Giriş:
Uzun bir zamandan beri
emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere
katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu
kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet
haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.
Katıldığım seminer,
panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler
konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler
ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.
Elbette, çoğunluğun,
Türkiye'nin emperyalistleşmesi görüşünü reddederken, Leninist emperyalizm
teorilerini kabul ediyorlar ve Lenin'e bir itirazlara yok, güncelliğe
itirazları var. Yeni emperyalist ülkelerin varlığına ve gelişmesine itirazlar
var. Bir nevi, „eski emperyalist ülkelerle yetinelim“ anlayışı var desem yalan
olmayacak. Bir analayış da, „emperyalizm“ den ABD tipi ve ayarı emperyalizm
anlaşılıyor ya da böyle anlamak istiyenler var. Yani, emperyalist dengesiz
gelişme yasası gözardı ediliyor.
Yeni emperyalist ülkeler
„olabilir“, diyenler, yeni bir emperyalist ülke adı veremiyorlar. Çin ve
Rusya'yı ise bir çoğu kabul etmezken, bir çokları bu iki ülkenin emperyalist
olduğunu kabul ediyorlar. Kendine ML ve de komünist diyen bir çok örgüt ve
parti, bu iki ülkeyi (özellikle de Çin'i) sosyalist bile değerlendirme
gafletine düşebiliyorlar.
Emperyalizmin tekelleşme
olduğunu, daha genel anlamda ise, emperyalizin kapitalizmin son ve bir üst
aşaması olduğunu, ML ve devrimci örgütler kabul ediyor. Ya da kendilerini MLM
değerlendirenler, bu dünya görüşünü benimseyenler hemen hemen herkes Lenin'in
emperyalizm üzerine söylediği bu argümanları kabul ediyor.
Bu kabulleniş elbette ki
iyi bir şey. Tartışmamızı, birbirimizi daha iyi anlamamızı ya da
anlayabilmemize yardımcı oluyor.
Ben bu yazı serisinde,
sorulan sorulara kısaca yanıtlar vereceğim. Amacım, bu
tartışmayı derinleştirmek ve geliştirmektir. Emperyalist savaş
tamtamlarının çaldığı şu günlerde, bu tartışmanın, emperyalist dünyayı daha iyi
anlamamıza yardımcı olacağına inanıyorum.
Bir ülkenin niteliğinin
analizi ve doğru belirlenmesi, sosyalizm mücadelesi için belirleyici bir yanı
vardır. İşçi sınıfı partisi, sosyalizmin zaferi mücadelesinde, starteji ve taktiklerini,
ülkenin ekonomik ve siyasal yapısının belirlemesinden çıkarır.
Kapitalist-emperyalist sisteme karşı mücadele ederken, KP'leri, nesnel
koşulları dikkate alarak strateji ve taktik üretirler. Çünkü, strateji ve
taktikler nesnel koşulların ürünü olmak zorundadır. Bu materyalist bir
anlayıştır. Metafizik düşüneneler, doğa ve nesnelliğin öznel düşüncelere
uymasını isterler, oysa, materyalizm tam da bunun tersidir. „Tarihin Önünde
Yürümek“ kitabımı yazarken, temel ilke olarak ele aldığım, Engels'in sözünü
buraya alalım:
„İlkeler,
araştırmanın çıkış noktası değil, sonucudur; doğa ve insanların tarihine
uygulanmazlar, bunlardan soyutlanırlar; doğa ve insan dünyası ilkelere uymaz,
ilkeler ancak doğa ve insan tarihine uydukları ölçüde doğrudur. Sorunun tek
materyalist anlayışı budur.“1
Sosyalizm bir bilim
haline gelmesinden bu yana, Marksistler, araştırmalarını, işçi sınıfının
tstrateji ve taktiklerini bilimsel veriler üzerinden hareketle belirlerler.
Engels'in dediği gibi; Marx'ın tarihi materyalist anlayışı ve artı-değeri
bulmasıyla, sosyalizmin bir bilim haline gelmiştir. KP'leri bütün sorunları
bilmsel olarak, diyalektik ve tarihi materyalist anlayış içinde ele
almalıdırlar. Sorunlara bu anlayışla yaklaşılmadığı zaman, işçi sınıfı
kapitalizmi yıkıp sosyalizmi kuramaz. Bu anlayışla hareket etmeyen hiçbir KP'si
işçi sınıfına sosyalizm mücadelesinde önderlik edemez.
