsal canlılar bulunduğu;
• 2- Her şeyin
BİLGİ ile oluşturulduğu;
• 3- BİLGİ
düzeyinin ZAMAN içinde geliştiği, doğa ve dünyamızın evrimsel bir gelişme
içinde olduğu; Yani doğada fizikçilerin dedikleri şekilde düzensizliğe-kaosa
doğru bir gidişat değil, düzenli sistemler oluşumuna doğru bir gidişat olduğu
kesin bir şekilde anlaşılmaktadır.
https://tanriyianlamak.blogspot.com/2018/02/zaman-ve-yaratls.html