ÖNAÇIKLAMA:
Partizan emekçileri tarafından İçel ekonomisinin yapısal
durumunu inceleyen bu çalışmayı okuyucuya sunarken içerisinde yeteri düzeyde
işlenemeyen yanlar (örneğin ilk bakışta, işçi sınıfının durumu, köylülüğün
yavaşta olsa proleterleşme süreci ve il ekonomisinde önemli bir yer tutan deniz
ticaretinde komprador-kapitalist ilişkiler) olduğunu söyleyebiliriz. ancak
Marksist bilgi esnekliğiyle yapılan bu incelemeyi örnek olarak bakımından
okuyucuya sunuyoruz.
İçel ekonomisinin
yapısal durumu
Destekleme Prim
Sisteminin ilkönce pamukta uygulanmaya konulmasının nedeni şöyle açıklanabilir:
Özellikle, enerji ve işçilik maliyetinin düşük olması nedeniyle Güneydoğu Asya
ülkeleri ürünlerinin piyasaya girmesi, yerli tekstil (giyim- dokuma, bez)
sanayini olumsuz etkiler.
1990 yılı
Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre il nüfusu 1.266.995'dir. Bu nüfusun
ilçelere göre dağılımı şöyledir:
Bu sayılara göre il nüfusunun % 62.2'si ilçe ve beldelerde yaşamaktadır. % 37.8'i ise köylerde yaşamaktadır. Toplam köy sayısı 556 olup, ilçe ve belde merkezlerinde yaşamakta olanların (köy kökenlilerin) köyleriyle olan
PARTİZAN
21 | 67
bağlı değişik biçimlerde sürmektedir. İlçe ve belde
nüfusunun yoğun olmasının esas nedeni köylünün sınıf farklılaşmasından
kaynaklanan yoksullaşma sonrası köyden kopmayıp, toprağın miras yoluyla
parçalanması sonucu gereksinmeye yeterince yanıt verememesidir. Özellikle
beldelerdeki nüfus artışı köydeki gelirine ek “ikinci bir iş” umuduyla
olmaktadır.
İlçe merkezleri
nüfusunun yoğun olmasının bir nedeni de iç göçtür. İlin, tarım, ticaret ve
hizmet sektörleri de ilin nüfusunun yoğunlaşmasının nedenidir. Özellikle 1984
yılından bu yana, Mersin-Tarsus-Erdemli ilçelerinde canlı bir nüfus
hareketi gözlemlenmektedir.
1991 yılında merkez ilçe Mersin'e nüfus kaydını
aktaranların dağılımına bakıldığında, esas yanın köyden şehire değil, çevre
illerden, bölgelerden ile doğru olduğu görülür.
Merkez ilçeye nüfus aktaranların % 5'ini İçel'den diğer
yerlerinden gelenler, % 10.3'ünü bölge (Akdeniz) illerinden gelenler,
% 60.90'ını Doğu-Güneydoğu'dan, % 16.08'ini İç Anadolu, %
5.56'sını Karadeniz, % 3.89'unu Marmara, % 3.18'ini de Ege
Bölgesi'nden gelenler oluşturmaktadır.
Serbest Bölge şehirli nüfusun artışında rol oynayanların bir
başka nedenidir. Yani, şehirli ya da ilçe nüfusun köy nüfusuna göre fazla
olması, kentsel-gelişmişleşmesine, bu nedenle köylülüğün yoksullaşmasına
bağlanmak, yorumlamak DOĞRU OLMAZ.
Kaldı ki, il düzeyinde çalışan nüfusun ekonomik etkinlik
kollarına göre dağılımında 14 ve daha yukarı yaş çalışan nüfusun % 60'ı
TARIM, ORMANCILIK VE BALIKÇILIK alanlarında çalışmaktadır. Bunların da %
99'u tarım ve hayvancılık, % 0.8'i ormancılık, % 0.2'i
balıkçılıkla uğraşmaktadır. İlde tarım kesiminde çalışanların oranı Türkiye
ortalamasına göre 5,5 kat daha fazladır.
