Toprak Devrimi Savaşı ÇKP, objektif gerçekliği görebilen ve
o doğrultuda hareket eden bir komünist partiydi. Kendi hattındaki örgütsel,
pratik,siyasi sorunlara ve yanlışlara karşı tavır alan, nesnel bir partiydi.
Sınıf bilinçli proletaryanın ideolojik-politik güzergahında ısrar eden bir
parti olduğu için emperyalizme ve egemenlerine karşı verdiği mücadelede nasıl
ki ısrar etmiş ve kararlı hat izlemişse; kendi iç yapısında oluşan yanlışlara
karşı mücadelede de ısrar ve kararlılık göstermiştir.
Nitekim ÇKP ve Çin
halkı, 1927 yenilgisinin tahribatlarını hemen onarmış, sorunlar ve engeller
karşısında yılmamış, kendini toparlamış ve edindiği tecrübelerle savaşa daha
aktif atılmıştır. Emperyalizme, onun uşakları komprador burjuvazi ve toprak
ağalarına karşı daha ileri mevzilerde mücadele yürütmüştür. İşçisınıfından,
köylülere, esnaf ve zanaatkar kesimine kadar halk güçlerinin yer aldığı daha
geniş alanlara açılmış ve geçmişe kıyasla daha fazla yığınları saflarında
örgütlemeye gitmiştir.
Saf değiştirerek emperyalizm ve toprak ağaları ile birlikte
hareket eden Guomindang’ın azgınca ve ani saldırıları karşısında, yaşanan kısmi
yenilgiye karşın ÇKP’nin kararlı ve azimli tavrını Mao yoldaş şöyle tahlil
etmiştir:
“Ama Çin Komünist Partisi ve Çin halkı yılmadı, boyun eğmedi
ve yok edilemedi. Parti ve halk kendini toparladı, yaralarını sardı, ölen
yoldaşlarını gömdü ve yeniden savaşa atıldı. Devrimin yüce bayrağını daha da
yükselterek, silahlı direnişe girişti. Çin’de geniş bir bölgede halk
hükümetleri kurdu: toprak reformu yaptı: halk ordusunu, yani Çin Kızıl
Ordusu’nu kurdu: Çin halkının devrimci güçlerini korudu ve geliştirdi.
Dr. Sun Yatsen’in Guomindang gericileri tarafından terk
edilen devrimci Üç Halk İlkesi, halk, Komünist partisi ve demokratlar
tarafından sürdürüldü.”(abç) (17) Görüldüğü gibi ÇKP ve önderliğindeki Çin
halkı, verdikleri silahlı mücadeleyi kararlı bir tarzda daha ileriye
taşımıştır. Oluşturdukları Halk Ordusu’yla halk hükümetleri (kızıl siyasi
iktidarlar) kurmuş, toprak reformu yapmış ve böylece gerici sınıflara ve
karşı-devrim güçlerine karşı zaferler elde etmişlerdir. Sömüren ve ezenlere
karşı üstünlük sağlayarak onları alt etmişlerdir. Özellikle toprak ağalarına
darbe vurarak ve onların sömürü sistemine son vererek, Üç Halk İlkesi hattında
kararlı adımlar atılmıştır. ÇKP, yeni demokratik devrim ve Halk Savaşı
güzergahında verdiği kararlı savaşla, Çin halkının desteğini ve güvenini
alırken, karşı devrimin iktidardaki eşkıya takımının bir gün mutlaka tümden alt
edileceğini göstermiştir.
Mao, Seçme Eserler 3, s. 208, Kaynak Yayınları
Nitekim verilen savaşın özünü oluşturan toprak savaşı
sonucu, asırlar önce ağalar tarafından gasp edilen ve zor yoluyla kendi
mülkiyetlerine geçirilen topraklar kamulaştırılarak yoksul köylülüğün
mülkiyetine geçirilmiştir. Nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan yoksul ve az
topraklı köylülüğe mal edilen topraklar ile kurtarılmış bölgelerdeki feodal
sömürüye son verilmiştir. Ve oluşturulan halk hükümetleri ile kurtarılmış
bölgelerde köylüler üzerinden yönetimler oluşturulmuştur.
Toprak devriminin özünü oluşturan bu gelişmeler, Çin’de
devrim güzergahını daha ilerilere taşımış demokratik devrimin bir ütopya
olmadığının ve Çin’de üst düzeylere tırmanan feodal sömürü ve şiddetin
tasfiyesini hedeflediğinin göstergesidir. Toprak Devrimi, Savaşı Mao’nun
tahliline göre 1927’den itibaren yeni koşullar altında verilmiştir: “1927’den
günümüze kadar süren Tarımsal Devrim Savaşı, yeni koşullar altında verilmiştir.
Bu savaşta düşman yalnız emperyalizm değildir, ama aynı zamanda büyük burjuvazi
ile büyük toprak ağalarının ittifakıdır. Ve ulusal burjuvazi, büyük
burjuvazinin kuyruğu haline gelmiştir. Bu devrimci savaş, kesin önderliği
elinde bulunduran Komünist Partisince yönetilmektedir.
Bu kesin önderlik, devrimci savaşın sonuna kadar azimle yürütülebilmesi
için en önemli koşuldur. Bu olmaksızın, devrimci savaşı böylesine bir azimle
yürütmek olanaksızdır.”(abç) (18) Mao’nun belirttiği Toprak Devrimi Savaşı, tüm
gerici güçlere yöneliktir. Toprak Devrimi Savaşı’nın temel gücünü köylülük
oluşturmuştur. Çünkü Toprak Devrimi’nde hedef alınan büyük toprak ağalarının
sömürüsü ve baskısı esas olarak yoksul köylülüğü hedef alır. Köylüler feodal
artı-ürün ve feodal rant sömürüsü ile asırlardır katmerli ve bağnaz sömürüye
maruz kalmışlardır.
Demokratik devrimin temel gücünü oluşturmaları bunun
sonucudur. Elbette ki köylü kitlesiyle birlikte işçi sınıfı ve küçük-burjuvazi
de Çin Demokratik Devrimi’nin diğer ezilen ve sömürülen sınıfları olarak
devrimde yer almışlardır. Ancak yukarıda Mao yoldaşın belirttiği gibi Toprak
Devrimi Savaşı’nda “ulusal burjuvazi, büyük burjuvazinin kuyruğu haline
gelmiştir”.
Partizan/116 (18)
Mao, Askeri Yazılar, s. 107, Sol Yayınları
Nitekim 1927-1937 dönemindeki Tarımsal Devrim döneminde
ulusal burjuvazi, 1924-1927 İç Savaşı’ndaki gibi aktif yer almamıştır. Yapısı
sonucu ikili karakter taşıyan sınıftır. Bir taraftan emperyalizmin sömürüsü,
diğer taraftan feodalizm ona engel teşkil etmekte, çelişkiler yaratmaktadır. Bu
uzlaşmacı ve ikili tavrına karşın ulusal burjuvazi yeni demokratik devrim
sürecinde köylülük ve küçük-burjuvaziyle beraber proletaryanın stratejik
müttefikidir. Bundan dolayı Birleşik Cephe’de yer alır.
Çünkü demokratik devrim, proletaryanın önderlik ettiği,
çağımız koşullarında bile son tahlilde burjuva devrimdir. Bu tahlil, Mao yoldaş
tarafından komprador kapitalizmle iç içe geçen yarıfeodal, yarı-sömürge ülkeler
için geçerlidir.
Lakin demokratik devrim sorunu, Mao’dan önce Lenin ve Stalin
yoldaşlar tarafından da belirlenmiş, Rusya’nın özgün koşullarında gündeme getirilmiştir.
Rusya’da 1860’ta kısmen yukarıdan aşağıya uygulamaya konan Junker tipi
kapitalizme rağmen tamamlanmayan demokratik devrim, 1905 ve 1917 Şubat
devrimlerinde gündeme gelmiştir.
Çin’den çok farklı olan Rusya koşullarındaki demokratik
devrimin sınırları, hedefleri ve devrimde yer alan sınıfların bileşimi daha dar
olmasına karşın, son tahlilde sonuçlanmayan bir burjuva devrimdir. Ve
Rusya’daki demokratik devrimin sosyal temelini de köylülük oluşturmuştur.
Nitekim Lenin yoldaş
bu durumu aşağıda getirdiği gibi müteakip defalar gündeme getirmiştir:
“Marksist’e göre, köylü hareketi,
sosyalist değil, demokratik bir harekettir.
Tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi Rusya’da da bu hareket,
iktisadi ve toplumsal içeriği açısından burjuva olan demokratik devrimin
zorunlu bir parçasıdır.
Köylü hareketi, hiçbir şekilde, burjuva düzeninin
temellerine, meta üretimine ya da sermayeye karşı yöneltilmiş değildir.
Tam tersine, kırsal bölgelerdeki eski,serf ve kapitalizm
öncesi ilişkilere karşı, serfliğin bütün kalıntılarının temel direği olan
toprak beyliğine karşı yöneltilmiştir.
Sonuç olarak, bu
köylü hareketinin tam zaferi, kapitalizmi ortadan kaldırmayacak; tam tersine,
onun gelişmesi için daha geniş bir alan yaratarak tam anlamıyla kapitalist
gelişmeyi hızlandıracak ve yoğunlaştıracaktır. Köylü ayaklanmasının tam zaferi,
ancak ilk kez, içinde burjuvaziye karşı bir proleter savaşımının en saf
biçimiyle gelişeceği demokratik bir burjuva cumhuriyeti için iyi savunulan bir
kale yaratabilir.”(abç) (19)
Görüldüğü gibi Rusya’da da demokratik devrim gündeme
gelmiştir.
Çin Devrimi’ne
kıyasla Ekim Devriminin tarihsel muhtevası daha dar ve daha farklıdır.
Partizan/117 (19) Lenin, İşçi Sınıfı ve Köylülük, s.
181-182, Sol Yayınları
Çin, emperyalizme
bağımlı yarı-sömürge bir ülke iken Rusya emperyalizme bağımlı olmadığı gibi
kendisi emperyalist bir ülkedir. Rusya’daki kapitalizm komprador kapitalizm
değildir. Tekelci aşamaya ulaşmış, geri ülkelere sermaye ihraç eden, bağımlı
kılan ve zor unsuruyla saldıran ülkedir. Ancak kendine has çok özgün bir yapıya
sahiptir.
Diğer emperyalist
ülkelerin aksine alt-yapısında ve üst-yapısında demokratik devrimi
tamamlayamamıştır. Tarihsel olarak pre-kapitalist toprak beyliği sınıfını ve
köylülüğün sömürüsünü muhafaza etmiş, devletin üst yapısında ortaçağın çarlık
yönetimini tümden tasfiye etmemiş, ulusal sorunu çözmemiştir. Birçok ulusun
topraklarını ilhak etmiş onları tahakkümü altına almıştır.
Dolayısıyla Rusya’daki demokratik devrim, Çin’e kıyasla çok
farklı özgün bir durum içermiştir ama diğer taraftan köylülüğü feodalizmin
tahakkümü altında tutan ve “serfliğin bütün kalıntılarının temel direği olan
toprak beyliğine karşı” olması, çelişkinin evrenselliğini ve Çin Devrimi’yle
ortak yan oluşturmuştur. Bundan dolayı Rusya’da da demokratik devrim, sosyalist
devrimden önce gündeme gelmiştir. Çin’deki demokratik devrimin askeri
stratejisi Halk Savaşı Stratejisi’dir. Demokratik devrimin temel gücünü
köylülüğün oluşturması ve devletin en zayıf olduğu alanların kırsal alanlar
olması, halk savaşının kırsal alanlarda başlatılmasını zorunlu kılmıştır.
Tabi ki halk savaşı şehirlerde işçi sınıfının örgütlemesi,
mücadeleye seferber edilmesi ve ayaklanması için fırsat kollanmasıyla
birleştirilmiştir. Kızıl ordunun oluşturulması ve stratejik saldırıyla
şehirlerin kuşatılması ve düşmanın yenilgiye uğratılması tahlilini yapmış ve
ÇKP bu doğrultuda devrim güzergahı izleyerek hedefe ulaşmıştır. Mao, devrim
öncesi yaptığı tahlille devrimin böyle bir yol izleyeceğini belirtmiştir. Ve
ısrar ettiği Halk Savaşı, pratiğe uygulandığında demokratik devrim hedefine
ulaşmıştır.
Mao, Halk Savaşı’nın stratejik ve taktik aşamalarını devamlı
birlikte ele almıştır. Düşmanın güçlü olduğu koşullarda önce savunma, ardından
saldırıyı savunmuştur. Önceleri düşman “güçlüdür” belirlemesini yapan Mao,
düşmanın güçlü olduğu şartlarda “kuşatma” ve “ezme” seferine karşı önce
savunmaya çekilmeyi, akabinde yapacağı saldırı ile birleştirilmesini
savunmuştur: “Bu anlamda savaş, eski ya da modern, Çin ya da başka yerde
yapılmış herhangi birsavaştan farklı değildir. Ne var ki, Çin iç savaşının özelliği,
bu iki savaş biçiminin uzun bir süre ve birbiri ardına uygulanmasıdır.
