Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ukrayna ve Gazze’deki gidişattan bahsederken üçüncü dünya savaşı tehlikesine işaret etti. Çatışmaların bölgesel, hatta küresel bir savaşa dönüşebileceğini söyledi.
Eski MİT Başkanı sıfatıyla istihbarat çarkındaki tecrübesi de dikkate alındığında NATO üyesi bir ülkenin baş diplomatına “Hadi oradan” diyecek halimiz yok! Ya da uyarıyı komplocu ‘duvar dibi muhabbeti’ sayacak değiliz!
Ukrayna’daki savaş nükleer tehditlerin gölgesinde sürüyor. Rusya’nın önce İran,
sonra Kuzey Kore ile askeri güç birliğine gitmesi ya da Çin-Rusya
yakınlaşmasının yapısal bir ortaklığa evrilmesi Batı yakasını yeniden
hesap-kitap yapmaya itiyor. Koltuğunu Mark Rutte’ye bırakmaya hazırlanan NATO
Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de giderayak nükleer silahları ağzına alıp
korku salıyor. Fakat bu haftanın iyi haberi, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin
ile Rus mevkidaşı Andrey Belousov’un 25 Haziran’da yaptığı telefon
görüşmesiydi.
İkili iletişim hattının açık tutulmasında karar kıldı.
İyimser bir çıkarımla, bu temas, barışı vaadetmese de tarafların savaşı Ukrayna
sınırları içinde tutmak zorunda hissettiklerine yorulabilir. Rus tarafında
Belousov’un da tekrarladığı uyarı; Ukrayna’ya uzun menzilli ve hassas
silahların tedariki çatışmayı kimsenin hayal edemeyeceği yere tırmandırabilir.
O yeri tarif eden şey ‘nükleer savaş’. Bundan kaçınmak için kırmızı hattın açık
tutulması kesinlikle iyi fikir.
Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna takıntılı Biden’ın kaybedip
Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesiyle kartların yeniden karılacağı ihtimalini
dikkate alıyor. Aynı şekilde bölgesel bir savaşı patlatma potansiyelini taşıyan
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da yıldızının barışık olmadığı Biden’dan
kurtulup Abraham anlaşmalarının mimarı Trump’ın yolunu gözlüyor. Trump dönünceye
kadar ateşkesten kaçacak gibi görünüyor.
***
Netanyahu seçim sürecinde özellikle Kongre’deki ‘Hıristiyan
Siyonist’ lobinin gücünü, başkan adayları arasında İsrail’e cömertlik yarışını
kızıştırmak için kullanıyor. Gazze’deki soykırım operasyonlarını bitirmeye
yanaşmadığı gibi ABD’nin sarsılmaz desteği ile Lübnan’a savaş açmak, hatta
İran’a saldırmak için koşulları zorluyor. Savunma Bakanı Yoav Gallant bu hafta
Washington’da bu planları pazarladı. 25 Haziran’da Pentagon’daki görüşmede
Austin’e “Dünyanın geleceğine yönelik en büyük tehdit İran’dır. Şimdi Amerikan
yönetimlerinin İran’ın nükleer silahlara sahip olmasını önleme taahhüdünü
gerçekleştirme zamanı” dedi.
Muhtemel ki Gallant büyük hedefi (İran) gösterip Amerikalıları küçük hedefe
(Hizbullah/Lübnan) razı etmeye çalışıyor. İsrail kuzey cephesinde tam
teşekküllü savaş için hazırlanırken ABD’nin çekincelerini aşmaya çalışıyor.
İran’ın füze ve SİHA’larını önleyen Amerikan-İngiliz liderliğindeki
koalisyondan daha büyük bir koalisyonu yanında göremezse Lübnan cephesi
felaketler getirebilir. Tehlikeyi fark eden Biden yönetimi, İsrail’in düşlediği
tarzda İran’la kapışmayı çok riskli buluyor. Önceki yönetimler de bunu göze
alamamıştı. İsrail kuzey cephesini gündemde tutarak hem ateşkes hem de savaş
sonrası Gazze planı konusunda Amerikalıları savsaklıyor.
Austin İsrail’in ateşkese hazır olduğu ve sorunun Hamas’tan kaynaklandığı
yalanını tekrarlasa da kuzey cephesi için “Savaş hem Lübnan hem de İsrailliler
için felaket olur” uyarısında bulundu. “Hizbullah’la savaş kolaylıkla bölgesel
bir savaşa dönüşebilir ve bu nedenle diplomasi en iyi yoldur” diye ekledi.
Austin bölgesel savaş tanımını Orta Doğu ile sınırlıyor. Yani karşı taraftan
İran, Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’ın dahil olacağı bir savaş. Fakat savaşı
Orta Doğu ile sınırlama rahatlığı eskide kalmış olabilir.
