Tek bir insanın, burnunu bile kanatmadan tüm elektronik sistemleri devre dışı bırakarak, savaş kazandıracak elektromanyetik silahlar çok yakında adından sıkça bahsettirecek saldırı teknolojileri arasında yerini alacak. Yeni nesil savaş diye başladığımız serimizin bu üçüncü sayısında yer vereceğimiz elektromanyetik silahlar özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra silah ve uzay sanayinin ilgi alanı içine girmiştir.
Peki
nedir bu elektro[1]manyetik
silahlar ve nasıl doğmuştur?
İmha endüstrisinde ‘E-Bomb’ (elektronik bomba) olarak anılan bu silah radyo dalgalarını kullanarak hedef aldığı bölgedeki tüm elektronik sistemleri devre dışı bırakan ve ilk olarak Nicola Tesla1 tarafından düşünülmüş fakat yapımı gerçekleştirilememiş yeni nesil bir silahtır. Tesla’nın çalışmaları ölümünden sonra incelenmeye devam etmiş ve sistemi çalışılabilir hale getiren herşey 1962 yılında başlamıştır.
O yıllarda atmosferin 30 km üstünde nükleer bomba denemesi yapan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), patlamanın neden olduğu gamma ışımasının 1200 km uzaklıktaki radyo istasyonlarını kullanılmaz hale getirdiğini fark edince çalışmalarının yönünü nükleer silahlardan bu alana çevirmiştir.
İstasyonlar 1 saniyeden daha az bir süre devre dışı kalsa da burada önemli olan, hiçbir insanın bundan zarar görmemiş olmasıydı. İnsan hayatının giderek önem kazandığı 21. yüzyılda devletler ordular için asker bulmakta zorlanırken, insansız teknolojiler ilginin artmasına sebep oldu.
Atom
bombası ve nükleer bomba gibi bombaların kitlesel zararları, o dönemde, dikkatleri
daha masum gibi görünen elektromanyetik dalgalara yoğunlaştırdı.
Hâl böyle olunca ABD’nin New Mexico eyaletindeki Kirtland
Hava Üssü’nde konuyla ilgili pek çok çalışma baş[1]ladı.
Zaman içinde de bu çalışmalar tüm dünyaya yayıldı ve ABD dışında Avrupa
Norveç’te, Rusya ise Ukrayna ve Tacikistan’da benzer çalışmaları yapmaya devam
etti. Ancak bunlardan en çok dikkat çekeni ve kamuoyunun tepkisine sebep olanı HAARP’tır
(High Frequency
Active Auroral Research Program – Yüksek Frekanslı Aktif Atmosfer Programı).
HAARP
Nedir?
Dünyanın en büyük ve en güçlü radyotransmiterlerinden (iletici) birini imal etme projesidir. Proje, Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleri tarafından ortaklaşa finanse edilmekte olup, 30 milyon dolarlık programı Alaska Üniversitesi yürütmektedir.
1993 yılında başlayan çalışmalar Alaska’da, Gakona Askeri Üssü yakınlarında gerçekleşmektedir. Resmi amacı iyonosferde araştırma yapmak olan projenin gerçekleşmesinde Amerikan şirketi rol oynamaktadır.
Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden biri olan ARCO Power Technologies Incorporated (AP-TI)7 , pro[1]jenin inşaasına başlayan müteahhit şirkettir. Ardından, Haziran 1994’te ARCO, patentleri ve ikinci safha inşaa kontratlarını E-Systems’e satmıştır. E-Systems de genellikle istihbarat servislerine iş yapan, dünyadaki en büyük müteahhit şirketlerden biridir. Başta CIA olmak üzere savunma istihbarat örgütlerine iş yapmaktadır. Proje devam ederken E-Systems hisseleride yine dünyadaki önemli savunma müteahhitlerinden biri olan Raytheon tarafından satın alındı.
1994’te Raytheon, Fortune Dergisi ilk 500 listesinde 42. sıradaydı. Böylelikle projenin omurgası Raytheon oldu.