1991
yılında ilin arazi varlığı ve kullanım durumu şöyledir:
A)
Arazi varlığı:
(Tablo
II) |
Ha |
% |
Tarım
arazisi |
406.000 |
25.6 |
Çayır-Mera |
6.100 |
0.4 |
Orman-Bataklık |
785.500 |
49.5 |
Kumluk-Kayalık
ve mesken alan |
387.700 |
24.5 |
TOPLAM |
1.585.300 |
100.0 |
B) Arazinin kullanım durumu: (Tablo III)
İlin tarım arazisinin 276.000 Ha'lık kısmı KURU, 130.000 Ha'lık kısmı SULU tarım arazisidir. Yani, tarım arazisinin %
67.9'luk kısmı kuru tarım arazisi, % 32.1'lik kısmı sulu tarım
arazisidir.
406.000 Ha'lık tarım arazisinde tarımın teknolojik tablosu
şöyledir:
(Tablo IV)
PARTİZAN
21 68
PARTİZAN 21 | 69
İldeki 406.000 Ha'lık tarım arazisinin 229.920 Ha'lık
kısmında gübre kullanılmakta olup; 1991 yılında Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK)
Mersin Bölge Müdürlüğü’nce yapılan gübre satışı 1990’a göre %3 artarken 1989’a
göre %19.3 oranında düşmüştür.
İlde 1991’de kullanılan ilaç miktarı 1990’a göre %2.3 oranında
artmıştır. Tarımsal ilaç kullanımındaki miktar olarak %130, değer olarak %275.4
oranında artış olmuştur.
Bu oran köylünün
cebinde ki paranın azalması olarak değerlendirilebilir. İlaç kullanımının gübre
kullanımına göre artış göstermesi ise ürünü koruyup gereksinim fazlasını pazara
sunarak gelir kaybını aza indirmek ve bir sonraya kendini yenileyebilme
olanağını sağlamak olarak yorumlanabilir.
İlde 1991’de Ziraat Bankası Mersin Şubesi’nce kullandırılan
kredi miktarında ise bir önceki yıla göre %67.5 oranına bir artış
görülmektedir. Kullandırılan kredinin dağılımı şöyledir:
(Tablo-VI)
Kredi Cinsi |
% |
Narenciye |
23.7 |
Sebze |
103.0 |
Hayvancılık |
2.5 |
Traktör-araç gereç |
109.6 |
Kimyevi gübre |
64.2 |
Su Ürünleri |
67.5 |
Topraksu |
231.7 |
Diğerleri |
1987.9 |
Bankaca kullandırılan kredilerin faiz oranlarının yüksekliği
nedeniyle bu kredilerin esas olarak zengin köylü tarafından kullanıldığı
kabul edilebilir. (Bankalarca verilen kredilere uygulanan faizlerin yüksekliği
nedeniyle elde edilen gelir, banka sermayesinin kaynağının yatırımlardan çok
tefeciliğe dayandığının da bir göstergesidir.)
İlde traktör, pulluk, patoz, santrifüj, pulveriz gibi
makinalar ile kimyevi ilaç ve gübre hemen hemen her köyde bulunmaktadır. (her
köylüde değil) Genellikle her üretici ailenin kendine yetecek düzeyde de olsa
toprağının olması ve ortakçılık, ilde, köylülüğün yoksullaşmasının ve şehirlere
göçmenin engelleyici nedenlerinden birini teşkil etmektedir.
Genel olarak köylülüğün iç pazara çekilmiş olması onun
mutlak yoksul-luğunu beraberinde getirmemektedir.
Çünkü,
1- Ekime yeni
yeni topraklı alanların açılması (orman ve hazine arazisine girme biçiminde),
2- Gübre ve ilaçlanmanın verimi arttırması,
3- Dönemsel olarak her mevsim ürün olmaması,
4- Ürün değiştirmenin olanaklı olması gibi nedenler
yoksullaşma sürecini yavaşlatan nedenlerdir. İlde köylülüğün farklılaşması
keskin olmayıp, küçük ve orta köylülük yaygındır. Kaldı ki, köylüler
arasındaki mülk eşitsizliği olmasa ne komprador kapitalizm ne de
kapitalizm-öncesi üretim tarzı kendini yeniden üretebilirdi.
