ANLATI-YORUM | İyi Yahudiler de Var!
"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye
gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir
insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap
okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden
geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"
7 Ekim 2023 tarihinde Filistin ulusal direnişinin HAMAS
öncülüğünde İsrail devletine karşı gerçekleştirdiği saldırıya karşı misilleme
yapan İsrail devletinin gerçekleştirdiği saldırılar soykırıma dönüştü. Farklı
tepki ve değerlendirmelerin ortaya konduğu bu süreçte, tali de olsa Yahudi
halkını topyekun olarak suçlayan, siyonist devletle aynılaştıran tutumlar
kendini yer yer gösterdi.
Bunun elbette yanlış bir değerlendirme olduğu açıktır.
İsrail içinde Filistin ulusal mücadelesini destekleyen, savaşın son bulması
için çalışan, İsrail saldırısına karşı çıkanların sesleri daha fazla çıkmaya
başladı.
İsrail içinde dahil olmak üzere İngiltere, Almanya ve ABD’de
Filistin ve Yahudi analarının ve halk kitlelerinin birlikte protesto eylemleri
gerçekleştirdiğine tanık olduk.
F.Engels, insanlık tarihinde iyi Yahudilerin de olduğunu şu
sözlerle dile getiriyordu; “Ayrıca, Yahudilere çok şey borçluyuz. Heine ve
Börne’den bahsetmiyorum bile, Marx Yahudi kanından geliyordu; Lassalle
Yahudi’ydi. En iyi insanlarımızın çoğu Yahudi. Şu anda Viyana’da hapishanede
proletarya davasına adanmışlığının kefaretini ödeyen dostum Victor Adler,
Londra Sosyal Demokrat’ın editörü Eduard Bernstein, Reichstag’ın en iyi
üyelerinden Paul Singer – dostluklarından gurur duyduğum insanlar ve hepsi Yahudi!
Ben de ‘Gartenlaube’ (haftalık bir dergi) tarafından bir Yahudi’ye
dönüştürüldüm ve gerçekten de seçim yapmak zorunda kalsaydım, ‘Herr von’
olmaktansa bir Yahudi olmayı tercih ederdim!” (Friedrich Engels, “Über den
Antisemitismus”, 1890, Marx-Engels, Cilt. 22, s. 49)
F.Engels’in bu sözlerini okuyunca aklıma proletarya partisi
saflarında mücadele eden Yahudi yoldaşım Yuda Palaçoğlu geldi.
Yuda amca (yaşlı olduğundan böyle yazıyorum), bir Yahudi
olarak İstanbul’da ticaretle uğraşan zengin sayılabilecek bir iş insanı idi.
İleri derecede Fransızca bilirdi. Eşi de Fransızca öğretmeniydi.
Yuda amca, 1978 yılına kadar sürdürdüğü ticareti, ülkenin
içine girdiği ekonomik ve politik krizden dolayı sürdüremez ve iflas eder.
İflas eden Yuda amca bir süre bunalıma girer. Ne yapacağını
düşünürken daha önceden tanıdığı, kendisi gibi Yahudi olan bir mafya babasının
yanına gider ve iş ister. İş istediği bu mafya babası kendisine kuryelik
yapmasını teklif eder. Yuda amca teklifi kabul eder ve işe başlar. Yaptığı iş,
para transferidir. İstanbul içinde ve İstanbul dışında şehirler arası çanta
içinde bazen de arabayla aldığı paraları söylenen adreslere teslim eder.
Ancak işler istediği gibi gitmemeye başlar. Mafya babası
zamanla kendisine kötü davranmaya, aşağılamaya başlar. Yuda amca tüm bu
yapılanları içine sindiremez, kabul etmez, gururuna yediremez. İntikam almak
için günlerce, aylarca düşünür ve plan yapar.