Amerikalı yetkililere göre projenin amacı; • Atmosferdeki termonükleer araçların elek[1]tromanyetik vuruşlarını değiştirmek, • Denizaltılarla haberleşmeyi kolaylaştırmak, • Radar sistemlerini geliştirmek, • Geniş bir alanda, Amerikan ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurmak,
• Toprağın altını çok derinlere kadar
incelemek, • Geniş alanlarda petrol, doğalgaz ve yeraltı kaynağı tespit etmek,
• Hava saldırılarını havada etkisiz hale getirmektir. Ancak projenin
karşıtlarından olan Prof. Dr. Gordon J.F. Mac Donald’a10 göre, elektromanyetik
teknoloji daha fazlasını da yapabilir.
• İklimleri değiştirebilir, •
Kutuplardaki buzulları eritebilir ya da yerinden oynatabilir, • Ozon tabakası
ile oynayabilir, • Depremlere sebep olabilir, • Tsunamileri kontrol edebilir, •
İnsan beynini kontrol altına alabilir, • Termonükleer patlamalara sebep
olabilir.
Bu kaygıları ortadan kaldırmak içinse Amerikan Hava Kuvvetleri, iklim kontrolü amaçlayan “Spacecast 2020”11 projesi ile ilgili olarak “Çevreyi değiştirme teknikleri ile bir başka ülkeyi yok etmek ya da zarara uğratmak yasaktır” açıklamasını yapmıştır.
Özünde HAARP gizli bir proje değildir ve Pentagon, HAARP’ın varlığını inkar etmemektedir. Projenin internet sitesinde her türlü gelişme yayınlanıyor olsa da tepkiler, bir antinükleer aktivist olan Dennis Specht’in Nexus adlı dergiye HAARP konulu bir makale yazmasıyla başlamıştır. Specht’in ardından Dr. Nick Begich ve Jeane Manning de en kapsamlı araştırmayı yapıp çalışmalarını Angels Don’t Play This HAARP – Ad[1]vencis in Tesla Technology adlı kitapta sunmuşlardır.
Begich ve Manning tarafından yapılan araştırmalar, HAARP projesinin derinliklerine ışık tutmuştur.
Amerikan Hava Kuvvetleri dökümanlarında, insanın zihinsel eylemlerini manipule ederek değiştirme çabası içinde olan bir sistem geliştirildiğinin ortaya çıkması araştırmaların sonuçlarından biriydi.
Bu teknolojiden de en çok Carter’ın eski ulusal güvenlik danışmanı olan Zbigniew Brzezinski ve Johnson’ın bilimsel danışmanı ve aynı zamanda UCLA’da Jeofizik profesörü olan J.F.Mac Donald bahsetmektedir.
Devamı var…
2.Elektromanyetik Silahların Gelişimi
Elektromanyetik Silahların Gelişimi ABD uzayla, 2. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında ciddi bir biçimde ilgilenmeye başlamıştır. Bu derin ilginin nedeni, roket teknolojisinin başlangıcının -nükleer teknolojinin de eşliğiyle- bu dönemde ortaya çıkmasıdır. İlk çalışmalar sonucunda gürültü bombaları ve rehberli füzeler ortaya çıkmıştır.
Roket ve nükleer silah teknolojisi aynı zamanda, 1945-1963 yıları arasında gelişmiştir. Bu süre zarfında yeryüzünün üstünde ve altında şiddetli nükleer testler tecrübe edilip,14 iyonosfer ve stratosfer üzerine yapılan çalışmalar sonucu atmosferin bir parçası olan ve evrenden solar ve galaktik rüzgarlarla gelen protonlar, elektronlar ve alfa parçacıkları gibi yüklü parçacıkları tutarak dünyayı koruyan “Van Allen Belts15” (Van Allen Kemerleri) bulunmuştur.
Bu kemerler ABD’nin
ilk uydu operasyonu -Explorer I- sırasında 1958’de keşfedilmiştir.