Her “kuşatma” ve
“ezme” seferinde düşman, Kızıl Ordunun savunmasına karşı saldırıya geçmekte ve
Kızıl Ordu, onun saldırısına karşı savunma yapmaktadır. Bu “kuşatma ve “ezme”ye
karşı seferin ilk aşamasıdır. Bundan sonra düşman, Kızıl Ordunun saldırısına
karşı savunmaya geçmekte, Kızıl Ordu ise saldırıda bulunmaktadır. Bu ise,
karşı-seferin ikinci aşamasıdır. Her
“kuşatma” ve “ezme” seferinde, bu iki aşama vardır ve bunlar uzun bir süre
boyunca taraf değiştirerek birbirini izlemektedirler.”(20) Toprak Devrimi
döneminde uygulanan bu hat ile giderek düşmana darbeler vurulmuştur. Yoksul
köylülerin olduğu alanlarda vurulan darbeyle birlikte köylüler üzerindeki
sömürü ve baskı kaldırılırken, temelini köylülerin oluşturduğu askeri
örgütlenmeye de gidilmiştir.
Askeri örgütlenme giderek kitlesel boyutlara ulaşır. Ve
düşman karşısında güçlü askeri mevziler oluşturulur. 1924-1927 İç Savaşı’nda
yaşanan yenilginin etkisi çabuk atlatılmıştır. Bunun sonucu 1 Ağustos 1927
tarihinde Nançang Ayaklanması döneminde Çin Kızıl Ordusu kurulur. Ki bu ordu
ileride Japonya’ya karşı yürütülecek savaşta Sekizinci Yol Ordusu ve Yeni
Dördüncü Ordu olarak daha kitlesel ve daha geniş bir ordu olacaktır. Çin Kızıl
Ordusu, ÇKP önderliğinde önemli başarılara imza atmıştır.
Bu başarılara ÇKP sahip çıkar ve devrim mücadelesinde rehber
edinir. Ama diğer taraftan parti içinde yanlış düşünce ve sapmalar da oluşur.
Bu yanlışlar daha çok Cen-Dusiu dönemindeki sağ çizgiye karşı oluşan tepki
sonucu sol çizgiye tekabül eder. 7 Ağustos 1927’de ÇKP Merkez Komitesi’nin
yaptığı olağanüstü toplantıda Cen Dusiu’nun teslimiyetçiliği mahkum edilir.
Edinilen tecrübe ve bilgi ile oluşan yanlış anlayışlara karşı mücadele edilir,
yanlışa karşı tavır takınılır. Ayrıca Toprak Devrimi ve Guomindang’a karşı
kararlı mücadele ile partinin önderliğini yürütme kararları alınır.
Bunlar olağanüstü
toplantıda alınan olumlu kararlardır. Ancak bu olumlu kararlarla beraber sağ ve
teslimiyetçi çizgiye karşı tepki mahiyetinde “sol” görüşler de çıktı. Bu
kendisini küçük burjuva aceleciliği, “sol” heyecanlar olarak gösterir. Bu “sol”
görüşler ve oluşturduğu hatalar, bölgelerin koşullarını ve verilen savaşı
objektif değerlendiremedi. 7 Ağustos 1927 toplantısında kendini gösteren bu
“sol” görüşler, hızla büyür. 1927 Kasım ayında MK’nın büyük toplantısında
maceracı çizgiye dönüşür.
“Sürekli Devrim” adı altında demokratik devrim ile sosyalist
devrimin karıştırıldığı görüşler “
merkez yönetici organın 1927 Kasım’ındaki, büyük
toplantısında tam bir maceracı çizgiye dönüştü ve ilk kez Partinin Merkez
Yönetim organında “sol” çizgiyi hakim duruma getirdi.”(21) Ancak bu çizgi,
dönemin Çin gerçekliğinden uzaktı ve düşmanın, kitlelerin ve partinin durumunu
dikkate almıyordu. Strateji, taktik, politika belirlemekten kopuk maceracı ve
salt askeri bakış açısı içeren bir anlayışın sonucuydu. Ancak bu yanlış çizgiye
karşı parti içinde aktif tavır da alınır.
(20) Mao, Askeri Yazılar, s. 120, Sol Yayınları (21) Mao,
Seçme Eserler 3, s. 211, Kaynak Yayınları
Yanlış karşısında Mao
ve komünistler, askeri örgütlenmeyi öne çıkaran ve siyasetten koparan,
birbirine karşıt şeyler olarak gören bu yanlışın üzerine gidip mahkum ettiler.
Nesnel durum karşısında bu maceracı “sürekli devrim” çizgisi hayat hakkı
bulmadı ve 1928’in Nisan ayında sona erdi. 1928’in Haziran ayında 6. Kongre, bu
maceracı ve salt askeri bakış açısını mahkum eder. Ve o dönemin nesnel
gerçekliğine uygun doğru tahliller yapılır ve doğru kararlar alınır.
Sosyo ekonomik yapı yarı sömürge, yarı-feodal olarak
belirlenir.
Ve burjuva demokratik
devrim belirlemesini bir kez daha yapılır. Ancak birinci yenilgi sonrasına
ilişkin bazı hatalı kararlar da alınır. Proletaryanın müttefikleri olan ara
sınıfların, özellikle ulusal burjuvazinin ikili niteliği görülemedi. Ve
karşı-devrimci sınıflar arasındaki çelişkiler de dikkate alınmadı.
ÇKP’nin özellikle yenilgi sonrası dönemde taktik düzeyde
geri çekilmelere ihtiyaç duyabileceği, köylük üs alanlarının önemi, demokratik
devrimin uzun süreli niteliği kavranamadı. 6. Kongre’deki doğrularla beraber bu
yanlış görüşlerin tümden yok edilememesi ÇKP’de varolan sol düşünce ve
görüşlerin belli boyutlarda devamına zemin teşkil eder. Hatta Çan Kay Şek ile
bazı karşı devrimci güruhlar arasında çıkan savaşın patlak vermesi, devrimci
durumun gelişmesine neden olur.
Bu da bazı ÇKP
üyeleri üzerinde “sol” çizginin tekrar daha etkin olmasını beraberinde getirir:
“Mayıs 1930’da Çan Kay Şek ile Feng Yusiang ve Yen Si San arasında savaşın
patlak vermesinden sonraki iç durumdan heyecana kapılan, yoldaş Li Li San’ın
yönettiği, Merkez Komitesi Siyasi Bürosu 11 Haziran’da ‘Yeni Devrimci Atılım ve
Bir Veya Daha Fazla Eyalette Zafer Kazanmak’ şeklindeki ‘sol’ kararı
benimsediler; bunun üzerine ‘sol’ çizgi merkez yönetici organa, ikinci kez
hakim oldu.”(22)
Li Li San’ın çizgisi,
partinin durumu ve kitlelere önderliği rolünü küçümsüyordu. Devrimin temel
gücünü oluşturan köylülüğün örgütlenmesi ve devrime seferber edilmesini
reddediyordu.
Dolayısıyla kırsal alanın esas alınmasını da reddetmiştir.
Buna bağlı olarak kırsal alanda yaratılacak kızılsiyasi iktidar üsleriyle
şehirlerin kuşatılması stratejisini ve halk savaşını da yadsıdı. Demokratik
devrimi de reddeden bir çizgiyle devrimci durumun ülkenin her şehrinde aynı
biçimde gelişip,şehirlerin devrime önderlik etmesi gerektiği, her yerde
ayaklanmaların örgütlenmesi vb. tezleri savunmuş ve bu doğrultuda girişimlerde
bulunmuşlardır.
Ancak Mao ve yoldaşları, bu “sol” çizgi karşısında tavır
takınmış, 1930’un Eylül ayının sonunda yapılan 6. Merkez Komitesi Üçüncü Genel
Toplantısı’nda bu “sol” çizgiye tavır takınmış ve sona erdirmişlerdir.
Partizan120 (22) Mao, Seçme Eserler 3, s. 213, Kaynak
Yayınları
Mao bu yenilgilerin
nedenini Çin’in objektif koşullarına uygun hareket edilmemesi ve devrimin
burjuva demokratik yapısının ve köylü temelinin anlaşılamamasında yattığını
müteakip defalar belirtir. Ve buna bağlı olarak Çin devriminin dengesiz, uzun
süreli ve dolambaçlı hat çizdiğinin kavranılamayarak yerine getirilmediğini
vurgular.
Nitekim 1927’deki sağ çizginin neden olduğu yenilgi
sonrasında yaşanan diğer yenilgilerin ise “sol” çizgi sonucu olduğunu belirtir:
“Oysa gerçekte 1927’de devrimin yenilgisinden sonra sınıf
ilişkilerini veri alırsak, bu hayalin ilk sonucu şehir çalışmasının
başarısızlığa uğramasından başka birşey olmadı. İşte birinci “Sol” çizginin
yenilgisi böyle oldu. İkinci “Sol” çizgi aynı şeyi tekrarladı, tek fark önemli
bir güç haline gelen Kızıl Ordu’dan destek istenmesiydi. İkinci “Sol” çizgi de başarısızlıkla
sonuçlandı. Ama gene de üçüncü “Sol” çizgi, büyük şehirlerde silahlı
ayaklanmalar için “Gerçek” hazırlıklar talep etmeyi sürdürdü. Şimdi ise, tek
fark temel talebin Kızıl Ordu’nun büyük şehirleri ele geçirmesi oluşuydu.
Çünkü şehirlerdeki çalışma çok fazla gerilerken Kızıl Ordu
daha da güçlenmişti. Şehir çalışmasının büyük bölgelerdeki çalışmaya tabi
tutulması yerine, köylük bölgelerdeki çalışmanın şehir çalışmasına tabi
tutulmasının sonucu şehirlerdeki çalışma başarısızlığa uğradı.”(abç) (23)
Mao’nun yukarıda belirttiği gibi iki “sol” çizgi mahkum edilse de parti içinde
tümden tasfiye edilememiştir.
1927 yenilgisindeki önderliğin sağ çizgisi bir yerde
yarattığı tepki sonucu sonraki sürecin “sol” çizgisinin oluşumuna da zemin
yaratmıştır. Bunun sonucu 1927 sonrası oluşan iki “sol” çizgi üzerine gidilip
mahkum edilse de kısa bir süre sonra 3. sol çizginin öne çıkması ve önderliği
ele geçirmesi önlenememiştir. Ve devrimci üs(kızılsiyasi iktidar) alanlarında
bu sapmanın öne çıkması, Merkezi Önderliğin bulunduğu bölgede “kuşatma ve
baskı”ya karşı kampanyanın ve mücadelenin başarısızlığa uğramasına neden
olmuştur.
Bunun sonucu partinin temel gücü olan kızıl ordu bu
alanlardan çekilmiştir. Ve kazanılmış mevziler giderek terkedilmiş, düşmanın en
güçlü olduğu şehirlere kayılmıştır. ÇKP’nin geçmişte oluşturduğu devrimci
üslerin çoğunda ve “beyaz bölgeler”deki parti faaliyetleri başarısızlığa
uğramıştır.
Buna neden olan “sol” dogmatik ve tasfiyeci kesim 6. MK’nın
Dördüncü Toplantısı’nda önderliğe hakim olmuştur: “Partiye üçüncü kez hakim
olan ve liderleri iki dogmatik yoldaş, Çen Şaoyu ve Çün Pang-sien olan hatalı
“sol” çizginin esası, işte buydu.
Partizan/121 (23) Mao, Seçme Eserler 3, s. 232, Kaynak
Yayınları
Dogmatik
hatalar işleyen bu yoldaşlar, ‘Marksist-Leninist teori’ maskesi altında ve
Dördüncü Genel Toplantının kurduğu siyasal ve örgütsel itibara ve etkiye
dayanarak dört yıl boyunca partide üçüncü “sol” çizginin hakim olmasına yol
açtılar. İdeolojik, siyasi, askeri ve örgütsel açıdan en ayrıntılı ve en
sistemli bir biçimde parti içinde en derin etkiyi yapmasını ve bunun sonucu en
büyük zararı vermesini sağladılar.”(24) Bu “sol” tasfiyeci çizginin hakim
olduğu 1931-1934 yılları, ÇKP’nin tarihinde en ağır kayıpları verdiği dönemdir.
Parti önderliğinde etkin olan “sol” oportünistler ÇKP’nin resmisiyasi çizgisinden
kopuk hareket ederler. Dördüncü MK Toplantısı ile önderliğe hakim olan bu
oportünist ve tasfiyeci çizgi “sol” kisveyle parti iradesini yansıtan 6. Kongre
Kararlarını tahrif ederler.
Ve
partiyi ağır kayıpların verildiği bir döneme sokarlar. Partinin geçmişte elde
ettiği kazanımlar bu yanlış hatsonucu yitirilir. Düşmanın küçümsendiği ve
Mao’nun deyimiyle ağır bedellerin ödendiği ve ağır kayıpların yaşandığı bir
dönemdir bu... “...Kızıl Ordunun giriştiği kanlı muharebelerde kazanılan
deneyleri reddettiler, emperyalizmin, Kuomintang’ın ve Kuomintang ordusunun
gücünü küçümsediler ve düşmanın benimsediği yeni gerici ilkeleri görmezlikten
geldiler. Bunun bir sonucu olarak, Şensi-Kansu sınır bölgesi dışındaki bütün
devrimci üs bölgeleri yitirildi.
Kızıl
Ordunun varlığı 300.000’den on binlere indi; Kuomintang bölgelerindeki Parti
örgütlerinin hemen hemen hepsi yok edildi. Kısacası, bunun bedelini çok ağır
ödedik ve bunun tarihsel bir önemi oldu.”(25) 3. “sol” çizginin neden olduğu
kayıp ve bedeller çok ağır olur. Onlar, Çin’in nesnel gerçeğinden kopuk hareket
etmişlerdir. Çünkü onlar demokratik devrimin gereklerini yerine
getirmemişlerdir. Proletarya dışında müttefik sınıflar olan köylülüğün, küçük
burjuvazinin ve ulusal burjuvazinin örgütlenmesi ve ittifak oluşturulmasını
reddettikleri gibi karşılarına almışlardır. Ve halk safları içindeki bu
sınıflara karşı mücadeleyisavunmuşlardır. Ve emperyalizm ve feodalizme karşı
mücadele ile aynı mertebe içine alma yanlışına düşmüşlerdir.
