Tek bir insanın, burnunu bile kanatmadan tüm elektronik
sistemleri devre dışı bırakarak, savaş kazandıracak elektromanyetik silahlar
çok yakında adından sıkça bahsettirecek saldırı teknolojileri arasında yerini
alacak.
Yeni nesil savaş diye başladığımız serimizin bu üçüncü sayısında yer
vereceğimiz elektromanyetik silahlar özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra silah
ve uzay sanayinin ilgi alanı içine girmiştir.
Peki nedir bu
elektro- manyetik silahlar ve nasıl doğmuştur?
İmha endüstrisinde ‘E-Bomb’ (elektronik bomba) olarak anılan
bu silah radyo dalgalarını kullanarak hedef aldığı bölgedeki tüm elektronik
sistemleri devre dışı bırakan ve ilk olarak Nicola Tesla1 tarafından düşünülmüş fakat yapımı
gerçekleştirilememiş yeni nesil bir silahtır.
Tesla’nın çalışmaları2 ölümünden sonra incelenmeye devam
etmiş ve sistemi çalışılabilir hale getiren herşey 1962 yılında başlamıştır. O
yıllarda atmosferin 30 km üstünde nükleer bomba denemesi yapan Amerika Birleşik
Devletleri (ABD), patlamanın neden olduğu gamma ışımasının 1200 km uzaklıktaki
radyo istasyonlarını kullanılmaz hale getirdiğini fark edince çalışmalarının
yönünü nükleer silahlardan bu alana çevirmiştir. İstasyonlar 1 saniyeden daha
az bir süre devre dışı kalsa da burada önemli olan, hiçbir insanın bundan zarar
görmemiş olmasıydı.3
İnsan hayatının giderek önem kazandığı 21. yüzyılda
devletler ordular için asker bulmakta zor- lanırken, insansız teknolojiler
ilginin artmasına sebep oldu. Atom bombası ve nükleer bomba gibi bombaların
kitlesel zararları, o dönemde, dikkatleri daha masum gibi görünen
elektromanyetik dalgalara yoğunlaştırdı. Hâl böyle olunca ABD’nin New Mexico
eyaletindeki Kirtland Hava Üssü’nde konuyla ilgili pek çok çalışma başladı.4
Zaman içinde de bu çalışmalar tüm dünyaya yayıldı ve ABD dışında Avrupa
Norveç’te, Rusya ise Ukrayna ve Tacikistan’da benzer çalışmaları yapmaya devam
etti.
Ancak bunlardan en çok dikkat çekeni ve kamuoyunun tepkisine
sebep olanı
HAARP’tır
(High
Frequency Active Auroral Research Program – Yüksek Frekanslı Aktif Atmosfer
Programı).
HAARP Nedir?
Dünyanın en büyük ve en güçlü radyo transmiterlerinden
(iletici) birini imal etme projesidir. Proje, Amerikan Hava ve Deniz Kuvvetleri
tarafından ortaklaşa finanse edilmekte olup, 30 milyon dolarlık programı Alaska
Üniversitesi yürütmektedir.5
1993 yılında başlayan çalışmalar Alaska’da, Gakona Askeri
Üssü yakınlarında gerçekleşmektedir. Resmi amacı iyonosferde6 araştırma yapmak olan projenin
gerçekleşmesinde 3
devam edecek.....................
Amerikan şirketi rol oynamaktadır. Dünyanın en büyük petrol
şirketlerinden biri olan ARCO Power Technologies Incorporated (AP-TI)7, projenin
inşaasına başlayan müteahhit şirkettir. Ardından, Haziran 1994’te ARCO,
patentleri ve ikinci safha inşaa kontratlarını E-Systems’e satmıştır.
E-Systems de genellikle
istihbarat servislerine iş yapan, dünyadaki en büyük müteahhit şirketlerden biridir.
