İster eleştirip beğenmeyelim, isterse daha ağır suçlamalarla yaftalayalım ama son tahlilde açık gerçek şu ki, SMF mevcut siyasi süreçte ciddi ve etkili siyasetler yürüten bir güç-aktör olarak öne çıkmakta, gösterdiği gelişim dinamiğiyle göze batıp dikkatleri üzerine çekmektedir.
İşin özü de tarihi de felsefesi de şudur: “Meyve tutan ağaç
taşlanır!”
Doğa-insan ilişkisinden çıkarılmış bu gözlem, insanın
insanla ilişkisinde de kendine özgü bir tezahürü oluyor. Bu iki durum arasında
kesinlikle bir bağ vardır. Toplumsal bir tabakayı gözlemlemekle toplumdaki
siyasi sınıf güçlerini gözlemlemek, birbiriyle çakışan yanların olduğunu
gösterir.
Meyve ağacını taşlayan köylüyle, siyasi hareketi eleştiren
başka bir siyasi hareket de aynı noktada duruyor. İkisinin ortak noktası
‘‘meyve” yemektir! Ama köylü bağdaki elmadan yararlanırken, devrimci hareket
daha çok bağcıyı dövmeye çalışıyor. Ve sanırız ikisi arasındaki fark da budur…
Örgütsel-siyasi bakımdan güç olan, gelişme dinamiği
göstererek siyasi arenada alternatif olmaya aday olan hareketler hem dikkate
alınmakta ve hem de olur-olmaz eleştirilere tabi tutulmakta, hatta tahrifatlar
pahasına saldırı diyebileceğimiz ağır eleştiri yönelimlerine maruz
bırakılmaktadırlar. Bunun nedeni ise, açık ki bu hareketlerin politik mücadele
aktörü olarak göze batan bir dinamizm göstermesi, siyasi mücadelenin başat gücü
ve alternatifi olarak öne çıkmalarıdır.
Yani, verdiği meyveyle öne çıkmalarını, aynı iddiayı taşıyan
hareketlerin hazmetmemesi, kendi önlerinde veya gelişmelerinin önünde engel
görmeleridir ki, bu tamamen sakat bir anlayıştır. Zira, bir devrimci harekete
engel olan, yine bir diğer devrimci hareket değil, bilakis gerici sınıf
hareketleri ve iktidarlarıdır.
Gerçek mesele
burjuvaziyle proletarya arasında olup iki sınıf sorunudur. Taş atılacaksa
burjuvaziye, siyasi partilerine ve iktidarına atılmalıdır. Kazanım böyle elde
edilir. Kitlelerin kazanılması ve
örgütsel gücün büyütülmesi burjuvaziyle mücadele içinde olur; muhtelif devrimci
örgüt ve tabanından kapılacak birkaç devrimciyle değil…
İster eleştirip beğenmeyelim, isterse daha ağır suçlamalarla
yaftalayalım ama son tahlilde açık gerçek şu ki, SMF mevcut siyasi süreçte
ciddi ve etkili siyasetler yürüten bir güç-aktör olarak öne çıkmakta,
gösterdiği gelişim dinamiğiyle göze batıp dikkatleri üzerine çekmektedir.
Aynanın ikinci yüzünde görülen nedir?
Devrimci hareket
yelpazesinin önemli bir kısmında, kimi doğru kimi yanlış ama esası hazımsızlığa
dayanan haksız ve yoğun eleştirilerle, SMF’nin hedef tahtasına koyulup ağır
eleştiri furyasına tabi tutulması izlenmektedir. SMF’yi eleştirmek adeta bir
moda haline gelmiştir. Suçlayıcı, damgalayıcı, yaftalayıcı temelsiz eleştiri
salvoları kesilmeden ardı ardına gündeme gelmektedir. Kısmi olarak eleştiriyi
gerektiren bazı eksikliklerden, yetersizliklerden vb. bahsetmek mümkün ve bu
zeminde ideolojik mücadele açısından ağır da olsa yapıcı olarak yürütülen
eleştiriler olağandır.
