Bolşevik Partinin mali zorluklarını gidermek amaçlı Stalinin
öncülüğünde yapılan başarılı kamulaştırma eylemleri hakkında bile, sosyalizm ve
Stalin düşmanlarınca, karalama ve demagoji saldırılarıyla şaibe yaratılmaya
çalışılmıştır. Okuyup-araştırarak gerçeğe ulaşmaktan geri durmayalım.
"Stalin’in soygunu!
Pek çok kişi dönemin polis raporlarından yola çıkarak
Stalin’in ‘bir köşede sigara içmesinden’ dem vurmuş. Bu iddiayı öne sürenlerin,
eylemde ölen atlara kadar zayiatı bir bir sıraladıktan sonra Stalin’in
‘rahatlığına’ takılması ilginç. Stalin de tıpkı Kamo gibi olayın en önünde yer
alsa, bir-iki bomba da o atmış olsa -ki bunu da iddia edenler var- daha mı
tatmin edici bir ‘imajı’ olacaktı?
Tarihi araştırırken, komplo teorilerinden sıyrılarak gerçeği
bulmak hiçbir zaman kolay değil. Hele bu isim ‘Stalin’ ise, öne sürülen
bilgileri tekrar tekrar araştırmak/karşılaştırmak şart oluyor! Tarihin
tartışmasız en ‘medyatik’ isimlerinden birinden söz ediyoruz aynı zamanda
çünkü. Sadece Sovyetler Birliği’ni yönettiği dönemle değil, gençliğiyle, devrim
öncesi politik tutumuyla da hep tartışma konusu yapıldı Stalin. Ülkesine
yönelik kuşatmanın sembol ismi olduğu için genelde sistematik olarak spekülatif
suçlamalarla karşılaştı. Ve bunlardan doğan ‘tartışmalar’ da genelde tek
taraflı ilerledi. Bolşeviklerin Tiflis İmparatorluk Bankası’na 1907’de yaptığı
banka soygunu -ya da kendi tanımlamalarıyla ‘kamulaştırma eylemi’- Stalin’in
gençliğine dair destekli/desteksiz ortaya atılan neredeyse bütün iddiaların
doğduğu bir olay.
Bugünün parasıyla yaklaşık 3.9 milyon dolara (341 bin ruble)
Bolşevikler tarafından el konulduğu eylemin Kamo’yla birlikte
düzenleyicilerinden olan Stalin için neler denmiyor ki: “Çarlık gizli polisi
Ohrana’ya bilgi sızdırıyordu, ajandı”, “Eylemi ‘korktuğu için’ uzak bir noktadan
izledi”, “Arkadaşlarını ‘çekemediği için’ onları ölüme gönderdi”… Stalin gibi
tarihsel bir figürün, doğrusuyla yanlışıyla yaptığı her şeyi tabiri caizse
‘psikopatlığına’ indirgeyen bu iddiaların somutlaştığı 1907 tarihli soygunda
olup bitenler tam da bu nedenle ‘gerçeği’ anlamak için önemli.
O halde önce bu olayı anlatalım. Ardından Stalin’in rolüne
dair dile getirilen iddiaları inceleyelim.
BANKA KARŞISINDA ‘ÜNİFORMALI’ BİR BOLŞEVİK
Her partide olduğu gibi Rusya Sosyal Demokrat İşçi
Partisi’nin (RSDİP) Bolşevik kanadının da mali işlerden sorumlu bir grubu
bulunuyordu. Menşeviklerle yaşanan ayrılığın ardından Bolşeviklerde bu alanda
öne çıkan isimler, Lenin, Krasin ve Bogdanov gibi partinin önemli kadroları
oldu. Burada Krasin’in adı çok öne çıkmasa da oynadığı rolün Bolşevikler için
oldukça önemli olduğunu söylememiz gerek. Alanındaki yeteneğine bir örnek
vermek gerekirse de şu olayı anlatabiliriz: 1900’lü yıllarda, dönemin ünlü
aktrisi Vera Komissarzhevskaya, Krasin’in bağlantıları ve çalışmaları sonucunda
RSDİP için Bakü’de bir gösteri düzenledi. Komissarzhevskaya’nın elde ettiği tüm
gelir Krasin’e teslim edildi ve Bolşevikler bu paralarla Bakü’de bir yeraltı
matbaası kurdu. Yani soygunlar ya da ‘kamulaştırmalar’ özellikle 1906’dan sonra
Bolşevikler için önemli bir gelir sağlasa da yegane kaynak değillerdi.