Bu “sol” çizgi cephe ittifakına ters düşmüş,
halk katmanına giren sınıfları yadsımış ve düşman olarak görmüştür. Böylece
tasfiyeci 3. “sol” çizgi minvalinde hareket eden kesimin yanlışları sonucu hem
eldeki mevziler kaybedilir hem de düşman karşısında ağır kayıplar verilir. Bu
“sol” çizgi de Toprak Devrimi’nin izlemesi gereken devrim güzergahına ters düşmüştür.
Partizan/122
(24) Mao, Seçme Eserler 3, s. 223, Kaynak Yayınları (25) Mao, Askeri Yazılar,
s. 112-113, Sol Yayınları
Mao önderliğindeki ÇKP komünistleri, bu yanlış
hatta yer alan bu “sol” tasfiyecilere karşı ideolojik-politik güzergahta
amansız mücadele verirler. Marksizm Leninizm’e daha sıkı sarılır ve verdikleri
mücadeleyle bu “sol” çizgiyi de mahkum ederler:
“Buna paralel
olarak “Sol” çizgiye karşı çıkan pek çok kadro ve parti üyesi Mao Zedung’un
önderliğinde toplandı. Böylece Ocak 1935’te Kveyçov Eyaleti’ndeki Zunyişehrinde
Mao Zedung yoldaş önderliğinde toplanan Merkez Komitesi Siyasi Bürosu
Genişletilmiş Toplantısının, merkez yönetici organdaki “Sol” çizginin
hakimiyetine başarılı birşekilde son vermesi ve partiyi bu en kritik anda
kurtarması mümkün oldu. ...Toplantı Mao Zedung yoldaşın başkanlığında yeni bir
merkezi önderliği iş başına getirdi.
Bu, Çin Komünist Partisi’nde büyük önem
taşıyan tarihi bir değişiklikti.”(26) Ocak 1935’te Kveycov Eyaleti’nin Zunyi
şehrinde yapılan bu toplantı sonucu “sol” çizgi bir kez daha mahkum edilmiştir.
Bir kez daha üzerine gidilmiştir. Ama bu sefer en etkin tavır takınılmış ve
“sol” çizginin kökenine en ağır darbe vurulmuştur. Bununla beraber göreve
getirilen yeni merkezi önderlik ÇKP’yi yeni bir tarihsel sürece sokmuştur.
Bunun sonucu, ÇKP önündeki iç ve dış engelleri aşarak nesnel bir güzergaha
yönelir. Yenilgilerden, yanlışlardan, sapmalardan çıkarılan derslerle kararlı
ve inatçı bir perspektifle Çin gerçeğiyle uyum sağlayan bir sürece girilir.
Mao
önderliğindeki komünistlerin yanlışlardan arındırdığı ve çelikleştirdikleri
ÇKP, böylece Çin Devrimi’ne önderlik rolünü yerine getirir. Yönetime gelen
önderlik, demokratik devrimin ve halk savaşının nesnel koşullarının dayattığı
alanlara yönelir. Feodalizmin hakim olduğu ve düşmanın en zayıf olduğu kırsal
alanları esas alır. Önceki “sol” oportünist akımların kongre kararlarını
çiğneyerek yoğunlaştıkları Güneydekişehirlerden Kuzey-Batının kırsal alanlarına
açılarak stratejik yer değiştirirler: “Çin iç savaşının ayırıcı özelliği, on
bin kilometreden fazla birstratejik yer değiştirme de (Uzun Yürüyüş) dahil, iki
savaş biçimindeki, yani saldırı ve savunmadaki uzun süreli değişikliklerle
birlikte ‘kuşatma ve ezme’ seferlerinin ve bizim karşı-seferlerimizin uzun
süreli yinelenmesidir.”(abç) (27) ÇKP, Uzun Yürüyüşü tamamlayarak Halk Savaşı
koşullarının olduğu alanlara kayar ve oralarda yoğunlaşır. Demokratik Halk
Devrimi’nin kitle temelini oluşturan köylüleri örgütler.
Partizan/123 (26) Mao, Seçme Eserler 3, s. 224,
Kaynak Yayınları (27) Mao, Askeri Yazılar, s. 121-122, Sol Yayınları
Onlar
üzerinden parti tabanının sayısını ve kızıl ordunun gücünü ve etkinliğini
geliştirir. Yoğunlaştığı alanlar üzerinden halk savaşı koşullarını barındıran
yeni alanlara açılır ve yeni mevziler edinir. Kızıl siyasi iktidarlar
oluşturmak ve oluşturulan halk ordusu ile şehirlerin kuşatılması, ele
geçirilmesi ve demokratik halk iktidarının kurulması hedef alınır. Toprak
Devrimi Savaşı, inişler-çıkışlar göstermişse de ÇKP, bu doğru siyasi çizgiyi
1935’te yapılan Zunyi Toplantısı’ndan sonra hakim hale getirir ve pratiğe
uygular. Emperyalizme, feodalizme ve komprador-kapitalizme karşı verilmesi
gereken mücadele giderek daha sağlam bir zeminde verilir.
Tabii ki
bunda parti içindekisağ ve sol yanlışlara karşı tavır almanın, üzerine gitmenin
ve ML’ye daha sarılmanın payı esas olmuştur. Elbette ki, demokratik devrime ÇKP
önderlik edecektir. Parti ve parti programı olmadan devrim gerçekleştirilemez.
Ancak partinin önderliğinde silahlı mücadele ve halk ordusu ile halkın birleşik
cephesi olmadan devrim hedefine ulaşamazdı. Bu gerçeği, ÇKP-MK’sı Zunyi
Toplantısı’yla daha da pekiştirmiş ve pratikte uygulamaya koymuştur.
Çünkü Çin
koşullarındaki yeni demokratik devrimin üç sacayağını parti, ordu ve cephe
oluşturuyordu. Parti önderliğini “silaha, parti komuta eder” diyerek belirten
Mao, partinin varlığını devam ettirmesini de “Silahlı mücadele olmadan,
proletarya ve Komünist Partisi, Çin’de, asla ayakta duramazdı ve hiçbir
devrimci ödev yerine getirilemezdi”(28) koşuluna bağlıyordu.
Mao buradan
yola çıkarak kapitalist ülkelerden farklı olarak “Çin’de, savaş, mücadelenin
temelşekli ve ordu örgütlenmenin temelşeklidir”(29) diyerek, diğer kitle
örgütlenmeleri ve kitle faaliyetlerinin savaşa ve ordunun ihtiyaçlarına göre
örgütlenmesini söylemiştir. Mao, demokratik halk devrimi sürecinde halkın
birleşik cephesinin gerekliliğine ve önemine de değinmiştir. Halkın birleşik
cephesi, stratejik bir örgütlenmedir.
Ve komünist
partisinin geliştiği ve geniş bir kitle tabanına sahip olduğu koşullarda
gündeme gelir. Halkın birleşik cephesi, komünist partisi önderliğinde
proletarya ile köylülüğün temel ittifakına dayalı, küçük burjuvazinin ve ulusal
burjuvazinin sol kanadının da yer aldığı birliğin ve örgütlenmenin sağlandığı
güçtür. Dolayısıyla parti ve orduyla birlikte devrimin üç silahından birini
oluşturan cephe örgütlenmesi, değişik süreçlerde farklı biçimler almıştır.
1924-1927 iç savaşında oluşan cephede halk güçleri yer almıştır. 1927 yenilgisi
ile cephe dağılmıştır. Japon işgaline karşı oluşan Milli Demokratik Devrim
koşullarında oluşan cephede ise halk güçleriyle birlikte karşı-devrimci
Guomindang da yer almıştır.
Partizan/124 (28) Mao, Askeri Yazılar, s. 333, Sol
Yayınları (29) Mao, Askeri Yazılar, s. 331, Sol Yayınları
Mao bu dönemi şöyle tahlil eder: “İçinde
olduğumuz dönem milli birleşik cephe dönemidir ve biz burjuvazi ile birlikte
bir birleşik cephe meydana getirmiş bulunuyoruz. Bu dönem Japonya’ya: Karşı
Direnme Savaşı dönemidir ve Partimizin silahlı kuvvetleri cephede, dost
ordularla birlikte düşmana karşı acımasız bir savaş vermektedir.”(30)
Japonya’nın işgali, Çin’i iç savaş ortamından ulusalsavaş ortamına sokar.
Emperyalizme bağımlı Çin, askeri olarak işgal edilir. Böylece Japon
emperyalizmi tarafından askeri olarak işgal edilmişsömürge bir yapıya
büründürülür.
Bu durum
Çin’deki mücadeleyi, savaşı, oluşturulan ittifakları daha farklı bir sürece
sokar. Direnme Savaşı Japonya tarafından yapılan saldırı üzerine Çin, fiili
olarak işgal edilir. İşgal öncesi yarı-bağımlı Çin, Japon emperyalizminin
askeri işgali ile aynı zamanda sömürge bir Çin’e dönüşür. Böylece Çin sömürge,
yarı-sömürge ve yarı-feodal bir ülke halini almıştır. 18 Eylül 1931’de
Japonya’nın Mançurya’ya girmesi ile işgalin ilk adımları atılır. Bölgedeki
demiryollarını kendi denetimlerine alırlar ve o bölgeden saldırılarını ve
işgallerini giderek artırırlar.
Ve
Mançurya’da 1 Mart 1932’de Mancukuo adında kukla bir “devlet” kurarlar. İşgal
edilen topraklar, 1936’ya kadar giderek genişler. Böylece yarı-sömürge Çin,
aynı zamanda doğrudan askeri olarak toprakları gasp edilen sömürge ülke
olmuştur. Bunun üzerine ÇKP, 1933 yılında yayınladığı bildiriyle Kızıl Ordu’ya
ve halka yapılan saldırıların durdurulması ve halkın silahlandırılması
koşuluyla, Japonya işgaline karşı Guomindang’a ve tüm güçlere ateşkes yapılması
çağrısında bulunmuştur.
Ancak yaptığı
çağrıya hiçbir güçten yanıt alamaz. ÇKP’nin 1934’te, Çin’in güneyinden
başlattığı Uzun Yürüyüş, 1935’te kuzeybatı kesiminde sonuçlanmıştır. Uzun
Yürüyüş’ün tamamlandığı dönemde ÇKP, Japonya’nın işgaline karşı tekrar tüm
siyasi güçlere ve halk kesimlerine birlikte mücadele çağrısı yapmıştır. Ve
işgale karşı birleşik ordu ve milli savunma hükümeti kurulması teklifinde
bulunmuştur. ÇKP’nin önerisine olumlu yanıt veren milli burjuvazi ile 1935’in
Aralık ayında milli birleşik cephe kurulması kararı alınır. Japonya’nın işgal
ettiği toprakların genişlemesi ulusal mücadeleyi ve ulusal cepheyi daha öne
çıkartmıştır.
Partizan/125 (30) Mao, Seçme Eserler 2, s. 274,
Eriş Yayınları
Bunun üzerine
ÇKP, 1936 yılının Mayıs ayında Nanking’deki Guomindang hükümetine gönderdiği
telgrafla bir kez daha ateşkes çağrısı yapar. Ayrıca bir kez daha aynı yılın
Ağustos ayında iç savaşın durdurulup Japon işgaline karşı birlikte cephe
kurulması teklifinde bulunulur. 1936 yılının sonunda ÇKP ve Guomindang
temsilcileri görüşür ve aralarındakisavaşı durdurma kararı alırlar. Bu
görüşmeler 1937’de de devam eder ve 10 Şubat’ta gönderilen telgraf üzerine
görüşmeler yapılır. Görüşmeler 1937 yılının Eylül ayında sonuçlanır. Resmi
karar, 22-23 Eylül ayında yayınlanır.
Her ne kadar
Guomindang tarafından bazı sorunlar çıkarılmış ve ulusal cephenin oluşturulması
zaman kaybına uğramışsa da bu doğrultuda karar alınmıştır: “Yine de iki parti
arasında birleşik cephenin kurulduğu ilan edilmiştir. Bu, Çin devrimi tarihinde
yeni bir çığır açmıştır. Bu, Çin devrimi üzerinde geniş ve derin bir etki
yapacak ve Japon emperyalizminin yenilgiye uğratılmasında tayin edici bir rol
oynayacaktır.”(31) Alınan bu karar o günün nesnel koşullarına uygun düşen bir
karardır.
Ülke, yabancı
emperyalist devlet tarafından işgal edilmiş ve demokratik devrimin ulusal yönü
öne çıkmıştır. İşgale karşı birlikte hareket edilebilecek tüm güçlerin ortak
Direnme Savaşı’nı zorunlu kılmıştır. ÇKP de bu perspektifle hareket etmiştir.
Elbette ki ulusal demokratik devrimin ortak bir programı vardır. Nitekim
Japonya işgaline karşı Mao, bu ortak programa değinir.
Ortak
Programın içeriğini 1924-1927 İç Savaş’ında Sun Yat Sen tarafından hazırlanan
Üç Halk İlkesi ve ÇKP tarafından önerilen “Japonya’ya Karşı Direnmek ve Milleti
Kurtarmak İçin On Maddelik Program” oluşturmuştur. ÇKP, nesnel gerçeklerden
hareket eden bir komünist partisidir. Zaten komünist partileri nesnel
gerçeklikten ve maddi koşullardan kopuk hareket edemezler.
