29 Ocak 2024
Revizyonizm enternasyonel proleter harekettin içinde burjuva
bir etki olarak yirminci yüzyılın başında ortaya çıktı. Öz olarak Marksist
görünüm altında Marksizmin çarpıtılması, yozlaştırılmasıdır. Revizyonizmin
sözlük kökeni Latince re-videre’den gelir. Tekrar bakmak, yeniden gözden
geçirmek anlamına gelir.
Marksizmin gözden geçirilmesi adı altında en temel ilkeleri
çarpıtılır. Revizyonizm söz konusu olunca ilkin Bernstein akla gelir ama 1914
yılında Avrupa’da dönemin komünist partileri olan sosyal demokratlar Marksizmin
karşısına geçen bu düşman akımın temsilcileri oldular.
Bernstein, Kautsky, Deng Xiaoping, Enver Hoca , Avro
komünistler, post Marksistlere kadar içinde bulundukları döneme uygun
Marksizmin ideolojik, siyasi temel prensiplerini değiştirmeye kalkışanlar aynı
hamurdan yoğrulmuştur.
Bu
kimin hangi sınıfın hamurudur derseniz; Burjuvazinin.
Revizyonist siyasi çizgi sosyalist sınıf hareketi içinden
gelişen bir akım olarak Marksist-Leninist yada Marksist, Leninist, Maoist
iddia, görüntü altında yürütülür ve devrim amacı unutturulur.
Reformculuk,
parlamentarizm, sosyal şovenizm biçimleriyle Marksizmin üstünde tepinilir.
Sınıf savaşımını değil, sınıflar
arasında uzlaşmayı esas
alan revizyonizm sınıf hareketi içinde burjuvazinin eli ayağı kafasıdır ve
karşı devrimci bir yönelimdir.
Avrupa sınıf hareketi içinde türemiştir ama orayla sınırlı
kalmamış uluslararası nitelik almıştır.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) 20. Kongrede
Marksizm, Leninizm silahını elinden attı.
Stalin’e küfür,
itibarsızlaştırma politikasını vitrine koydu. Bu çok sarsıcı, uluslararası etki
bırakan ve tarihin akışına yön veren bir olay ve dönüştü.
Mao
Zedung komünist ülkede ve komünist partisi içinden türeyen ve egemen
olan burjuvaziyi gördü ve 1957-63 polemiklerinde bürokrat burjuvazinin
revizyonist yönelimine karşı ideolojik mücadele yürüttü. Fakat SBKP’nin enternasyonel kanıtlanmış
saygınlığı, büyük prestiji ve komünizm cephesinin esas üssü olması itibarıyla
diğer komünist partilerin doğru ve yanlışı birbirinden ayırmasını zorlaştırdı.
Bu durum Sovyetler’de Kuroşçov önderliğinde bürokrat burjuva
modern revizyonistlerin saçmalıklarının görülmesini de engelledi.
Mao Zedung’un güçlü ideolojik
mücadele direncine rağmen revizyonizm salgını ÇKP’nide etkiledi. İç mücadele
keskinleşti. Tarihin en büyük kitle eleştirisi Büyük Proleter Kültür Devrimi
(BPKD) parti içindeki burjuvaziye karşı bir barikat ve duruştu.
Fakat Mao Zedung’un
ölümünden hemen sonra pusuda bekleyen Deng Xioping liderliğindeki
revizyonistler tarafından bir çok önder kadro tutuklanmış, infaz edilmiş ve
darbe tertibiyle, komplolarla ÇKP yönetimine egemen oldular. Revizyonizmi
Marksizm-Leninizm olarak selamlayan partiler SBKP’yi takip ettiler.
Mao Zedung’un M-L
çizgisini takip eden Marksist-Leninist-Maoistler komünist devrimi yolundan
saptıran SBKP’nin modern revizyonist karşı-devrimci burjuva çizgisine cepheden
karşı durdular.