Mersin-Tarsus, Yenice-Adana hattında her ne kadar tarımda
makinalaşma ve toprakta yoğunlaşma sonucu kapitalist çiftçiler olsa da bu durum
GENELDEKİ yapıyı BELİRLEMEMEKTEDİR. Köylülüğün az ya da çok iç
pazara çekilmiş olması sonucu elde edilen birikim esas olarak sanayi alanına
PARTİZAN
21 | 70
İldeki 406.000 Ha'lık tarım arazisinin 229.920 Ha'lık
kısmında gübre kullanılmakta olup; 1991 yılında Türkiye Zirai Donatım Kurumu
(TZDK) Mersin Bölge Müdürlüğü’nce yapılan gübre satışı 1990’a göre %3 artarken
1989’a göre %19.3 oranında düşmüştür.
İlde 1991’de kullanılan ilaç miktarı 1990’a göre %2.3
oranında artmıştır. Tarımsal ilaç kullanımındaki miktar olarak %130, değer
olarak %275.4 oranında artış olmuştur.
Bu oran köylünün
cebinde ki paranın azalması olarak değerlendirilebilir. İlaç kullanımının gübre
kullanımına göre artış göstermesi ise ürünü koruyup gereksinim fazlasını pazara
sunarak gelir kaybını aza indirmek ve bir sonraya kendini yenileyebilme
olanağını sağlamak olarak yorumlanabilir.
İlde 1991’de Ziraat Bankası Mersin Şubesi’nce kullandırılan
kredi miktarında ise bir önceki yıla göre %67.5 oranına bir artış
görülmektedir. Kullandırılan kredinin dağılımı şöyledir:
(Tablo-VI)
Kredi
Cinsi |
% |
Narenciye |
23.7 |
Sebze |
103.0 |
Hayvancılık |
2.5 |
Traktör-araç gereç |
109.6 |
Kimyevi gübre |
64.2 |
Su Ürünleri |
67.5 |
Topraksu |
231.7 |
Diğerleri |
1987.9 |
Bankaca kullandırılan kredilerin faiz oranlarının yüksekliği
nedeniyle bu kredilerin esas olarak zengin köylü tarafından kullanıldığı
kabul edilebilir.
(Bankalarca verilen
kredilere uygulanan faizlerin yüksekliği nedeniyle elde edilen gelir, banka
sermayesinin kaynağının yatırımlardan çok tefeciliğe dayandığının da bir
göstergesidir.)
İlde traktör, pulluk, patoz, santrifüj, pulveriz gibi
makinalar ile kimyevi ilaç ve gübre hemen hemen her köyde bulunmaktadır. (her
köylüde değil) Genellikle her üretici ailenin kendine yetecek düzeyde de olsa
toprağının olması ve ortakçılık, ilde, köylülüğün yoksullaşmasının ve şehirlere
göçmenin engelleyici nedenlerinden birini teşkil etmektedir.
Genel olarak köylülüğün iç pazara çekilmiş olması onun
mutlak yoksul-luğunu beraberinde getirmemektedir.
Çünkü, 1- Ekime yeni
yeni topraklı alanların açılması (orman ve hazine arazisine girme biçiminde),
2- Gübre ve ilaçlanmanın verimi arttırması,
3- Dönemsel olarak her mevsim ürün olmaması,
4- Ürün değiştirmenin olanaklı olması gibi nedenler
yoksullaşma sürecini yavaşlatan nedenlerdir. İlde köylülüğün farklılaşması
keskin olmayıp, küçük ve orta köylülük yaygındır. Kaldı ki, köylüler
arasındaki mülk eşitsizliği olmasa ne komprador kapitalizm ne de
kapitalizm-öncesi üretim tarzı kendini yeniden üretebilirdi.
