HK'nın 131. sayısında, AEP-MK üyesi Fikret Şehu'nun bir konuşması yayınlandı. Bu konuşma, uluslararası proleter sosyalist hareketin tartıştığı bazı temel sorunlara, ÇKP eleştirisi vesilesiyle açıklık getirme savını taşımanın yanısıra, uluslararası komünist hareket içinde muhtemel yeni bölünmelerin de habercisi olma özelliğine sahiptir.
Bizim kanımız o ki bu konuşma, aynı
zamanda, AEP'nin de eleştirici bir süzgeçten geçirilmesi sorununu, bütün dünyadaki
Marksist-Leninistlerin önüne
getirmiştir.
Fikret Şehu, "Avrupa komünizmi diye adlandırılan
revizyonist akımın kurulması ve Çin revizyonizminin sahneye açıkça
çıkması"nı (37) şöyle izah ediyor:
"Uluslararası burjuvazi ve emperyalizm,buhran dönemlerinde
her zaman yükünü hafifletmek için Marksizm-Leninizm'e döneklik edenleri kullanmaya
çalışırlar. Kapitalist dünya sistemini içine alan ve sadece ekonomik olmayan,
fakat toplumsal ve siyasi, ideolojik ve ahlaki buhran olan ağır buhranın, bu
günkü şartlarında Avrupa komünizmi diye adlandırılan revizyonist akımın
kurulması ve Çin revizyonizminin sahneye
açıkça çıkması bununla izah edilebilir." (38)
Görüleceği gibi, uluslararası burjuvazinin ve emperyalizmin,
Marksizm Leninizm'e döneklik edenleri kullanmaya çalışmaları, Avrupa
komünizm'i ve Çin revizyonizminin ortaya çıkmasının nedeni olarak
gösterilmektedir. Çeviri yanlış yapılmamışsa, bu anlayış idealizmin ifadesidir.
Avrupa komünizmi ve Çin revizyonizmi, ancak kendilerini var eden özgül koşullar
incelenebilirse ortaya çıkış nedenleri açıklanabilir. Avrupa komünizmi ve Çin
revizyonizmi, uluslararası burjuvazinin ve emperyalizmin, MarksizmLeni-
PARTİZAN_20_sf.9
nizm'e döneklik
edenleri kullanmak istemeleri nedeniyle ortaya çıkmamıştır; Avrupa komünizmi ve
Çin revizyonizmi tarihi bir süreç içerisinde ortaya çıktıktan sonra,
uluslararası burjuvazi ve emperyalizm tarafından kullanılmak istenmektedir ve
kullanılmaktadır.
Konuşmanın son bölümünde ÇKP değerlendirmesi yer alır.
Denir ki:
"...Çin'e gelince, teori ve pratikle Çin yönetimi, gerek
Çin Devrimi sırasında gerekse devrimden sonra liberal ve burjuva demokratik
tutumlar takınmıştır. O proletaryanın hakim rolünden ve sınıf mücadelesinin
işçi sınıf ının yararına yürütülmesinden yana asla olmamıştır. Küçük burjuvazinin
ve orta burjuvazinin devrimde hakim role sahip olmaları için faaliyet
göstermiştir.
Devrimden sonra Çin revizyonist yönetimi, sınıfsal uyumun ve
sınıf olarak burjuvazinin varlığına izin vermenin çizgisini izlemiş ve Enver
Hoca yoldaşın söylediği gibi sömürücü sınıflara karşı iyiliksever oportünist
bir tutum takınmış ve pratikte iktidarı onlarla bölüşmüştür. Çin revizyonistleri
hiçbir zaman, gerçekten proleter partisi Leninist tipte bir parti olan partinin
önder ve ayrılmaz rolünden yana olmamışlardır.
Onlar uzun zamandan beri Marksist-Leninist ideolojinin bir
sosyalist ülkede yegane hakim ideoloji olmasından yana değillerdir. Tersine bugün
"Avrupa komünistlerinin" tantanalı bir şeklide propaganda ettikleri
ideolojik çoğulculuğu öğütlemişlerdir." (39)
Bu
konuşmadan çıkardığımız sonuç:
1-ÇKP, teoride ve pratikte, gerek Çin devrimi sırasında,
gerekse devrimden sonra liberal ve burjuva demokratik tutumlar takınmıştır.