Fakat, eleştirilerin esasının siyasi çekememezlikten
kaynaklanan mesnetsiz ve mantık zorlayıcılığına yaslanan muhtevada oldukları
söylenebilir. Misal; M. Güneş’in eleştirileri, Alınteri’nin eleştirileri, Yeni
Demokrasi’nin kimi anlayış eleştirileri ve farklı biçimlerde aynı hedefe
yönelen daha birçok eleştiri, bu eleştiri tarzıyla örtüşenlerdir. Gazete
manşetlerine taşınan saldırı biçimleri de işin cabası…
Bütün bunların sebebi bilinmez bir giz değildir elbet.
‘‘Ben, önce ben” biçimindeki “ben-merkezci” küçük-burjuva anlayış, bundan
türeyen ideolojik-politik bencillik, kendi dışındaki demokratik-devrimci
hareketin gelişmesine duyulan anlamsız tahammülsüzlük ve gelişen devrimci gücü
kendi gelişiminin önünde engel görme aymazlığı bu saldırı salvoları ve
mesnetsiz yaftalamaların esas nedenidir.
SMF’nin hata ve eksikliklerine dönük yapıcı ve samimi
eleştiri nispeten azdır ve bunu tenzih ederiz. Ne yazık ki, SMF’nin gelişmesi
belli bir kesimde rahatsız edici ve hatta korkutan bir durum olarak telakki
edilmektedir. SMF’ye ait her adım, her siyaset, her pratik ve her başarı illa
da eleştiri konusu yapılıp kulp takılmaya çalışılmaktadır. “Neden bunu yapmadı,
onu niye öyle yapmadı, neden öyle açıkladı, neden açıklama yapmadı” vb.
şeklinde, SMF’nin her adımı olur-olmaz tartışma konusu olmakta, yapılmaktadır…
Bütün bunların olumlu değerlendirilebilecek bir yanı var ki,
o da, SMF’den bir beklentinin büyük olduğu gerçeğidir; öyle ki, “SMF neden
devrimci süreci geliştirmiyor” noktasına vardırılabilecek her şey SMF’ye
yüklenerek onu eleştirmenin vesilesi yapılıyor. Kısacası, SMF
politik-demokratik hareket içinde meyve veren bir ağaç misali ilgili-ilgisiz en
geniş kesimin taşlamalarına muhatap olmaktadır. Dememiz o ki, “meyve veren ağaç
taşlanır” amma, taslayanların ekseriyetinin “meyve vermeyen ağaç” cinsinden olmaları
da tesadüf değildir.
Muhtemelen, bu kısa yorumu, gerçek eleştirilere yanıt verme
temelinde başka yazılarla genişletip bölümler halinde yürütmek gerekecektir…
Devam edecek…
SMF’ye Dönük Eleştiri Salvolarına Yanıtlar- 2
Demokratik normlara bağlı sağlanacak ilkeli ittifak
esasımızdır. Bu zeminde ilgili her ittifak gücüyle ittifak yapmaktan
sakınmayız. Demokratik normları yok sayan bir ittifak ise bizleri kapsayamaz.
İttifak Politikası, Doğal Biçimlenişi,
Somut Sorunları ve Eleştiriler…
SMF’nin ittifak politikasını şu veya bu gerekçelerle, şu
veya bu noktalarıyla eleştiren geniş bir külliyatın olduğunun farkındayız.
Eğitici ve yapıcı eleştiriler kadar bakış açısı itibarıyla hatalı eleştirilerde
mevcut.
Ama daha başından şunu söyleyelim:
SMF’nin dört başı mamur bir ittifak süreci ve pratiği
işlettiğini söylemek abartılı olacağı gibi, stratejik açıdan ittifak
politikamızın doğruluğundan bir kuşku duymuyoruz. Bu durum, ittifakın somut
biçimlerinde kimi özgünlerde bazı zayıflıklar içermesi de mümkündür.