Emperyalizmin Genel
Tanımı:
En yalın tanımlamayla:
“Emperyalizm tekeleci kapitalizmdir” (Lenin). Kapitalizmin serbest rekabetçi
döneminden çıkıp tekelleşmeye başlamasıyla bir üst aşamaya çıkmıştır.
Özellikle, 1880'lerden itibaren kapitalist üretimin yoğunlaşmasıyla serbest
rekabetçilik sönümlenmeye, tekelleşme ise kapitalist sisteme egemen olmaya
başlamıştır. Kapitalist üretimin gelişmesi, yoğunlaşması ve merkezileşmesiyle,
kapitalizmin serbest rekabetçi dönemi sona ermiş ve emperyalizm dönemi
başlamıştır. Emperyalizm kapitalizmin en üst tekelci aşamasıdır. Kapitalist
üretimin gelişmesi, sanayi ve finans sermayesinin birleşmeye zorlamıştır. Yani,
serbest rekabetçi döneminde ayrı ayrı olan sanayi ve finans sermayesi, bunların
birleşimiyle tekelleşmeyi, kapitalizmi üst aşaması olan emperyalizmin temel
özelliği olmuştur. Emperyalizm olgusu, kapitalist gelişmenin diyalektiğinin bir
sonucudur. Yani, emperyalizm iradi bir olgu olmayıp, kapitalist gelişme
diyalektiğinin bir nesnelliğidir.
Kapitalist sistem de
eşitsiz gelişme ile ilgili Lenin'e de başvuralım:
“... kapitalist
düzende, işletmelerin, tröstlerin, sanayilerin veya ülkelerin eşit oranda
gelişmeleri olanaksızdır...”2
Kapitalizm eşitsiz
gelişmedir. Emperyalizm de eşitsiz gelişme daha da artmıştır. Hiçbir ülke aynı
düzeyde değil ve sürekli bir değişim içindedir ve emperyalist sermayenin
dünyaya hakim olma isteği, onu diğer emperyalistlere karşı mücadeleye sevk eder
ve aralarında ölümcül bir rekabet vardır. Bu rekabet emperyalist savaşlara yol
açar.
Önceki yıllar bir yana,
sadece 1980-2023 arası ekonomik büyüklüklerine göre ülke sıralamalarına
bakıldığında, her yıl sıralama değişmektedir. Üstekiler alta doğru, alttakiler
ise üste doğru bir trend izlemekte ve yer değiştirmektedir. Ekonomik
büyüklükler durmadan değişmektedir. Bu emperyalist ekonominin dengesiz
gelişmesinin bir sonucudur. Birkaç yıl içinde Hindistan, ABD ve Çin'in
arkasından 3. büyük ekonomi olacaktır. Bu önlenemez bir gerçekliktir. Hiçbir
emperyalist ülke Hindistan'ın bu gelişimini, belki yavaşlatabilirler, ama
durduramazlar. Ancak kendi gelişim sınırına vardığında yavaşlar ve durur. ABD,
ne denli ticaret yasakları, kısıtlamalar, ağır verğiler, ticaret savaşları
uygulasa da, Çin'in yükselişinin durduramaz. Çin ekonomisinin durması, bütün
emperyalist ekonomileri vurur. Çünkü emperyalist ekonomiler 1920'lerde değil,
2020'lerde ve üretim bütünüyle uluslararasılaşmıştır. Söylem yerindeyse;
“kelebek etkisi” dünden daha fazladır. Emperyalist ülkelerin rakiplerine karşı,
baskı ve çeşitli ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulamaları hiç bir zaman
eksik olmadı ve olmyacak, ancak, kapitalist-emperyalist ekonomik sistemi temel
ilkelerini değiştirmeye kadir değillerdir. Savaşlarla çözebilecekleri şey,
egemenlik alanları üzerindeki söz söyleme ilişkileridir.
Emperyalizmin en temel
özelliği, sermaye ihracıdır. Sermaye ihracı, yani dış ülkelere sermaye
yatırımları, tekellerin kendi iç pazarının doyması ve sermayenin büyümesiyle
dış ülkelere açılması ve oraları da sermaye ihracı yoluyla sömürmeleri,
kendilerine bağlamaları, sömürü ve egemenlik pazar alanlarını genişletme
eğilimi esas hale gelmiştir. Hiçbir kapitalist tekel iç pazarla yetinmez ve dış
pazara açılarak sermayesini büyütmeye çalışır ve bu bağlamda da diğer rakip
tekellerle pazarlara egemen olma mücadelesi verir. Dış pazarlara egemen olma
eğlimi geçici bir eğilim olmayıp her tekelin ve emperyalist devletlerin esas
eğilimi haline gelmiştir. Emperyalist devletleri tekellerden ayrı ele alınamaz.