2-ÇKP, proletaryanın hakim rolünden ve sınıf mücadelesinin
işçi sınıfı nın yararına yürütülmesinden yana asla olmamıştır.
3-ÇKP, proletaryanın değil, küçük burjuvazinin ve orta
burjuvazinin devrimde hakim role sahip olmalan için faaliyet göstermiştir.
4-ÇKP, hiçbir zaman, gerçekten proleter partisi, Leninist
tipte parti olan partinin önder rolünden yana olmamıştır.
5- ÇKP, uzun bir zamandan beri, ML ideolojinin Çin'de yegane
hakim ideoloji olmasından yana değildir.
6-" ÇKP, bugün"Avnıpa Komünistlerinin"
tantanalı bir şekilde propaganda ettikleri ideolojik çoğulculuğu öğütlemektedir.
Bizce bu konuşma hem daha önceki AEP değerlendirmeleriyle,
hem de kendi mantık örgüsü içinde gözle görülür çelişmeler ve tutarsızlıklar
taşı maktadır.
Şöyle ki;
ÇKP, gerek devrim sırasında, gerekse devrimden sonra
revizyonist bir yapıya sahipse, yani Çin halkına devrim mücadelesinde önderlik
eden siyaset ve ideoloji revizyonist ideoloji ve siyaset ise, neden Çin'deki
siyasal ve toplumsal değişikliği "devrim" olarak niteliyoruz ve
"sosyalist bir ülke"den söz ediyoruz. Marksizm-Leninizm bize
öğretiyor ki, revizyonistler
devrim yapamazlar; onların "devrim" dediği şey özünde karşı
devrimdir.
ÇKP, devrimde proletaryanın hegamonyasını değil de, küçük
burjuvazi-
PARTİZAN
20_sf.10
nin ve orta burjuvazinin devrimde hakim role sahip olmaları
için faaliyet göstermişse, küçük burjuvazinin ve orta burjuvazinin devrimde
egemen olmasını engelleyen toplumsal güç neydi ve bu güç hangi siyasi
örgütlenmede ifadesini buluyordu. Eğer ÇKP, bütün hayatı boyunca revizyonist
idiyse, ML ideolojinin hakim ideoloji olmasına karşı çıktıysa, onun bu alandaki
faaliyetlerini sonuca ulaştırmayan neydi? İktidarı bu nitelikte bir parti ele
geçirdiyse, neden Sovyetler Birliği'ndeki duruma benzer bir durum daha önce
gerçkleşmedi?
Öte yanda, Çin gericiliğine, Japon emperyalizmine ve
Amerikan emperyalizmine ve onların uşağı Çan Kay-Şek kliğine karşı mücadelede,
daha sonra modern revizyonizme ve sosyal emperyalizme karşı mücadelede Çin halkına,
"küçük burjuvazinin ve orta burjuvazinin devrimde hakim role sahip
olmaları için faaliyet" gösteren ÇKP mi önderlik etti?
Gerçek böyleyse, emperyalizme ve uşaklarına karşı,
proletaryanın öncülüğü olmadan, gerçek anlamda bir komünist partinin öncülüğü
olmadan, proletaryanın siyaseti ve ideolojisi olmadan da, zafer kazanma
olasılığı var demektir... Ki bu anlayış, burjuva ve reformcu hayallerin
oportünist ve revizyonist görüşlerin yayılmasına hizmet eder.
Emperyalizm ve
proletarya devrimleri çağında, proletaryanın dışında hiçbir sınıfın önderliği
kesin ve kalıcı zafer sağlayamaz.