Başta CIA olmak üzere savunma istihbarat örgütlerine iş yapmaktadır. Proje
devam ederken
E-Systems hisseleri de yine dünyadaki önemli savunma
müteahhitlerinden biri olan Raytheon tarafından satın alındı. 1994’te Raytheon,
Fortune Dergisi ilk 500 listesinde 42. sıradaydı. Böylelikle projenin omurgası
Raytheon oldu8.
Amerikalı yetkililere göre projenin amacı;
• Atmosferdeki
termonükleer araçların elek- tromanyetik vuruşlarını değiştirmek,
• Denizaltılarla
haberleşmeyi kolaylaştırmak,
• Radar
sistemlerini geliştirmek,
• Geniş bir
alanda, Amerikan ordusu dışında tüm haberleşmeyi durdurmak,
• Toprağın
altını çok de- rinlere kadar incelemek,
• Geniş
alanlarda petrol, doğalgaz ve yeraltı kaynağı tespit etmek,
• Hava
saldırılarını havada etkisiz hale getirmektir.9
Ancak projenin karşıtlarından olan Prof. Dr. Gordon J.F. Mac
Donald’a10 göre, elektromanyetik teknoloji daha fazlasını da yapabilir.
• İklimleri
değiştirebilir,
• Kutuplardaki
buzulları eritebilir ya da yerinden oynatabilir,
• Ozon
tabakası ile oynayabilir,
• Depremlere
sebep olabilir,
• Tsunamileri
kontrol edebilir,
• İnsan
beynini kontrol altına alabilir,
• Termonükleer
patlamalara sebep olabilir. Bu kaygıları ortadan kaldırmak içinse Amerikan Hava Kuvvetleri, iklim kontrolü amaçlayan “Spacecast
2020”11 projesi ile ilgili olarak “Çevreyi değiştirme teknikleri ile bir başka
ülkeyi yok etmek ya da zarara uğratmak yasaktır” açıklamasını yapmıştır.
Özünde HAARP gizli bir proje değildir ve Pentagon, HAARP’ın
varlığını inkar etmemektedir. Projenin internet sitesinde12 her türlü gelişme
yayınlanıyor olsa da tepkiler, bir antinükleer aktivist olan Dennis Specht’in
Nexus adlı dergiye HAARP konulu bir makale yazmasıyla başlamıştır.13 Specht’in
ardından Dr. Nick Begich ve Jeane
…………………………….
7 Gary Smith, ARCO, Eastlund and the Roots
of HAARP, Earth Island Journal, Fall 94.
8 Patrick
Bailey, Nancy Worthington, “History and Applications Of Haarp Technologies: The
High Frequency Active Auroral Research Program”, Intersociety Energy Conversion
Engineering Conference, The 32nd IECEC, July 27 - August 1, 1997.
9 Peter
Schwartz, Doug Randall, “An Abrupt Climate Change Scenario and Its Implications
for United States National Security”, October 2003.
10 MacDonald,
“Climatic Consequences of Increased Carbon Dioxide in the Atmosphere”, David A.
Berkowitz, Arthur M. Squires (Eds.)
Power Generation and Environmental Change, Cambridge: MIT
Press, 1971, ss 246-262.
11 Jay W.
Kelley, “SPACECAST 2020 Final Report”, Vol.1, Defence Technical Information
Center, June 1992.
12 http://www.haarp.alaska.edu,
projenin internet sitesinin adresidir.
13 Dennis
Specht, “HAARP: Vandalism In The Sky”, Nexus Magazine, Vol.3, No.1, 1995.
....................................
Manning de en kapsamlı
araştırmayı yapıp çalışmalarını Angels Don’t Play This HAARP – Advencis in
Tesla Technology adlı kitapta sunmuşlardır.
Begich ve Manning tarafından yapılan araştırmalar, HAARP
projesinin derinliklerine ışık tutmuştur. Amerikan Hava Kuvvetleri dökümanlarında,
insanın zihinsel eylemlerini manipule ederek değiştirme çabası içinde olan bir
sistem geliştirildiğinin ortaya çıkması araştırmaların sonuçlarından biriydi.