1957 sonrası SBKP’nin arkasına takılanlar tarihin yanlış
tarafında yer aldılar, Marksizme düşman akıma karşı duran
Marksist-Leninist-Maoistler ise tarihin doğru tarafında yer aldılar. Tarih bunu
gösterdi. Keza Maoizme
karşı cephe alan Enver Hocacı dogmatik revizyonist akımın da tarihin
yanlış tarafında durdukları görüldü. Sosyalist ülkelerin yenilgisi dünya işçi
sınıfı, emekçi halkları ve ezilen ulusları için büyük teorik ve pratik gerileme
ve kayıp oldu. Buna rağmen her bir yerde devrimci sınıf mücadelesi evrensel zincirin
birer halkaları şeklinde özgün şartları içinde sürdü, sürmektedir.
Sovyetler
Birliği ülkeleri ve Çin’in yenilgisi Marksizm-Leninizm-Maoizm teorisinin
yenilgisi değildi; olamazdı. Marksizm
somut şartların somut tahliliydi ve sınıf bilinçli proletarya kendisine
sağlanan bilim ile iktisadi ve toplumsal hal ve şartları somut olarak analiz
ederek mücadelesini sürdürecektir. Marksizm evrenseldir, zafer kazanmış
ülkelerin sınırlarına hapsedilemez.
Yada zafer kazanmış devrimin yenilgisiyle de Marksizme ömür
biçilemez, “öldü” denilemez. Çünkü ölecek teori değildir; canlıdır. Aksine MLM
her dönem nesnel şartlar üzerinde işçi sınıfının somut analize dayalı evrensel
mücadele silahıdır. Yani, daima güncel, ezilen ve sömürülenlerin elinde,
devrimci kitleler ile yaşayan bir silahtır. Uluslararası komünist hareketin
gerilemesi ve zayıflığına bakarak sorunu MLM bilimde arayanlar ya materyalist
düşünmüyorlar yada bilinçli olarak meseleyi çarpıtmaktadırlar.
Ortası yoktur.
Revizyonist teorisyenler genelde eskiden Marks, Engels’in,
günümüzde ise bununla birlikte Lenin, Stalin, Mao’nun sosyalizm ve kapitalizme,
sınıf mücadelesine ilişkin kendi zamanlarındaki koşulların gerçekleşliğini
ifade ettiler ama günümüzün gerçekleri çok farklı -sanki eskiye dönülsün
diyenler varmış gibi- olduğunu belirterek Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao’nun
temel tezleriyle bugüne cevap verilemeyeceğini çeşitli teorilerle ileri
sürmektedirler.
Özünde Marksizmin temel tezleri tahrip edilme faaliyeti
sürdürülür. Marksist görüntü altında Marksizmsiz bir Marksistlik. Sınıf
mücadelesiz bir Marksizm yada iktidar hedefi gütmeyen ruhu ve iradesi alınmış
bir Marksizm! Evet tüm bunların örnekleri mevcuttur.
Lenin’in
tespiti ne kadar da isabetli. Demiştir ki, Marksizmin bilimsel
teorik gücü düşmanlarını Marksizm maskesi altında saklanmaya zorlar.
Burjuvazinin safına geçen sosyal demokratlardan tutalım da,
SBKP’nde devrime sırtını dönen bürokrat burjuva modern revizyonistlere, Deng
Xioping, Enver Hoca takipçilerine kadar hepsi en tutarlı Marksizm
uygulayıcıları olduklarının teorisini yaptılar ama kapitalist dünyaya teslim
oldular.
Komünizm teori ve
pratiğini yozlaştırdılar, çarpıttılar, bilim adına çarpık, tutarsız düşünceler
ileri sürdüler.
Yirminci kongrede 1956’da proletarya diktatörlüğünü
reddedip Stalin yoldaşa karalama kampanyası başlatılmasıyla Sovyetlerde
kapitalizmin restorasyonuna başlandı.
SBKP kongre kararında sınıf mücadelesinin ortadan
kalkmasıyla birlikte proletarya diktatörlüğünün SSCB’de “aşıldığı”nı, sınıf
devleti olmaktan çıktığı ve SSCB’nin “tüm halkın devleti” olduğu ve kulağa hoş
gelen ifadeyle “her şey insan için” sloganıyla “komünizm inşasına” girişildiği
ilan edilmişti. Peki ne oldu?. Sınıfların ortadan kalktığı belirtilmişti
burjuvazi koltuğa oturdu.