Nitekim işgal
öncesi demokratik halk devrimi perspektifiyle hareket eden ÇKP’nin, Japonya’nın
işgali koşullarındaki stratejik hedefi milli demokratik devrimdir. Elbette ki
ÇKP, sosyalizmi ve komünizmi savunan partidir. Lakin sosyalizm ve komünizm
hedeflerinden evvel tarihsel olarak feodalizmin tasfiyesi ve emperyalizmin
kovulması gibi tarihsel bir görev durmaktadır Çin Komünist Partisi’nin
önünde... Bu, yeni demokratik devrimdir.
Ve o devrim
sürecinde olan Çin, Japon emperyalizminin askerisaldırısına da uğramış; bunun
sonucunda ulusal mücadele öne çıkmıştır. Bu görev yerine getirilmeden
sosyalizmin kesintisiz inşasına ve komünizm hedefine ulaşılamazdı:
Partizan/126 (31) Mao, Seçme Eserler 2, s. 32, Eriş Yayınları
“Komünizm, devrimin gelişmesinin ileri bir
aşamasında uygulamaya konulacaktır; komünistler bugünkü aşamada bunu
gerçekleştirebilme konusunda hiçbir hayale kapılmayacak, tarihin gerektirdiği
milli ve demokratik devrimisürdüreceklerdir. Komünist Partisi’nin Japonya’ya
karşı bir milli birleşik cephe ve birleşmiş bir demokratik cumhuriyet önermiş
olmasının temel nedeni budur.”(32) Görüldüğü gibi Japon emperyalizminin
saldırısına ve işgaline karşı o günün koşulları mücadeleyi içte, birleşilebilecek
güçlerle birlikte zorunlu ve kaçınılmaz kılmıştır.
ÇKP ve Guomindang ile bütün sınıflar yukarıda
belirtilen Üç Halk İlkesi ve On Maddelik Program doğrultusunda cephe
oluşturmuşlardır. Oluşturulan genişletilmiş Milli Birleşik Cephe sonucu Japon emperyalizmine
ve bir avuç işbirlikçiye karşı Direnme Savaşı verilir. Çin’in somut koşulları
uluslararası durumdan kopuk değildir. Nitekim Çin’i işgal eden Japonya’yla
beraber emperyalist Almanya ve İtalya devletleri de dünya çapında saldırıya
geçmişlerdir. Ayrıca çeşitli ülkelerde faşist mihraklar örgütlenmiş ve onlar da
bulundukları alanlardaki saldırılarda yer almışlardır. Almanya ilk önce
çevresindeki ülkelere sonra Sovyetler Birliği’ne de saldırır.
u mevcut
durum sonucu saldırgan emperyalistlere karşın savaştan yana olmayan İngiltere,
Fransa, Amerika emperyalistleri ile Sovyetler Birliği ve çeşitli ülkelerin
komünist partileri, devrimci, demokrat güçleri ve partileri arasında
uluslararası alanda güç birliği oluşturulmuştur. Uluslararası ülkelerde oluşturulan
güç birliği tek tek ülkelerde de oluşturulmuş ve mücadele verilmiştir. Nitekim
-iç koşullarla beraber- uluslararası durum da Çin’de de Japon emperyalizmine
karşı Komünist Partisi ve Guomindang’la ittifaka gidilmesinin dış koşullarını
oluşturmuştur.
Mao bu
ittifakı değerlendirirken aynızamanda bunun Çin somutunda bir cephe
oluşturduğunu belirtmiştir. Gerçi böylesi ittifaka yanaşmayan -Mao’nun
tabiriyle- kapalı kapıcılar kesimi çıkmışsa da birleşik cephe oluşturulmuş ve
bu minvalde işgalci Japonya’ya karşı savaş verilmiştir: “Birleşik cephe
taktiği, düşmanı kuşatmak ve yok etmek amacıyla büyük kuvvetleri seferber
etmeyi gerektirir. Kapalı-kapıcılık ise büyük bir düşmana karşı tek başına
umutsuzca savaşmak anlamına gelir.
Partizan/127 (32) Mao, Seçme Eserler 2, s. 36,
Eriş Yayınları
Birleşik
cephe taktiğinin savunucuları, eğer geniş bir devrimci milli birleşik cephe
kurma olasılığının doğru bir değerlendirmesini yapacaksak, Japon emperyalizminin
Çin’i birsömürge haline getirmek çabalarısonucunda Çin’deki devrimci ve
karşı-devrimci güçlerin mevzilenmesinde ortaya çıkabilecek değişikliklerin de
doğru bir değerlendirmesini yapmamız gerektiğini söylüyorlar.”(abç) (33)
Görüldüğü gibi Japonya’nın işgali sonucu işgale karşı geniş bir cephe sorunu
gündeme gelir. Çin’de cephe sorunu daha önce de gündeme gelmiştir.
Ancak daha
önce 1924-1927 ve 1927-1937 dönemlerinde oluşturulan ve 1945 sonrası
oluşturulacak cephe ile Japonya’nın işgali döneminde oluşturulan cephenin ortak
yanıyla birlikte, farklı bir yanı da vardır. Daha önceki cepheler proletarya ve
halk güçlerinin bileşiminden oluşmuştur. Ve stratejik bir nitelik
barındırmıştır. Ancak Japonya’nın işgalisonucu oluşan cephenin sınıfsal
bileşiminde halk güçlerinin dışında komprador burjuvazinin temsilcisi olan
Guomindang da yer alır. Japonya’nın fiili işgali ve yarı-sömürge Çin’i aynı
zamanda sömürge haline getirme durumu ve devrimci güçlerin mevcut durumu,
birleşik cephenin içine Guomindang’ın alınmasını da gerekli kılmıştır.
Yarı-sömürge
döneminde proletarya, köylülük, küçükburjuvazi ve ulusal burjuvazinin
bileşiminden oluşan stratejik halkın birleşik cephesi; işgal şartlarındaki
mücadelenin seyrinde, uygulanan taktiklerde ve ittifaklar politikasında gündeme
gelen değişimler sonucu taktik bir cepheye dönüşmüştür. Mao yoldaş, bunu
göremeyenleri kapalı-kapı taktiğinin savunucuları olarak değerlendirmiştir.
Çünkü bu
anlayış nesnel gerçeklikten kopuk, köylülüğü, küçük-burjuvaziyi, ulusal
burjuvaziyi de dikkate almayan ve dümdüz hat izleyenlerin anlayışıdır.
Guomindang ile Komünist Partisi stratejik olarak karşıt kutuplarda yer alırken,
Japonya’nın işgalisonucu taktik olarak ortak kutupta yer almışlardır. Bu taktik
cephe, ÇKP ve Çin halkının stratejik hedefine hizmet etmiştir. Düşmanın bir
kesimiyle cephe içinde yer almak, cephenin hedef aldığı işgalci Japon
emperyalizmini öne çıkartmıştır. Mao’nun deyimiyle o koşullarda öne çıkan Japon
emperyalizmi baş düşman olmuştur.
Buradan yola çıkan Mao, halk güçleriyle
birlikte, baş düşman olan Japon emperyalizmine karşı oluşturulan cephe içinde
Guomindang’la birlikte savaşmaları gerektiğini belirtir: “Japon ve Çin
karşı-devrimci güçlerinin ve Çin devrimci güçlerinin kuvvetli ve zayıf
noktalarının doğru bir değerlendirmesini yapmadan geniş bir devrimci milli
birleşik cephe örgütleme gereğini tam olarak kavrayamayız; kapalı-kapıcılığı
yıkmak yolunda kararlı adımlar atamayız; milyonlarca halkı ve devrime yakınlık
duyabilecek bütün orduları baş hedefimize yani Japon emperyalizmi ve onların
Partizan/128 (33) Mao, Seçme Eserler 1, s. 173,
Eriş Yayınları
uşakları olan Çinli hainlere vurabilmek
amacıyla örgütleyip seferber etmede birleşik cepheyi bir araç olarak
kullanamayız; ve bu taktik silahı, önümüzde duran baş hedefe vurmak için
kullanamaz, bunun yerine silahlarımızı çeşitli hedeflere doğrulturuz. Öyle ki,
kurşunlarımız baş düşmanı vuracağı yerde ikinci dereceden düşmanlarımızı ve
hatta müttefiklerimizi vurur. Bu da baş düşmana vuramamak ve cephane israf
etmek anlamına gelir.
Onu kıstırıp tecrit edememek anlamına gelir.
Bu, düşman kampında ve düşman cephesinde zorla bulunan herkesi ve bugün düşman
olduğumuz ve yarın dostumuz olabilecek kimseleri kendi saflarımıza çekememek
anlamına da gelir. Bu aslında, düşmana yardım etmek, devrimi dizginlemek,
tecrit etmek ve dar boğaza sokmak ve devrimin gerilemesine hatta yenilmesine
yol açmak demektir.”(abç) (34) Çin’in temel çelişmesinde Çin Devrimi’nin hedefi
olan Çin hakim sınıflarının temsilcisi Guomindang, işgal şartlarında taktik
hatta tali güç durumuna düşmüş ve milli birleşik cephe içine alınmıştır.
Bu mevcut
durum, gündeme gelen değişikliğin sonucudur. Yarı-sömürge, yarı-feodal Çin’de
mevcut feodal yapı ile halk yığınları arasındaki çelişkinin baş çelişki olduğu
koşullar; Japonya’nın işgali ile yarı-sömürge ve sömürge Çin’de yerini ulusal
çelişkinin baş çelişki olduğu koşullara bırakmıştır. Baş çelişki değişmiştir.
ÇKP ve diğer halk güçleriyle Guomindang arasında oluşturulan cephe ittifakı,
onlar arasındaki çelişkileri yok etmemiştir. Tersine varlığını devam
ettirmiştir. Bu durum, ulusal cephe oluşturulmadan önce ÇKP tarafından
bilinmekteydi. Ama ulusal cephe oluşturulduğunda bunun öne çıkarılmaması
gerekirdi. ÇKP bu doğrultuda hareket etmiştir.
Ama Guomindang aynı tutarlılığı
göstermemiştir. Nitekim ulusal cephe içinde bile ÇKP ile Guomindang arasında
oluşturulan ittifakla beraber; bazen onları karşı karşıya getiren savaşım da
olmuştur. “Bugün Japonlara karşı verilen savaşta Guomintang, Japonlara karşı
direnme isteği gösterdiğinden, Komünist Partisi, Guomintang’a karşı ve
içerideki feodal güçlere karşı ılımlı bir politika güdüyor. Bu koşullar, bazen
iki partiyi birleştiriyor, bazen karşı karşıya getiriyor. İttifak halinde
olduklarızaman bile, işler bazen karışıyor ve ittifak ve savaşım aynı anda bile
olabiliyor.”(35) Görüldüğü gibi bu cephe, ittifak içinde olan güçlerin bir
araya geldiği gibi bazen de onların aralarındaki çelişkilerin sonucu karşı
karşıya geldikleri bir yer oluyor.
Partizan/129 (34) Mao, Seçme Eserler 1, s. 173-17,
Eriş Yayınları (35) Mao, Seçme Eserler 1, s. 331, Eriş Yayınları
Çünkü bu
cephe bileşiminde yer alan güçlerin stratejik hedefleri ortak değildir. ÇKP’nin yarı sömürge, yarı-feodal
Çin karşısında stratejik hedefi demokratik devrimken, Guomindang’ın stratejik
hedefi yarı-sömürge, yarı-feodal Çin’i muhafaza etmektir, gerici niteliğini
devam ettirmektir. Görüldüğü gibi taktik olarak birleşen ve çatışan güçler,
stratejik olarak hasımlardır. Dolayısıyla bu cephe gerçek stratejik cepheden
farklıdır. Karşı-devrimle kurulan ilişkiler, ittifaklar, anlaşmalar taktik
minvalde değerlendirilmelidir. Hatta mücadelenin belli evrelerinde uzlaşma
dönemleri de yaşanır. “Uzlaşma vardır, uzlaşma vardır.
Her
uzlaşmanın ya da uzlaşma çeşidinin durumunu ve somut koşullarını tahlil
etmesini bilmek gerekir.”(36) Lenin bunu kendi ülkelerinde Alman emperyalizminin
işgali sonucu mevcut koşulların dayatması üzerine yapılan Brest-Litovsk
Anlaşması döneminde söylemektedir. Elbette ki Rusya’daki koşulların ve
uzlaşmanın niteliği ile Çin’de ÇKP-Guomindang ile cephede birlikte yer alınması
sorunu çelişkinin özgüllüğü açısından farklılık içermektedir. Ama bu özgül
farklılığa karşın, her iki dönem de çelişkinin evrenselliğine tekabül eden
zıtların birliği ve zıtların mücadelesi ilkesi ile içiçedir.
Yukarıda
değinmeye çalıştığımız cephe ittifakı, 1937 güzünde ÇKP ile Guomindang’ın
Japonya’ya karşı verdikleri Direnme Savaşı’nda oluşturdukları ittifakın nasıl
bir muhtevaya sahip olduğudur. İşgale karşı verdikleri ulusalsavaşta aynı
mevzide yer alıp, ulusal cephe içinde güçlerini birleştirmeleridir. ÇKP’yi ve
Guomindang’ı göreli de olsa ortak zeminde bir araya getiren sürecin nesnel ve
öznel koşullarına değinmeye çalıştık. Direnme Savaşı döneminin ittifaklar
politikası ve ulusal cephesiyle beraber, askeri alanda da değişime gidilmiştir.
Daha önce verilen iç savaş ve toprak savaşı döneminin askeristratejileri ile
Japonya işgaline karşı verilen savaşın stratejisinde değişimler olmuştur.