Bu da farklı ideolojik-politik perspektifler barındıran
ittifak sürecinin griftliği, ittifak bileşenleri yelpazesinin çok sesliliği ve
çok renkliliğinden ileri gelmektedir ki, bu da anlaşılır bir durumdur. Mevcut
bileşenler kapsamı dikkate alındığında ittifak sürecinin zorlu bir ilişki
süreci/biçimi olarak biçimleneceği kendiliğinden anlaşılmaktadır. Bu “Büyük
kaos” içinde muntazam bir ilişkinin veya noksansız bir ittifak sürecinin
geliştirilmesi oldukça zordur, zorluklarla doludur.
SMF’nin ittifak politikası en genel çerçevede,
anti-emperyalist, anti-kapitalist, anti-faşist karaktere sahip, bütün ulus ve
azınlıklardan, inanç, cins ve kimliklerden, ilerici, demokrat, devrimci sınıf
ve halk güçlerini kapsar. İktidar ve muhalefet pozisyonları fark etmeksizin
bütün komprador tekelci sınıf klikleri ve büyük sermaye sınıfından egemen
burjuvazi ve bunların siyasi temsilcileri başta olmak üzere, siyasi olarak
karşı-devrimci nitelikte olan gerici sınıf ve türevi hareketler dışında kalan,
dolayısıyla halk sınıf katmanları içinde yer alıp siyasi bakımdan
karşı-devrimci nitelik taşımayan farklı güç ve kesimler ittifak bileşenleri
durumundadır.
Reformist,
revizyonist, anarşist, ekonomist-sendikalist ideolojik akım ve hareketler, bu
ideolojik niteliklerine karşın politik bakımdan sınıf hareketinin parçası
olmaları nedeni ile ittifak bileşenleri içinde yer alırlar. Milli burjuvazinin
sol kanadıyla ittifak, ilişki ve cephe kurmayı benimseyen komünist hareketin,
ideolojik bakımdan MLM karşıtı-düşmanı olan ve aynı zamanda sınıf hareketi
cephesinde yer alan bu ideolojik akımlarla ittifak yapması bir çelişki değildir.
Genel ittifak politikasının bu zeminde savunulması, her
somut ittifakın doğru ve isabetli olacağı anlamına gelmeyeceği gibi aynı
ideolojik düşmanlarla ittifak yapması da mutlak değildir. Dolayısıyla her
ittifak somut olarak ele alınır, somutta doğru ya da yanlış değerlendirilir.
SMF’nin
bu genel ittifak politikası aynı zamanda şu nüansı da barındırır;
demokratik-devrimci ittifakın öncelikli güçleri kimlerdir? Hangi güçler ittifak
öncelikleridir? SMF’nin buna verdiği yanıt; komünist, sosyalist, devrimci
güçler ittifaktaki öncelikli güçlerdir.
Sınıf güçleri
öncelikli ittifak zemini ve hedefini teşekkül ederler. Devamla, ezilen ulus,
azınlık, inanç, kültür ve kimliklerden güçler ittifak yelpazesine yerleşirler.
Reel politikte, ulusal hareket bu ittifakta ön sıralara çıkar, alacağı pozisyon
ve izleyeceği siyasete bağlı olarak öne çıkabilir.
SMF,
bütün bu güçlere açık ittifak çağrısı yapar. İttifakın gerçekleşmesi
için çaba sarf eder ve hatta ödünler verir. Bazı koşullarda bu ittifak her
zaman istenilen mahiyet ve çerçevede gerçekleyebilir. Bunun nedeni ittifak
bileşenlerinin farklı ideolojik-politik perspektiflere sahip olmasından gelir.
SMF bu gerçekliğin bilincinde olarak genel ittifak politikasını ete kemiğe
büründürür. Çağrısına olumlu yanıt veren ittifak bileşenleriyle bu ittifakı
örgütleyip gerçekleştirmeyi görev edinir. Çağrısına olumsuz yanıt veren güçleri
ikna etme çabasına girer. Ancak çoğu zaman öncelikli ittifak güçleri arasında
yer verdiği bazıları ile ittifak gerçekleştiremeyebiliriz de.