Bu teknolojiden de en çok Carter’ın eski ulusal güvenlik
danışmanı olan Zbigniew Brzezinski ve Johnson’ın bilimsel danışmanı ve aynı
zamanda UCLA’da Jeofizik profesörü olan J.F.Mac Donald bahsetmektedir.
Elektromanyetik
Silahların Gelişimi
ABD uzayla, 2. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında ciddi
bir biçimde ilgilenmeye başlamıştır. Bu derin ilginin nedeni, roket
teknolojisinin başlangıcının -nükleer teknolojinin de eşliğiyle- bu dönemde
ortaya çıkmasıdır. İlk çalışmalar sonucunda gürültü bombaları ve rehberli
füzeler ortaya çıkmıştır.
Roket ve nükleer silah teknolojisi aynı zamanda, 1945-1963
yıları arasında gelişmiştir. Bu süre zarfında yeryüzünün üstünde ve altında
şiddetli nükleer testler tecrübe edilip,14 iyonosfer ve stratosfer üzerine
yapılan çalışmalar sonucu atmosferin bir parçası olan ve evrenden solar ve
galaktik rüzgarlarla gelen protonlar, elektronlar ve alfa parçacıkları gibi
yüklü parçacıkları tutarak dünyayı koruyan “Van Allen Belts15” (Van Allen
Kemerleri) bulunmuştur. Bu kemerler ABD’nin ilk uydu operasyonu -Explorer I-
sırasında 1958’de keşfedilmiştir.
Ağustos-Eylül 1958 arasında ABD,
“Argus Projesi16” adı altında 3 nükleer bomba ve 2 de hidrojen bombası deneyi
yapmıştır. Bu projenin amacının, yüksek irtifadaki nükleer patlamaların
elektromanyetik titreşim (EMP) nedeniyle radyo iletimlerine ve radar
operasyonlarına etkisine değer biçmek, jeomanyetik alanlar ve onun için- deki yüklü
parçacıkları daha iyi anlamak olduğu söylenmiştir.17
…………20 Ağustos 1961’de Amerikan ordusu iyonosferde bir
“telekomünikasyon kalkanı” yaratmayı planlamıştır. Bu kalkan 3000 km
yükseklikte kurulacaktı. Kalkanın iyonosferde kurulma sebebi manyetik fırtınaların
ve güneş ışınlarının telekomünikasyona zarar verme ihtimaliydi……………
9 Temmuz 1962’de Pentagon “Project Starfish” (Starfish
Projesi) adı altında iyonosferle ilgili bir dizi yeni deney yapmaya girişti. Bu
deneyler alt Van Allen kemerine zarar verdiği için durduruldu.
1968’de “Solar Power Satellite Project (SPS- Solar Güç Uydusu
Projesi) ile güneş enerjisiyle çalışan ve her biri, bir ada büyüklüğünde olan
uydular üzerine çalışıldı.
1975’de fırlatılan Saturn 5
Roketi Projesi) atmosferde yandı.
Bu yanma iyonosferde büyük bir
delik açtı.18
1978’de SPS Projesi üzerine yeniden çalışılmaya başlandı. … Bu
dönemde antibalistik füzeler için uydu ışın silahları üzerine çalışıldı.
Yüksek enerjili lazer ışınlarının bir “termal silah” olarak
düşman füzelerini yok etmek için en uygun araç olduğu ileri sürüldü.
SPS aynı zamanda psikolojik ve insansız bir silahı da ifade
etmekteydi. Lazer ışınları güç bataryaları bir SPS uydusundan diğer uydulara
veya platformlara yayılabilecekti. SPS’in dünyanın herhangi bir yerindeki
askeri operasyonda ihtiyaç olunan enerjiyi iletme kapasitesinden
bahsedilmektedir. Bunların dışında, gözetim ve erken uyarı sistemlerinde
gelişmeler, düşman ordularının yayınını bozma ve iyonosferde fiziksel
değişiklikler yaratma yeteneğine sahiptir.