Mao yoldaş,
bu dönemlerin askeri stratejilerinde oluşan değişimleri görmüş ve her sürecin
dayattığı kendine özgü savaş biçimlerine değinmiştir. İç savaş dönemi ile
-Japon işgaline karşı verilen- ulusal savaşı dönemlerine ve her iki dönemin
askeri stratejilerinde oluşan değişimlere değinmiştir. Stratejik dönemleri
ikiye ayırmıştır. İç savaşın birinci dönemini oluşturan düşmanın güçlü olduğu
dönemde, stratejik savunma esas olmuştur. Ama bu sürece bağlı olarak taktik
saldırılar da esas olmuştur. Bu taktik saldırılarda da gerilla savaşı esas
olmuştur. Ancak koşulların değiştiği ve ÇKP’nin güçlendiği ikinci dönem, bu
seferstratejik saldırı esas hale gelmiştir.
Partizan/130 (36) Lenin, Sol Komünizm Çocukluk Hastalığı, s. 28, Sol
Yayınları
Bunun sonucu
askeri alanda ordu örgütlenmesine gidilmiş ve düzenlisavaş öne çıkmıştır.
Elbette ki o dönemin düzenlisavaşı, kuvvetlerin toplanması, askeri olarak
merkezi örgütlenmeye ve planlamaya gidilmesinin sağlanmasıdır. Nitekim iç savaş
döneminde Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) oluşturulmuştur. Ancak oluşturulan bu ordu
ilk dönemler düşmanın düzenli ordusuna kıyasla düşük seviyededir. Bunun sonucu
iç savaş döneminde verilen düzenli savaş döneminde HKO’nun oluşturulmasına
karşın gerilla savaşı tümden kaldırılmamıştır. Daha yüksek düzeyde devam
ettirilmiştir.
1927-1937
döneminde 4. Ordu ve 8. Ordu oluşturulur. Ama 1931-1934 döneminde yaşanan
yenilgisonucu, bu ordu tahrip olmuş ve dağılmıştır. 1934-1935 döneminde yapılan
Uzun Yürüyüş sonrası HKO tekrar hızla oluşturulur. Ve Japonya işgaline karşı
ulusal cephe oluşturulmadan önce verilen iç savaş döneminde askeri olarak
böylesi stratejik-savunma ve stratejik-saldırı süreçleri yaşanmıştır. Ancak
Japonya işgaline karşı verilen Direnme Savaşı’nda oluşturulan cephe
döneminde uygulanan askeristratejik süreçlerde değişime gidilmiştir.
Bunun sonucu iç savaş dönemindeki iki askeri stratejinin
yerini, işgal döneminin iki stratejisi alır. Böylece iç savaş sürecinden,
Japonya’ya Karşı Direnme Savaşı dönemine geçiş izlenen savaş stratejilerinde
belli değişimleri zorunlu kılmıştır: “Böylece görüyoruz ki, iki süreç, iç savaş
ve Japonlara Karşı Direnme Savaşı ve onların dörtstratejik aşaması,stratejide
üç değişmeyi içermektedir. Birincisi, iç savaşta gerilla savaşından
düzenlisavaşa değişmeydi. İkincisi, iç savaşta düzenli savaştan Direnme
Savaşında gerilla savaşına değişmeydi.
Ve üçüncüsü, Direnme
Savaşından düzenli savaşa değişme olacaktır.”(37) Görüldüğü gibi
farklısüreçlere girilmiştir. İç Savaş döneminin askeristratejik hattında
verilen gerilla savaşı, daha sonra Halk Ordusunun oluşturulmasıyla düzenli
savaş aşamasına geçmiştir. Her ne kadar yanlış sapma ve çizgiler sonucu kısmi
yenilgiler yaşanmış ve kayıplar verilmişse de halk savaşının en uygun olduğu
Kuzey bölgelerine açılarak, kitlelerin örgütlenmesi, özellikle kırsal alanda
savaşa seferber edilmesi ve kızılsiyasi iktidarların oluşturulmasısonucu tekrar
yeni demokratik devrim kulvarında yeni mevziler kazanılmıştır.
Ancak ne zaman ki, Japonya Çin’in belli alanlarına asker
çıkarıp, işgal etmişse; mevcut bu durum oluşan yenişartlara intibak
etmeyizorunlu kılmıştır. Bunun sonucu düzenli ordu ve düzenli savaş bu sefer
gerilla ordusu ve gerilla savaşına dönüştürülmüştür.
Partizan/131
(37) Mao, Askeri Yazılar, s. 343, Sol Yayınları
Politik ortam ve
askeri koşullar yukarıda değindiğimiz gibi değişime uğradığında cephe bileşimi
de genişleyerek, içine Guomindang’ı nasıl almışsa; savaş stratejisinde de
değişime gidilmiş ve farklı bir askeri mücadelenin verildiği dönemece, Direnme
Savaşı dönemecine girilmiştir. Çünkü bu sefer saldıran düşman askeri olarak
güçlü silahlara sahip emperyalist bir devlettir. Zorunlu olarak stratejik hatta
değişiklik gündeme gelmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması açısından tekrar Mao
yoldaşa başvurmakta yarar var:
“Stratejideki ikinci değişme,
1937 güzünde
(Lukoyuçiyo Olayı’ndan sonra), iki ayrı savaş arasında oldu. Yeni bir düşmanla,
Japon emperyalizmiyle karşı karşıya kaldık ve eski düşmanımız olan Kuomintang
müttefikimiz oldu (ki hala bize karşı düşman idi) ve savaş sahnesi Kuzey Çin’in
geniş alanlarıydı (ki oralar geçici olarak bizim ordumuzun cephesiydi, ama
çabucak düşmanın gerisi oldu ve uzun süre öyle kaldı), bu özel durumda,
strateji değiştirmemiz son derece ciddi bir şeydi. Bu özel durumda, geçmişin
düzenli ordusunu bir gerilla ordusu haline (dağınık harekatları bakımından,
yoksa örgütü ve disiplini bakımından değil) dönüştürmek zorunda kaldık ve
geçmişin hareketli savaşını gerilla savaşına dönüştürdük, öyle ki, karşımızdaki
düşmanın çeşidine ve önümüzdeki ödevlere uyarlandık.”(abç) (38) Direnme Savaşı
döneminin askeri stratejisindeki bu değişim, sosyal pratiğin şartlarındaki
değişim sonucu zorunlu kılınmıştır.
Çin düzenli ordu savaşından gerilla savaşına dönmüşse, bu
nesnel durumun dayatması sonucudur. Bir devletin ülkeyi işgal etmesi sonucu
oluşan şartlar savaş stratejisi ve taktik çizgisinin yeniden düzenlemesini
doğurmuştur. Stratejik olarak ilk etapta Japonya’nın saldırısı öne çıkmıştır.
İşgalci vasıflara sahip bir devlet olarak ilk etapta düzenlisaldırıstratejisini
uygulamıştır. Ağır silahları ve ordusuyla saldırdığı yerleri işgal etmiştir.
Buna karşın ÇKP ve
HKO,stratejik savunmaya dönmüş, hatta bazı şehirleri terk ederek kırsal
alanlara çekilmiştir. Düşmanın askeri olarak üstün olması gerçeği ÇKP’yi
böylesi bir taktik değişimine itmiştir. Bu teslimiyet ya da yenilgi değildir.
Tersine, göreli olarak üstün vasıflara sahip ilhakçı devlete karşı direnmek ve
mücadele etmektir. Nitekim böylece Japon ordusuna harekat ve manevra
kabiliyetinin olmadığı,sabit kaldığı ve zayıf düştüğü kırsal alanlarda, gerilla
savaşının taktik vur-kaç saldırılarıyla darbe vurulmuştur. Kırsal alanda
verilen bu savaş üzerinden ulaşılan alanlarda köylü ağırlıklı kitleler üzerinde
yoğunlaşılmış ve onlar seferber edilerek, gerilla savaşı koşullarının olduğu
yeni alanlara açılma stratejisi izlenmiştir.
Partizan/132 (38) Mao, Askeri
Yazılar, s. 343-344, Sol Yayınları
Böylece çeşitli
alanlarda hareketli gerilla savaşıyla ve taktik saldırılarla düşmana darbeler
vurulmuş, tahrip edilmiş, yıpratılmıştır. Giderek savaş içerisinde yer alan
kitlelerin sayısı hızla artmıştır. Kitleler ÇKP önderliğinde verilen savaşta
HKO saflarında aktif olarak yer almışlardır. Japon işgaline karşı verilen
gerilla savaşı, 1927-1937 döneminin gerilla savaşından farklılık da içermiştir.
Çünkü 1937-1945 yıllarının işgal dönemindeki gerilla savaşı,
HKO’nun Sekizinci Hareket Ordusu tarafından yürütülmüştür. Ve Direnme
Savaşı’nın birinci aşamasındaki (stratejik savunma) gerilla savaşı, bu düzenli
ordunun gerilla örgütlenmesine dönüştürülmesiyle verilmiştir. Ama düzenli ordu
potansiyelini devamlı taşımıştır. Ve izlenen doğru önderlik politikası ve
düzenli ordu potansiyelinin varlığı ve giderek kitlelerin ÇKP
önderliğindekisavaşa aktif olarak katılması, kitle gücünü ve askeri gücü
artırmış ve ÇKP’yi daha ileri mevzilere taşımıştır.
Nitekim belli bir süre sonra Japon ordusu aldığı darbelerle
giderek tahrip olmuş ve savunma pozisyonuna düşmüştür. Mao yer yer stratejik
savunma dönemiyle birlikte ele aldığı ve stratejik durgunluk olarak
değerlendirdiği bu dönemi, aynızamanda savaşın ikinci aşaması olarak da
değerlendirir: “İkinci aşama, stratejik durgunluk denilebilecek dönem
olacaktır. İlk aşamanın sonunda düşman, asker eksikliği ve bizim azimli
direnişimiz dolayısıyla stratejik savunması için bazı uç
noktalarısabitleştirmek zorunda kalacaktır.
Bu aşamada,stratejik saldırıya son verecek ve işgal ettiği
bölgeleri koruma aşamasına girecektir.”(abç) (39) Görüldüğü gibi verilen haklı
ve meşru savaş işgalci devleti yıpratmış ve geri adım attırmıştır. Yeni
demokratik devrimin temel gücü olan köylülük başta olmak üzere, Çin halkının
aktif ve inançla katıldığı halk savaşı ile Japon emperyalizminin manevra alanı
giderek daraltılmıştır. Öyle ki, artık Japonya yeni alanlara açılamamış, işgal
ettiği toprakları koruma dürtüsüyle hareket etmiştir. Stratejik saldırı
hattından çıkmış ve savunma hattına kaymıştır. ÇKP bu kazanımlarla yetinmemiş
ve düşmanın üstüne daha aktif bir şekilde yürümüştür. Uzatmalı savaşta tekrar
düzenli ordu savaşına yönelmiştir. Düzenli ordu savaşı, düşmana karşı verilen
savaşta belirleyici unsurdur.
Elbette ki gerilla savaşına son verilmemiş, devam
ettirilmiştir. Ama mevzi savaşları daha öne çıkarılmış ve belirleyicisavaş
halini almıştır. Tüm bu gelişmeler,savaşstratejisinde yeni değişimleri
beraberinde getirmiş, stratejik savunma ve stratejik durgunluk (denge aşaması)
yerini ÇKP’nin stratejik saldırı aşamasına ve düzenli ordu ve mevzi savaşının
öne çıktığı dönemece bırakmıştır:
Partizan/133
(39) Mao, Askeri Yazılar, s. 262, Sol Yayınları
“Üçüncü aşamada, savaşımız artık stratejik savunma savaşı
olmayacak, kendisini stratejik karşı-saldırı halinde gösterecek, stratejik
karşı-saldırı halini alacaktır ve artık stratejik iç hatlarda dövüşülmeyecek,
ama yavaş yavaşstratejik dış hatlara doğru kayılacaktır... Üçüncü aşama,
uzatmalı savaşın son aşaması olacaktır ve biz, savaşta sonuna kadar sebat
etmekten söz ederken, bu aşamayı sonuna kadar sürdürmeyi kastediyoruz.”(40)
Guomindang’ın içinde yer aldığı genişletilmiş ulusal cephe bileşimiyle, Japon
emperyalizmine karşı verilen savaşta öncü güç, ÇKP olmuştur. Temel güç köylülük
başta olmak üzere, işçiler, küçük burjuvazi ve ulusal burjuvazinin sol
kanadının bileşimince oluşan Çin halkı bu savaşın sosyal katmanlarını
oluşturmuşlardır.
Guomindang ve temsil ettiği komprador burjuvazi de yukarıda
değinmeye çalıştığımız gibi dönem dönem karşı tavırlar içerisine girse de
müttefik bir güç olarak ulusal cephede ve savaşta göreli olarak yer almıştır.
Ama Çin halkını temsil eden güç olarak değil, karşısında bir güç olarak yer
almıştır. Buna karşın öncü ve tutarlı güç olan ve halk katmanlarını temsil eden
ÇKP giderek öne çıkmıştır. Halk ÇKP’ye güvenmiş ve onun yanında yer almıştır.
Uzun Yürüyüş öncesi güç kaybetmesine rağmen sınıf bilinçli proletaryanın
çizgisi doğrultusunda hareket eden ve tekrar öne çıkan ÇKP, giderek Çin
halkının öncü müfrezesi olmuştur. Japon emperyalizmine karşı verilen
aktifsavaşta geniş kitleleri mücadeleye seferber eden ÇKP olmuştur. Halk
yığınlarının savaşta yer almaları sonucu Japonya yenilgiye uğratılmıştır.