Ağustos-Eylül 1958 arasında ABD, “Argus Projesi16” adı altında 3 nükleer bomba
ve 2 de hidrojen bombası deneyi yapmıştır.
Bu projenin amacının, yüksek irtifadaki nükleer patlamaların elektromanyetik titreşim (EMP) nedeniyle radyo iletimlerine ve radar operasyonlarına etkisine değer biçmek, jeomanyetik alanlar ve onun içindeki yüklü parçacıkları daha iyi anlamak olduğu söylenmiştir.
20 Ağustos 1961’de Amerikan ordusu iyonosferde bir “telekomünikasyon kalkanı” yaratmayı planlamıştır. Bu kalkan 3000 km yükseklikte kurulacaktı. Kalkanın iyonosferde kurulma sebebi manyetik fırtınaların ve güneş ışınlarının telekomünikasyona zarar verme ihtimaliydi.
9 Temmuz 1962’de Pentagon “Project Starfish” (Starfish Projesi) adı altında iyonosferle ilgili bir dizi yeni deney yapmaya girişti. Bu deneyler alt Van Allen kemerine zarar verdiği için durduruldu.
1968’de “Solar Power Satellite Project (SPS- Solar Güç Uydusu Projesi) ile güneş enerjisiyle çalışan ve her biri, bir ada büyüklüğünde olan uydular üzerine çalışıldı.
1975’de fırlatılan “Saturn V Rocket” (Saturn 5 Roketi Projesi)
atmosferde yandı. Bu yanma iyonosferde büyük bir delik açtı.18 1978’de SPS Projesi
üzerine yeniden çalışılmaya başlandı.
Bu dönemde antibalistik füzeler için uydu ışın silahları üzerine çalışıldı. Yüksek enerjili lazer ışınlarının bir “termal silah” olarak düşman füzelerini yok etmek için en uygun araç olduğu ileri sürüldü.
SPS aynı zamanda psikolojik ve insansız bir silahı da ifade etmekteydi. Lazer ışınları güç bataryaları bir SPS uydusundan diğer uydulara veya platformlara yayılabilecekti. SPS’in dünyanın herhangi bir yerindeki askeri operasyonda ihtiyaç olunan enerjiyi iletme kapasitesinden bahsedilmektedir.
Bunların dışında, gözetim ve erken uyarı sistemlerinde gelişmeler, düşman ordularının yayınını bozma ve iyonosferde fiziksel değişiklikler yaratma yeteneğine sahiptir.
1970’lerin sonlarında Pentagon, düşmana ait nükleer çevrede iletişimin radyo ve televizyon teknolojisinde kullanılan geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilemediğini farketti.
1982’de
bir komuta kontrol elektronik alt sistemi geliştirildi.
“Ground Wave Emergency Net-work (GWEN)”
(Toprak Dalgası Acil Şebekesi ) denilen bu sistemle roketler monitörden izlenip
kontrol edilebiliyordu.
Mart’13 • Sayı: 51 21. YÜZYIL [55]
‘E-Bomb’, radyo dalgalarını kullanarak hedef aldığı
bölgedeki tüm elektronik sistemleri devre dışı bırakan yeni nesil bir silahtır.
………………………………
1981 yılında “Orbit Maneuvering System” (OMS)19 (Yörünge Manevra Sistemi) ile uzay mekikleri için SPS uzay platformları inşaası planlandı. NASA’nın ürettiği uzay mekiğinin iyonosfere enjekte ettiği gazların iyonosfere etkisi üzerine çalışıldı.
Deneyler sonucunda ABD iyonosferik delikler açabildiğini gördü.
1985 yılında yeni mekik deneyleri yapılmaya başlandı.
1980’lerde ABD
yılda 500-600 civarinda roket fırlatıyordu. Bu sayı 1989’da zirveye (1500 adet)
ulaştı. Bütün bu deneylerin atmosfere ciddi etkileri oldu.
1986’da, Çernobil faciasından hemen önce, ABD Mighty Oaks (Güçlü Meşeler) olarak bilinen Nevada’daki test bölgesinde hidrojen bombası deneyleri yapıyordu. Bu deneyler X ışınları ve parçacık ışını silahlarının geliştirilmesi programının bir parçasıydı.