1970’lerin sonlarında Pentagon, düşmana ait nükleer çevrede
iletişimin radyo ve televizyon tek- nolojisinde kullanılan geleneksel
yöntemlerle gerçekleştirilemediğini farketti.
1982’de bir komuta kontrol
elektronik alt sistemi geliştirildi.
“Ground Wave Emergency Net-work
(GWEN)” (Toprak Dalgası Acil Şebekesi ) denilen bu sistemle roketler monitörden
izlenip kontrol edilebiliyordu.
…………………………………………………….
14-Nick
Begich, Jeane Manning, Angels Don‘t Play This Haarp: Advances in Tesla
Technology, 1997, s.6.
15-http://spacemath.gsfc.nasa.gov.
16-Rosalie
Bertell, Haarp Projesinin Arkaplanı, Eartpulse Press, 1999.
17-http://www.projectargus.eu/
.
18-Bertell,
a.g.e.
Devam edecek.....
1981 yılında “Orbit Maneuvering System” (OMS)19 (Yörünge
Manevra Sistemi) ile uzay me- kikleri için SPS uzay platformları inşaası plan-
landı. NASA’nın ürettiği uzay mekiğinin iyonosfere enjekte ettiği gazların
iyonosfere etkisi üzerine çalışıldı. Deneyler sonucunda ABD iyo- nosferik
delikler açabildiğini gördü. 1985 yılında yeni mekik deneyleri yapılmaya
başlandı. 1980’lerde ABD yılda 500-600 civarinda roket fırlatıyordu. Bu sayı
1989’da zirveye (1500 adet) ulaştı. Bütün bu deneylerin atmosfere ciddi etki-
leri oldu.
1986’da, Çernobil faciasından hemen önce, ABD Mighty Oaks
(Güçlü Meşeler) olarak bili-……….nen Nevada’daki test bölgesinde hidrojen
bombası deneyleri yapıyordu. Bu deneyler X ışınları ve parçacık ışını silahlarının
geliştirilmesi programının bir parçasıydı. ABD 1991’de Körfez Savaşı sırasında
elektromanyetik titreşim silahları (EMP) olarak adlandırılan silahlarını test
etti.
1993 yılında başlatılan HAARP projesi işte tüm bu de-
neylerin devamı ve Star Wars20 programının bir parçası durumundadır.21
HAARP, Geri Dönüşü
Olmayan Bir Yolculuğun Son Basamağı mı?
1970 yılının başlarında Z. Brzezinski22, yavaş yavaş ortaya
çıkacak, teknoloji bağımlı “daha kontrol edilebilir ve daha yönetilebilir bir
toplum”u öngörmüştü. Bu topluma, oy kullananları etki altında bırakacak bir
elit grup tarafından hükmedilecekti. Bu elit, halkın davranışlarını etkilemek
ve toplumu yakın gözetim ve kontrol altında tutmak için son modern teknikleri
kullanarak politik amaçlarına ulaşmada tereddüt etmeyecekti.
Begich’e göre23 Brzezinski’nin tahminleri doğru çıktı.
Bugün, söz konusu elit için birkaç yeni araç ortaya çıkmıştır. Araçları
kullanma izni için politikalar zaten hazırdı. Ortadaki sorun ise şuydu:
Amerikan halkı nasıl yavaş yavaş kontrol edilebilir tekno topluma dönüşecek?
Brzezinski, kitleleri ikna edebilmek için kademe taşları arasında, devam eden
sosyal krizleri ve kitle medyasının kullanımını umut ediyordu.
Aydınlar
projeye karşı çıkarken Amerikan Kongresi’ne ait kayıtlar, iyonosfere gönderilen
sinyallerle dünyaya nüfuz etmek için, HAARP’ın kullanımıyla meşgul olmaktaydı.