Stalin,
1927'lerde ÇKP'yi şöyle değerlendiriyor:
"... Eğer Çin Komünist Partisi,
kısa zamanda iki bin üyeli bir grup olmaktan çıkıp 60.000
üyeli bir yığın partisi durumuna gelmişse;
eğer Çin Komünist Partisi, bu dönem içinde, üç milyon
proleteri sendikalar içinde örgütlemeyi başarmışsa;
eğer Çin Komünist Partisi, milyonlarca köylüyü
uyuşukluklarından kurtarmayı ve onlarca milyon köylüyü devrimci köylü
birlikleri içine çekmeyi başarmışsa;
eğer Çin Komünist Partisi, bu dönem içinde ulusal ordunun
birçok alay ve tümenlerini kendine kazanmayı başarmışsa;
eğer Çin Komünist Partisi, bu dönem içinde, proletarya he
gamonyası düşüncesini, bir istek olmaktan çıkarıp bir gerçek durumuna
dönüştürmeyi başarmışsa;
eğer Çin Komünist
Partisi, kısa bir süre içinde, bütün bu başarılan gerçekleştirmeyi başarmışsa,
bu durum,başka şeyler yanında, onun, Lenin tarafından çizilmiş yolu izlemiş
olmasıyla açıklanabilir." (40)
Stalin
bu değerlendirmesinde yanılmış mıdır?
"Onlar uzun zamandan
beri, Marksist-Leninist deolojinin
bir sosyalist ülkede yegane hakim ideoloji olmalarından yana
değillerdir" denirken, dolaylı olarak Çin'in bir sosyalist ülke olmadığını
kabul etmiş oluyor Fikret Şehu.
Peki, "Hiçbir
zaman", "asla" proletaryanın hakim olmasından yana olmayan bir
parti mi sosyalizmi gerçekleştirdi? Devrime önderlik eden parti sosyalizmden ve
işçi sınıfından yana değilse, sosyalizmden nasıl söz edebilir? Bu sosyalizm burjuva
ya da küçük burjuva sosyalizmi ise, neden yıllarca ÇKP'ye Çin'e ve Çin
yönetimine karşı açık tavır izlenmedi?
Bütün tarihi boyunca "liberal ve burjuva
demokratik" tutum izleyen, "proletaryanın ve partisinin önder
rolünden yana" "asla" olmayan ve bütün faaliyetini "küçük
burjuvazinin ve orta burjuvazinin devrimde hakim role-----------------------------
sahip olmaları" için gösteren bir parti "Komünist
Parti" adına, "proletaryanın devrimci partisi" adına layık
olabilir mi? Doğaldır ki, olamaz, AEP-MK üyesi Fikret Şehu'ya ve dolayısıyla
AEP'e göre, ÇKP hayahnın hiçbir döneminde, gerçek anlamda bir Komünist Partisi
olmayı "asla" başaramamıştır.
Bu
değerlendirmeye göre, ÇKP yöneticilerinin de bütün parti tarihi boyunca
"revizyonizmin ve oportünizmin" temsilcileri olarak ele alınması gerekir.
ÇKP'yi Mao Zedung'dan
ayrı ve bağımsız ele alabilir miyiz?
Hayır...
Bu değerlendirme, kaçınılmaz olarak bizi Mao Zedung'un da
"oportünist ve revizyonist" olduğu değerlendirmesine kadar
götürecektir.
ÇKP
önderliğinin zaman zaman sağ ya da "sol" oportünistlerin eline
geçtiği doğrudur. Ama bu, ÇKP'nin bütün
hayatı boyunca revizyonist ve oportünist olduğu anlamına gelmez. Marksistler,
şu ya da bu konuda değerlendirme yaparlarken gersek olgulardan hareket ederler;
tarihi koşulları gözönünde bulundururlar.
Örneğin ÇKP tarihi
incelenirken, iki çizgi arasında ki mücadele ve bu mücadelenin siyasi
sonuçları doğru değerlendirilmelidir. Bir zamanlar "Çin Komünist
Partisinin Genel Sekreteri olan Çen Du-Siyu bir burjuva radikal demokratdı.
Marksizm-Leninizm'i hiç kavramamıştı. (...) Çen Du-Siyu o günkü aşamasında
burjuva demokratik nitelikte olan Çin devriminin kaçınılmaz bir şekilde burjuva
cumhuriyetle sonuçlanacağını ve bu yüzden de burjuvazinin önderlik edeceğini
söylüyordu." (41)
Buna
karşılık Mao Zedung, ÇKP içinde ML'i temsil etmiştir. Zaman zaman parti önderliğini ele geçiren, ya da yönetimde
etkin duruma gelen burjuva radikallere, sağ ve "sol" oportünistlere
karşı, Mao Zedung ML' i savunmuştur. Mao Zedung'un da çeşitli dönemlerd,e
hatala olabilir.
