Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, 17. Olağan Genel Kurulu'nu Ankara'da Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdi (19-20 Nisan 2025).
Haftasonu
düzenlenen kongre, başta örgüt, tartışma kültürü ve demokrasi anlayışımız olmak
üzere pekçok açıdan öğretici pratikler de ortaya çıkardı.
Her şeyden evvel, Kızılbaşların dayandığı tarihsel kaynaklar olan "klan demokrasisi" anlayışından epeyce uzaklaşıldığını işaret etmiş oldu.
Kongreden günler önce, Cuma Erçe ve Hüseyin Güzelgül şansında iki
çevrenin yarışacağı biliniyordu.
Ama
toplantıda Aleviler ve ezilenler için bu denli moral bozucu sahnelerin
yaşanacağı pek de düşünülmüyordu.
Moral bozucu sahneler derken tartışma yöntemindeki kabalık, dil ve
usluptaki nezaket yoksunluğu, divanı zorda bırakma, kürsüyü işgal girişimi,
"genel irade"yi yok sayma, kendini dayatma, gücünü fazla gösterme,
bunun için şiddet eğilimi içine girme, sonuçta salonu terk etme gibi
davranışlar ilk aklıma gelenler.
Hayır.
Kapitalizm ideolojisi, yalnız proletarya ve emekçi sınıfların değil
ezilenlerin, bizim örneğimizde olduğu gibi Kızılbaşlar'ın da doğasını bozacak
şekilde zihinlere sızıyor. Dolayısıyla Marksist terminoloji ile söylersek,
emeğin emekle çatışması gibi ezilenlerin ezilenlerle çatışması da büyük bir
sorunsal olarak karşımıza çıkıyor.
Kimliksel taleplerin öne çıkması, sınıfsal talepleri gölgeler gibi algılansa da gerçeklik biraz farklıdır. Zira son zamanlardaki konjonktürel dalgalanmakarı saymazsak Kürt hareketi ve bilhassa Pir Sultan örgütlülüğü bağlamında Alevi hareketinin devrimci - demokratik çizgide var olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Benim
felsefemde her zaman bir, birden büyüktür. Bu nedenle Pir Sultan kongresi benim
için yalnızca bir kongre değil, sadece bir seçim değil, yalnızca Kızılbaşlar
değil, yalnızca ezilenler değil, yalnızca Türkiye ve Kürdistan değildir. Daha
fazlasıdır.
Çünkü diyalektiğin, Alevi kültüründeki karşılığı Vahdeti vücuttur, o da
birlikte çokluk ve çoklukta birlik anlamına gelir. Bu yüzden salonda kalanlar
da salonu terkedenler de öz de aynıdır. Nihayetinde salondan ayrılmak,
kongreden ve örgütten ayrılmak anlamına gelmez. Gelmemesi gerekir. Ne var ki
ezenler, ezilenlerin dağınıklığını fırsata çevirip ayrılığı kışkırtarak
derinleştirmek ister. Buna karşı, iki çizgi mücadelesi anlayışıyla tavır almak
elzemdir. Aksi halde biçimsel, geçici karşıtlıklar antagonist hale getirilir.
Azınlığa Ayrıcalık Tanımak
Terkçilerin, yani salondan ayrılan arkadaşların zayıf ve güçsüz kanadı temsil ettikleri, kongre öncesinden de kongre sırasında da biliniyordu. En azından, bana verilen bilgilerden çıkardığım sonuç böyleydi. Azınlık grubun, ayrılıkçı bir eğilime girecekleri, oyun bozan bir tutum içinde olacakları da kongrenin ilk gününden işaretini vermişti. Benim de taraftarı olduğum çoğunluk grup, uygun yöntemler bularak azgınlığı salonda tutmanın bir yolunu bulmalıydı. Bu yol maalesef bulunamadı, denenmedi bile!
En çok dikkatimi çeken ise devlet ve Aleviler arasındaki ilişkilerin durumu
oldu. Devletin Alevi toplumunu, Kültür Bakanlığı'na bağlama anlayışı sıklıkla
mahkum edildi. Merak edenler için söylüyorum. Genel Kurul, Türkiye
genelinde 75 şubeden 750 civarı delegenin katılımıyla toplanmış oldu. Yaklaşık
200 delegenin salondan ayrıldığını düşünürsek tek listeden ibaret seçimde Cuma
Erçe ve dostları 500 civarı delegenin oyunu almış aldı. Detaylara girmeden
söylüyorum. Başkan ve yönetime giren arkadaşlara başarı dileklerimi iletiyorum.
Pir Sultan Derneklerinin
Özgünlüğü
Angaje olduğum için mi, yoksa gerçek durum böyle midir, emin olmasam da
gördüğüm kadarıyla Alevi / Kızılbaş kurumları içinde en dinamik kurum Pir
Sultan Abdal Kültür Dernekleri'dir. Kızılbaş kültürü yanlızca bir din ve inanç
olarak değil daha geniş çerçeveli bir gelenek olarak görülüyor. Bilime,
felsefeye, aydınlığa, eşitliğe, bireye, özgürlüğe sıklıkla atıf yapılması, bu
genişlik ve derinlikle ilgili olsa gerek.
Tartışma, fikir teatisi, eleştiri, itiraz mantığı da, kültürün genelliği ve
derinliğiyle alakalıdır.
İki slogan belirgindi:
Kurtuluş yok tek başına, ya hep
beraber ya hiç birimiz.
İkinci olarak da:
Faşizme karşı omuz omuza!