Bu sinyaller gezegenin içinden kilometrelerce derine bakarak, yeraltı askeri
gereçlerinin, minerallerin ve tünellerin yerini bulmak için kullanılacaktı.
Senato 1996’da sadece
bu yeteneği geliştirmek için 15 milyon dolar ödenek ayırdı. Aydınların karşı olmasının
sebebi ise sistemi çalıştıracak radyo dalgaları için gerekli olan frekansın,
insanın zihinsel fonksiyonlarının tahribi için en çok zikredilen frekans
dizisinin içinde olmasıydı. Ayrıca çalışma sadece insanlar için değil,
hayvanlar için de zararlı
----------------------------------------------------
19-http://science.ksc.nasa.gov/shuttle/technology/sts-newsref/sts-oms.html.
20-Bob Fitrakis, Rods from Gods: The Insanity of Star Wars,
Free Press, 24 June 2004.
21-Bertell, a.g.e.
22-Zbigniew Brzezinski, Between Two Ages: America’s Role in
the Technetronic Era, New York: Viking Press, 1970.
23-Begich, Manning , a.g.e.
s.52.
olacaktı. Balıkların ve vahşi hayvanların (ki kendi
rotalarını bulmak için rahatsız edilmemiş enerji alanı üzerinde ilerlemeleri
gerekmektedir) göç modelleri üzerinde pek derin etki etmesi muhtemeldi.
Başta Dr. Nick Begich ve Jeane Manning’in araştırmaları
olmak üzere tüm araştırmacıların çalışmaları, HAARP’ın pek de masum bir girişim
olmadığının işaretlerini vermektedir. Dünya ülkelerinin neredeyse yüzde 80’i
küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadele sağlamaya yönelik bir
anlaşma olan Kyoto
Protokolü’nü imzalarken ABD bu anlaşmayı onaylamamıştır.24
Bu görüşlere göre HAARP tamamlandığı zaman ABD’nin elindeki
muhtemel kabiliyetler şunlar olacaktır:
- Atmosferi
manipüle etmek,
- Askeri ve
güçlü bir silaha sahip olmak,
- Kendi
komünikasyon sistemini geliştirip, istenilen ülkelerin sistemlerini çökertmek.
ABD’nin
bilimi, teknolojiyi ve bilim insanlarını nasıl kullana geldiği düşünülürse ve
ortaya konan deliller göz önünde tutulursa yapılmak istenenlerin bunlar
olmadığını söylemek çok da zor değil.25
“Ard arda yapılan
denemeler, bir taraftan yer istasyonları diğer taraftan uydu ve roket teknolojisi
ile yapılan çalışmalar, 1991’de askeri maksatlar için kullanılabilir hale
gelmiş miydi?
ABD yüksek ve düşük frekans yaymak suretiyle kullanılan bu
sistemi Irak’a karşı kullandı mı?” gibi soruların cevapları kısmen yetkili
çevreler tarafından verilmiş olmakla birlikte, olayın kapsamı konusunda tam bir
açıklık mevcut değildir.26
Savunma konularında yayın yapan
Defence News dergisi 13-19 Nisan 1992 tarihli sayısında elektron ışın jeneratörü
Hermes II’nin Çöl Fırtınası harekâtında kullanıldığını yazdı. Dergiye göre,
Hermes II ile gönderilen X ve gamma ışınları ile nükleer bomba patladığında
ortaya çıkan ışık etkisi taklit edildi.
Amerikan savunma çevreleri,
bu cihazın atom bombasını taklit ederek Irak tarafını korkutmak ve psikolojik
üstünlük sağla- mak amacıyla kullanıldığını açıkladılar. İyonosferle alakalı
projelerle ulaşılan pek çok imkan, doğuracağı korkunç sonuçlar sebebiyle kamuoyuna
açıklanabilir özellik taşımamaktadır.