Emperyalizmi yenilgiye uğratan Çin halkı, kendisine güven veren ÇKP’nin
önderliğinde bu tarihselzafere imza atmıştır. Bunun içindir ki, Guomindang
yerine ÇKP saflarında yer almışlardır.
Giderek sayılarını artırmış ve saflarında yer aldıkları
ÇKP’yi kitle partisi haline getirmişlerdir. Nitekim 24 Nisan 1945 tarihli ÇKP
raporunda bu durum net birşekilde belirtilmiştir. “Uzun Yürüyüşteki
kayıplarımız ve başka nedenler yüzünden, bu mevcut, birkaç on bine düştü” diyen
Mao Zedung devamında “Ama halk, en iyi yargıçtır. Halk, Sekizinci Hareket
Ordusunun ve Yeni Dördüncü Ordunun, sayıca yetersiz olmakla birlikte, üstün
nitelikte olduğunu, gerçek bir halk savaşını ancak onların verebileceğini ve
onlar bir defa Japonlara karşı kurulan cepheye ulaşıp oradaki geniş yığınlarla
birleşince,sınırsız umutlar doğacağını biliyordu. Ve halk, haklıydı. Şimdi, bu
raporu hazırlarken, ordumuz 910.000 kişiye çıkmıştır ve normal üretici
çalışmadan çekilmemiş olan kır milislerimizin sayısı 2.200.000’i aşmıştır.”(41)
Partizan/134
(40) Mao, Askeri Yazılar, s. 264-265, Sol Yayınları (41) Mao, Askeri Yazılar,
s. 366, Sol Yayınları
Mao’nun raporunda belirttiği ordu ve milis rakamları 1945
yılına aittir. Japon emperyalizmi yenilgiye uğratıldıktan sonra ABD destekli
Guomindang’a karşı verilecek savaşta parti daha güçlenecek, ordu ve milis
güçlerinin sayısı daha artacaktır. Japonya’nın yenilgiye uğratıldığı Direnme
Savaşı’nda önderliği ÇKP yapmıştır. Uzun Yürüyüş ile geldiği alanda hızla
kitleler içerisinde örgütlenen ÇKP, savaş döneminde halkı seferber etmiştir.
Düşmandan arındırdığı alanlarda kızılsiyasi iktidarlar kurmuş ve giderek bu
alanların sınırlarını genişletmiştir. Oluşturulan kurtarılmış bölgeler
üzerinden daha geniş alanlara açılmıştır.
Şehirlerde de örgütlenmiş, mücadele ve etki sahasını daha
geniş alanlara yaymıştır. Böylece güçlenen ve giderek kitleselleşen ÇKP ve
önderliğindeki HKO, ulusal cephenin içindeki en etkin, Direnme Savaşı’nın ana
gücünü oluşturmuştur... Çin Devrimi Japon emperyalizminin ve bir avuç
işbirlikçisinin yenilgiye uğratılması mücadeleyi yeni birsürece sokar. Artık
Çin,sömürge olmaktan çıkmıştır ama, yarı-sömürge, yarı-feodal yapı varlığını
devam ettirir. Bunun sonucu Çan Kay Şek önderliğindeki Guomindang, 1937-1938
döneminde oluşturulan cepheden ayrılır.
Şartlar ve değişen koşullar sonucu ÇKP’nin ve tüm Çin
halkının karşısında yer alır. Bu parti, komprador burjuvazinin ve toprak
ağalarının temsilcisi ve ABD emperyalizminin uşağıdır. Yapısı ve sınıfsal
konumu gereği yarı-sömürge, yarıfeodal Çin’in muhafaza edilmesinden yanadır.
Çin halkını sömüren, katmerli baskı ve tahakküm altına alan mevcutstatükonun
temsilcisidir. Bu yapısı gereği, bir dönem ulusal cephe içinde yer aldığı
işçileri, köylüleri, küçük-burjuvaziyi ve ulusal burjuvaziyi yeniden hedef
alır. Onlar üzerindeki sömürü ve baskı çarkını devam ettirmek ister.
Bunun sonucu bu sınıflara önderlik eden ÇKP’yi de hedef
alır. Japon emperyalizmine karşı verilen savaşın öncü partisini tanımaz ve
kendilerine teslim olmasını ister. Oysa ÇKP ve verdiği mücadele kitleler
üzerinde etkinlik ve saygınlık yaratmıştır. Yaptığı önderlik ile emekçi
yığınların önemli kesimini kendisaflarında örgütlemiştir. Kurtarılmış bölgeler
oluşturulmuş ve bu mevzilerde halk üzerindeki baskı mekanizmasına son
verilmiştir. Ayrıca halk ordusu oluşturulmuştur. Direnme Savaşı sonrasında
böylesi bir güce erişen ÇKP’nin varlığı, Çin hakim sınıflarını ve Guomindang’ı
rahatsız etmiştir. Bunun sonucu Guomindang, Çin halkına önderlik eden ÇKP’nin
halk hareketi olduğunu, kitleler üzerinde siyasi ve askeri otoritesini
görmezden gelmişlerdir. Karşı-devrimci imgeyle salt kendilerini öne çıkartmış
ve kendilerini dayatmışlardır.
Bunun için ÇKP’yi
tanımamış ve yok etmek istemişlerdir. Demokratik devrimi önüne koyan ve tüm
ezilen sınıfları örPartizan/135 gütleme görevini üstlenen parti, onların
karşısında engel teşkil eden bir durum oluşturmuştur. Bunun sonucu
karşı-devrimin hedefi olmuşlardır. Öyle ki, Japon işgalinin son döneminde,
yenilgisinin kesinleşmesi üzerine,zaferi salt kendilerine mal etmek
kurnazlığıyla, ÇKP ve halk ordusunu ve tüm kurumları Japon işgaline karşı
savaşmalarını yasaklayan karar almışlardır. Amaç, öncü gücü etkisiz kılmak, yok
etmek ve meydanı boşaltarak rahat hareket etmektir. 11 Ağustos 1945’te
kendilerince tek yanlı şöyle bir “karar” alırlar:
“11 Ağustos’ta, Japon istilacılarının nihayet yok edilmekte
olduğu can alıcı bir anda Çan Kay Şek, Sekizinci Yol Ordusu, Yeni Dördüncü Ordu
ve bütün diğer halk silahlı kuvvetlerinin Japon ve kukla askerleriyle
savaşmasını yasaklayan bir milli ihanet emri yayınladı. Elbette bu emir,
kesinlikle kabul edilemez ve edilmemelidir. Kısa bir süre sonra Çan Kay Şek,
sözcüsü aracılığıyla Çin halkının silahlı kuvvetlerini ‘Halk Düşmanı’ ilan
etti. Bu, Çan Kay Şek’in Çin halkına karşı savaş ilan ettiğini
göstermektedir.”(42) ÇKP bu karara uymaz. Çin halkının öncü gücü, devrimin
hedefi olan siyasal partinin bu kararını tanımaz ve kararlılıkla bunu onlara
iletir. 8 yıl boyunca kurulan bu ittifak döneminde giderek gelişen ve öne çıkan
Çin proletaryasının önder gücüne karşı; Guomindang dönem dönem kaypaklık yapmış
ve anti-komünist tutum ve tavırlara girişmiştir.
1940, 1941 ve 1943
yıllarında Direnme Savaşı’nı baltalamak, komünist partiye karşı saldırı
girişiminde bulunmak ve aleyhte kampanyalar yürütmek tavırları içerisine
girmişlerdir. Çeşitli provokasyon girişimlerinde bulunulmuş, iç savaşa
yeltenilmiş ama bunlar boşa çıkarılarak savaşsonuçlana kadar cephe içerisinde
tutulmuşlardır. Onların tutarsızlıklarına karşın soğukkanlı davranılmıştır.
Japonya tümden teslim olduktan sonra Guomindang, karşı-devrimci tutumunu daha
öne çıkarır. Arasına giderek derin bir çizgi çekerek ÇKP’yi etkisiz hale getirmek
ister. Ama ÇKP boyun eğmez ve Japon emperyalizminin teslim olması sonrası
kararlı mücadelesini sürdürür. Yaptığı atılımla irili ufaklı 59 şehir ve köylük
bölgeleri ele geçirir.
Etki alanını genişletir. 1945 yılının Ağustos ayında ele
geçirilen toplam şehirlerin sayısı 175’i bulur. Özellikle Kuzey Çin’de
kaybedilen Veyhayvey, Yentay, Longku, Yıdu, Ziçuan, Yangliuçing, Bikeçi, Boay,
Cangciaku, Cining, Fengçen gibi yerler geri alınır. Ayrıca birçok demiryolları,
köy, kasaba, ilçe ve il gibi yerleri ele geçirme kararları da alınır. ÇKP’nin
bu hamlesi ve dünya demokratik kamuoyunun oluşturduğu baskısonucu ABD
emperyalizmi ve Çan Kay Şek geri adım atar.
Partizan/136 (42) Mao, Seçme Eserler 4, s. 45, Kaynak Yayınları
Bunun sonucu Çan Kay Şek, 14- 20 ve 23 Ağustos 1945
tarihlerinde Mao Zedung’a gönderdiği üç telgrafla barış görüşmeleri için onu
Çunking’e davet eder. Mao ve yoldaşları 28 Ağustos’ta görüşmeye giderler ve 43
gün süren görüşme yaparlar: “Guomindang ile Çin Komünist Partisi arasında
Çungking’de yapılan görüşmeler bu kez kırk üç gün sürmüştür. Sonuçlar
gazetelerde yayınlanmış bulunuyor. İki partinin temsilcileri görüşmeleri
sürdürmektedirler. Görüşmeler verimli olmuştur. Guomindang, barış ve birlik
ilkelerini onaylamış, halkın bazı demokratik haklarını tanımış ve iç savaşın
önlenmesi ve yeni bir Çin inşa etmek için iki partinin barış içinde iş birliği
yapması gerektiğini kabul etmiştir. Bu noktalarda anlaşmaya varılmıştır.
Üzerinde anlaşmaya varılamayan başka noktalar vardır. Kurtarılmış bölgeler sorunu
çözülememiştir ve silahlı kuvvetler sorunu da aslında çözülmüş değildir.”(43)
Guomindang anlaşmaya varılamayan sorunların dışında anlaşma sağlanan sorunların
çözümünde de samimi davranmaz. Verdiği sözleri yerine getirmez.
Böylece Guomindang ile yapılan bu anlaşmalar pratikte
uygulanmaz ve kağıt üzerinde kalır. Çan Kay Şek Hükümeti, kurtarılmış alanlarda
yer alan ÇKP’yi, demokratik hükümetlerin yasallığını, Çin Halk Kurtuluş
Ordusunu tanımaz. Anlaşma kurallarını çiğneyerek ÇKP’ye ve kurtarılmış
bölgelerdeki halk yığınlarına karşı 800 bin askerle şiddetli bir saldırıya
geçer. Böylece 10 Ekim Anlaşması’nın ilk maddesi olan “barış ve ülkenin yeniden
inşası” kararını çiğner. Amacı ÇKP’yi yok etmek ve kitleleri kendi tahakkümü
altına almaktır. Bunun sonucu Şansi Eyaleti’nin Şangdang bölgesi başta olmak
üzere, birçok alanda şiddetli çatışmalar olur. Ancak bu ilk çatışmalarda
Guomindang’ın saldırıları ÇKP ve önderliğindeki HKO tarafından püskürtülür ve
Guomindang yenilgiye uğratılır.
ÇKP, Guomindang’ın 10
Ekim Anlaşması’na uymayacağını ve saldırıya geçeceğini biliyordu. Ama, bir
öncekisüreçte ittifak içinde olan güçlerden hangisinin bu ittifakı tanımayıp ve
alınan kararlara uymayıp yapacağısaldırıyla, kitleler nezdinde gerçek yüzünü
deşifre etmesi gerçeği söz konusuydu. Ayrıca II. Empetyalist Paylaşım Savaşı
bitmiş ve dünya çapında barışa gidilmiştir. Dünyada olduğu gibi Çin’de de barış
atmosferi öne çıkmıştır. ÇKP bunu görmüş ve anlaşmada kitleler nezdinde tutarlı
tavır göstermiştir. Ancak Guomindang, bu minvalde hareket etmemiş ve saldırgan
bir tavır takınmıştır. Bunun sonucu kurtarılmış bölgelere karşı saldırıya
geçmiştir. Bunun üzerine ÇKP ve HBC (Halkın Birleşik Cephesi), Guomindang’ın
saldırılarını göğüslemiş ve halkın güvenini kazanmıştır.
Partizan/137
(43) Mao, Seçme Eserler 4, s. 55-56, Kaynak Yayınları
Onların desteğini daha aktif boyutlarda almıştır. Guomindang
ise hem kayıp vermiş hem de giderek teşhir olmuştur. 10 Ocak 1946’da
Guomindang, ÇKP ile bir kez daha Ateşkes Anlaşması imzalar. Çin halkınca teşhir
olan, askerlerinin morali bozulan, ekonomik durumu kötüleşen Guomindang,
ateşkese ihtiyaç duymuştur. Ateşkesin muhtevası, 13 Ocak gecesinden itibaren
iki tarafın da askeri harekatlarını durdurmalarını öngörüyordu. Çan Kay Şek bir
kez daha ateşkese mecbur kalmıştı. Ama diğer taraftan ileride saldırıya geçmeyi
planlıyordu. Ve bu doğrultuda yapmayı planladığı askeri saldırı için yaptığı
hazırlıkları kamufle ediyordu.