Mersin-Tarsus, Yenice-Adana hattında her ne kadar tarımda
makinalaşma ve toprakta yoğunlaşma sonucu kapitalist çiftçiler olsa da bu durum
GENELDEKİ yapıyı BELİRLEMEMEKTEDİR. Köylülüğün az ya da çok iç
pazara çekilmiş olması sonucu elde edilen birikim esas olarak sanayi alanına
PARTİZAN 21 | 70
AKMAMAKTADIR. İlde bu birikim ağırlıkla
Tefeci-Tüccar sermayesi biçiminde çıkmaktadır.
“Bir toplumda bu tür
sömürünün egemen oluşu halinde, kapitalist üretim tarzına burada YER OLMAZ”
(Marx) Çünkü küçük-emek üreticiden doğrudan doğruya ve zorla alınmamaktadır.
Kaldı ki, ilde küçük ve orta köylülüğün yaygın olması ve bunların da ilaç,
gübre, para ve alet yönünden tefeci-tüccara bağımlı olması nedeniyle
tefeci-tüccarlar kendilerini sürekli yeniden oluşturabilmektedirler.
Her ne kadar
tefeci-tüccar kesiminden kimileri sanayi alanına yatırım yapmış olsada “tefeci
tüccar sermayesinin BAĞIMSIZ gelişimi kapitalist üretim gelişim derecesiyle
TERS ORANTILIDIR.” (Marx) mantığıyla hareket ettiğimizde sanayi alanına yatırım
“...tek başına ne bir üretim tarzından diğerine geçişi sağlayabilir, ne de
bunun açıklanması için yeterlidir.” (Marx)
Türkiye’de kapitalizm kendi iç dinamiğiyle gelişme
sürecindeyken DIŞSAL müdahale ile
YOZ-LAŞMIŞTIR.
(Bu yozluk İlçe’de
de kendini göstermektedir.) Kaldı ki feodalizmin kendisi, ekonomik anlamda batı
tipi feodalizmin KLASİK BİÇİMİ OLARAK DEĞİL, feodalizmin MERKEZİLEŞMİŞ ve
YOZLAŞMIŞ bir biçimi olarak Osmanlı’da doğmuştur. Şimdi kalıp her yörede ve
her ülkede feodal ve yarı-feodal özellikleri birbirleriyle karıştırıp, birebir
benzerlikler aramak ve sonuçlar çıkarmaya kalkmak doğru bir yöntem olmaz. Ya da
feodalizmi klasik döneme denk düşen tüm özellikleriyle ve üst yapı kurumlarıyla
birlikte aramaya kalkmak daha da yanlış olur.
İlçe’de tarımın
makinalaşmasının varlığı, YAYGIN EĞİLİM OLMAYIP SINIRLIDIR. Geniş ölçekli
tarımda makinalaşma üretimin artmasına ve kapitalist üretim tarzının
yayılmasına yolaçan etmen olduğundan, makinalaşmanın yaygınlaşabilmesi “geniş
çaplı bir sermayeyi gerektirir, bu da ancak büyük çiftçilerin gücü
dahilindedir.” (Lenin) İlçe’de ağırlıklı olarak kapitalist çiftçiler
olmadığından, küçük ve orta köylünün ürününden elde edilen (değişik biçimlerle)
faiz, rant ve kâr tefeci-tüccar elinde toplanarak doğrudan sanayiye
akmadığından, hem kapitalizm hem de tarımda makinalaşma gelişmemekte
yarı-feodal yapı sürüp gitmektedir.
Tefeci-tüccar sermayenin yeri olanları
(Karakmehmetler vd.) ise, daha gelişme aşamasında emperyalist tekellere kredi,
makina ve teçhizat nedeniyle göbeklerinden bağımlılaştıklarından
ÇARPIK KAPİTALİSTLEŞMİŞLERDİR.