ABD 1991’de Körfez Savaşı sıra[1]sında
elektromanyetik titreşim silahları (EMP) olarak adlandırılan silahlarını test
etti.
1993
yılında başlatılan HAARP projesi işte tüm bu deneylerin devamı ve Star Wars20
programının bir parçası durumundadır.
HAARP, Geri Dönüşü Olmayan Bir Yolculuğun Son Basamağı
mı?
1970 yılının başlarında Z. Brzezinski, yavaş yavaş ortaya çıkacak, teknoloji bağımlı “daha kontrol edilebilir ve daha yönetilebilir bir toplum”u öngörmüştü. Bu topluma, oy kullananları etki altında bırakacak bir elit grup tarafından hükmedilecekti. Bu elit, halkın davranışlarını etkilemek ve toplumu yakın gözetim ve kontrol altında tutmak için son modern teknikleri kullanarak politik amaçlarına ulaşmada tereddüt etmeyecekti.
Begich’e göre Brzezinski’nin tahminleri doğru çıktı. Bugün, söz konusu elit için birkaç yeni araç ortaya çıkmıştır. Araçları kullanma izni için politikalar zaten hazırdı.
Ortadaki sorun ise şuydu:
Amerikan halkı nasıl yavaş yavaş kontrol edilebilir tekno topluma dönüşecek? Brzezinski, kitleleri ikna edebilmek için kademe taşları arasında, devam eden sosyal krizleri ve kitle medyasının kullanımını umut ediyordu. Aydınlar projeye karşı çıkarken Amerikan Kongresi’ne ait kayıtlar, iyonosfere gönderilen sinyallerle dünyaya nüfuz etmek için, HAARP’ın kullanımıyla meşgul olmaktaydı.
Bu sinyaller gezegenin içinden kilometrelerce derine bakarak, yeraltı askeri gereçlerinin, minerallerin ve tünellerin yerini bulmak için kullanılacaktı. Senato 1996’da sadece bu yeteneği geliştirmek için 15 milyon dolar ödenek ayırdı. Aydınların karşı olmasının sebebi ise sistemi çalıştıracak radyo dalgaları için gerekli olan frekansın, insanın zihinsel fonksiyonlarının tahribi için en çok zikredilen frekans dizisinin içinde olmasıydı. Ayrıca çalışma sadece insanlar için değil, hayvanlar için de zararlı olacaktı.
Balıkların ve vahşi hayvanların (ki kendi rotalarını bulmak için rahatsız edilmemiş enerji alanı üzerinde ilerlemeleri gerekmektedir) göç modelleri üzerinde pek derin etki etmesi muhtemeldi. Başta Dr. Nick Begich ve Jeane Manning’in araştırmaları olmak üzere tüm araştırmacıların çalışmaları, HAARP’ın pek de masum bir girişim olmadığının işaretlerini vermektedir.
Dünya ülkelerinin neredeyse yüzde 80’i küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadele sağlamaya yönelik bir anlaşma olan Kyoto Protokolü’nü imzalarken ABD bu anlaşmayı onaylamamıştır.
Bu görüşlere göre HAARP tamamlandığı
zaman ABD’nin elindeki muhtemel kabiliyetler şunlar olacaktır:
- Atmosferi manipüle etmek,
- Askeri ve güçlü bir silaha sahip olmak,
- Geniş kitlelerin düşüncelerinin ve ruhsal durumlarının kontrol edilmesini sağlamak,
- Kendi komünikasyon sistemini geliştirip, istenilen ülkelerin sistemlerini çökertmek.
ABD’nin bilimi, teknolojiyi ve bilim insanları nasıl kullana geldigi düşünülürse ve ortaya konan deliller göz önünde tutulursa yapılmak istenenlerin bunlar olmadığını söylemek çok da zor değil.