Bu reel durum, fiilen, SMF’ye yürütülen eleştirilerin bir
bölümünü boşa çıkarır. Yani, ‘‘Neden X partisi ile ittifak yaptınız?” veya
“Neden Y güçleriyle ile ittifak yapmadınız?” sorusu veya eleştirisi otomatik
olarak boşa düşer. Ve bu tamamen öncelikli ittifak güçlerinin tavrı nedeniyle
boşa düşer, SMF’nin tavrı ve tercihi ile değil hatta irade ve çabasına rağmen
bu öncelikli güçlerle ittifak gerçekleşmez-gerçekleşmemektedir.
Şayet Y partisi veya güçleri
SMF’nin ittifak çağrısına olumlu yanıt vermiyor ise bunun sorumluluğu SMF’ye
yüklenemez!
Daha somut olarak ise ittifak dışında kalan güçler esasta
sınırlı ve az sayıdadır. Devrimci hareket yelpazesini oluşturan nicel-nitel
çoğunluk esasta gerçekleşen veya yürütülen süreç bakımından ittifak içinde
bulunmaktadır. Dışarda kalan az sayıdaki hareket ise ittifak politikasındaki
katı ilkecilik tavrı nedeniyle dışarda kalma gibi hatalı bir tutum
izlemektedir; yani, bizzat onların ittifak anlayışındaki hatalardan kaynaklı
olarak ittifak dışında kalmaktadır. O halde bunun da sorumluluğu, ‘‘Neden SMF,
Y güçleriyle ittifak kurmuyor” eleştirisiyle SMF’ye yüklenemez.
Öte taraftan SMF’ye dönük; “SMF‘nin ittifak politikası şu
güçleri yadsıyan içeriğiyle yanlıştır” mealinde yürütülen ve bunu da “ulusal
hareketlerin desteklenmemesi” iddiasına bağlayan eleştiri de son derece haksız
ve sübjektiftir. Zira, SMF’nin ittifak politikası bağlamında açıkladığı ittifak
bileşenleri yelpazesi son derece esnek ve geniştir.
Bunun daha da
esnetilip genişletilmesini savunmak ise fiilen büyük burjuva sınıf güçleri ve
karşı-devrimci nitelik barındıran siyasi hareketler ile ittifak yapmasını
savunmak anlamına gelir ki, SMF bunu benimsemez. SMF’nin açıkladığı ittifak
güçleri yelpazesi hangi ilerici, demokratik, devrimci ve sosyalist sınıf ve
halk güçlerini, dolayısıyla hangi ittifak bileşenlerini yadsımaktadır?
Açık ki, SMF mümkün
ve doğru olan en geniş ittifak bileşenleri politikasına sahiptir. Ulusal
hareketlere karşı destekleme-desteklememe tavrı noktasındaki yaklaşım ise
tamamen yanlış-alakasızdır. SMF, ulusal hareketlerin desteklenip
desteklenmemesini, bu hareketleri tarihsellikleri içinde ele alarak somutta
biçimlendirmektedir. İdeolojik-siyasi plan ve sistematikten tamamen yoksun
olup, salt ulusal baskılara karşı bir refleks olarak patlak veren tepki
isyanları ile bugün ideolojik-siyasal formatıyla bilinçli bir politika-palan
olarak biçimlenen hareketleri bir ve aynı tutmamaktadır.
Eski veya bahsi geçen Dersim, Şeyh Sait gibi isyanlar
tamamen bir baskıya karşı tepki olarak gelişip ideolojik-siyasi zeminde cılız
olan ulusal hareketler iken, bugünün hareketleri daha bilinçli ve siyasal
içeriği ve niteliği güçlü olan hareketlerdir. Bunlar arasında tarihselliğe
bağlı olarak kesinlikle nitelik farkı vardır. Ve aldıkları siyasi pozisyon ve
içeriğe bağlı olarak her iki dönemin ulusal isyan-hareketleri ayrı olarak
değerlendirilir.
Çünkü ayrı siyasi niteliktedirler.
