Dogmatizmin Eksensiz Çukurunda Yön Arayan
Bir "Sefil Faust"(lar) Hikayesi
Devrimci mücadelenin ve bu mücadele içinde yer alan
örgütlerin tarihini yazmak, sınıf mücadelesini ilerletmek ve gelecek kuşaklara
deneyimler aktarmak açısından, hiç kuşkusuz büyük bir önem taşımaktadır.
Tarih yazımında,
burjuva sınıfı adına tarih yazıcılarıyla işçi sınıfı adına tarih yazıcıları
arasında niteliksel bir sınıf varkı vardır ve bu eşyanın tabiyatına da
uygundur.
Bir kapitalist, ticari faaliyetlerini her türlü etik
kaygılardan uzak kar marjini maksimize etmek amaçlı sürdürür. Kapitalist
sistemin savunucuları tarih yazıcıları da buna göre kalemlerini oynatırlar.
Kapitalistin karının düşmemesi için kitlelere yanlış bilgi sunarlar ve onları
değersizleştirme amaçlı hareket ederler. Çünkü, kapitalist için artı-değer
oranını yükseltmek önemlidir. Artı-değer oranı yükseldikçe çalışanların
(işçilerin) değeri de (insani ve yaşam olarak) değersizleşir1. Burjuva sistemin
savunucuların “ahlaki” kuralı budur.
Bir markist bir kapitalist gibi hareket edemez. Bir marksist
faaliyetlerini, değerlendirmelerini, olgulara yaklaşımı ve analizleri, öznel
imgelere göre değil, somut olgulara ve o olguların yer ve zamanı içinde ele
alıp bütünlüklü değerlendirmesi, bilimsel bir yaklaşım olur. Bu marksistin
ahlaki kuralıdır.
Sözü uzatmadan Mehmet Ali Eser’in (bundan sonra MA şeklinde
yazacağım), Kardelen Yayıncılık tarafından yayınlanan, “Tarihsel Çıkışına
Tersleşmede Örgüt Öyküsü TKP/ML” adlı, kitabının içeriğine ilişkin görüşlerimi
kısaca aktarmaya çalışacağım.
http://yusuf-kose.blogspot.com/2019/01/dogmatizmin-eksensiz-cukurunda-yon.html?m=3