Makinalaşma ve
içpazarlar, köylülükte derin bir uçurum yaratıp bunların büyük bir bölümünü
kendi üretim ve geçim aletlerinden zorla koparıp, mülksüzleşmesini sağlayıp,
onları mutlak yoksulluğa esas olarak İTMEMİŞ-TİR. Kaldı ki çalışabilen nüfusun
%60’ının tarımda olması ve bunun da Türkiye ortalamasının 5,5 kat üzerinde
olması bu durumu desteklemektedir. Ayrıca, ormanlık ve hazine arazilerine
sömürü yoluyla ekim alanlarını genişletme, ilaç-gübre kullanımıyla verim
artışı, ürün değişimi, hayvan yetiştiriciliği vb. gibi nedenlerle İlçe’de
yoksullaşmanın önündeki karşıt süreçlerdir. Ancak bu durum yoksullaşmanın
olmadığı ya da olamayacağı anlamında yorumlanamaz. Ama görülmesi gereken ESAS
EĞİLİMİ tespit etmektir. Genel olarak köylülük, ürünün fiyatında artı-emeğinin
değerini gerçekleşti-
PARTİZAN 21 / 71
remeyeceği için
sömürülmekte, ama, gene ürünün fiyatında maliyet fiyatını (üretim araçları ve
gerekli emeği) gerçekleştirdiği için gerçek anlamda yoksullaşmamakta, varlığını
kalıcı ve kararlı bir biçimde sürdürmektedir.
Taban fiyatı,
destekleme alımları gibi uygulamalar her ne kadar köylüyü korumaya, ürününü
değerlendirmeye yönelikmiş gibi görünse de, altında yatan GERÇEK AMAÇ, siyasi
iktidar ortağı toprak ağalarının kendinden yeniden üretebilmelerinin
koşullarını devam ettirmektir.
Her ne kadar
üreticinin ürününden değişik yollarla kâr, faiz ve rant elde edilse de, elde
edilen birikim üretim araçları üretimine yönelmediğinden ne makinalı tarım
gelişmekte ne de tarımda emek üretkenliği artmaktadır. Halbuki, tarım
“değişen-sermayeye (ücretler) oranla değişmeyen-sermayedeki (üretim araçları)
nispi bir büyüme ile sürekli” ilerler (Marx) İlçe tarımında esas olan küçük
toprak mülkiyeti ise “emeğin toplumsal üretken güçlerinin gelişmesini, emeğin
toplumsal biçimlerini, sermayenin toplumsal yoğunlaşmasını, bilimin ilerici
uygulamasını dışlar.” (Marx)
Şu denilebilir:
“Bölgede, küçük ve orta köylülük bir yandan
komprador sermaye tarafından diğer yandan tefeci-tüccar sermayesi tarafından
sömürülmekte. Bu nedenle ortalama kâr ve sabit bir faiz elde edemez ve
mülksüzleşme ağır basacaktır, kendini yeniden üretemeyecektir, hızla kente
akacaktır, kır yoksulu artacaktır...
” Bu mantığı Marx şöyle yanıtlar: “
... toprak parçası
sahibi köylünün toprağı işlemesi ya da işlemek üzere toprak satın alması için,
normal kapitalist üretim tarzında olduğu gibi, tarım ürünlerinin
piyasa-fiyatının ona ortalama kâr getirmeye ve hele bu ortalama kârın üzeri-de
rant biçiminde bir sabit faiz getirmeye yetecek yüksekliğe çıkması GEREKLİ
DEĞİLDİR.
Kaldı ki, İlçe
tarımında toprak sahibi köylünün, üretiminin bir bölümünü kendisi tüketmekte ve
bunun üstündeki fazlayı meta olarak kent pazarına sunmaktadır.” ... “Yani doğal
ekonominin ağır bastığı bir durum sözkonusudur.” (Marx) Doğal ekonomide
“ekonominin koşulları, ya bütünüyle ya da büyük bölümüyle ekonominin kendisi
tarafından üretilir, onun gayri safi ürününden doğrudan doğruya yerine konur ve
yeniden üretilir.” Yani, yeniden üretiminin koşulları, esas olarak köylünün
ürettiği ürünün KENDİ BÜYÜKLÜĞÜNE bağlıdır.
İşte, İlçe’de gübre
ve ilaç kullanımının esas nedeni ürünün büyüklüğünü sağlayıp kendini
yeniden-üretmenin koşullarını yaratmaktır. Yoksullaşmayı
yozlaştıran-geciktirende budur. Yeniden-üretimin koşulları, esas olarak
köylünün ürettiği ürünün büyüklüğüne bağlı olması, aynı zamanda üretici
köylünün, ürünlerinin piyasa-fiyatına İLGİSİZLİĞİNİ de birlikte getirmektedir.