Bunun sonucu, 10 Ekim 1945’te ÇKP ile ateşkes imzalayan
Nancing Guomindang Hükümeti, 10 Ocak 1946 tarihinde ÇKP ile bir kez daha
ateşkes imzalar: “Ocak 1946’da Parti, Guomindang’la yeniden bir ateşkes
anlaşması imzalamış ve demokratik partilerle iş birliği yaparak Guomindang’ı
Siyasi Danışma Konferansı ortak kararlarını kabul etmeye zorlamıştır. Çin
Komünist Partisi, o günden bu yana demokratik partiler ve halk örgütleriyle
birlikte anlaşmayı ve kararları vargücüyle savunmaya çalışmıştır.”(44) Bunun
üzerine Guomindang Hükümeti, Çin Komünist Partisi ve diğer demokrat partilerin
katılımıyla gerçekleşen Siyasi Danışma Konferansı’na katılmak zorunda kalır. 10
Ocak 1946’da yapılan bu konferansta alınan ateşkes kararıyla barış ve
demokrasiden yana bir dizi karar alınır. Ancak Guomindang, konferansa kerhen
katılır.
Çünkü ÇKP ve diğer
halk güçlerinin Çin halkı üzerindeki güven ve saygınlığı, Guomindang tarafından
kabullenilemez. Dolayısıyla konferansta alınan kararlara da uymazlar. Bunun
sonucu Goumindang, 1946 Haziran’ında ateşkes ve konferansta alınan kararları
bir kez daha ihlal etti. Kurtarılmış bölgelere, Çin halkına ve ÇKP’ye karşı
saldırıya geçer. Temmuz ayında ateşkes anlaşmasını yırtıp atar ve Guomindang
birliklerine stratejik alanların ele geçirilmesi emrini verir. Böylece Çan Kay
Şek, ÇKP’nin etkin olduğu ve kızıl siyasi iktidarların olduğu alanlara yönelik
başlatılan bu saldırı furyasıyla savaşı fiilen başlatır.
Bunun üzerine ÇKP
Merkez Komitesi, saldırıya karşı “Çan Kay Şek’in Taarruzunu Savunma Savaşıyla
Ezelim” başlığıyla bir talimat yayınlar ve tüm parti savaşa seferber edilir:
“1. Çan Kay Şek ateşkes anlaşmasını çiğnedikten, Siyasi Danışma Konferansı’nın
kararlarını çiğnedikten ve Kuzeydoğu’da Siping’i, Çangçun’u ve bize ait diğer
şehirleri işgal ettikten sonra şimdi Doğu ve Kuzey Çin’de bize karşı yeni bir
geniş çaplı taarruza başlamaktadır; daha sonra yeniden Kuzeydoğuya saldırması
mümkündür.
Partizan/138
(44) Mao, Seçme Eserler 4, s. 301, Kaynak Yayınları
Çin
halkı, ancak Çan Kay Şek’in taarruzunu bir savunma savaşıyla bütünüyle ezdikten
sonra, tekrar barışa kavuşabilir. 2. Partimiz ve ordumuz Çan Kay Şek’in
taarruzunu ezmek ve böylece barışa kavuşmak için her türlü hazırlığı
yapmaktadır.” 3. Çan Kay Şek’i yenmek için yürüteceğimiz savaşın genel yöntemi
hareketli savaştır. Bu yüzden, belirli yerlerin ve şehirlerin boşaltılması
sadece kaçınılmaz değil, aynı zamanda zorunludur. Belli yerler ve şehirler,
başka türlü kazanılması olanaksız olan kesin zaferi kazanmak için, bütün parti
üyelerimize ve Kurtarılmış Bölgelerdeki bütün halka bunu kavratmalıyız.”(45)
ÇKP, Guomindang’ın saldırısına karşısavunma savaşı kararı alır. Yukarıdaki
genelgenin 3. maddesinde belirtildiği gibi bu savaş ÇKP açısından
hareketlisavaştır. Yani bu dönem düzenli orduya sahip ve askeri olarak güçlü
olan düşmana karşı şehirler ve güçlü olduğu alanlar geçici olarak boşaltılmıştır.
Bu stratejik savunmadır, ama geri çekilen kırsal alanda gerilla savaşı öne
çıkarılarak taktik saldırılar esas alınmıştır.
Gerilla savaşı esnek
birsavaştır. Yani düşmanın zayıf olduğu kırsal alanlarda vur-kaç taktiğiyle
darbeler vurulması, yıpratılması ve tahrip edilmesidir. Buna bağlı olarak
giderek halk ordusu oluşturularak düzenli savaşa geçmek ve Guomindang’ın güçlü
olduğu şehirlerde kuşatma altına alıp yenilgiye uğratılmasıdır. Böylece savaşta
belirleyici olan düzenli ordu oluşturmak ve stratejik saldırıya geçmenin öznel
şartlarını da oluşturmaktır. Mao bunu defalarca kez belirtmiştir. Ama bu hedefe
ulaşmak için önce gerilla savaşının esas alınmasını da belirtmiş ve bu
doğrultuda bir savaşstratejisi izlenmiştir. Ki ileride belirteceğimiz gibi,
düzenli ordunun oluşturulmasıyla stratejik saldırı aşamasına da geçilecektir.
Nitekim ÇKP savunma savaşıyla bu doğrultuda mücadele
yürütür. Bunun için kitle temelini güçlendirmek ve onları örgütlemek görevini
önüne koyar. Başta yoksul köylülere dayanılmıştır. Bunun sonucu onların toprak
sorunlarının çözümüne gidilmiş ve üzerlerindekisınıfsal baskıya son verilmiş ve
güvenleri kazanılmıştır. Ayrıca orta köylülerle de ilişkiye geçilmiştir. Toprak
sorununun çözümünde orta ve küçük toprak ağalarına karşı da esnek tavır
takınılmıştır. Amaç, düşmana verilen desteği azaltmak ve kurtarılmış bölgeleri
güçlendirmektir. Buna karşın büyük toprak ağaları, mütegalibe ve zorba kesimler
ile komprador burjuvaziye kararlı ve sert tavırlar alınmıştır. Bu
gerici,sömüren ve Guomindang saflarındaki bu zorba kesimler demokratik halk
devriminin hedefi olmuşlardır. Şehirlerde de işçisınıfı, küçük burjuvazi ve
ulusal burjuvazi ile ilişki kurmak, birleşmek hedeflenmiştir.
Partizan/139 (45) Mao, Seçme
Eserler 4, s. 88-89-90, Kaynak Yayınları
Böylece demokratik halk devriminin birleşik cephesinin
oluşturulması görevi de pratiğe indirgenmiştir. Böylece komünist partisi
önderliğinde, halk savaşının yürütülmesi ve halkın birleşik cephesinin
oluşturulması giderek gelişmiştir. Nitekim daha savaşın ilk dönemlerinde Çan
Kay Şek’in kurtarılmış alanlara yönelik saldırıları püskürtülmüş, geri adım
attırılmış ve darbeler vurulmuştur. Nitekim Guomindang’a bağlı 190’ı aşan
tugayın 25’i ilk üç ay içinde imha edilmiştir. Bu imha ve darbeler, daha
sonraki süreçlerde daha üst boyutlara tırmanmıştır. Guomindang giderek
zayıflamış, ÇKP, HKO ve halkın birleşik cephesi ise giderek daha güçlenmiştir.
Bu haklı ve meşru savaş, Çin’in komprador burjuvazisi, feodal ağaları ve tüm
mütegalibe kesimleri ile Guomindang’a karşı verilmiştir. Ama bu savaş aynı
zamanda yerli gericiliğin yörüngesinde hareket ettikleri ABD’nin emperyalizmine
karşı da verilmiştir.
Böylece Guomindang’la
beraber onları destekleyen, sevk ve idare eden ABD emperyalizmi Çin halkını
birleşik cephede birleşmeye zorlamıştır. “ABD emperyalizmi ile Çay Kay Şek’in
bu gerici siyasetleri, Çin halkının bütün kesimlerini kendi
kurtuluşlarınısağlamak için birleşmeye zorlamıştır. Bu kesimler; işçileri,
köylüleri, şehir küçük burjuvazisini, milli burjuvaziyi, aydınlanmış eşrafı,
diğer yurtsever unsurları, azınlık milliyetlerini ve yurt dışındaki Çinlileri
kapsamaktadır. Bu, bütün milletin çok geniş bir birleşik cephesidir. Japonya’ya
Karşı Direnme Savaşı dönemindeki birleşik cepheyle karşılaştırıldığında, bu
cephenin hem daha geniş bir kapsamı hem de daha derin temelleri vardır. Bütün
Partili yoldaşlar, bu birleşik cepheyi sağlamlaştırmaya ve geliştirmeye
çalışmalıdırlar.”(46) Nitekim verilen savaş ile köylüler ve tüm halk güçlerinin
aktif desteği alınmıştır.
Pratik olarak halk güçleri bu savaşta daha üst düzeyde ve
daha aktif yer almışlardır. Düşmana karşı üstünlük sağlandıkça “toprak
işleyenindir” siyaseti daha sistemli bir şekilde işletilmiştir. Demokratik
devrimin temel sorunu olan toprak sorunu ciddiye alınmıştır. Böylece düşmanın
kovulduğu kurtarılmış alanlardaki bu topraklarda, büyük toprak ağalarının gasp
ettikleri ve zoraki mülkiyetlerine geçirdikleri topraklar asıl sahipleri olan
köylülerin mülkiyetine devredilmiştir. Ki bu, köylü devrimidir. Bunun sonucu
köylülük, Çin Devrimi’nde temel gücü oluşturmuştur. Ayrıca Çin’de yeni
demokratik devrim siyasi iktidar organında devrimde yer alan halk güçlerine yer
vermiştir.
Partizan/140 (46) Mao, Seçme
Eserler 4, s. 118, Kaynak Yayınları
Bu bölgelerde birleşik cephenin siyasi iktidar organlarının
siyaseti olan “üç üçte bir sistemi” uygulanmıştır. Bu sistem daha önce Japonya
işgaline karşı uygulandığı gibi bu dönemde de cephe içinde yer alan tüm
sınıfların demokratik siyasi iktidar organları içinde temsil edilmesidir. Bunun
sonucu “üç, üçte birsisteminde” Komünist Partisi üyeleri bu organ içinde üçte
biri solcu ilericiler üçte biri ve ulusal burjuvazi ve diğer kesimler de diğer
üçte biri oluşturmuşlardır. Böylece cephe içinde yer alan sınıf ve güçlerin
birliği daha sağlamlaştırılmış ve daha pekiştirilmiştir. Böylece halk güçlerine
dayanan ve onları daha güçlü mevzilerde örgütleyen ÇKP, Halk Kurtuluş Ordusu ve
halkın birleşik cephesine dayalı üç sacayağı, giderek sağlamlaşmış ve
Guomindang’a ağır darbeler vurmuştur. Halkın Birleşik Cephesi, devrim güçlerini
daha birleştirip, daha sağlam temeller üzerine oturttukça Guomindang ciddi
kayıplar vermiştir.
Mao verilen bu savaşın bir yıllık bilançosunu şöyle açıklar:
“Bunun sonucu olarak, 1.120.000 düşman askerini yok etmeyi başardık, düşmanın
kuvvetlerini dağılmaya zorladık, kuvvetlerimizi çelikleştirdik ve güçlendirdik,
Kuzey-Doğu’da, Cebol’da, Doğu Hopey’de, Güney Şansi’de ve Kuzey Hunan’da,
stratejik karşı saldırılara başladık. Geniş alanları yeniden ele geçirdik ve
yeni geniş bölgeler kurtardık.”(47) Savaşın birinci yılındaki bu başarı, ÇKP’ye
yeni mevziler kazandırmıştır. Düşmana ağır darbe indirilmiş ve karşı-devrim
saflarında tahribatlar oluşturmuştur. Elde edilen başarı ile ele geçirilen yeni
alanların sınırları giderek genişletilmiştir. Manevi olarak da Guomindang
saflarında yılgınlık ve moral bozukluğu oluşmuştur.
Onların saflarında inanç daha sarsılmıştır. Kitleler içinde
Guomindang’ın gerçek yüzü daha iyi görülmüştür. Halk düşmanı bir parti olduğu
gerçeği giderek daha açığa çıkmıştır. Guomindang’ın emperyalizmin uşağı ve
komprador burjuvazinin ve toprak ağalarının çıkarlarını savunan gerçek yüzü,
verilen devrimci mücadele içerisinde iyice deşifre olmuştur. Buna karşın
ÇKP’nin halk üzerindeki otoritesi ve saygınlığı giderek daha öne çıkmıştır.
Halk güçlerini temsil eden ve onların çıkarları doğrultusunda hareket eden bir
yapı olduğu gerçeği daha iyi görülmüştür. Bunun sonucunda halkın desteği daha
da artmış ve pratikte ÇKP ve HKO saflarında daha aktif olarak yer almışlardır.
Kısacası yeni demokratik devrim sürecinde devrim ile karşı-devrim saflaşması
daha netleşmiştir. Tüm bu gelişmeler, ÇKP tarafından görülmüş ve savaşın ikinci
yılına ilişkin yeni kararlar alınmıştır.