Hataları tarihi zorluklar ve koşullar içinde ele almak
gerekir. Özellikle, ölümünden sonra Mao Zedung'a yeni Çin yönetimi tarafından
yöneltilen "eleştiriler ’in içeriğini ve amacını iyi kavramak ve bu konuda
çok dikkatli olmak gerekir ..
Yazımız ÇKP'nin ve Mao Zedung'un değerlendirmesini hedef
almamaktadır. Bu konulara ileride değineceğiz.
Biz, bu yazımızda başka bir noktaya,
AEP'nin ÇKP'yi değerlendirme öz ve biçimine değinmek
istiyoruz.
Bugün, uluslararası alanda, komünist hareketin genel
çizgisini kaba hatlarıyla da olsa savunan gruplar ve yeni tipte ML partilerin
gözleri ve kulakları Tiran'a çevrilmiştir. Tiran'dan çıkan her ses, dikkatle
izlenmekte ve dünya gelişmesinin sorunları üzerine geliştirdikleri yeni tezler,
yeni ve can alıcı tartışmalara yol açmaktadır. Bazı gruplar ve kendi
kendilerini "parti" ilan eden bazı siyasetler, eski alışkanlıklarını,
siyasi alanlarda yön değiştirdikleri halde hala bağnazca sürdürmektedirler.
Daha düne kadar kulaklarını
Pekin'den ayırmayanlar,bu kez de, aynı küçük burjuva anlayıştan kay naklanan
yaranma, göze girme çabası, onaylanma ve kölece bir ruh haliyle
ezberciliklerini sürdürmektedirler ve çeşitli tutum ve davranışlarıyla kendi
içeriklerini sergilemektedirler.
Başta
HK-DHY ve HB olmak üzere,
bu konuda birbirleriyle amansızca yarışıyorlar. Onlar, asıl
tayin edici şeyin ülkemiz devrimci hareketinin niteliği olduğunu unutuyorlar.
Onlar, temel olarak kendi gücümüze
güven ilkesini hayata
geçirmemiz gerektiğini------------partizan_20
unutuyorlar. Onlar, yalnız başına Tiran'ın onayının devrimci
mücadelemiz için tayin edici olacağını sanıyorlar; yanılıyorlar. Kitlelere gitmeden,kitlelerce
kabul edilmeden, kitlelerin önderi olmadan Tiran'ın onayını bekliyorlar. Bu
nedenle, "AEP'nin gözle görülür yanlış değerlendirmeleri karşısında
"AEP eleştirilemez" mantığı ile susuyorlar ve eleştiri yönelten
siyasetlere karşı da bağnazca saldırıyorlar.
Bize göre,
eleştirilemeyecek hiçbir parti, önder, hareket olamaz. Biz eleştiri özeleştiri
mekanizmasını ML'lerin vazgeçilmez bir silahı olarak görüyoruz ve bu silahı
işletmeye kararlıyız.
AEP'nin
son zamanlarda yayınlanan bazı görüşleri, devrimci saflarda kafa bulanıklığına
neden olacak yanlar içermektedir. Parti içinde sınıf mücadelesinin ifadesi olap
iki çizgi arasındaki mücadelenin reddi, aslında diyalektiğin reddidir.
İmtiyazlar ve krediler konusu, sömürge ve yarı-sömürge,
yarı-feodal ülkelerde, kırların ve köylülüğün devrimdeki rolü vb. konularda ML
ile çelişen görüşler görmekteyiz. Bize bulanık ve anlaşılmaz gelen her konuyu,
bundan böyle, olanaklarımız nispetinde açıklamaya çalışacağız.
Görüşlerimizi ve eleştirilerimizi sunarken, Enver
Hoca'nın şu sözlerini anmadan geçemeyeceğiz:
"Eleştirilerimizi Sovyet yoldaşların ve diğerlerinin
doğru bir biçimde onaylayacakları konusunda iyimseriz; buna inancımız tamdır.
Eleştirimiz sert, fakat açık ve samimidir ve ilişkilerimizi sağlamlaştırmaya
yöneliktir.'' (42)
Biz de, eleştirilerimizin Arnavut yoldaşlar tarafından böyle
karşılanacağına inanıyoruz.
Şimdi
konumuza geleli.