“Ard arda yapılan denemeler, bir taraftan yer istasyonları diğer taraftan uydu ve roket teknolojisi ile yapılan çalışmalar, 1991’de askeri maksatlar için kullanılabilir hale gelmiş miydi? ABD yüksek ve düşük frekans yaymak suretiyle kullanılan bu sistemi Irak’a karşı kullandı mı?”
gibi soruların cevapları kısmen yetkili çevreler tarafından verilmiş olmakla birlikte, olayın kapsamı konusunda tam bir açıklık mevcut değildir. Savunma konularında yayın yapan Defence News dergisi
13-19 Nisan 1992 tarihli sayısında elektron ışın jeneratörü Hermes II’nin Çöl Fırtınası harekâtında kullanıldığını yazdı. Dergiye göre, Hermes II ile gönderilen X ve gamma ışınları ile nükleer bomba patladığında ortaya çıkan ışık etkisi taklit edildi. Amerikan savunma çevreleri, bu cihazın atom bombasını taklit ederek Irak tarafını korkutmak ve psikolojik üstünlük sağlamak amacıyla kullanıldığını açıkladılar.
İyonosferle alakalı projelerle ulaşılan pek çok imkan, doğuracağı korkunç sonuçlar sebebiyle kamuo[1]yuna açıklanabilir özellik taşımamaktadır. Bu sebeple kamuoyunda infial uyandırmayacağı tahmin edilen; “atom bombasının ışık etkisini taklit” gibi masum sayılabilecek bir hususun kamuoyuna açıklanması diğer güçlerin kullanılmadığı anlamına gelmemektedir.
Tam tersine belki benzeri bir kısım olayları perdelemek için dikkatleri başka yöne çekmeye de yarayabilir. Irak Haberleşmesi Durdu; Amerikan Haberleşmesi Çalıştı İyonosfer üzerindeki çalışmaların, belli bir bölgedeki bütün haberleşmeyi durdurma, ama sadece Amerikan haberleşmesini sağlama imkanı verdiğini yazının başında belirtmiştik. Körfez Savaşı’nın özellikle kara harekâtının yapıldığı son döneminde, Irak haberleşmesinin tamamen durduğu ve ileri hatlarla cephe gerisi arasında hiçbir iletişim kurulamadığı biliniyor.
Amerikan haberleşmesi ise eksiksiz çalışmaya devam etti.
O sırada HAARP projesi henüz
başlatılmamıştı ama Amerika’nın iyonosfer üzerinde benzeri çalışmaları
mevcuttu. HAARP ve Rusya Rus Savunma Bakan Yardımcısı Orgeneral Vladimir Popovkin,
Rusya’nın, uydu sistemleri kullanılarak düzenlenebilecek saldırılara karşı bir
“anti-uydu” silahı geliştirdiğini açıkladı.
Bu açıklama mevcut silahlanma yarışına dayanak olarak gösterilebilir. Popovkin’in yaptığı açıklamada, benzer silahların ABD tarafından da geliştirilmeye çalışıldığını ve denendiğini, Rusların bu silahının da ABD’nin yaptığı çalışmalara cevap olarak değerlendirilmesi gerektiğinde açıkladı.
Bu konu ile iligili bir hatırlatma yapmak gerekirse, Türkiye yakın zamanda Suriye’den kalkan sivil uçağı bir savunma sisteminin parçasını taşıdığı istihbaratını değerlendirmek üzere Ankara Esenboğa Havalimanı’na zorunlu olarak indirmişti. Bu uçakta Rusya’nın HAARP’ı olan SURA projesi27 için bir parça taşındığı akıllara gelebilir ama askeri makamlar tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı.
Uçağın indirilmesinden yaklaşık 1 ay sonra, uçakta SA-6 GAINFUL olarak bilinen hava savunma sisteminin parçaları olduğu bilgisi basına yansıdı. Bu parçalar da Suriye envanterinde bulunan 36D6 TIN SHIELD ile P[1]35/37 BAR LOCK tipi radarların da içinde bulunduğu bir savunma sistemine dahildir.