Kapitalizm tekelci kapitalizmdir ve kapitalist devlet ise tekelci devlettir.
Tekelleşme; kapitalizmin
gelişmesi, yoğunlaşması ve merkezileşmesiyle ortaya çıkar. Daha açık bir
söylemle, kapitalist üretimin gelişmesiyle tekelleşme doğru orantılıdır.
Ülke içindeki
tekelleşmenin gelişmesi, kaçınılmaz olarak her tekeli ve elbette her ülkeyi dış
pazarlara yöneltir.
Emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte,
üretim süreci değişmemiş, tersine yoğunlaşmıştır. Kapitalizmin ücretli işgücü
sömürüsü üzerindeki gelişmesi, temel olarak ona dayanması, ya da Marx'ın
söylemiyle, “kapitalizmin artı-değer üretimi olması”, emperyalizm aşamasında
değişmemiş, tersine, emek-sermaye arasındaki, yani, kapitalist ile işçi
arasındaki çelişmeyi daha keskinleştirip daha görünür hale getirerek, iki sınıf
arasındaki çelişmeleri daha da netleştirmiştir. Ve kapitalizm emperyalizm
aşamasıyla, sosyalist devrimlerin yolunu açmıştır. Bu nedenle, Lenin, 1917 Rus
Devrimiyle birklikte, “çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır”
belirlemesinde bulunmuş ve eklemiştir: “Emperyalizm proletaryanın
toplumsal devriminin eşiğidir.”
1- Bir tekelin ya da bir ülkenin emperyalist aşamaya
gelmesini belirleyen nedir?
„Emperyalist Türkiye“
kitabımda buna, kısaca şöyle yanıt vermiştim:
„Bir ülkenin
empeyalist olmasını belirleyen temel özellikler: Diğer emperyalistlere karşı
açık tavır almasından çok, ülkedeki kapitalist gelişmişlikten, tekelleşmeden ve
tekellerin uluslararsı bir niteliğe (başka ülkelerde sömürü ve sermaye
yatırımları) sahip olmasıdır.“3
Bu soruya verilecek
yanıtı biraz daha genişletirsek: Kapitalist üretimin yoğunlaşması, sermaye
birikiminin büyümesi ve merkezileşmesi ve bundan kaynaklı olarak tekelleşmenin
gelişmesi ve dış ülkelere sermaye ihracıdır. Sermaye ihracını her şirket
yapamaz. Sermaye ihracı demek, bir tekelin bir başka ülkede yatırım yapması,
yani, fabrika kurması, fabrika satın alması, büyük emlak yatırımlarında
bulunması ya da büyük inşaat işlerini yapması ve bir devlete borç para vermesi,
çeşitli finansal yatırımlarda bulunmasıdır. Banka açması ya da satın alması,
sigorta şirkelerini kurması ya da satın alması vb. yatırımlar sermaye
yatırımlarıdır. Yani, belli bir miktarda sermaye yatırımı ile bir dış ülkeye
yerleşmesidir. Amacı, o ülkede sermayesini büyütmek ve pazar alanlarını
genişletmektir. Bu özellikler, şirketleri, serbest rekabetçi dönemden ayıran
temel özelliklerdir. Bu nitelikler, kapitalizmin en üst aşaması olan
emperyalistleşmenin özellikleridir.
Örneğin, bugün
bir çok kişi Türkiye ya da dünyanın her hangi bir ülkesinden ev satın
almaktadır. Bir başka ülkenin vatandaşı bir kişinin oturmak amaçlı bir ev
alması esasta sermaye yatırımı değildir. Çünkü bireysel amaçlıdır. Tekellerin sermaye
yatırımı ise tamamen sömürü amaçlı ve sermayesini büyütmek amaçlıdır. Ve küçük
bir sermaye ile salt bir küçük ev almakla yetinmez, esas olarak sermayesini
büyütmek amaçlı olur. Ve bunu sürekli hale getirir. Türkiye'de, İranlı,
Rusyalı, Ukraynalı, Iraklı, Suriyeli, Suudi Arabistanlı, Almanyalı, İngiltereli
ve daha bir çok ülkeden insanlar evler satın alıyor. Bunların büyük bir bölümü
bireysel orturmak amaçlıdır. Bu tür yatırımlar tekelci sermaye yatırımları
değildir.
