Mustafa Kemal’den Öcalan’a Antiemperyalizm Masalı.
Mustafa Kemal'in sahsında, Türklerin imparatorluk kalıntıları üzerine uluslaşma, ulus devlet inşa savaşına “Antiemperyalist” bir karakter atfedilmektedir. Bu iddianın sahibi yalnızca devlet değil tabii ki; solun, hatta Kürt camiasının da ezici çoğunluğu aynı kanaattedir.
Özellikle Apoculuğun Kürt dinamiğini fiziki ve ideolojik olarak kontrol altına aldığı şu sıralarda bu iddia Kürtlerde daha geniş bir topluluk tarafından kabul görmektedir.
Zaten “Yeni Türk-Kürt İttifakı” olarak planlanan sürecin referanslarından biri de bu yalan resmi tarihtir.
Birincisi; Osmanlı Devleti ve onun yıkıntılarından bir ulus devlet inşa etmek için savaş başlatan İttihatçı (Kemalist) hareket, emperyalist ülkelerle herhangi bir çatışmaya girmemiştir.
Emperyalist ülkeler, yani Osmanlı Devletini teslim alan İngiltere, Fransa liderliğindeki itilaf devletleri İstanbul’da idi. Savaş da 1918 yılında fiilen bitmiştir, 1918-1923 arası devam eden daha çok pazarlık sürecidir.
Türklerin adına “Kurtuluş Savaşı, Antiemperyalist” savaş dedikleri çatışmalar 1919 yılında başlamış, 1923’te son bulmuştur ve bu süre zarfında bir tek emperyalist devlete karşı tek bir mermi sıkılmamıştır. Kaldı ki Mustafa Kemal ve yanındaki İttihatçıları İstanbul’dan Samsun’a götüren gemi de İngiltere’nin izniyle İstanbul boğazından Karadeniz’e açılmıştır.
Gemide bulunanlar, Osmanlı Sarayına bağlıdır, emirleri Damat Ferit Paşa’dan almaktadırlar.
İttihatçı subayların Samsun'a gitme nedenleri, RUM, ERMENİ ve KOÇGİRİ Kürt isyanlarını bastırmaktır.
Mustafa Kemal’in Sünni Kürt aşiretleri ve dini liderleriyle yaptığı görüşmelerde, “Hilafet adına buradayım” dediğini, bu maksatla onlardan destek istediğini biliyoruz.
Ortada emperyalizme karşı bir savaş vardır ne de böyle bir niyet söz konusudur. Kaldı ki antikapitalist olmayan bir savaş/mücadele, anti-emperyalist de olamaz; bir devlet ya da savaş gücü emperyalist bir devletle çatışma halinde olabilir ama bu onu antiemperyalist yapmaz.
Mesela Taliban, İranlı Mollalar, Kaddafi, Saddam da zaman zaman emperyalist devletlerle çatıştılar ama antiemperyalist oldukları için değil, karşılarındaki güç emperyalistti, eğer başka bir güç olsaydı onunla çatışacaklardı. Yani düşmanın emperyalist olması, ona karşı savaşanı antiemperyalist yapmaz; en fazla anti işgalci yapar.
Kaldı ki Türklerin savaşı işgal karşıtı da değildi zira işgalciler esasen İngilizler, İtalyanlar, Fransızlardı.
Türkler ise Kürtlere, Ermeniler, Pontuslu Rumlara karşı savaşmıştır; bu da işgali sonlandırmak için değil, Türk işgalini devam ettirmek içindir.
Sonuç olarak: Türkler, tarih boyunca işgal karşıtı ya da anti-emperyalist bir savaş yapmamıştır; bu bir yalandır, resmi DEVLET tezidir.
Erdoğan-Bahçeli-Öcalan üçlüsünün iddia ettiklerinin aksine, Türklerin son BİN yıl boyunca yaptıkları savaşların tamamı ilhak maksatlıdır. Bu üçlünün maksadı, failden mağdur yaratmaktır.
Yüz yıl boyunca Türkiye’de adına layık sosyalist bir geleneğin, Kürdistan’da ise Kürt tarih anlayışının, bağımsızlık hareketinin inşa edilememiş olmasının en önemli nedeni, bu tarih anlayışıdır; bunun aşılması gerekiyor.
Elias Nin