***
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın İsrail için
eğitim üssü ve fırlatma rampası olan Güney Kıbrıs’ı tehdit etmesi suları epey
dalgalandırdı. Hakan Fidan da üçüncü dünya savaşı senaryosunu buradan kurdu.
Verdiği bilgilerle Nasrallah’ı teyit etti.
“İsrail’in başlattığı ilk operasyonlardan sonra biz, Güney
Kıbrıs Rum Kesimi’nin özellikle Gazze’ye yönelik operasyonlarda belli ülkelerin
kullandığı bir üs olmasını istihbarî raporlarla hep görüyoruz” ifadelerini
kullandı. Rum yönetimi “Savaşa müdahil değiliz” diyerek Nasrallah’ın
suçlamasını zinhar kabul etmiyordu.
Fidan, Gazze’ye yönelik istihbarî ve askeri uçuşların Güney Kıbrıs’tan
yapıldığını, bu konuda Avrupalı ve bölgesel aktörleri uyardıklarını, sonra
askeri üs özelliğini gizlemek için buranın lojistik üs ilan edildiğini anlattı.
Malum Amerikalıların Gazze sahiline kurduğu iskele Kıbrıs’la bağlantılı.
Bu iskele Nuseyrat’ta korkunç bir vahşetle sonuçlanan rehine
kurtarma operasyonunda kullanıldı. Fidan “Yunanlılara da söyledik, Orta
Doğu’daki savaşlara bu şekilde müdahil olduğunuz zaman bu ateş gelir, sizi de
bulur. Zaten biz de aynı coğrafyadayız, gelir bizi de bulur” dedi.
***
Ciddi bir durum. Rumların dahli AB’nin dahli, AB’nin dahli
NATO’nun dahli demek. Türkiye de İncirlik Üssü ve Kürecik Radarı dahil onlarca
tesisle NATO’nun hizmetinde. Üçüncü dünya savaşı riskini öngördüğüne göre
Ankara’nın ivedilikle kırmızı çizgilerini belirlemesi ve caydırıcılığını
göstermesi şart. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün “Türkiye, kardeş Lübnan’ın
yanındadır. Diğer ülkeleri de Lübnan’la dayanışmaya davet ediyorum” diyerek bir
çizgi çekti.
Fakat bu çizgi, Gazze’de soykırım sürerken İsrail’le
ticareti aylarca kesmeyen ya da İncirlik Üssü’nün kullanımına ilişkin herhangi
bir önlem almayan adamın Filistin sevdası gibi çürük, ikiyüzlü ve sahte de
çıkabilir. En azından acil misyon olarak savaşın bölgeselleşmesini önleyecek
bir karşı ağırlık oluşturabiliyor mu, ona bakmalı.
***
Kimi Batılı ülkeler Lübnan’dan vatandaşlarını uzaklaştırmaya
koyulunca ister istemez eli kulağında bir savaş havası oluşuyor. Dünya savaşını
Lübnan’dan çıkarma senaryosunu soğutan tek şey Amerikalıların şimdilik “önce
diplomasi” demeleri.
Diplomatik çözümden söz ederken kastettikleri şu: Gazze’de
ana operasyonlar durursa Hizbullah’la müzakereye girmek, Rıdvan Güçleri’ni en
azından sınırdan 7 km kuzeye itmek, Mavi Hat’ta Lübnan ordusunu yerleştirmek ve
İsrailli yerleşimcileri kuzey bölgelerine yeniden döndürmek mümkün olabilir.
İsrail’in istediği ise Hizbullah’ın sınırdan 30 km öteye yani Litani Nehri’nin
kuzeyine gönderilmesi.
Arap kaynaklara göre Biden’ın özel temsilcisi Amos Hochstein 18 Haziran’daki
Beyrut temasları sırasında mealen şu uyarıda bulundu: Gazze’deki yaklaşık beş
hafta daha yoğun çatışmalar bekleniyor. Ardından İsrail ana saldırısına ara
verecek. Ancak üst düzey Hamas yetkililerini hedef almaya ve rehineleri
kurtarmak için saldırılar düzenlemeye devam edecek.
Gazze’deki çatışmalar durduğunda İsrail tüm dikkatini kuzeye
verecek, Hizbullah’ı bölgeden püskürtecek, İsrail’in kuzeyinde yerinden edilmiş
yerleşimciler sonbaharda okullar açılmadan önce evlerine dönecek. İsrail ile
Hamas arasında bir ateşkes anlaşması olsun ya da olmasın Gazze’deki çatışmaların
durması, Hizbullah ve İsrail’e, kuzeyde çatışmaları sonlandırma ve müzakerelere
başlama fırsatı veriyor.