Türkiye'de Koç Holding'in (KH) sayısız dış
yatırımları var. Bu tekeli dışında başka bir tekel örneği verelim. Örneğin,
Tosyalı Holding (TH). Bu tekelin, Cezayir'in Oran şehrinde Demir-Çelik
fabrikası, Angola'da maden cevheri işletmesi ve İspanya'nın Alegría-Dulantzi
şehrinde “Baika Steel Tubular System” sprial boru üretim tesisi (fabrikası) ve
Senagal'de organize sanayi bölgesi var.4 Bu
yatırımların toplam tutarı 2 milyar ABD dolarını geçmektedir.Ve bu fabrika
orada üretime geçmiştir. Ve fabrikasını her geçen günde büyütmektedir. Bu tekel
aynı zamanda, sermaye büyüklüğü bakımından Türkiye'nin de sayılı tekelleri
arasında yer almaktadır. Türkiye'de genelde demir-çelik sektöründe yer almakla
birlikte başaka sektörlerde de faaliyet yürütmektedir. TH'in Karadağ'da da bir
demir-çelik fabrikası vardı, onu satmıştır. Kısacası, TH, bireysel ev almıyor,
en temel üretim alanlarına yatırım yapıyor. Ve tek bir ülkede değil, birden
fazla ülkede yatırım yapıyor. Bu, tipik emperyalist bir tekelin dış
yatırımları, sermaye iharacıdır.
Konumuz açısından önemli olan, bu tekelin
dış ülkelerde sermaye yatırımı olması ve o ülkelerdeki işçileri sömürümesi ve o
ülkelerde pazar alanlarını genişletmesidir. Sermaye, salt para değildir. Esas
olarak, bir egemenlik ilişkisidir. Sermaye, siyasal egemenliğiyle, kendi ulusal
(emperyalist) kültürüyle ve daha bir çok sosyal faaliyetiyle orda yer alır ve
sermaye gücü oranında, doğrudan, sisyasal iktidara etkide bulunur. TH bunlardan
birisidir. Ve TH emperyalist bir tekeldir. Nasıl ki, ülkemiz de fabrikaları
olan Alman BOSCH5 (Bosch San.
ve Tic. A.Ş.) tekeli bir emperyalist tekel ise, TH'de emperyalist bir
tekeldir. Bosch daha büyük bir tekel iken, TH ondan daha küçük bir tekel
olabilir. Emperyalizmde tekeller arası bir eşitlik söz konusu olamaz. Önemli
olan nitelikleridir.
Daha başka örnekler verilebilir. Ancak,
buna gerek yok. Önemli olan bir tekelin dış ülkelerde sermaye yatırımı
yapabilecek bir sermaye birikimi durumuna gelmesi ve sermaye yatırımlarını
gerçekleştirmesidir. 2022 yılı verilerine göre, Türkiye'li tekellerin 128
ülkede, 2033 adet sermaye yatırımı vardır.6 Bu,
onlarca Türk tekelinin yurtdışında yatırım yapabilecek sermaye birikimi
olduğunun bir göstergesidir. Türk tekellerinin dış ülkelere sermaye yatırımları
her geçen günde büyümektedir. Yalnızca bir kaç on tekel değil, dış ülkelere
sermaye ihracı yapan tekel sayısı da artmaya devam etmektedir. Bir tekelin
emperyalist nitelikte olması, o tekelin ülkesinin niteliğinden ayrı olamaz.
Emperyalist tekellerin,
yatırım yaptıkları ülkelerde yerli tekellerle ortaklık (joint ventures)
kurabilecekleri gibi, çok az bir hissesini de yerli tekele ya da bir başka
emperyalist tekele verebilir ya da yatırımın yüzde yüzü kendisine de ait
olabilir. Dünyanın en büyük tekellerinin gittiği ülkelerde ortaklıklıkları
vardır. Bu tekellerin güçlerini koruma ve pazar alanlarını genişletmek amaçlı
ilişkileridir. Örneğin, Otomobil tekeleri arasındaki kıyasıya rekabet
nedeniyle, Fiat, Renault, Chrysler, güçlerini tek bir tekel altında
birleştirdiler.