Bu sebeple kamuoyunda infial uyandırmayacağı tahmin edilen;
“atom bombasının ışık etkisini taklit” gibi masum sayılabilecek bir hususun kamuoyuna
açıklanması diğer güçlerin kullanılmadığı anlamına gelmemektedir. Tam tersine
belki benzeri bir kısım olayları perdelemek için dikkatleri başka yöne çekmeye
de yarayabilir.
Irak Haberleşmesi
Durdu; Amerikan Haberleşmesi Çalıştı
İyonosfer üzerindeki çalışmaların, belli bir bölgedeki bütün
haberleşmeyi durdurma, ama sadece Amerikan haberleşmesini sağlama imkanı
verdiğini yazının başında belirtmiştik. ………Körfez Savaşı’nın özellikle kara
harekâtının yapıldığı son döneminde, Irak haberleşmesinin tamamen durduğu ve
ileri hatlarla cephe gerisi arasında hiçbir iletişim kurulamadığı biliniyor.
………………..Echeleon tüm
e-postalarımızı, sanal sohbetlerimizi, faks, teleks ve telefon
haberleşmelerimizi izleyen sistem,
dev kulaktır. ……………………
Amerikan haberleşmesi ise eksiksiz çalışmaya devam etti. O sırada
HAARP projesi henüz başlatılmamıştı ama Amerika’nın iyonosfer üzerinde benzeri
çalışmaları mevcuttu.
HAARP ve Rusya
Rus Savunma Bakan Yardımcısı Orgeneral Vladimir Popovkin,
Rusya’nın, uydu sistemleri kullanılarak düzenlenebilecek saldırılara karşı bir
“anti-uydu” silahı geliştirdiğini açıkladı. Bu açıklama mevcut silahlanma
yarışına dayanak olarak gösterilebilir.
Popovkin’in yaptığı açıklamada,
benzer silahların ABD tarafından da geliştirilmeye çalışıldığını ve
denendiğini, Rusların bu silahının da ABD’nin yaptığı çalışmalara cevap olarak
değerlendirilmesi gerektiğinde açıkladı.
24-Michel Chossudovsky, “The Ultimate Weapon of Mass
Destruction: “Owning the Weather” for Military Use”, www.globalresearch.ca, 27
September 2004.
25-Michel Chossudovsky, Washington’s New World Order Weapons
Have the Ability to Trigger Climate Change, University of Ottawa Third World
Resurgence, January 2001.
26-Simon Singh, The code book: the evolution of secrecy from
Mary Queen of Scots to quantum cryptography, Doubleday & Co., New York,
…………………………….
Bu
konu ile iligili bir hatırlatma yapmak gerekirse, Türkiye yakın zamanda
Suriye’den kalkan sivil uçağı bir savunma
sisteminin parçasını taşıdığı istihbaratını değerlendirmek üzere Ankara
Esenboğa Havalimanı’na zorunlu olarak indirmişti.
Bu uçakta Rusya’nın HAARP’ı olan SURA projesi27 için bir
parça taşındığı akıllara gelebilir ama askeri makamlar tarafından herhangi bir
açıklama yapılmadı. Uçağın indirilmesinden yaklaşık 1 ay sonra, uçakta SA-6
GAINFUL olarak bilinen hava savunma sisteminin parçaları olduğu bilgisi basına
yansıdı.
Bu parçalar da Suriye envanterinde bulunan 36D6 TIN SHIELD
ile P- 35/37 BAR LOCK tipi radarların da içinde bulunduğu bir savunma sistemine
dahildir.
İstihbarat ABD’ye
aitti ve bu olaydan önce Suriye hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle bir
jetimiz düşürülmüştü. Aslında önemli bir konu olmakla birlikte her gündem gibi
o olay da tarihteki yerini aldı.
HAARP’ın uçak düşürme kabiliyetinin SURA’da da olduğunu
varsayarsak ve bu sistemin Suriye’de konuşlanmış olabileceğini düşünürsek,
uçağımızın elektromanyetik bir silah tarafından vurulmuş ve neticesinde düşmüş
olabileceği çıkarımına ulaşılabilir. Bu konuda derinlemesine analiz
yapmadığımız için şimdilik bu olayı bir senaryo gibi düşünebiliriz.