AEP, 81 Komünist ve işçi Partisi'nin Moskova' da 16 Kasım
1960'da yaptığı toplantıda, Sovyetler Birliği önderliğinin "...gerçeğe
dayanmayan ve hiçbir temeli olmayan hatalardan dolayı Çin Komünist Partisi'nin
uluslararası Komünist Hareket tarafından mahkum edilmesini" (43) sağlama
girişimlerinin karşısına dikildi.
Çünkü "AEP'nin bütün üyelerinin ortak görüşü ÇKP'yi
ML'den sapmakla, 1957 Moskova Bildirisi'ni çiğnemek ve ondan ayrılmakla haksız
yere suçlayan sovyet yoldaşların ağır bir hata işledikleri" (44) yolundaydı.
Sovyet yöneticileri, ÇKP'yi
"dogmatik", "sekter", "savaştan yana",
"barış içinde, bir arada yaşama ilkesine karşı", "sosyalist kamp
içinde ayrıcalıklı bir yere sahip olmayı istemek", "hizipçi ve
Troçkist" "Komünist hareket için büyük bir tehlike" vb.
suçlamalarıyla mahkum etmeye çalışıyorlardı.
Bir zamanlar modern revizyonizmin saldırılarına karşı ÇKP'yi
savunan AEP, bugün Fikret Şehu'nun konuşmasıyla ÇKP'yi hiçbir zaman ve
"asla" ML olmayı başaramamış bir parti olarak değerlendirmektedir.
Oysa AEP tarihi bize ÇKP için çok farklı şeyler
öğretmiştir.
AEP
tarihi derki:
"Devrimci saflarda yer alan sosyalist ülkeler ve hürriyet,
bağımsızlık ve sosyalizm uğruna mücadele eden bütün güçler, ABD emperyalizminin
ve Sovyet revizyonist emperyalizminin esas ve ortak düşmanlarıydı. Onların en
büyük düşmanı, ABD kapitalistlerinin ve modern revizyonistlerinin hegamonyacı
emellerinin karşısına dikilen aşılmaz engel, Çin Halk Cumhuriyetiydi.
sf.13_Partizan_20-yıl-1994
Esas darbelerini Çin Halk Cumhuriyetine yöneltmeleri işte
bu yüzdendir. " (45)
"Çin Halk Cumhuriyeti'nin ve başta büyük Marksist-Leninist
Mao Zed ung'un bulunduğu Çin Komünist Partisi' nin dünya devrimci komünist ve
kurtuluş hareketinde oynadığı muazzam rolü göz önünde bulunduran AEP şunu
ortaya koydu:
"Bütün Marksist-Leninist partiler ve güçler, eşit ve
bağımsız bir şekilde Çin Komünist Partisi ve Çin Halk Cumhuriyetleriyle sıkıca
birleşmeli ve düşmanlanmızın çarpıp parçalanacakları çelikten bir blok meydana
getirmelidirler." (46)
AEP tarihi 1971'de yayınlanmıştır. Enver Hoca 1960'da:
"Marksizm-Leninizm'in ilkelerini ve Moskova Bildirisini
(1957) tahrif eden akıma karşı Marksist ilkeleri açıkça savunan partiler,
Bükreş'te sadece Çin Komünist Partisi ile Emek Partimiz ..." (47)
Yine
diyordu ki:
"Biz Bükreş'te Marksizm-Leninizm'i savunduk, Partinin
çizgisini savunduk. Biz bu ilkeli ve yürekli mücadeleyi verirken, bir yandan
kendimizi Çin'li yoldaşlarla aynı safta bulduk, çünkü onlar da tıpkı bizim
partimiz gibi Marksizm-Leninizmin safllığını korumak için mücadele eden şanlı
partilerini savunuyorlardı. " (48)
"Partimiz, Çin'li yoldaşlarla ve aynı şekilde doğru
tavır alan başka partilerden yoldaşlarla birlikte Marksizm-Leninizmin
öğretilerine sağlam kanıtlar getirerek savundu." (49)
Fikret Şehu ile Enver
Hoca'nın birbiriyle taban tabana zıt bu iki değerlendirmesi bizleri
düşündürmektedir. Çünkü biz biliyoruz ki bu görüşler sadece Fikret Şehu'nun
görüşleri değildir.