Tekellerin birleşmesi,
ortaklıkları vb.nin bir çok örneği mevcut ve ortak bir şirket altında da
rakiplerine karşı birleşebiliyorlar. Ya da eşit paylarla ortaklık
kurabiliyorlar.
Türk tekelleri de gittikleri ülkede ya da
Türkiye'de çeşitli yabancı tekellerle ortaklıklar kuruyorlar. Bazı
ortaklıklarda kendi payları çok iken bazı ortaklıklarda ise kendi payları
%50'nin altında kalabiliyor. Ortaklık oranı, bir tekelin emperyalist bir tekel
olup olmadığının göstergesi olamaz. Örneğin, Çalık Holding (ÇH), Çöpler
(Erzincan-İliç) altın madencilikteki payı %20 olarak açıklandı. Geriye kalanı
Kanadalı SSR Mining & Alacer Gold (Türkiye'de bilinen adıyla “Anagold”)
tekeline ait. ÇH'in Arnavutluk'da ve Kosova'da (adı, “Banka Kombëtare
Tregtare” olan)7 bankası var ve bütünüyle ÇH ait. Yine ÇH'in Gine
ve Mali'de maden arama şirketleri var. ÇH'in en az on ülkede sermaye yatırımı
vardır. ÇH, küçük bir şirket değil, Türkiye içinde büyük bir tekel olduğu gibi,
dış ülkelere de sermaye yatırımı yapabilecek duruma gelmiş emperyalist bir
tekeldir.
Soruların Yanıtları:
1- Yeni emperyalist ülkeler
çıkabilir, ama diğer emperyalistler buna izin vermez.
Bu sorunun cevabını „Emperyalist Türkiye“8 adlı
kitabımda vermiştim. Diğer emperyalistlerin kendilerine rakip çıkarmak
istemeyişi iradi değil nesneldir. Kapitalist gelişme yasaları içinde, büyük
tekeller kendilerine karşı rakip çıkarmak istemez ve daha baştan boğmaya ya da
en azından önlemeye çalışsa da, bu onun iradesinde olan bir şey olmayıp,
kapitalist gelişme yasalarıyla doğrudan ilgildir. Böyle bir iradi önlem
olsaydı, kapitalizm gelişemez ve kendisi gibi bir dünya yaratamazdı.
Kapitalizm, kapitalist
gelişme yasaları içinde var olur ve gittiği her yere kendi yasalarını götürür.
Örneğin, kapitalizmin çok az geliştiği ya da hiç gelişmediği feodal bir
ülkeye'de gitse, orada kapitalizmin tohumlarını eker ve yavaş yavaş kapitalist
gelişmeyi sağlayarak feodal ya da yarı-feodal ekonomiyi tasifyeye yönelir.
Kapitalist ekonomi ile kapitalizm öncesi ekonomi belli bir süre içiçe olsa da
uzun vadede kapitalizm kendisinden önceki ekonomik kalıntıları ortadan
kaldırır. Bu kapitalizmin siyasal olarak ilerici olmasıyla bir ilgisi olmayıp,
kapitalist ekonomik gelişme yasasıyla doğrudan ilgilidir.
Lenin, sermaye ihracının
rolünü ilişkin bilinen formülünü buraya alalım. Bu formül bilinmesine karşın,
bunun pratik karşılığı görülmezden gelinmektedir.
“Sermaye ihracı,
yöneltilmiş olduğu ülkelerde kapitalizmin gelişmesini, onu güçlü bir şekilde
hızlandırarak etkilemektedir. O halde sermaye ihracı, ihraç eden ülkelerin
gelişmesinde belli bir noktaya kadar bir yavaşlamaya yol açmaktaysa da bu,
bütün dünyada kapitalizmi genişliğine ve derinliğine geliştirme uğruna olmaktadır.”9 (abç)
Bugün kapitalizm bütün
dünyada gelişmiştir. Yarı-feodal bir ülke yok gibidir. Sermayenin
uluslararsılaşmasından öte, kapitalist üretim uluslararasılaşmıştır. Dünyaya
bir avuç emperyalist tekeller egemendir. Hatta, dünyanın ilk en büyük 500
tekeli, dünya ekonomisini biçimlendirmekte ve yönlendirmekte olduğu rahatlıkla
söyenebillir.