Tiflis soygununa gelecek olursak… Eylemin organizasyonu mali sorumlularla birlikte yapılmıştı. Stalin ve Kamo’nun soyguna ‘alandan’ katılmasındaysa şaşılacak bir şey yok. Birincisi her ikisi de o bölgenin insanlarıydı. Çevreyi ve insanları iyi tanıyorlardı. İkincisiyse Bolşeviklere konuyla ilgili bilgiler iki devlet çalışanı tarafından Stalin aracılığıyla sızdırılmaktaydı. Parayı taşıyan araç ve en yüklü teslimatın ne zaman yapılacağı hakkında detaylı bilgiler biri Bolşevik sempatizanı, diğeri Stalin’in eski bir okul arkadaşı olan devlet görevlileri tarafından doğrudan kendisine iletiliyordu.
Şimdi kabaca eylem gününden bahsedelim: Tiflis’deki Erivan
Meydanı’nda bulunan İmparatorluk Devlet Bankası’nın önüne sabah 9.00’da bir at
arabası yanaştı. Faytonun içinden solgun yüzlü bir subay indi. Etraftaki
güvenlik güçleri sayısı alışılandan çok daha fazlaydı. Subay etraftaki
insanlara birkaç saat içinde ‘ortalığın karışacağını’, kendi güvenlikleri için
olabildiğince uzağa gitmeleri gerektiğini söyledi. Bir iki meraklı sorunun
ardından insanlar meydandan uzaklaşmaya başladı. Bu ‘subay’, kılık değiştirmiş
Kamo’dan başkası değildir. Eylemden kısa bir süre önce bomba hazırlarken ciddi
bir şekilde yaralandığı ve bu olayın izleri hâlâ silinmediği için açığa çıkma
endişesi taşısa da insanlar Kamo’nun kimliğini fark etmedi. Kamo için işler
yolunda gidiyordu.
Kamo’nun meydana gelişinden bir saat sonra, on kişi
meydandaki ‘Tilipuchuri’ isimli restoranın bodrum katına indi. İki masayı
kapatıp yemek sipariş ettiler. Yirmi dakika sonra aralarından ikisi, revolver
silahlarını bellerinden çekerek ayağa kalktı. O andan sonra sadece patronların
restorana girişine izin verdiler ancak kimseyi dışarıya çıkartmadılar. Diğer
iki kişi -Bachua Kupriashvili ve Datiko Chibriashvili- diğer müşterilere
restoranda kalmalarını ve yemeye içmeye devam etmelerini kibarca rica etti.
Yarım saat sonra başka iki kişi, zamanı geldiğinde banka kapısındaki iki Kozak
askere saldırmak üzere önceden belirlenen yerlerine geçti. Başka iki kişi de
Ermeni Pazarı yolundaki köşede kaçış rotasını korumak üzere beklemeye başladı.
Araba meydana girince saniyeler içinde dört bomba atıldı. Toplam üç polis ve
Kozak öldü ancak çatışma çıktı. Her yerde bombalar patlamaya başladı. Kamo’nun
görevi, paraları farklı bir faytona aktarıp güvene almaktı. Sonunda bunu
başardı da… Üstelik eylemcilerden hiçbiri yakalanmamıştı. Ele geçen para uzun
süre ilginç şekillerde saklandı. Bir kısmının piyasaya sürülmesinde sorunlar
çıksa da Bolşevikler için önemli bir kaynak elde edilmişti.
STALİN HAKKINDA İDDİALAR
Tiflis soygunu; takibindeki soruşturma, paranın durumu,
tutuklamalar gibi başlıklarla aslında çok daha geniş bir yazının konusu
olabilir. Ancak biz Stalin’e dönelim. Kimi iddia sahibi yazarların komplo
teorileriyle dolu kitaplarında Stalin’in yaşamını incelerken Tiflis olayını da
es geçmediklerini söylemiştik. İlk olarak şu ‘polis ajanı’ meselesinden
başlayalım.
Soygunun gerçekleştiği yıl da dahil olmak üzere Stalin’in
asıl amacı bu gibi yazarlara göre “Bolşeviklerden aldığı bilgileri Ohrana’ya
iletmek”ti. Üstelik bunu uzun yıllar boyunca düzenli bir şekilde yapmıştı.