1970'de, Lenin'in
doğumunun 100. yıldönümünde, AEP-MK üyesi Ramiz Alla şöyle diyordu:
"Leninizmin gerçek mirasçıları ve savunucuları, onu
uygulayanlar ve geliştirenler, Lenin'in öğretilerinin devrimci özüne ve ruhuna
sadakatla bağlı kalan, hareketlerinin her adımında Lenin' in ölümsüz
fikirlerini rehber alan Çin Komünist Partisi, Marksist-Leninist partiler ve
sağlıklı güçlerdir; dünya komünizm davasını ilerletenler, zaferle dolu Marksizm-Leninizmin
öğretilerinin saflığını tutarlı bir şekilde ve yılmadan savunanlar,
burjuvaziye, emperyalizme ve oportünizme karşı kararlılıkla mücadele edenlerdir.
Lenin'in doğumunun yüzüncü yıldönümünde sosyalizmin bayrağı
yüce Çin halkı üzerinde gururla dalgalanmaktadır. Başında büyük Marksist-Lenirıist
Mao Zedung yoldaş bulunan Çin Komünist Partisi, Çin Halkına Lenin'in yolunda
rehberlik etmektedir. Rusya'daki Ekim Devrimi'nden sonra en önemli dünya olayı
Çin Devrimi, sosyalizme ve komünizme doğru zaferle ilerlemektedir.
Çinli komünistler, proletaryanın devrimci teorisine
sadakatın ve düşmanlarına karşı amansızca mücadelenin parlak bir örneğini
vermişlerdir. Mao Zedung'un yaratıcı düşüncesi, Marksizm-Leninizm hazinesine
eleştirici ve devrimci ruhunun korunması ve yeniden geliştirilmesine muazzam
katkılarda bulunmuştur." (50)
1971'de, AEP'nın 6.
Kongre Raporları'nda Enver Hoca Çin için söyle diyordu:
"Halk Çin'i ve Arnavutluk, Marksist-Leninist çizgiyi
tutarlı bir şekilde izleyen ve sosyalizmi inşa eden bu iki ülke, devrimci
hareketi önemli ölçüde etkilemekte, genişlemesi yönünde devrimci harekete
coşkunluk veren, teşvik edici bir………….sf_14
örnek olmakta ve halkların devrim ve kurtuluş mücadelelerini
destekleyen sağlam bir dayanak teşkil etmektedir." (51)
"Devrimci
hareketin bütün dünya güç kazanmasında ve büyümesinde devrimin ve sosyalizmin
kudretli kalesi Çin Halk Cumhuriyeti özellikle önemli bir rol
oynamıştır."(52)
Yine Enver Hoca şöyle
der:
"Arnavutluk Komünistleri ve Arnavutluk halkı, kardeş
Çin halkının Çin Komünist Partisi'nin önderliği altında, Çin'deki sosyalist
devrim ve sosyalist kurtuluşta proletarya diktatörlüğünün sağlamlaştırılması,
ana vatanın güçlendirilmesi ve ilerletilmesi için yürütülen sınıf
mücadelesinde kazandığı başarıları sonsuz bir sevinçle karşılamaktadır.
"Çin halkının şanlı devriminde ve sosyalizmin
inşaasında kazandığı tarihi zaferler, yeni halk Çin'inin yaratılması ve onun
bugün dünyada sahip olduğu büyük itibar, büyük devrimci Mao Zedung yoldaşın
adına, öğretilerine doğrudan bağlıdır. Bu ünlü Marksist-Leninist'in eseri,
proletaryanın devrimci teorisinin ve pratiğinin zenginştirilmesine
yapılmış bir katkıdır."(53)
Övücü bu sözlerden sonra Fikret Şehu'nun değerlendirmesi
üzerine ciddiyetle eğilmek ve düşünmek gerekiyor. Mao Zedung'un ölümünden sonra
Çin'de meydana gelen değişimlerin kökleri Çin tarihinin derinliklerinde
aranmalıdır. Yeni
oportünizme karşı mücadele ederken "sol" hatalara düşmekten
kaçınılmalıdır. Çin'in geçmişi değerlendirilirken, özellikle modem
revizyonistlere fırsat verilmemeli ve modern revizyonizme teslimiyetçilik
izlenimi uyandıracak tutumlardan uzak durulmalıdır.