Kapitalizm serbest
rekabetçi dönemden çıkalı yüzelli (150) yıla yakın bir zaman geçmiştir. Ve
artık kapitalizm tekelci bir özelliğe sahiptir. Girdiği ülkelerde de buna göre
gelişme gösterir. Yani, girdiği ülkedeki kapitalizm tekelleşme şeklinde ortaya
çıkar. Emperyalist bir tekel, yeni girdiği bir ülkede, yerli işbirlikçiler ile
ilişki kursada, o işbirlikçi kapitalist, tekelleşeme eğilimi taşır ve büyüdükçe
tekelleşme artar.
2023 yılı itibariyle
bütün ülkelerinin GSYH'nın toplamı yaklaşık 105 trilyon ABD doları kadar.10 Bu
1960 yılında 1 trilyon dolar civarındaydı. Bu, dünya ekonomisinin, son 60
yılda, yaklaşık 100 kat büyümesi demektir. Bu kapitalizmin büyümesidir.
Kapitalizm derinlemesine ve genişlemesine büyüp gelişmiştir. Ve gelişmeye devam
etmektedir. Bunun anlamı, hiç bir ülke ve hatta hiç bir yerleşim birimi
kapitalizmin sömürü ağından kaçamaz durumdadır. Üretimin uluslararasılaşmasının
gelişmesiyle beraber, kapitalizm en geri ülkelerdeki kapitalizm öncesi ekonomi
biçimlerini söküp atmıştır.
Örneğin Koç Holding
(KH), ilk başlarda işbirlikçiyidi. Emperyalist tekellere bağlı olarak
gelişiyordu. Çünkü esas sermaye emperyalist tekelin elindeydi. Yani, kendisi
komprador nitelikte bir kapitalisti. Ancak, zaman içinde sermaye birikimini
büyüttü ve bağlı olarak büyüdüğü emperyalist tekele rağmen gelişme gösterdi ve
bağımsız hareket etmeye başladı. Her kapitalist tekel, büyümek, bağımsız
hareket etmek ve kendi sermayesini kendisi kontrol etmek ve dışarıya açılmak
eğilimini taşır. KH'de bunu yaptı. 1927 yılında emperyalist tekelin (Ford
Tekeli) ya da tekellerin işbirlikçisi olarak gelişti ve 1970'lerden itibaren kendi
tekelleşmesini tamamlayarak, bağımsız hareket etmeye başladı. Ve bu süre içinde
ülke ekonomisi içindeki payını artırdı. Ancak, bir süre sonra ülke içindeki
pazar yeteli gelmeyip dışarıya açılmaya, dış pazarlarda yer edinmeye başaldı.
Bu gelişme, KH'in emperyalist karakter kazanmasının, emperyalist aşamaya
gelmesinin bir sonucudur.
“Koç Topluluğu bugün,
yurt dışında 60’tan fazla üretim tesisi ve pazarlama şirketi bulunan ve 150'den
fazla ülkeye ihracat yapan büyük bir aile.„11 KH'e
bağlı Arçelik tekelinin, Türkiye'de dahil 9 ülkede 30 fabrikası (üretim tesisi)
var. KH büyüdükçe, dış ülkelerdeki ticari ilişkileri ve iştirakları,
üretim alanları ve üretim tesisleri de artıyor. Bugün, KH'in, dünyada, ayak
izlerinin olmadığı ülke yok gibidir. Ya ihracat, ya ithalat ya da üretim
tesisleri, lojitstik ağları ve bürolarıyla uluslararası bir tekel konumundadır.
KH'in yıllık cirosu
(örneğin 2022) Türkiye'nin GSYH'nın %9'una, ihracatı, Türkiye'nin toplam
ihracatının %7'ine, İstanbul Borsa'sındaki şirketlerinin toplam değeri,
borsadaki şirketlerin toplam değerinin %19'una denk geliyor. Bu büyük bir
tekelleşmeyi göstermektedir.12 KH'in
toplam cirosunun %30'u yurtdışı satışlarından oluşuyor.
Kapitalist bir ülkede,
kapitalist bir tekelin gelişmesi, o ülkedeki genel kapitalist gelişmeden
bağımsız olamaz. KH'in, büyümesi, gelişmesi ve dış ülkelere açılabilecek, yani
sermaye ihraç edebilecek seviyeye gelmesi, Türkiye'nin kapitalist gelişmesinden
ve emperyalist aşamaya gelmesinden bağımsız değildir. KH'in yıllık cirosu ilk
defa (2023 son) 1 trilyon TL'nin üzerine çıktı ve Ali Koç'un ayağa fırlamasına
neden oldu. Türkiye'nin 2023 GSYH ise 1 trilyon 100 milyar ABD dolarının
üzerine çıktı.
