Sınıflar, kendilerini sarıp sarmallayan tüm maddi ve manevi şartları, can alıcı karakteristikleriyle ruhlarında taşırlar. Sınıfların olduğu her yerde açık veya gizli, dolaylı veya doğrudan, kanlı veya kansız bir şekilde sınıf mücadelesi vardır.
Sınıf mücadelesi sadece ezen ile ezilen sınıflar arasındaki mücadeleyi kapsamaz, aynı zamanda bu sınıfların kendi aralarındaki mücadeleyi de kapsar. Komünistlerin, tarihi bir sınıf mücadeleleri tarihi olarak nitelemeleri de bu gerçeğe dayanır.
Hiç kuşku yok ki, ezilen
sınıflar ile ezen sınıflar arasındaki mücadele, sınıf mücadelesinin temel ve
belirleyici yanını teşkil eder.
Hal böyle olunca, sınıflı toplumlarda sınıf
mücadelesinin cereyan etmediği tek bir yaşam alanı yoktur. Tüm yeraltı ve
yerüstü, maddi ve manevi varlığıyla komünist partisi, sınıf mücadelesinin
cereyan ettiği tüm alanlarda var olmak, oradaki kıpırtılara can vermek, onları
örgütlemek, seferber etmek durumundadır. Mevcut yaşamın karşısında komünist bir
yaşam tarzı varsa, bu tarz kendi düşünsel zenginliğini ve pratiğini tüm yaşam
alanlarına yayma arzusunu kaçınılmaz olarak gösterir. Bu arzu, yaşamın en güzel
arzusudur ki özgürlüğe güç verir.
Komünist yaşam yaşam tarzı, sırf iktidar olmak,
iktidarı yürütmek için var olan bir tarz değildir; sırf sınıfların, sınıf
mücadelesinin varlığına bağlı bir tarz da değildir. O aynı zamanda
sınıfsızlığın tarzıdır; sürekli olarak kendini yenileyen, evrensel bir yaşam
tarzı, bir varolma tarzıdır. Bu tarz, yerel ve merkezi iktidarların alınması ve
yürütülmesi meselesini, toplumun derinlemesine yenilenmesi ve komünist yaşam
tarzının yaygınlaşması açısından ele alır; yaşamın dayattığı iktidar
gerçekliğinin ve kavramının giderek hem birey, hem de toplum gerçekliğinde
gücünü yitirerek tarihe karışmasını önemser. Ezileni ve ezeni ile tüm insanlığa
şunu söyler: bireysel ve toplumsal bazda bu tarzı izle. Bu gerçek özgürlüğün
tarzıdır.
İster demir kıtalar karşısında, barikatlarda,
siperlerde olsun, isterse, fabrikalarda, tarlalarda, sistem sendikalarında,
merkezi ve yerel meclislerde, orduda, poliste vb. olsun, komünist yaşam
tarzının doğası, bildiğini okur, devingenliğini sürdürür. Yenerek yenilerek,
ama her hâlükârda yenilenerek sürdürür yetkinleşmesini.
Bir komünist, halkı kurtarmak için komünist olmaz.
Onun felsefesinde kurtarıcılık yoktur. Çünkü özgürlüğün tarzında kurtarıcılık
yoktur. Kurtarıcılık, beylik insana, kadim insana, mülk sisteminin insanına,
uygarlıklar ve barbarlıklar tarihine özgü bir kavramdır. Böylesi bir insanın
maddi ve manevi alemi, kurtarıcılardan ve kurtarılacak olanlardan oluşur.
Bu insanın nezdinde birinciler ikincileri kurtarınca
herkes kurtulmuş, selamete ermiş, ebedi huzura kavuşmuş olur. Komünist insanda,
onun yaşam tarzında, kurtulma, selamete erme, ebedi huzura kavuşma gibi
idealist bir düşünce yoktur. Onun düsturu, eskiyi aşma, yenilenme, köhneyi
yıkma, yeniyi kurma, daha ileri boyutlarda özgürleşme düsturdur.
Bu, tüm
canlıların ve doğanın yaşam hakkını ve yaşam tarzını dikkate alan, onlara
danışan, kararını onlarla birlikte oluşturan bir düsturdur. Bu düstur, sürekli
yenilenen bir düşünce ve duygu, sempati ve empati zenginliğine sahiptir.
İşçidir, çiftçidir, öğretmendir, doktordur, sanat ve
kültür adamıdır, askerdir, herhangi bir meslektendir.
Ama
komünisttir. Komünist bir yaşam tarzına sahiptir. Komünist partisinin üyesidir
veya değildir, fark etmiyor. Bu bir yaşam, bir var olma, bir hakikat tarzıdır.
Bu tarz, onun alıp verdiği soluğuna, her anına sinmiş bir tarzdır. Onu
özgürleştiren mekansız ve zamansız bir tarzdır. Yeteneklerini dinler, seferber eder,
düşer, kalkar. Günahları tarafından kuşatılır, var olma- yok olma sorununu fena
halde yaşar. Derlenir toparlanır, günahlarını kuşatır, eskisinden daha ileri
bir düzeyde var olur.
