Örneğin MKP bizdeki köylü nüfusunun Yunanistan ve Polonya gibi kapitalist ülkelerle benzer orana sahip olduğunu söyleyerek bir kıyas yapıyor. Yunanistan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığını kazandığı 1826’lara dayanan kapitalistleşme süreci ve Polonya’nın sosyalist bir devrim sürecinden geçtiği gerçeği, bu ülkelerin bir toplumsal devrim süreciyle feodalizmi yıktığı ve yeni toplumsal ilişkileri inşa etmesi ve onun yarattığı iç çelişkiler bağlamında köylü nüfusunun şekillendiğini gözden kaçırmak ancak mekanik materyalizmin tutumu olabilir.
MKP’nin “kendine has” Maoculuğunun yerinde de yeller esiyor. Haklanma sırası Mao’da. “İlla da Maizm”den de eser yok! Başka şeyler bir yana, Kongrenin dünya çapında halk savaşı, emperyalizmdeki yeni gelişmeler konusunda
yüzeyselliğin labirentinde dolanan analizleri, proletarya diktatörlüğü ve çok
partili sistem, sosyalizm ve klasiklere yönelttikleri bilim adına şölen verdiği
yavanlıklar ve diğerleri ve de en nihayet Proletarya Partisi ve bu arada kendilerini de işin içine katarak “bilimsel yaklaşım dışı tutucu dirençlerinden dolayı değişmeleri görememiş” olmakla suçlayan yaklaşımları, belgeler ve onlara egemen olan “teorik kokuşmuşluk”, bu, “sol revizyonizmle” gizlenmiş demokratizm soslu sağ revizyonizm, adım adım izlenerek “genel bir değerlendirmenin” sınırları içinde “ana çizgileriyle” ele alınacaktır.