Türkiye'de KH gibi
onlarca uluslararsı Türk tekeli vardır. Bunları burada sıralamak fazlalık
olacaktır. THY ve Şişecam gibi tekelleri incelemek bile, Türk devletinin
emperyalist niteliğini ortaya koymaya yeter.
Örneğin bir THY tekeli
(devlet tekelidir ve doğrudan TVF'a bağlıdır) ciro açısından Avrupa'nın
Lufthansa, Fransa-KLM'den sonra 3. büyük tekelidir.13 İngilizlerin
British Airways'ı 4. sıraya düşmüştür. Emperyalistler THY'ın büyümesini ve
diğer havayolu tekellerin pazarını kapmasını önliyemiyorlar.
Türkiye'nin en büyük
finans tekellerinden bir olan İş Bankası'na bağlı Şişecam tekelinin yükselişini
ve Avrupa'da bir çok tekelin pazarını kapmasına, emperyalist büyük tekeller
engel olamıyor ve Şişecam düzcam üretiminde Avrupa'nın 1-4 arasında yer
almaktadır. Kendisi 1. olduğunu yazıyor.14 Ayrıca,
İtlay'da iki, Bulagaristan'da bir üretim fabrikası olan Şişecam'ın üretimi AB'e
dahil olmaktadır. Şişecam'ın 14 ülkedeki toplam 45 tesisi ve 22 bin çalışanı
var ve50’den fazla ülkeye satış gerçekleştiriyor. Satışlardaki bölge-kıtaların
payları: Avrupa % 87, ABD %3, Asya-Okyanusya'da %7 ve Afrika-Ortadoğu'da %3
kadar ve gelirlerinin %60 yutdışıdır.15
Bu bilgiler kolayca
internet sayfalarında bulunabilir ve buradaki amaç, büyük emperyalist
tekellerin daha küçük tekellerin gelişmesini ve büyümesini, yenilerin,
eskilerin pazarlarını kapmalarını engelliyemiyorlar.
Büyük emperyalist
ülkeler ya da büyük tekeller, yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışına izin
vermez anlayışı, iradicilik ve kapitalizmin, komplo teorileri üzerinde
geliştiğini sananların düşüncesidir.
Devam edecek...
e-mail adresim:
yusufkoese@hotmail.com
1Friedrich Engels, Anti-Dühring, sf. 92,
İkinci Baskı, Sol Yayınları
2Lenin, Emperyalizm, sf. 120, Sol
Yayınları
3Yusuf Köse, Emperyalist Türkiye, sf.
309, 2022 , El Yayınları
4tps://www.tosyaliholding.com.tr/faaliyet-alanlarimiz/grup-sirketleri/yurt-disi-istirakler/sts-fabrikasi-ispanya
51972'den beri Türkiye'de faaliyet
sürdüren Bosch tekeli, “2023 yılı ön kapanış rakamlarına göre yaklaşık 19.800
çalışanla 145 milyar TL toplam satış gelir“ elde
etmiştir. https://www.bosch.com.tr/sirketimiz/bosch-tuerkiye/
6https://ticaret.gov.tr/data/5c4ac3db13b876297ce9a568/Yurtd%C4%B1%C5%9F%C4%B1%20Yat%C4%B1r%C4%B1m%20Anketi%20-%202022%20Sonu%C3%A7%20Raporu.pdf
7https://www.ekonomim.com/finans/haberler/calik-grubunun-arnavutluktaki-bankasi-bkt-10uncu-kez-yilin-bankasi-secildi-haberi-458254
8Yusuf Köse, Emperyalist Türkiye, sf.
309-323
9Lenin, Emperyalizm, sf. 66
10ttps://www.visualcapitalist.com/visualizing-the-105-trillion-world-economy-in-one-chart/
11https://www.koc.com.tr/faaliyet-alanlari/uluslararasi-ag
12KH 2022 faliyet Raporu, sf.4
13https://de.statista.com/statistik/daten/studie/1046204/umfrage/groesste-fluggesellschaften-in-europa-nach-umsatz/ Statista 2024
14https://www.mordorintelligence.com/industry-reports/europe-flat-glass-market/market-share
15https://www.sisecam.com.tr/tr/Documents/Dunyada_Sisecam.pdf