1979 yılı proletarya partisinin hızla geliştiği, askeri
eylemler yaptığı yıllardır. Her eylemi büyük yankılar uyandırır. Burjuva medya
sayfa sayfa eylemleri yazıp çizer. TİKKO ismini artık duymayan yok gibidir.
Yuda amca da TİKKO’nun eylemlerini gazetelerden
okuyanlardandır. Yuda amcanın kurguladığı intikam alma planı kafasında çakan
bir şimşekle birdenbire şekillenir. Artık eylemini gerçekleşmede netleşmiş, ne
yapacağını kurgulamıştır. Bir adım daha atması gerekir. Bu adım TİKKO’ya nasıl
ulaşacağı, TİKKO’cuları nerede bulacağına gelip dayanır.
Zengin olduğu yıllarda yanında çalışan bir ”hizmetçi kadın”
vardır. Aklına TİKKO’cuları “bulursa bu kadın bulur” fikri gelir. Akşam eve
gittiğinde kadını yanına çağırır. Lafı eveleyip gevelemeden direk olarak
“TİKKO’cuları aradığını” söyler. Kadın ne yapacağını, TİKKO’cuları bulmanın
öyle kolay olmadığını, tehlikeli olduğunu anlatsa da, Yuda amca TİKKO’cuları
bulmada kararlıdır. Bu sohbet günlerce sürer.
Kadının yeğeni proletarya partisinin taraftarıdır. Kadın
bunu bildiğinden, Yuda amcayla yaptığı konuşmayı yeğenine anlatır. Kadın, Yuda
amcanın TİKKO’cularla birlikte iş yaparak, mafyanın parasını TİKKO’ya aktarmak
istediğini ve böylece patronundan intikam almak istediğini anlatır.
Yoldaş anlatılanlara önce şaşırır. Bunun bir şaka olduğunu
sanır. Teyzesi ısrar edince de yoldaş bunu partiye bildirmesi gerektiğini
söyler.
Yoldaş, bu konuşmanın ertesi günü gelip bizi buldu. Ben daha
o zaman “çiçeği burnunda” bir TİKKO’cuyum. Yoldaş da dahil üç kişi biraraya
geldik. Yoldaş bize olup biteni başından itibaren anlattı. Tabi konuşma
bittiğinde, aklın yolu birdir derler ya… Hepimizin aklına ilk gelen, “Bu sakın
MOSSAD ajanı olmasındı?!” Bunun üzerine epeyce sohbet yaptık. Ölçüp biçtik.
Sonunda bu sorunun bizi aştığını, buna karar vermesi gerekenin bir üst
yoldaşımız olduğuna karar verdik. Aldığımız karara uygun olarak bu olayı proletarya
partisine taşıdık.
Birkaç gün sonra karar geldi. Karar, kadının yeğeni yoldaşın
gidip görüşmesi, aldığı bilgileri getirdikten sonra yeni bir değerlendirme
yapılarak, işi yapıp yapılmayacağına karar verilmesiydi.
Yoldaş gidip Yuda amcayla görüşür. Yuda amca bunu intikam
almak için yapmak istediğini, TİKKO’yu “en zengin örgüt yapacağını, el konulan
her parti paradan kendisine de % 30 pay verilmesini” talep eder. Yoldaşa bir de
çakmak hediye ederek gönderir.
Yoldaş geldi. Sorumlumuzun da olduğu ile bir toplantı
gerçekleştirildi. Bu toplantıda da bu işin içinde başka bir komplo vb. olup
olamayacağı epey konuşuldu. Öyle ki Yuda amcanın hediye ettiği çakmağın içine
alıcı gibi bir şey yerleştirilmiş olabilir diye çakmağı bile attık.