Yani deniliyor ki, artık Gazze’de Hamas ile İsrail arasında ateşkes anlaşmasını
beklemeyin, tek taraflı olarak ana operasyonların durmasını “çatışmaların
sonlandırılması” olarak görün ve kuzey cephesini kapatın! Bu, Hizbullah’a
temmuz ortalarına kadar süre tanındığı anlamına da geliyor.
Hizbullah ise “Önce Gazze’de ateşkes” yanıtını tekrarlamakla kalmayıp Hayfa
üzerinde uçurduğu İHA’dan aldığı görüntüleri paylaşarak “Siz de iki kez
düşünün” demiş oldu. Hizbullah savaş çıkarsa Celile’ye girebileceğini de
kaydetti.
Lübnanlılar pazarlık masası kurulursa işgal altındaki toprakları da konuşmak
istiyor. Bir senaryoya göre İsrail, Şebaa Çiftlikleri olmasa da Gacar köyünü
iade etmek durumunda kalabilir.
***
İsrail’de siyasi ve askeri kanatlara bakarsanız savaş pupa
yelken geliyor. Lübnan’ın güneyini işgal etmekten, Hizbullah’ı kuzeye sürmekten
ve tampon bölge kurmaktan söz ediyorlar. İsrail yönetimi okulların açılacağı
eylüle kadar sonuç alacağı bir harekâtı kafaya koymuş durumda.
Fakat sivil kanatlar daha gerçekçi. Mesela elektrik
sistemlerini yöneten Noga şirketinin başkanı Şol Goldstein diyor ki; “Hassas
konulara girmeyeceğim ama tüm altyapımıza, optik fiberlere, limanlara
bakıyorsunuz, iyi bir konumda değiliz. 72 saat elektriksiz kalırsa İsrail
‘yaşanamaz’ hale gelir.” Savaş çıkarsa Demir Kubbe’nin şehirleri
koruyamayacağı, İsrail için sonun başlangıcı senaryosunun tetikleneceği
uyarıları da eksik olmuyor.
İsrailli kayıp askerler için yürütülen müzakerelerde yer almış Yoram Schweitzer
gibi Netanyahu’nun silah sevkiyatını yavaşlattığı gerekçesiyle Biden’a
saldırmasını “tehlikeli”, “aptalca” ve “ahmakça” bulan İsrailli uzmanlar da
İsrail, Hizbullah’la savaşacaksa bile bunu şimdi değil gerekli hazırlıkları
tamamladıktan sonra yapması gerektiğini söylüyor.
Netanyahu bu sıfatları yedikten sonra bir de Biden’ı yalnızlaştıracak bir hamle
ile 24 Temmuz’da Kongre’nin her iki kanadına birden seslenmeye hazırlanıyor. Bu
kadarı İsraillilere bile çok gelmiş olmalı ki eski Başbakan Ehud Barak, eski
Mossad şefi Tamir Perdo, İsrail Bilimler Akademisi Başkanı David Harel, eski
Başsavcılık Özel Görevler Dairesi Başkanı Talia Sasson, Nobel ödüllü kimyager
Aaron Ciechanover ve yazar David Grossman 26 Haziran’da New York Times için
kaleme aldıkları ortak yazıda Amerikan Kongresi’ne “Netanyahu’ya yaptığınız
daveti geri çekin” diye seslendi. Yazıda Netanyahu’nun İsrail’i yokuş aşağı
sürüklediği ve Washington’da ülkeyi temsil etmeyeceği belirtilerek “Kongre
korkunç bir hata yapmıştır. Netanyahu’nun Washington’a gelmesi ülkemize yönelik
skandal ve yıkıcı davranışlarını ödüllendirecektir” denildi.
Eski Başbakan Ehud Olmert de 26 Haziran’da Haaretz’e yazdığı yazıda
Netanyahu’yu “kasten Gazze’de savaşı uzatmak”, “ABD ile ittifakı yok etmek”,
“Biden’ın seçim kampanyasının altını oymak”, “Fransa ve ABD’nin
arabuluculuğuyla Lübnan hükümetiyle anlaşmak yerine Hizbullah’la topyekûn bir
savaş başlatmaya çalışmakla” suçladı.
İçeride ve dışarıda rüzgar Netanyahu’dan yana esmiyor. Yine de bu hava,
Netahyahu’nun Yahudi ve Hıristiyan Siyonist lobinin verdiği cesaretle bölgesel
savaş çıkarma girişimlerini bertaraf etmeyebilir.
***
Kuzeyden Ukrayna, güneyden Lübnan-Filistin Türkiye’yi uzak
kalamayacağı bir cendereye çekiyor. Gidişat iyi değil; dümendekiler de
kofluktan kırılıyor. Görmekten öteye geçen strateji yok. Endişelenmek için
sebep çok.
(27 Haziran 2024. Gazete Duvar)