İstihbarat ABD’ye aitti ve bu olaydan önce Suriye hava sahasını ihlal
ettiği gerekçesiyle bir jetimiz düşürülmüştü. Aslında önemli bir konu olmakla
bir[1]likte her gündem
gibi o olay da tarihteki yerini aldı.
HAARP’ın uçak düşürme kabiliyetinin SURA’da da olduğunu
varsayarsak ve bu sistemin Suriye’de konuşlanmış olabileceğini düşünürsek,
uçağımızın elektromanyetik bir silah tarafından vurulmuş ve neticesinde düşmüş
olabileceği çıkarımına ulaşılabilir.
Bu konuda derinlemesine analiz yapmadığımız için şimdilik bu olayı bir senaryo gibi düşünebiliriz. Bu durumda kısaca SURA’dan da bahsetmek gerekir.
Aslında ilk atmosfer araştırmaları merkezi
Rusya’da Novgorod’da bulunan SURA’dır.
Bu tesis ilk HAARP tesisi olarak 1980’den önce çalışmaya başlamıştır. 1946’da ABD iklim değişikliklerine sebebiyet verebilecek çalışmalar yapma düşüncesi içindeyken, Rusya da zaman içinde bu fikri geliştirmiş ve tesisi açmıştır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra proje finansman sıkıntısı çekmeye başlayıp durdurulmuştur.
2006’da tesisi tekrar çalıştırmaya başlayan Rusya, 2009’da da ABD’dekine benzer çalışmalar yapmaya başladıklarını resmen açıklamıştır.Böylece silahlanma yarışında varolduklarını bir kez daha kanıtlamış oldular. Sonuç Malum, Soğuk Savaş’tan sonra dünya tek kutuplu hale gelmişti. Ancak geçen yıllar ve dünya ülkelerinin teknolojik gelişmeleri ısrarlı takipleri sonucu insanlığın lehine olması gereken gelişmeler istemesek de aleyhine olmuştur. Yazıya HAARP çalışmasının bizlere en önemli armağanlarından biri olan ECHELON sistemini de yazarak son vereceğiz.
ECHELON; Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve ABD tarafından imzalanan UKUSA Anlaşması’na dayalı, istihbarat sinyalleri toplama ve analiz ağı işletimidir.
Peki ne yapar bu sistem?
Tüm e-postalarımızı, sanal sohbetlerimizi,
faks, teleks ve telefon haberleşmelerimizi izler. Atmosfer çalışmaları için
kurulan radarlar nihayetinde mahremiyetimize el atmış ve yazışmalarımız, sohbetlerimiz
devletlerin dinleme ağına takılır olmuştur.
Sistem nasıl çalışıyor?
Malum devletler, kendileri için risk oluşturabilecek ya da takip edilmesi gerekli diye düşündükleri görüşmeler ve yazışmalar için anahtar kelimeler belirlemişlerdir. Bu kelimeleri, sisteme tanımlanan sıklıkta, aynı görüşme içinde kullandığınızda takip edilmeye başlarsınız ve görüşmeleriniz yazılı bir liste şeklinde bu istihbaratı talep eden ilgili birimlere iletilir.
Biz bu sistem içinde miyiz? Maalesef evet.
O zaman listedeki kelimeleri de sizinle paylaşıp yazıyı
sonlandıralım.
ABD, Amerika,
psikolojik harp, batı, toplumla ilişkiler, harekat, Washington, askıya al,
iptal, büyükelçi, savaş, başbakan, harp, muharebe, bölgesel çatışma, Milli
Güvenlik Kurulu, PKK, etnik, radikal İslam, devlet, aşırı sol, derin devlet,
seferberlik, gizli, meclis, alarm, TBMM, Genkur, çok gizli, kozmik, genelkurmay
başkanı, milli, TSK, karşı, C4, Mossad, Jitem, KGB, içişleri, İsrail,
dışişleri, Yahudi, Milli İstihbarat Teşkilatı, Musevi, cum[1]hurbaşkanı, MİT, ajan, eleman,
personel, sui[1]kast, komplo, kaza süsü, teşkilat,
Bush, Ladin, Kadek, bomba, Apo, Öcalan, Tayyip, Zapsu, vur, ölüm, öldür,
Ermeni, Rum, patrik ve kon[1]solos30 kelimelerini görüşmelerinizde
sıkça kul[1]lanıyorsanız özel görüşmeleriniz
resmi makamlarda olabilir
KAYNAKLAR
* Dr., 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Başkan Yardımcısı, baharasci@gmail.com
1 Margaret
Cheney, Tesla: Man out of Time, Prentice-Hall, Inc., Englewood Cliffs, NJ,
1981.