Bu
durumda kısaca SURA’dan da bahsetmek gerekir. Aslında ilk atmosfer
araştırmaları merkezi Rusya’da Novgorod’da bulunan SURA’dır.
Bu tesis ilk HAARP tesisi olarak 1980’den önce çalışmaya
başlamıştır. 1946’da ABD iklim değişikliklerine sebebiyet verebilecek
çalışmalar yapma düşüncesi içindeyken, Rusya da zaman içinde bu fikri geliştirmiş
ve tesisi açmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra proje finansman
sıkıntısı çekmeye başlayıp durdurulmuştur.28
2006’da tesisi tekrar çalıştırmaya başlayan Rusya, 2009’da
da ABD’dekine benzer çalışmalar yapmaya başladıklarını resmen açıklamıştır.29
Böylece silahlanma yarışında varolduklarını bir kez daha
kanıtlamış oldular.
Sonuç
Malum, Soğuk Savaş’tan sonra dünya tek kutuplu hale
gelmişti. Ancak geçen yıllar ve dünya ülkelerinin teknolojik gelişmeleri
ısrarlı takipleri sonucu insanlığın lehine olması gereken gelişmeler istemesek
de aleyhine olmuştur. Yazıya HAARP çalışmasının bizlere en önemli armağanlarından
biri olan ECHELON
sistemini de yazarak son vereceğiz.
ECHELON; Avustralya,
Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere ve ABD tarafından imzalanan UKUSA Anlaşması’na
dayalı, istihbarat sinyalleri toplama ve analiz ağı işletimidir.
Peki ne yapar bu
sistem?
Tüm e-postalarımızı, sanal sohbetlerimizi, faks, teleks ve
telefon haberleşmelerimizi izler. Atmosfer çalışmaları için kurulan radarlar
nihayetinde mahremiyetimize el atmış ve yazışmalarımız, sohbetlerimiz
devletlerin dinleme ağına takılır olmuştur.
Sistem
nasıl çalışıyor?
Malum devletler,
kendileri için risk oluşturabilecek ya da takip edilmesi gerekli diye
düşündükleri görüşmeler ve yazışmalar için anahtar kelimeler belirlemişlerdir.
Bu kelimeleri, sisteme tanımlanan sıklıkta, aynı görüşme
içinde kullandığınızda takip edilmeye başlarsınız ve görüşmeleriniz yazılı bir
liste şeklinde bu istihbaratı talep eden ilgili birimlere iletilir.
Biz bu sistem içinde
miyiz? Maalesef evet.
O zaman listedeki
kelimeleri de sizinle paylaşıp yazıyı sonlandıralım.
ABD, Amerika, psikolojik
harp, batı, toplumla ilişkiler, harekat, Washington, askıya al, iptal,
büyükelçi, savaş, başbakan, harp, muharebe, bölgesel çatışma, Milli Güvenlik
Kurulu, PKK, etnik, radikal İslam, devlet, aşırı sol, derin devlet,
seferberlik, gizli, meclis, alarm, TBMM, Genkur, çok gizli, kozmik, genelkurmay
başkanı, milli, TSK, karşı, C4, Mossad, Jitem, KGB, içişleri, İsrail,
dışişleri, Yahudi, Milli İstihbarat Teşkilatı, Musevi, cumhurbaşkanı, MİT,
ajan, eleman, personel, suikast, komplo, kaza süsü, teşkilat, Bush, Ladin,
Kadek, bomba, Apo, Öcalan, Tayyip, Zapsu, vur, ölüm, öldür, Ermeni, Rum, patrik
ve kon- solos kelimelerini görüşmelerinizde sıkça kullanıyorsanız özel
görüşmeleriniz resmi makamlarda olabilir.
MART_13_SAYI_51__21.YÜZYIL