Bunlar örneğin
HÜDA-PAR, ulusal talepler dillendiren dinci bir harekettir, bunları “milli”
harekettir diye destekleyebilir miyiz? Kısacası bunların siyasi niteliği,
bilinç ve ideolojik sınıf karakteri vb. bunlar arasında ayrım yapmanın
gerekçesidir. Ve SMF’ye ulusal hareketler karşısındaki tavrının değişmesi
biçiminde bir tavır atfederek, ittifaklarını buna bağlamak isabetli değil,
doğru da değildir…
Bu eleştirinin bir diğer parçası veya devamı ise adeta
eleştirinin kendisini yadsıması zemininde cereyan etmektedir ki, eleştirinin bu
bölümünde yukarıdakinin tam tersine ittifak, siyasi iktidar perspektifi
temelinde salt sınıf güçlerine indirgenerek daraltılmaktadır.
Adeta X partisi veya
güçleriyle yapılan ittifakın boşa kürek çeken ve en önemlisi de sınıf bakış
açısından uzaklaşan bir ittifak yaklaşımı olduğu ifade edilmektedir. Mevcut
ittifak politikasının taktik unsuru öne çıkarıp esas aldığı, devrimin
ihtiyaçlarına uygun bir ittifak siyasetinin izlenmediği söylenerek eleştiri
yürütülmektedir. Yani, bir taraftan en esnek ve en geniş ittifak politikası
savunulmakta ama diğer taraftan ittifakın X partisi-güçleriyle yapılmasının
temel bir zaaf olduğu söylenmektedir.
İttifak politikamızda şu sorunu tespit etmek isabetle
yerinde olur. Geniş içeriği ve öncelikleriyle hedeflediğimiz ittifak süreci ve
pratiğinin gerçekleşememesi, yani bizlere rağmen veya anlayış ve niyetten
bağımsız da olsa, son tahlilde esas aldığımız biçimde bir ittifakın
gerçekleşmemesi, objektif olarak bir sorun ya da eksiklik olarak telakki
edilebilir.
‘‘Bu geniş demokratik ittifakı niye başaramadınız?”
tarzında yürütülecek
eleştiriye verilecek yanıtımız olsa da, salt sonuç açısından bakıldığında bir
haklılık taşır; bu hakkı teslim ederiz. Lakin, ittifakın bir çoklu bileşenler
platformu veya eylemi olduğu dikkate alındığında, tek taraflı irade ve
doğrularla başarıya ulaşmanın mümkün olmayacağı da açıktır. SMF olarak, mevcut
ittifakta ciddi çaba ve katkılarımızın olduğu da inkâr edilemez. Ancak bu
ittifakın ve daha idealinin gerçekleştirilmesinin de fevkalade zor olduğu
unutulmamalıdır.
Özellikle örgütsel
güçler ve siyasi mücadele dinamiği açısından bir dizi sorun ve zayıflığın
yaşandığı şartlarda en idealini beklemek haksızlık olmasa bile, gerçeğin
ilerisinde biçimlenen sübjektif bir beklentidir. Burada, ‘‘Güçlü bir komünist
partisinin olmaması‘‘ değerlendirmesinin, ancak örgütsel-siyasi güç bakımdan
zayıflığı zemininde doğru olabileceğini ekleyelim.
Özetle, genel koşul ve olanaklar ittifakın
gerçekleştirilmesinde bu kadarını mümkün kılmıştır. Daha iyisini yapmak her
zaman mümkündür ama bu şartlara bağlıdır. Gerçekten kopuk beklentiler tüm iyi
niyetine rağmen sol-sübjektiftir. SMF, gerçek durum ve şartlar bazında
eleştirilirse objektif, gerçekçi ve hakkaniyetli yaklaşımla eleştirilmiş olur.
SMF, bütün sorun, çelişki, koşul ve aleyhteki zemin ve dinamiğe karşın başarılı
bir siyaset ve efor ortaya koymuştur. Bunu teslim etmeyen hiçbir eleştiri
objektif ve gerçekçi değildir.
Tayin edici olan, SMF’nin en geniş örgütlülüğü ve tabanında
sağlanacak sıkı birliktir!
