Ne diyeceksiniz şimdi? Bir çırpıda “Mao Zedung oportünisttir” mi diyeceksiniz?
“Bugün yeryüzünde her kültür, sanat ve edebiyat belli bir
sınıfın malıdır ve belli bir siyasi çizginin hizmetindedir. Gerçekte, sanat
için sanat, sınıflar üstü sanat, siyaset dışı sanat, ya da siyasetten bağımsız
sanat diye bir şey yoktur.”
(Mao Zedung )
Yaşamımız, ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel, sanatsal, vb. ilişkilerimizin toplamıdır. Edindiğimiz görüşler ilişkilerimizde hiçbir değişiklik, köklü hiçbir etkilenme yapmıyorsa, uzun bir süreç içerisinde bile olsa rengimizi değiştirmiyorsa, yeni görüşlerimiz eski görüşlerimizin temelleri üzerinde biçimlenmiş ilişkilerimizi sarsmıyorsa, görüşler ve yeni bilgiler karşısında vestiyer rolü oynuyoruz demektir.
Vestiyer
kafa Marksizmi kavrayamaz.
Şimdi vestiyer kafalara soruyoruz:
Daha
düne kadar, “Mao Zedung çağımızın en büyük Marksist-Leninistidir” diyordunuz.
“Yaşasın Marksizm-Leninizm Mao Zedung Düşüncesi” diyordunuz. “Mao Zedung
düşüncesi” demeyenleri Marksist kabul etmiyordunuz. Mao Zedung’u beşinci usta
olarak görüyordunuz.
Ve kendinizi bu öğretiler doğrultusunda
biçimlemeye çalışıyordunuz. Şimdi Enver Hoca, “Mao Zedung ve şürekası” diyor,
“…Marksist-Leninist yolu izlemediler”.
Ne
diyeceksiniz şimdi? Bir çırpıda “Mao Zedung oportünisttir” mi diyeceksiniz?
Uzun bir süre, ÇKP’nin gözüne girmek için, tel canbazlarına taş
çıkartacak numaralar yaptınız, şimdi de, aynı öz ve tutumla, Arnavutluk Sosyalist
Halk Cumhuriyeti’nin ve AEP’nin gözüne girmek için parendeler atıyorsunuz.
Komünistler
içten, dürüst ve açık yürekli olurlar. Hile ve entrikalarla uğraşmazlar. Bir
şeyin doğru olduğunu kabulün göstergesi, ona körü körüne sadakat yemini
değildir. Eleştirel olma temelinde kavramak ve özümlemektir.
Yine vestiyer kafalara soruyoruz; Enver Hoca diyor ki:
“Amerikan emperyalistleriyle, Sovyet sosyal emperyalistleriyle ya da faşist
devletlerle diplomatik ilişkilerimiz yoktur ve olmayacaktır.”
Sizler, Türkiye’deki siyasi rejim biçimini “faşist diktatörlük”
olarak niteliyorsunuz. Bu değerlendirmenizde hatalı değilseniz, Enver Hoca,
Türkiye’deki siyasi rejim biçimini “doğru değerlendirmiyor” demektir.
İki
değerlendirme de aynı anda doğru olamayacağına göre, hangisi yanlıştır? Sizin
değerlendirmeniz mi, Enver Hoca’nın değerlendirmesi mi? Siz Türkiye’deki siyasi
rejim biçimini faşist diktatörlük değil, anti demokratik, gerici burjuva
diktatörlüğü olarak niteleyen devrimcileri, bundan ötürü “revizyonistlik”,
“anti Marksistlik”, “devrime zararlı olmak”la suçladınız.
Peki
şimdi ne yapacaksınız?
Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti’nin Türkiye ile diplomatik
ilişkileri vardır. Üstelik Enver Hoca diyor ki: “Türkiye ile de dostça ilişkilerimiz,
iyi ticari, kültürel ilişkilerimiz var; bunları daha da geliştirmek istiyoruz.”
Enver Hoca, “faşist diktatörlük” altındaki Türkiye ile mi dostça
ilişkilerden ve bu ilişkilerin geliştirilmesinden söz ediyor acaba?
Vestiyer kafalar değişmelidir!.. Yalnız unutulmasın ki, gerçeğe
çarpınca değişen kafa sağlıklı bir kafa değildir. Önemli olan çarpmadan gerçeği
görebilmektir.
Vestiyer kafaların değiştirilmesi için ideolojik mücadeleyi
yoğunlaştıracağız. Çünkü vestiyer kafalar devrimimizin önündeki temel
engellerden biridirler.
Siyasal-Yazılar
Yılmaz
Güney