2 Margaret
Cheney, Robert Uth, Tesla: Master of Lightning, Barnes & Noble Books, New
York, 1999.
3
“Electromagnetic weapons” , The Economists, 15 Ekim 2011.
4 http://www.kirtland.af.mil/afrl_rd/index.asp.
5 http://www.haarp.alaska.edu/haarp/gen.html.
6 Atmosferin
elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların ve serbest
elektronların bulunduğu 70 km ile 500 km’lik kısmıdır.
………..7 Gary
Smith, ARCO, Eastlund and the Roots of HAARP, Earth Island Journal, Fall 94. 8
Patrick Bailey, Nancy Worthington, “History and Applications Of Haarp Technologies:
The High Frequency Active Auroral Research Program”, Intersociety Energy
Conversion Engineering Conference, The 32nd IECEC, July 27 - August 1, 1997. 9
Peter Schwartz, Doug Randall, “An Abrupt Climate Change Scenario and Its
Implications for United States National Security”, October 2003. 10 MacDonald,
“Climatic Consequences of Increased Carbon Dioxide in the Atmosphere”, David A.
Berkowitz, Arthur M. Squires (Eds.) Power Generation and Environmental Change,
Cambridge: MIT Press, 1971, ss 246-262. 11 Jay W. Kelley, “SPACECAST 2020 Final
Report”, Vol.1, Defence Technical Information Center, June 1992. 12
http://www.haarp.alaska.edu, projenin internet sitesinin adresidir. 13 Dennis
Specht, “HAARP: Vandalism In The Sky”, Nexus Magazine, Vol.3, No.1, 1995.
…………..14 Nick
Begich, Jeane Manning, Angels Don‘t Play This Haarp: Advances in Tesla
Technology, 1997, s.6. 15 http://spacemath.gsfc.nasa.gov. 16 Rosalie Bertell,
Haarp Projesinin Arkaplanı, Eartpulse Press, 1999. 17
http://www.projectargus.eu/ . 18 Bertell, a.g.e.
…………19
http://science.ksc.nasa.gov/shuttle/technology/sts-newsref/sts-oms.html. 20 Bob
Fitrakis, Rods from Gods: The Insanity of Star Wars, Free Press, 24 June 2004.
21 Bertell, a.g.e. 22 Zbigniew Brzezinski, Between Two Ages: America’s Role in
the Technetronic Era, New York: Viking Press, 1970. 23 Begich, Manning , a.g.e.
s.52
………….24
Michel Chossudovsky, “The Ultimate Weapon of Mass Destruction: “Owning the
Weather” for Military Use”, www.globalresearch.ca, 27 September 2004. 25 Michel
Chossudovsky, Washington’s New World Order Weapons Have the Ability to Trigger
Climate Change, University of Ottawa Third World Resurgence, January 2001. 26
Simon Singh, The code book: the evolution of secrecy from Mary Queen of Scots
to quantum cryptography, Doubleday & Co., New York, 1999
………..27 Yulia
Mamina, “Russia Accused Of Artificially Generating Freak Hurricanes Over
America”, http://rense.com/general69/rssdds.htm . 28 A.g.e. 29
http://www.haberciniz.biz/rusya-anti-uydu-silahi-gelistiriyor-601203h.htm . 30
Ali Kuzu, MİT, Mossad, CIA, Gladio Dünyanın En Büyük İstihbarat Servisleri,
Bilge Karınca, 2007, s.46