SMF, mevcut sonuçlar itibarı ile yürüttüğü ve
gerçekleştirdiği ittifakı veya ittifak sürecini önemli başarılarına rağmen
istediği oranda başardığı veya istediği sonuçlara ulaştırdığı ya da planladığı
sonuçları elde ettiği iddiasında değildir. Bu, karmaşık bileşenli ittifak
realitesinin ödün ve esneklikler pahasına gerçekleştirilebilir olmasının tabii
neticesidir.
Dolayısıyla, ittifak sürecini her yönüyle sindirmiş değil
bilakis olabilirlikler çerçevesinde yaklaşarak, mümkün olanın en iyisini yapma
çabasını sergileyerek mevcut durumu-sonucu kabul etmiştir. Ki, henüz tüm
sonuçlar ortaya çıkmış ve her şey bitmiş değildir. Tartışmalar, görüşmeler ve
arayışlar sürmektedir. Demokratik bir ittifak sürecinde mümkün olan en ileri
zemini yakalama çabası bakidir, buna dönük kararlı irade mevcuttur.
Nasıl ki, çağrımıza olumlu yaklaşım göstermeyen öncelikli
ittifak bileşenlerimizle ittifak yapamadık, öyle de demokratik ittifak
anlayışını çiğneyen güçlerle ittifakımızın ayrışması da mümkündür. İttifakta,
ben-merkezci, egemenci, dayatmacı ve tek taraflı ittifak anlayışıyla hareket
eden hiçbir yaklaşımı kabul edemeyiz, etmemiz düşünülemez. Komünistler,
gerektiğinde tek başına ve bağımsız iradesiyle hareket etme kararlılığına
sahiptir.
Demokratik normlara bağlı sağlanacak ilkeli ittifak
esasımızdır. Bu zeminde ilgili her ittifak gücüyle ittifak yapmaktan
sakınmayız. Demokratik normları yok sayan bir ittifak ise bizleri kapsayamaz.
Oyalama ve ters köşe yapma taktikleriyle emir-vaki edilmeye müsamaha
gösterilemez. Demokratik ve devrimci güçlerle ittifakı burjuva pazarlıklara
veya burjuva partilerle pazarlıklara feda eden anlayışlar tutarlı ve güvenilir
bir ittifak tavrı olarak değerlendirilemez. Bizlerin ittifakını eleştirenlerin
CHP ile ittifak ve anlaşmalar peşinden koşması ise ayrı bir değerlendirme
konusudur. Burjuvaziyle hiçbir ittifak ilişkisi biçimi kabul edilemez.
Tayin edici olan, SMF’nin en geniş örgütlülüğü ve tabanında
sağlanacak sıkı birliktir. Yoldaş güçler ile birliktir! Eylem anıdır, kararsız
olma, en kötü karar kararsızlıktan iyidir. İttifak ve eylemin diyalektiğini;
birliğini gerçekleştirmek eylem ve ittifak birliğinin temelidir. Ancak eylemi
baltalayan eleştiriye girmemek, yıkıcı eleştiriye izin vermemek de en az bunun
kadar önemlidir. Eleştiride doğru zaman, doğru dil ve doğru karşılık önemlidir.
SMF’nin birlik ve ittifaklarda önemsediği temel kriterler bunlardır.
Birleşerek kazanma siyasetini gütmek, ilkelerden ödün
vermeden taktik zeminlerdeki olası tüm esnekliklerden yararlanmak,
birleşmemenin mümkün olmadığı hiçbir güçle birleşmeyi zorlamamak, çoğunluğun
her zaman haklı ve doğru olmadığını, azınlığın da haklı olabilirliğini kabul
ederek azınlıkta kalmaktan korkmayan ilke ve inançla birlikteliğe cesaret
etmek. İşte bunlar nihai kazanımın asgari ölçüleridir. SMF, bu ölçülere hayat
vermekten imtina etmeyecektir.
Devam edecek…
https://gazetepatika22.com/smfye-donuk-elestiri-salvolarina-yanitlar-1-149631.html
https://gazetepatika22.com/smfye-donuk-elestiri-salvolarina-yanitlar-2-149772.html