Herhalde Tiflis olayıyla ilgili Stalin’le bağlantısı kurulamayan pek çok bilgi
içinde en komiği budur. Her şeyden önce soygunda Bolşeviklerin ele geçirdiği
para, devlet için öyle hafife alınacak bir miktar değildi. Nitekim akabinde
Çarlık yönetiminin konuya büyük önem vermesi, olayın yurtdışı basınında geniş
yer bulması; Bolşeviklerin ‘kamulaştırdığı’ bu meblağın önemini tercüme etmeye
yardımcı olabilir. Dolayısıyla Stalin eğer polis ajanı olsaydı, hiçbir şey
yapmayıp sadece bu eylemin bilgisini sızdırsa muhtemelen ajanlar dünyasına
ismini altın harflerle yazdırmış olurdu! Ancak Ohrana ajanlığı iddialarına
verilen bu cevaba karşın kimilerinin ürettiği yeni senaryolar da var: Polisin
olaydan sonra Stalin’i ‘niye haber vermedin’ diye tokatlaması gibi… Soygun iyi
bir aksiyon filmini andırıyor olabilir ancak öne sürülen ‘sorguda ajana tokat’
iddialarının, üçüncü sınıf bir Hollywood filmini hatırlattığını söylemekten
başka ne denebilir ki.
Stalin’in mitleştirilen ‘gaddarlığı’na ilişkin de bu
soygunda çok malzeme bulunmuş. Eylemde kullanılan şiddetin yükü de onun
omuzlarına yüklenmiş. Yöntemin yanlışlığını doğruluğunu tartışmıyoruz. Ama
şuradan yaklaşalım: Koskoca Bolşevik örgütünün kendi tarihindeki en büyük
soygunlardan birinin planını en ince detayına kadar bir tek kişinin eline
vermiş olması pek mantıklı görünmüyor. Yani Stalin eylemin uzaktan yöneticisi
olsa da atılan/atılmak zorunda kalınan bomba sayısını da onun belirlediğini
iddia etmek ‘hayatın olağan akışına’ çok da uygun değil.
Bu ‘gaddarlık’ suçlaması şimdi ele alacağımız konu için de
çarpıcı. Pek çok kişi dönemin polis raporlarından yola çıkarak Stalin’in ‘bir
köşede sigara içmesinden’ dem vurmuş. Bu iddiayı öne sürenlerin, eylemde ölen
atlara kadar zayiatı bir bir sıraladıktan sonra Stalin’in ‘rahatlığına’
takılması ilginç. Stalin de tıpkı Kamo gibi olayın en önünde yer alsa, bir-iki
bomba da o atmış olsa -ki bunu da iddia edenler var- daha mı tatmin edici bir
‘imajı’ olacaktı? Kısacası aynı kaynaklardan yayılan bütün bu iddialardaki
sorun gerçekle ilgilerinin olup olmamasının ötesinde birbirleri ile
tutarsızlıklarında da kendini belli ediyor.
‘ELEŞTİRİ’ Mİ ‘ŞEYTANLAŞTIRMA’ MI?
Son olarak Kamo’nun 1922’deki trafik kazasındaki ölümünün
Stalin tarafından planlandığını da söyleyenler olduğunu belirtelim. Buna
gerekçe olarak da Stalin’in Tiflis soygununda kazandığı itibar dolayısıyla
Kamo’ya beslediği ‘kıskançlık’ gösteriliyor! Kamo’nun Marksizmle tanışmasında
Stalin’in rolü, ikilinin arasındaki güçlü bağ, ortak geçmişleri… Hepsi gözardı
ediliyor yani. Ancak yarım yamalak iddialarla da hiçbir inandırıcılık
sağlanamıyor. Ortada bir ölüm görür görmez sağına soluna bakmadan ‘cinayet
gerekçeleri’ bularak suçu Stalin’e yükleme çabasına girişmek, bunca yıldır
devam eden şeytanlaştırma politikalarının aslında bir türlü başarılı
olamadığının da kanıtı gibi.
Bu yazılarda sık sık belirttiğimiz gibi: Yargılamak bizim
üzerimize vazife değil. Ancak Dünyanın üçte birine hükmeden, İkinci Dünya
Savaşı’nı Hitler Almanyasına karşı neredeyse tek başına kazanan bir devletin
liderini ‘ne yaparsa yapsın kabahatli’ bir figüre dönüştürme çabasındaki
çarpıklıkları da tespit etmek gerekiyor. Bu yaklaşımımızı Stalin’i ne pahasına
olsun hata yapmamış biri olarak da anlamamak lazım. Ancak komplolara malzeme
olmuş olaylara yaklaşırken tarihin gerçeğine daha yakından bakabilmeyi
sağlayacak tek yol herhalde bu tip bir şeytanlaştırmaya kapalı, eleştiriye ise
açık bir tavır takınmakla mümkün olacak. Asırların karanlığı ve kirliliği
içinde gerçeği arayanlara gerçekten kolay gelsin…
Kavel Alpaslan
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı adresler:
https://www.rbth.com/.../326093-bolshevik-life-hacks-how-to
https://www.evrensel.net/haber/30825/genc-stalin
DEATH ONLY WINS: THE STALIN TRILOGY – Ravi Ravindranathan