Bu revizyonist
kırılma ile birlikte mezarı üstüne pislikler döküldü, onun şahsında komünizm,
Marksizm teorisi ve pratiğine saldırının önü açıldı. Eş zamanlı olarak
“komünizm inşasına girişildiği” zaman aralığında kapitalizmin inşasına
girişildiğini tarih gösterdi. Revizyonizmin “proletarya diktatörlüğünü aşmak”la
işe başlaması rastlantı değil, Marksizmin temel ilkelerinin reddi, sınıf
savaşımının reddi ile ilgili bir pozisyon alıştır.
Modern revizyonizmin teorik muhtevası bu tarihi kırılmaya
denk düşen ihtiyaçlara uygun dolduruldu. Büyük laflar edildi, gerçekler teoriye
uyduruldu. Emek sermaye çelişkisi kapitalizmin sınırları içinde çözülebilir
tezi hortlatıldı. İşçiler ve işverenler, sömürenler ile sömürülenlerin eşit
haklara sahip ortaklar gibi -aynı gemideyiz hesabıyla- davranmalarının maddi
temelinin oluştuğu bir kapitalizmden söz edildi. Bu durumda sınıf mücadelesi
tezinin geçerli olamayacağı, kapitalist sistemlerde demokrasinin geliştiği,
sosyalizm ile kapitalizm arasında ortaya çıkan yakınlaşma ile sosyalizm yolunda
ilerlenildiği tezleri utanmazca, rezilce komünist kimlik altında savunuldu.
Sınıflar arasında
mücadele yerine sınıfların uzlaştığı politik, siyasi kültürün ortaya çıktığı
ileri sürüldü. Gerçekte ise sınıfların uzlaştığı falan yoktu, kendileri
emperyalist dünya burjuvazisinin safına geçmeye karar vermişlerdi ve maddi
dayanaktan yoksun teoriyi de nesnel gerçeklerin yerine koymuşlardı. Burjuvazi
dışarıda değil, komünist partinin içindeydi ve SBKP tarihi kırılmayla sosyal
demokratlaşmıştı.
Kuroşçev
liderliğinde işçi sınıfı partisinden “halk partisi”ne, proletarya
diktatörlüğü devletinden “tüm halk devleti”ne geçişle “komünizmin inşa
edileceği” müjdelenmişti. Fakat Marksizmin kızıl bayrağı yerlere atılmış,
kapitalizmin lanetli bayrağı omuzlanmıştı, Eduard Bernstein, K. Kautsky ve
devamcıları bilumum revizyonizmin sınıf işbirliği yoluna girilmişti.
İşçi sınıfı partisi olmanın tarihsel misyonu yadsındı ve
zıddı olan burjuva sınıf partisine dönüştü ve cenazesi kaldırıldı. Tarih
onların belirttiği şekilde akmıyor. Kapitalizmin belli başlı kaçınılmaz
çelişkileri şiddetlenmiş muhtevasıyla sosyalizmin kaçınılmazlığını göstermeye
devam ediyor.
Revizyonizm söz konusu olduğunda donuk bir teori olarak
düşünülmemeli. Marksizm-Leninizm-Maoizm temel ilkelerini değiştirme çalışmaları
çok yönlü sürmektedir. Çarpık fikirlerine hazır kılıf var ellerinde, değişen
yeni ekonomik ve toplumsal şartlara ayak uydurmak, cevap olmak!
Yukarıda dikkat çektiğimiz reddiyeler ile “yenilikçilik” kılıfı ne kadar
tanıdık değil mi?!
Maoist partide, Kaypakkaya güzergahında proletarya diktatörlüğünü
reddedenlerde aynı kılıfı M-L-M ilkelerini çarpıtan teorilerin üzerine
geçirmişlerdi. “Yeni şartlara ayak uydurmak”!