Bu durum bize genel
olarak köylülüğün neden toplumsal muhalefete İLGİSİZ KALIŞININ ipucunu da
vermektedir. Köylülük, genelde olduğu gibi, bölgede toplumsal muhalefete destek
açısından esas olarak sessizdir. Hem üretim araçlarının yenilenmesi, hem de
emek gücünü yenileyeceği ürün, doğrudan kendi ürününün büyüklüğüyle
belirlendiği için, ne kadar çok çalışırsa, ne kadar çok üretirse hem üretim
araçlarını yenileyeceği hem de emek-gücü-
PARTİZAN 21 / 72
nü yenileyeceğini”
bilince çıkmıştır. Ancak, ürünlerin piyasa-fiyatına bu ilgisizlik üretim alet
ve araçlarının ve geçim nesnelerinin piyasa-fiyatlarına da ilgisizliği
beraberinde getirdiğinden-getireceğinden, köylülük çifte sömürüyü gerçek
anlamıyla göremediğinden, (nedenleri açısından), toplumun kendi dışında kalan
kesiminden (yani, işçi sınıfı ve diğer emekçi katmanlardan) göreli de olsa bir
kopukluk yaşamaktadır. Bir de buna dinsel “çok şükürcülük, kanaatkârlık” motifi
eklenirse, ayrıca örgütsüzlüğü de eklendiğinde köylülüğün göreli “sessizliği”
daha da bir anlaşılır.
Küçük ve orta köylülüğün bölgede yaygınlığı; üretimi gerçekleştirmesinden, kendisinin ve ailesinin yeniden-üretimini sağlamasından, üretim araç ve aletlerini ve emek-gücünü yenilemesinden kaynaklanmaktadır. Kapitalist çiftliklerin ya da kapitalist üretim-tarzının yaygın OLAMAMASI-NIN ipuçları burada görülebilir.
Ayrıca, çalışan il nüfusunun ekonomik-etkinlik kollarına göre dağılımı da
üretim tarzı konusunda ipucu vermektedir. Tarım-Ormancılık ve Balıkçılık
alanında yaklaşık 232.000 kişi yeralırken, diğer alanlarda 155.000
kişi çalışmaktadır. 1985 Genel Nüfus Sayımı verilerine göre dağılım
şöyledir:
(Tablo-VII)
Ekonomik etkinlik kolu |
14 yaş grubu çalışan nüfus |
% |
Tarım-Ormancılık
ve Balıkçılık |
232.654, 60 |
--- |
Madencilik |
486 |
--- |
İmalat Sanayii |
34.207 |
8.8 |
Elektrik-gaz-su |
537 |
--- |
İnşaat-bayındır
işleri |
16.825 |
4.3 |
Toptan-perakende
tic. |
23.850 |
6.1 |
Lokanta-kahve-otel |
7.880 |
2.0 |
Ulaşım-Haberleşme-Depo |
15.492 |
4.0 |
Mali kurumlar |
6.798 |
1.8 |
Toplumsal
hizmetler |
46.967 |
12.0 |
Tanım konmayan
işler |
2.816 |
0.7 |
TOPLAM |
388.462 |
100.0 |
1992 yılında Mersin
Ticaret ve Sanayi Odası’na kayıtlı ve kapasite onaylı 195 sanayi
kuruluşunda toplam 11.985 kişi çalışmakta olup, bunların sanayi
kollarına göre dağılımı şöyledir: (Tablo-VIII)
Bu veriler elbette
tek başına egemen üretim tarzını vermez. Ancak yukarıda anılan konularla
bağlantılı olarak ele alındığında bize gerçekleri verir.