Partizan/141 (47) Mao, Askeri
Yazılar, s. 398, Sol Yayınları
Bu kararlar ile iç hatlardaki kurtarılmış alanları korumak ve
o mevzilere tutunarak giderek savaşı Guomindang alanlarına taşımak ve onlara
daha etkin darbeler vurulmasını hedefleyen kararlar alınır. Askeri olarak ÇKP
4. ve 8. Orduyu hem iç alanlarda hem de düşmanın etkin olduğu alanlarda daha
öne çıkartarak, gerilla savaşını daha ileri mevzilere taşımış ve
hareketlisavaşın sınırlarını daha da genişletmiş, mevzi savaşın adımları da
atılmıştır. Haziran 1947’yi kapsayan bu dönem içerisinde ikinci yılına girilen
savaşta, HKO Guomindang’ın birçok alandaki saldırısını etkisiz kılmıştır. HKO,
Guomindang’ın kurtarılmış bölgelere saldırarak halk ordusunu yenilgiye uğratmak
ve ezmek emellerini boşa çıkartmıştır. Karşı-devrim yenilgiye uğratılmış ve
savaş giderek kurtarılmış bölgelerden Guomindang’ın etkin olduğu bölgelere
kaydırılmıştır. Bu savaşta HKO saldırırken, Guomindang savunma durumuna
düşmüştür.
Böylece savaşta yeni bir döneme girilmiştir. ÇKP açısından
stratejik savunma sürecinin yerini stratejik saldırı süreci almıştır. Mao’nun
tahliliyle böylece savaşın seyrinde önemli değişiklikler oldu. ÇKP
önderliğindeki savaşın seyri yeni bir dönem yönelir. Temmuz 1946-Haziran
1947’de Guomindang saldırı, HKO savunma halindeyken; Temmuz 1947-Haziran1948
tarihlerinde savaşın seyri değişime uğradı: “Bu yüzden savaşın ilk yılında
(Temmuz 1946-Haziran 1947) Guomintang saldırı halinde, Halk Kurtuluş Ordusu da
savunma halindeydi.
...İkinci yılda (Temmuz 1947-Haziran 1948) savaşın gidişinde
önemli bir değişme oldu. Oldukça çok sayıda düzenli Guomintang askerini
temizleyen Halk Kurtuluş Ordusu, güney ve kuzey cephelerinde,savunmadan
saldırıya, oysa Guomintang, tersine, saldırıdan savunmaya geçtiler. ...Artık,
Halk Kurtuluş Ordusu hem mevzii savaş ve hem de hareketli savaş verebiliyordu.”(48)
Görüldüğü gibi iki yıllık savaş bilançosu ÇKP’nin lehine seyir izlemiştir.
Eylül 1948’de toplanan ÇKP Merkez Komitesi, süreci değerlendirmiş ve HKO’nun
savunma durumundan saldırı durumuna geçtiği değerlendirmesini yapmıştır. Bu
değerlendirme sonucu, tahliller yapılır ve yeni kararlar alınır.
Yeni demokratik devrimin kendi içinde ve askeri stratejik
hattında yeni bir dönemece girmesi düşmanın olduğu mevzilere saldırıyı ön plana
çıkarır. Askeri alanda bu doğrultuda bir hat izlenir. Savaşın bilançosunu da
değerlendiren ÇKP Merkez Komitesi, HKO’nun askeri gücünün hem nicel hem de
nitel olarak daha geliştiğini belirlemiştir. HKO düzenli orduyu geliştirerek
saldırı aşamasını esas alarak, mevzi savaşını öne çıkartmıştır.
Partizan/142 (48) Mao, Askeri
Yazılar, s. 457-458, Sol Yayınları
Artık savaş ÇKP’nin
önderliğinde ve HKO’nun daha öne çıkması sonucu giderek kırsal alandan
şehirlere doğru kaymıştır. ÇKP yeni alanlar ele geçirmiş ve kurtarılmış
alanlara dahil etmiştir. Diğer taraftan savaşın bu boyutu güçler dengesinde de
kendisini gösterir. HKO parti önderliğinde yeni alanlara açılırken,saflarında
yer alan kitlelerin sayısı hızla artar. Öyle ki, ÇKP’nin önderlik ettiği
HKO’nun askeri gücü hızla artarken, Guomindang’ın ise askeri gücü giderek
zayıflar.
“Savaşın üçüncü yılının ilk dört ayı içinde, yani Şanyang’ın
1 Temmuzile 2 Kasım arasında, Guomindang ordusu 1 milyon asker kaybetti” diyen
Mao Zedung hemen akabinde “Buna karşılık, 1946 Haziran’ında 1.200.000 askere
sahip olan Halk Kurtuluş Ordusu’nun mevcudu 1948 Haziran’ında 2 800 000’e
ulaşmış ve bugün 3 milyonu aşmış bulunmaktadır”(49) diyerek askeri bakımdan
güçler dengesinde kendi lehlerine olan gelişmeyi vurgulamaktadır.
1948 Mart-Haziran aylarında HKO düşmana karşı ciddi darbeler
vurmuş ve ağır kayıplar verdirmiştir. Bütün savaş meydanlarında düşmana karşı
üstünlük sağlamıştır. Özellikle Güney ve Kuzey cephelerinde Guomindang’ın
ordusu yenilgiye uğratılmış ve safdışı bırakılmıştır. Bu ağır yenilgi sonrası
Çan Kay Şek’in komutasındaki Guomindang ordusu bu alanlardan çekilmiştir. Artık
bir dönemler güçlü oldukları ve hükmettikleri alanları kaybeden Guomindang
böylece gücünü ve etkinliğini yitirmiştir.
Bu bölgelerdeki
Guomindang tugaylarına, alaylarına büyük darbeler vurulmuş, imha edilmiştir.
Böylece HKO bu toprakları ele geçirmiştir. Yeni mevziler edinmiştir. Savaşta
inisiyatifi tümden denetimine almıştır. Öyle ki, geliştirilen düzenli ordu ile
üstünlük sağlanılan alanlarda askeri bakımdan da yeni güç ve mevziler
oluşturmuştur. Guomindang’a karşı topçu, saldırı ve savunma taburları
oluşturulmuştur. Bunun sonucu kayıplar veren, gerileyen ve eldeki mevzileri
yitiren Guomintang’a bağlı uçaklı ve tanklısavunma sistemi de büyük ölçüde
tahrip olmuş, kullanılamaz duruma getirilmiştir. Böylece düşman cephesi ve
mevzileri büyük ölçüde çökertilmiş, temizlemiştir.
Guomintang güçleri az bir güçle Doğu Çin ile merkezdeki
ovalarda kalmışlardır. 1948 yılı Mart-Haziran ayları ABD emperyalizminin
güdümündeki Guomintang’ın iyice çökertildiği ve püskürtüldüğü dönem olmuştur.
1949 yılında ise Guomintang daha ağır kayıplar almıştır ve yenilgiye
uğramıştır. Öyle ki, Guomintang’ın Nanking Hükümeti, ÇKP ile barış görüşmeleri
yapılmasını kabul eder.
Partizan/143 (49) Mao, Seçme
Eserler 4, s. 274-275, Kaynak Yayınları
1 Nisan 1949’da Nanking’den gelen Guomindang temsilcisi bir
heyet, ÇKP heyeti ile barış görüşmeleri yapmak için Payping’e gelir. 1.5 aylık
görüşme sonrası bir İç Barış Anlaşması Taslağı hazırlanır. Yapılan görüşmede
sekiz koşul üzerine anlaşılır: “Bu koşullar şunlardır: savaş suçlularının
cezalandırılması; sahte Anayasanın yürürlükten kaldırılması;sahte ‘anayasal
yetkinin’ yürürlükten kaldırılması; bütün gerici birliklerin demokratik
ilkelere göre yeniden örgütlenmesi; bürokratik sermayenin kamuya mal edilmesi;
toprak sisteminin ıslahı; ihanet anlaşmalarının ilgası; gerici unsurların
katılmayacağı yeni bir Politik Görüşme Konferansının toplanması ve Nanking
Kuomintang Hükümeti ile ona her kademede bağlı olan hükümetlerin güç ve
yetkilerini devralacak demokratik bir koalisyon hükümetinin kurulması.
Bu sekiz temel koşulu
Nanking hükümeti kabul etti.”(50) Bu anlaşmayı önce kabul eden Guomindang
pratikte bu anlaşmaya uymaz. Alınan kararların gereklerini yerine getirmez.
Getirmediği gibi karşıt tavır takınır. Karakterlerine uygun bir tarzda ikiyüzlü
bir tavır sergilerler. Bu anlaşmayla zaman kazanıp saldırma tutumu içinde
oldukları gözlenir. Barış koşullarını reddeder, Çin halkına karşı gerici ve
faşist tutumlarında diretirler. Bunun sonucu bulundukları yerlerde saldırgan
tutum sergilerler. Sonuç alamazlar ama anlaşmanın kurallarına uymazlar ve
alınan kararları ihlal ederler.
Böylece Nanking’deki hükümet iki yüzlü tavır sergiler. ÇKP
ve Çin halkı bu gerici tavrı kabul etmezler. Çin halkı bu gerici tavra karşı
Halk Kurtuluş Ordusu’nun yanında yer alır. Guomindang birliklerinin etkisiz
hale getirilmesi ve temizlenmesinde ısrar eder. Islah olmaz bu saldırgan
Guomindang güçlerinin tutuklanmasını ve yargılanmasını isterler. Bunun sonucu
yenilgiye uğratılmış Guomindang’ın son çırpınışının da etkisiz hale getirilmesi
için orduya talimat verilir.
Başkan Mao ile başkomutan Çu Teh’in imzasıyla bu doğrultuda
çıkan talimatta bu açık ve net olarak belirtilir: “Bütün orduların komutan ve
savaşçı arkadaşları, güney gerilla bölgelerindeki Halk Kurtuluş Ordusu’nun
arkadaşları! Çin Komünist Partisi ile Nanking Kuomintang hükümeti temsilcileri
arasında yapılan uzun görüşmelerden sonra hazırlanan İç Barış Anlaşması Taslağı
(bkz: bu yapıtın
474.sayfası) bu hükümetçe reddedilir. Nanking Kuomintang hükümetinin sorumlu
üyeleri, hala Amerikan emperyalizmi ile Kuomintang eşkıya çetesinin sergerdesi
Çan Kay Şek’in emirlerine itaat ettikleri, Çin halkının kurtuluş davası ile
Partizan/144
(50) Mao, Askeri Yazılar, s. 475, Sol Yayınları
iç mücadelelerinin
barışçı yoldan çözümlenmesine engel olmak istedikleri için, bu anlaşmayı
reddettiler.”(51) Bu talimat üzerine HKO düşmanın elinde kalan son toprakları
ele geçirmek için taarruza geçer. 21 Nisan 1949 tarihinde HKO önderliğinde
başlayan saldırılar sonucu Guomindang ordusunun son kırıntıları imha
edilmiştir. Düşmanın Yangçe Nehri üzerinde kurduğu savunma hattı 3.5 ayda
tümden imha edilmiş ve bu topraklar devrimin üç temel gücünü oluşturan ÇKP, HKO
ve Halkın Birleşik Cephesisaflarında kalmıştır.
22 yıl karşı-devrimci
Guomindang yönetiminin merkezi olan Nanking de kurtarılmıştır. Böylece gerici
Guomindang hükümeti resmen devrilmiştir. Ayrıca HKO hızla güneye doğru ilerler
ve Nisan ayında Hançov, Nançang ve Çin’in en büyük şehri olan Şanghay’ı da
kurtarır. Mayıs ayında stratejik kentler olan Vuçang, Hanyang ve Hankong
kentleri de kurtarılır. Eylül ve Ekim aylarında Pay Çung-Si komutası altındaki
güçler de etkisiz hale getirilir. Diğer bölgelerdeki iller de 1949’un aralık
ayına kadar HKO tarafından ele geçirilir.
Böylece 1949 sonunda Guomindang askeri ve siyasi olarak
tümden yenilgiye uğratılır ve tümden temizlenir. Böylece Çin Devrimi
sonuçlanır. Bu devrim ÇKP önderliğinde ve Çin halkının bir bütün olarak yer
aldıkları yeni demokratik devrimdir. Çin Devrimi elbette ki Çin’in özgül
koşullarına göre olan bir devrimdir. Ama Çin dışında henüz burjuva devrimini
yapmayan ve emperyalizme bağımlı olan birçok ülke de mevcuttur. Dolayısıyla
bundan dolayı Çin’deki demokratik halk devrimi aynı zamanda uluslararası
muhteva taşıyan devrimdir. Dolayısıyla bu devrim uluslararası alanda birçok
ülkeye de ışık tutmuştur.
Çin devrimi feodalizmle beraber komprador kapitalizmi hedef
almıştır. Ama beraberinde bağımlı olduğu emperyalizm de Çin’de gerçekleşen yeni
demokratik devrimin diğer hedefini oluşturmuştur. Daha önce vurguladığımız bu
gerçeği Stalin’e dayanarak bir kez daha belirterek yazımızı sonuçlandıralım:
“İşte bu nedenle
Komüntern, Çin’de burjuva demokratik devrimin aynı zamanda anti-emperyalist bir
devrim olduğunu söylüyor. Dolayısıyla bugün Çin’deki devrim, devrimci hareketin
iki kolunun, yani feodal kalıntılara karşı hareketle emperyalizme karşı
hareketin bir birliğidir. Çin’deki burjuva-demokratik devrim feodal kalıntılara
karşı mücadele ile emperyalizme karşı mücadelenin bir birliğidir.”
(51) Mao, Askeri Yazılar, s. 471-472, Sol
Yayınları
(52) Stalin, Milli Demokratik Devrim, s. 83-84,
Kaynak Yayınları
Bitti....................
1-ÇİN’DE YENİ DEMOKRATİK DEVRİM_Ocak_2021_Sayı_96
https://www.yüzçiçekaçsın.de/2024/10/1-cinde-yeni-demokratik-devrim.html
2-ÇİN’DE YENİ DEMOKRATİK DEVRİM_Ocak_2021_Sayı_96_Toprak
Devrimi Savaşı
https://www.yüzçiçekaçsın.de/2024/10/2-cinde-yeni-demokratik.html