Şu gözden kaçırılmamalı, revizyonizm bir bütün olarak
Marksizm teorisi ve pratiğini reddetmez. En önemli ilkelerini bozar,
yozlaştırır, reddeder ve bunu yaparken kendisi Marksist iddiasını sürdürür.
Revizyonizmin tek biçimi yoktur, dönemin şartlarına, politik
atmosferin içinde çıkan türlerine kendi özgünlükleri dikkate alınarak,
ayrıştırılarak mücadele yürütülmesi gerekir. Örneğin, M-L iddialı olup Maoizme
“modern revizyonizm” diyen revizyonizm türü olduğu gibi, M-L-M iddialı olup
komünizm mücadelesinde temel proletarya diktatörlüğü ilkesini reddeden
revizyonizm türü de var. Bu ve benzer çeşitlilik ayrıştırılarak ideolojik
mücadele yürütülmeli.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan sınıf hareketinde revizyonist
teori ve pratiklerin çeşitli örnekleri mevcuttur. Maoist parti zararlı akımlara
karşı ideolojik mücadele yürütmenin stratejik görev olduğu bilinciyle hareket
eder. Güncel olarak tasfiyecilik devrimci hareketi kemirmektedir.
Reformizm
ise hâlâ devrim hareketi için baş tehlikedir. Parlamentarist, pasifist,
legalist zeminde söylemde devrimci gerçekte devrimci sınıf savaşımı yerine
reformculuğun konulması, keza sınıf bilinci, mücadelesi ve kurtuluş gayesini
bir kenara atan ve ekonomik taleplerle sınırlı istekleri öne alan ekonomizm,
proletarya enternasyonalizm ilkesini çiğneyip “kendi” burjuvazisi safına
kayarak proletaryanın uluslar ötesi enternasyonel evrensel kardeşliği ve sınıf
birliğini ihmal eden, yozlaştıran sosyal şovenizm, sınıf mücadelesi komünist
partinin sosyalist devrimde önderlik rolü, işçi sınıfı demokrasisi ve sınıf
egemenliği anlamına gelen proletarya diktatörlüğünü, işçi sınıfının biricik
devrimci sınıf olarak tarihsel rolünü reddeden teorik ve siyasi yönelimler
birer revizyonizm örnekleridir.
Keza toplumsal koşulların diyalektik
materyalist felsefi bakışla analiz edilmesi yerine felsefi
idealizm, olguların yerine fikirleri koyan öznelcilik M-L-M teori kavram tespit
ve görüşler yerine burjuva fikir ve kategorilerin konulması; başta Stalin, Mao
Zedung olmak üzere kimi olaylar tarihi nesnel bağlamından koparılarak sahte,
ikiyüzlü burjuva ahlak ölçüleriyle komünist önderlerin karalanması, bunun
üzerinden subjektif tek yanlı biçimde sosyalizm olumsuzlanması, proletaryanın
büyük önderlerinin karşı karşıya konulması; birbirinin devamı ve somut
koşullara dayanarak devrim hareketiyle gelişen proleter devrim teorisi ve
pratiğinin M-L-M’in bütünlüğünün yadsınması, kimilerin Mao’nun kimilerinin ise
Stalin’in Marksizme katkılarını reddetmesi gibi, kimilerin ise gelinen aşamada
Marksizmsiz komünizm/komünistlik yapma iddiaları gibi çok çeşitli revizyonizm
türü mevcuttur.
Marksizm-Leninizm-Maoizm’den sapılması kaçınılmaz olarak
revizyonizme yakınlaştırır ve bu tasfiyeciliğinde kaynağıdır. Bize gerekli olan
revizyonizm değil, Marksizmi uygulamaktır.
Toplumsal değişimleri gözden kaçırmadan analiz ederek çıkan
sonuçların gösterdiği yönde -ki Maoist parti teorisini olguların tahliline
dayandırarak yönünü belirlemiştir- sınıf mücadelesinin geliştirilmesi Maoist
komünistlerin görevidir.
https://www.devrimcidemokrasi3.org/marksizm-maskesine-gizlenmis-dusman-revizyonizm/