Mersin Ticaret ve
Sanayi Odası kayıtlarına göre ilde etkinlik gösteren firmaların sektörel ve
hukuksal durumlarına baktığımızda da bize ilin ekonomik yapısı hakkında bilgi
verecektir. (Tablo-IX ve X)
İlin ithalat-ihracat
yapısına da bakıldığında, ilin ekonomik yapısı hakkında kısmı de olsa bilgi
verecektir. 1991’de Mersin’den yapılan ihracatta 1990’a göre miktar olarak %
13.1 artış, değer olarak ise % 4.7 dolayında düşüş hesaplanmıştır.
PARTİZAN 21 / 73
Tablo-VIII
Çalışan sayısı |
% |
|
Gıda sanayi |
4.258 |
35.5 |
Yem sanayi |
88 |
0.7 |
Dokuma giyim
sanayi |
885 |
7.4 |
Orman ürünleri
sanayi |
421 |
3.5 |
Kağıt ürünleri
sanayi |
211 |
1.8 |
Kimya-lastik,
plastik sanayi |
1.994 |
16.6 |
Taş, toprağa
dayalı sanayi |
2.207 |
18.4 |
Metal eşya sanayi |
1.040 |
8.7 |
Makina, teçhizat,
parça sanayi |
801 |
6.7 |
Diğerleri |
80 |
0.7 |
TOPLAM |
11.985 |
100.0 |
Tablo-IX
ve X
Sektörel dağılım |
Firma top. |
% |
İmalat sanayi |
729 |
10.2 |
İnşaat sektörü |
1.653 |
23.0 |
Ulaştırma sektörü |
808 |
11.2 |
Ticaret |
||
a) İthalat-ihracat |
864 |
12.1 |
b) Dahili ticaret |
3.116 |
43.5 |
TOPLAM |
7.170 |
100.0 |
Hukuksal dağılım |
Firma
say. |
% |
Hakiki şahıs fir. |
4.499 |
62.7 |
Banka, şube, müessese |
71 |
1.1 |
Kolektif şirket |
187 |
2.6 |
Komandit şirket |
15 |
0.2 |
Limited şirket |
1.351 |
18.8 |
Anonim şirket |
390 |
5.4 |
Kooperatifler |
657 |
9.2 |
TOPLAM |
7.170 |
100.0 |
1991 ihracatında 1990’a göre tonaj bazında
meydana gelen artış, esas olarak, miktar olarak büyük, değer olarak ucuz bir
ihraç malı olan çimento ve maden cevherinden kaynaklanmaktadır.
1991 yılında Mersin’den
yapılan ihracatın, Mersin firmalarına düşen pay % 30. Bu oranlar 1987’de % 41,
1988’de % 32, 1989’da % 27, 1990’da ise % 28’di. En fazla ihracat yapılan
maddeler bazında, 1989,-1990-1991 yıllarında bakliyat, pamuk ve narenciye
ilk üç sırayı almaktadır.
1991 yılında sanayi ürünleri ihracı ve 1990’a
göre, miktar olarak % 16.5, değer olarak % 13.4 oranında düşüş göstermiştir.
Yine Mersin’den
yapılan ithalata gelince; 1990’a kıyasla değer olarak % 31.6 düşüş, miktar
olarak da % 34.5 düşüş gözlemlenmektedir. Mersin’den yapılan ithalatta Mersin
firmalarının payı değer bakımından 1988 yılında % 22.4, 1989 yılında % 9.6,
1990 yılında % 6.4 iken, 1991 yılında % 10.9 olarak gerçekleşmiştir.
İthalat ve ihracatta
Mersin firmalarının payındaki düşüşler, Türkiye’nin yapısal bozukluğundan
kaynaklandığı gibi, körfeze yapılan emperyalist işgalden de kaynaklanmaktadır.
Aynı zamanda ihracatta teşvik primlerinin yokluğu ya da yetersizliği, ihracat
kredi faizlerinin yüksekliği, Eximbank kredilerinin esas olarak büyük
firmaları koruyucu biçimde verilmesi, iç piyasanın aşırı yükselişi ve dış
piyasanın aynı oranda artmayışı küçük ve orta
PARTİZAN 21 / 74
https://partizanarsiv12.net/wp-content/uploads/2018/02/Partizan21.pdf