Salonun terk edilmesi, negatif bir atmosfer yaratsa da tartışmalı
ortamları, bilhassa düzeyli tartışmaların olduğu mekan ve platformlara yakınlık
duyduğum bilinir. Ne var ki salondaki azınlığın, divanı anti demokratik olmakla
itham edip suçlaması gerçekleri yansıtmıyor.
Kapitalizm İdeolojisi ve
Kızılbaşlar
Kongrede sıklıkla tanık olduğum düzeysiz tartışmaların kaynağını da mercek
altına almak gerekiyor. Böyle bir araştırma bizi sınıflı toplumların varlığına
götürür. En aşırı örneğini verirsek, kapitalizm kendi suretinde Kızılbaşlar
yaratıyor diyebiliriz.
Birçok konuşmacının, hırsından, tutkusundan,
rekabet duygusundan, şiddet dilinden bunu anlamak mümkündür. Bu olumsuz duygu
durumlarının, hakim sınıf ideolojisi olarak burjuva toplumlarından geldiği
bellidir. Aleviler ve komünistler için en karanlık, gerici ve tutucu
ideolojinin burjuva sınıfından geldiği kanaatindeyim.
Kızılbaş kültürü, ancak burjuva toplumu ve kapitalist ilişkilerinden
arındığı oranda özünü, eşitlikçi komünal değerleri ve doğrudan demokrasiyi
tesis edebilir.
Kişisel Dostluklar, Arkadaşlar
Dedim ya, katıldığım her etkinlik, benim için kendisinden daha fazla bir
değer taşır. Ortamın genel görüntüsünü çıkarıp mikro alanlara projeksiyon
tutmaya çalışırım. Kişisel dost ve arkadaşlıkları merkeze koyduğum için
ortamdaki tanıdıklarla görüşmek de bunlar arasındadır. Ayrıca yeni insanlar
tanımak da söz konusu oluyor.
Alevi aktivisti ve hukukçu Ali Yıldırım, Hasgül, sosyal ve politik aktivist
Songül Tunçdemir, hemşehrim Sadık Yıldırım, Akçadağ - Ören'den Aliseydi,
Erdoğan, Kartal'dan Kasım ve ayrıca onlarca Alevi aktivisti dost, arkadaş ile
de kısa süreli diyaloglarımız oldu.
Genel Kurulu kimin kazandığı kadar
kişisel dostluk ilişkilerini de, bu türden buluşmaların bir bileşeni olarak
düşünmek gerekiyor. Bu diyaloglar, ortamın yerel kısmına tekabül ederken
salondaki sloganlar da ortamı evrensele bağlayan bir boyut olarak not
edilmelidir.
Sistemin Kızılbaşları Kuşatması
Kongreden çıkartılacak dersler muhteliftir. Tartışmalar, karşıt görüşlerin
bir arada bulunması, barışçıl yollarla mücadele, doğal ve meşrudur. Bunlar,
kültürel ve demokratik zenginlik getirir. Pir Sultan örgütlülüğü dışındaki ana
akım Kızılbaş kurumlarında vakıflaşma nedeniyle örgüt içi demokratik
mücadelenin yollarının her geçen gün kapanmaya yüz tuttuğu tartışmaları eksik
olmuyor. Buna göre Alevi kurumlarında, önlem alınmazsa belli bir bürokrasinin
oluşacağı ve bunun da Kızılbaş kültürünü kendi eşitlikçi doğasına
yabancılaştıracağı ileri sürülebilir. Bu da özgür ve gönüllü gelenekler yanında
doğrudan demokrasi düşüncesinin son bulması demektir.
Dernek, örgüt, vakıf toplantıları, kongre buluşmaları, üye kabulü, delege,
Başkan, yönetim kurulu gibi birimlerin varlığı ve bunların giderek
kurumsallaşması, Kızılbaşları kuşatıp sistemin bir parçası haline getirebilir.
Böyle olursa Kızılbaşların mücadele tarihinin, bundan sonra kongre, vakıflaşma,
bürokratlaşma ve örgüt içi mücadelelerin tarihi haline gelmesi kaçınılmaz olur.
Kanaatimce Alevi kurumları içinde devrimci - demokratik çizgi açısından en
makul pozisyonda bulunan Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri'dir. Burada bile böyle
bir gidişat söz konusu ise sisteme entegre eğilimi taşıyan Alevi örgütlerinin
durumunu varın siz düşünün.
Yol'a Devam Eden Kazanıyor
Pir Sultan'dan birkaç kez yapılan alıntıda da olduğu gibi bozuk düzende
düzgün yaşamak mümkün değildir. Bu yüzden de Alevilerin sorunu, diğer dinlerde
olduğu gibi kabaca bir ibadet meselesi değil, bozuk dünyanın düzeltilmesi ve
değiştirilmesi sorunudur. Bunu gerçekleştirmek üzere günümüz koşullarında
binlerce insanın başkentte bir araya gelmesi ve direnç göstermesi anlamlıdır.
Mücadele
pratikleri gösteriyor ki, ortamdan ayrılanlar kaybediyor, kalan, geleneklere
bağlanan ve yola devam edenler kazanıyor.
Bu yüzden de
salonda Baba İlyaslar ve Şeyh Bedreddinler'den gelip Seyyit Rızalar'a bağlanmak
gerektiği vurgusu anlamlı olmuştur. Keza söylemlere damgasını vuran Mahir
Çayan, Deniz Gezmiş, Kaypakkaya, Mazlum Doğan yanında Maraş ve Sivas
şehitlerine referans verilmesi de yolun niteliğini göstermesi bakımından
öğretici olmuştur.