Komünist yaşam tarzı, geleceğin muhtemel güçlüklerine
karşı bir akış, bir eylemlilik hattı üzerinde sürekli biçim kazanır, geçmiş
kültürü pratiği ile birlikte özümler, güç toplar, hazırlanır.
Yeni düşünceler, yeni insanlar, yeni yaşam tarzları
yaratarak hazırlanır.
Dünya, mülk dünyasıdır. Dünya, sürekli silahlanan
devletler, demir kıtalar dünyasıdır. Bu dünyada bu güçler göklerde, yerüstünde
ve yeraltındadır; muazzam deneyimler ve olanaklarla donanmış, durmaksızın
kendini tahkim eden, teyakkuz veya savaş halinde olan güçlerdir.
Gücünü kendi tarzından, dünya görüşünden, haklılığından,
derin devrimci hümanizminden alan komünist yaşam tarzı, böylesi bir dünyanın bu
kahhar güçlerine karşı, yaşamın iyi huylu yıkıcı gücüyle donanmaması durumunda,
varlığını sürdüremez. Bu onun, öncelikle kendi tarihinin gösterdiği, vaaz
ettiği bir durumdur.
Dünyanın ve kendi tarihinin bu yakıcı gerçekliğidir
işte komünist yaşam tarzını, son derece zengin mücadele ve örgütlenme
biçimleriyle, çalışma tarzları, taktikler ve stratejilerle donatan.
Devrimler yıkıldığında, komünist yaşam tarzları ve
komünist partileri neden sürekliliklerini devam ettiremediler ve ciddi bir
varlık gösteremediler? Bu, ciddi deneyim eksikliklerine ve işlenen hataların
vahametine ve daha bir çok şeye işaret eden, üzerinde düşünülmesi gereken ciddi
bir sorundur.
Günümüzün ezen dünyası, gayretini artırarak savaş için
güç topluyor, savaşa hazırlanıyor. Bu durumda ezilen dünyanın yapması gereken
şey nedir? Devrimin öncü gücünü, devrime hazırlamak. Savaş tehditini devrim
tehditiyle karşılamak. Komünist partisinin böylesi bir güce erişebilmesi için
irili ufaklı bir yığın teorik ve pratik çatışmadan geçerek yetkinleşmesi
gerekiyor.
Bunun için çok yönlü bilgiyle donanmak, araştırma
inceleme yapmak, tartışmak, komünistleri geniş kitlelerle ilişki içine sokan,
onlarla birleştiren her olanağı kullanmak ve fırsatların sunduğu gücü anında
devşirmek durumundadır.
Son
yerel seçimler, bu olanağı sundu.
İnsanlar, tartışmanın ağırlık merkezini bu olanağın iyi kullanılıp
kullanılmadığına kaydıracaklarına, seçime katılan adayların kazanıp kazanmadığı
sorununa kaydırdılar. Hatta işi daha ileri götürerek kazanmayan adayların
siyasal olarak tükendiklerini iddia ettiler. Bu tartışma, sistem
siyasetçilerini anımsatıyor bizlere. Kaybedenlerin kitle çalışmasını gelecek
seçime kadar erteleme eğilimine yol açabilecek bir tartışmaya benziyor.
Kitlelerin,
mevcut sistemi zor yolu ile devirme eğilimini henüz göstermediği, seçim
sisteminin, kitleler nezdinde tarihi misyonunu oynamaya devam ettiği dönemlerde
komünistler seçim kampanyalarına katılırlar. Seçilirler veya seçilmezler ama bu
kampanyaları, bilinçlendirme ,sistemi teşhir etme ve güç toplama amacıyla
kullanırlar.
Kapitalizmin bu tür seçimlerle alaşağı edilebileceği
hayaline karşı ısrarlı ve sistemli bir propaganda yürütürler. Seçilmeleri
durumunda da o yerelde ezilenler lehine yeni ve ciddi çalışmalar yapar, daha
geniş kitleleri kucaklama çabası içine girerler.
Komünistler
Kadıköy’de alelacele de olsa iyi bir kitle çalışması yürüttüler.
Toplantılar düzenleyerek, medyadan yararlanarak
Kadıköy’e ilişkin programlarını anlattılar ve kampanya
sonucunda 31 bin kişinin komünist adaya destek sunmasına yol açtılar.
Bu güzel
bir deneyimdir. Bu çabayı sürdürmek, işçi semtlerine yaymak, komünist nüveleri,
bu semtlerin fabrika, sendika ve mahallelerinde, zinde kitle örgütlerini
doğuracak tarzda seferber etmek.
Bunun için komünist yaşam tarzının
emrettiği bir başka aracı, kazanılmış hakları sonuna kadar kullanacak ve güç
yaratacak bir partiyi kurmak, kitle çalışmalarına, kampanyalara bu partinin
çatısı altında katılmak.
GAZETE PATİKA
2 Nisan 2024