Tartışmanın sonunda bu işi yapmaya karar verdik. Kadının
yeğeni ve bir diğer yoldaş bu iş için görevlendirildi. Yoldaşlar gidip Yuda
amcaya işi yapmayı kabul ettiklerini bildirdiler. Bir iki kez Yuda amca
gerçekten doğru söylüyor mu söylemiyor mu diye deneme de yapıldı. Bir seferinde
Yuda amca 8 milyon TL’yi bir yerden bir yere transfer ederken yoldaşlar
görüyor. Bu kadar büyük bir parayı birarada bulan yoldaşlar parayı hemen almak
isterler. Yuda amca, bunun küçük bir miktar olduğunu, daha büyük bir transferi
beklemeyi önerir ve yoldaşları ikna eder.
Sanırım bir hafta sonra 15 milyonluk bir para transferinin
olacağını ve hazır olmaları için haber gönderir. Plan tutar ve Yuda amca 15
milyon TL ile gelir. Plan gereği Yuda amcanın kaçırıldığı süsü verilir. Önceden
hazırlanan eve yerleştirilir. Yanına kitaplar ve Emekçi’nin kasetleri
bırakılır.
Yuda amca, patronuna telefon edilerek kendisinin
“kaçırıldığını bir hafta sonra serbest bırakılacağını” söylemelerini söyler.
Yuda amca bu şekilde söylendiğinde “patronunun polise gitmeyeceğini, mafya
içinde böyle olayların fazla olduğunu, patronu bunun da benzer bir olay
olduğunu sanarak, bir şey yapmayacağını” bilmektedir.
Ancak yoldaşlar Yuda amcanın dediğini yapmaz ve mafya
babasına telefon ettiklerinde “Adamını kaçırdık, bize 50 milyon daha
getirmezsen onu öldüreceğiz” tehdidinde bulunurlar. Mafya babası “Parayı vermem
aldığınız para sizin olsun, adamı bırakın, bırakmıyorsanız da öldürün” der. Bu
diyaloğu Yuda amcaya anlatan yoldaşlara Yuda amca biraz kızar ve adamın kendisi
için 1 TL dahi vermeyeceğini söylese de yoldaşlar dinlemez ve ertesi gün gidip
mafya babasının evinin bahçesine bomba atarlar.
Mafya babası işin ciddi olduğunu anlar ve direk polise
giderek olup biteni anlatır. Polis bunun sıradan bir olay olduğunu sanır ve
fazla bir şey yapmadan beklemeye başlar.
Bir hafta sonra Yuda amca okuduğu kitaplardan ve dinlediği
Emekçi kasetlerinden oldukça etkilenmiş ve bir devrimci sempatizan olarak
tekrar işine döndüğünde polis Yuda amcayı gözaltına alır. Yuda amca
öldürüleceği korkusuyla olup biteni anlatır. Tanıdığı yoldaşı verir. Operasyon
yapan polis işin politik yönünü de böylece öğrenmiş olur.
1980’de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye
gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir
insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap
okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden
geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık.
Yarım kalan yoldaşlığımızı hapishane tamamlandı. Cunta
olduğunda tereddütsüzce direneceğini söyledi. İşkence gördü, açlık grevlerine
girdi, direndi. Artık, proletarya partisinin bir sempatizanı oldu.
Hiçbir zaman kendisine verilecek olan 15 milyon TL’nin %
30’unu istemedi. Sadece çıkınca partinin maddi durumu el verirse kendisine bir
miktar verilmesini söylerdi.
İ.Ünal’ın Tarihe Not anı kitabında geçen GKK’nın elinde
kalan 4 milyon TL işte bu paradan ellerinde kalandır. Yuda amca proletarya
partisinin 1. Davasında yargılandı. Mahkeme başladığında duruşmaya mafya babası
gelmedi, şikâyet geri alınmış sayıldı ve Yuda amca tahliye edildi.
Çıktıktan sonra tanıdığı yoldaşlarla ilişkilerini kesmedi.
Öldüğünü duyduğumda büyük bir üzüntü duydum. Aklıma geldikçe “İyi Yahudiler de
varmış” diyerek onu hep anıyorum!