Ve en önemlisi, salt kendi görüşlep içinde tutarlı
olabilmesi için bile geçmişin değerlendirilmesi sağlıklı bir özeleştiri
biçiminde ele alınmalı, eleştiri maddi dayanaklar üzerine oturtulmalıdır.
Şunu belirtelim ki, bu sorunlar üzerinde ML olmanın
gerektirdiği sorumlulukla durulmazsa, bu tutum yeni olumsuzluklan da peşi sıra
getirecektir.
Evet düşünmemiz gerekiyor.
Sözgelimi bugün AEP,
"halk savaşı" anlayışı üstüne ne düşünmektedir?
Eğer o "halk
savaşı" anlayışını "anti-marksist'' buluyorsa ve onun bu yorumlayışı halk savaşı kuramcısı
ve önderliğinin (örneğin Mao'nun) utangaç bir biçimde "anti-Marksist"
ilan edilişiyse, AEP'i "ML'nin uluslararası merkezi" sayan ve de
"devrim platformları esas olarak halk savaşı anlayışı üstüne kurulu"
olan siyasetlerin (diyelim ki HK'nın) tutumları nasıl açıklanabilir?
Hem "Halk Savaşı" demek, hemde "ML'in
uluslararası merkezi" sunuşuyla AEP'nin "Halk Savaşı"na ilişkin
görüşlerini yayınlarında (üstelik yorumsuz olarak) yayınlamak nasıl açıklanabilir?
(bkz.
HK- s. 134)
Ve yine ÇKP'ye ''hiçbir zaman komünist olmadı" diyen ve
bu sözle kendi geçmişine, hem Stalin'e, hem birçok örgüte ve komünist öndere
"tekzip" çıkaran AEP'in, bu tutumuna ilişkin olarak, şimdi onu
"uluslararası ML merkezi" sayan gruplar ya da partilerin açık
değerlendirmeleri nedir?
AEP'in, yeni Çin revizyonist yönetiminin "Mao'yu
eleştiri" kampanyaları için açık tutumu nedir?
AEP'e sadakatle bağılılığı bilinen kimi örgütlerin (diyelim ki KPD-ML'nin) Mao'ya
yönelttiği "nitelemeler''e karşı AEP'in tutumu nedir?
Ve aynca bu örgütlerin özellikle bu konudaki tutumları
AEP'ten bağımsız olabilir mi?
Bugün siyasi akımlar,---------------------
Sf_15
taraftarlarına ML'yi öğretmede eğitim kitapları olarak hem
"ÇKP dünya komünizminin önderi", hem "ÇKP hiç bir zaman komünist
olmadı" diyen AEP'in görüşlerini önerirken (sözgelimi PB sayı 9) kendine
neyi kıstas almakta, taraf tarlarına bu uyumsuzluğu nasıl açıklamaktadır?
AEP'e çelişkileri, olumsuzlukları, uyumsuzlukları da dahil,
herşeyiyle teslim, herşeyini kopya siyasetini mi? Bu ve benzeri sorular
uzatılabilir. Bizim üzerinde durup hatırlatmamız gereken şey bu sorunun
demagoji konusu edilmemesidir.
Yapılması gereken devrimci eleştiri-özeleştirinin bu soruna
ilişkin özünü ve biçimini tespittir. Yoksa tek tek ülkelerde, devrimin kendi özgülünü
bulma çabası yeni engellerle karşılaşacaktır.
Bizim özel noktaları önümüzdeki sayılarda açacağımız AEP
eleştirisi, genel hatlarıyla bu merkezdedir.
Not: Yılmaz Güney'in
yazılarında koyduğu dipnotlar, yazının orijinalinden ayrı olduğu için; elimizde
mevcut değildir. Bu nedenle okuduğunuz bu yazının önemli bir parçası olan
dipnotları yayınlayamadık. Partizan olarak; okurlarımızdan özür
diliyoruz.
1-"Mao Zedung adı "Enginleri Fethetme Ruhu'nun sembolüdür"Yılmaz GÜNEY
https://www.yüzçiçekaçsın.de/2024/09/mao-zedung-ad-enginleri-fethetme.html