Yalan söylüyor tabii ki zira TKP, PKK’yi o yıllarda karşı devrimci ve devlet tarafından kurulmuş bir örgüt olarak değerlendirilmektedir. PKK’nin Almanya'da terör örgütü olarak ilan edilmesi için lobi faaliyeti yürütenler arasında TKP’de var, Veysi Sarısözen de örgütün yöneticisidir.
1992 yılına gelindiğinde Veysi Sarısözen Türkiye’ye dönüş yapar. Yanılmıyorsam aynı yıl ya da 1993 yılında da partisinden ayrılır. Sonraki yıllarda birçok yerde onun ayak izlerine rastlamak mümkün.
Bir dönem ÖDP’de yöneticilik yapar, 2002 yılında Mihri Belli ve türdeşleriyle birlikte ÖDP’den istifa eder. Sonraki yıllarda o da tıpkı Ali Kemal Özcan gibi kalan ömrünü bir Öcalan müridi olarak geçirmeye karar verir. Şimdilerde ise Apocu basının Avrupa ayağını yönetmektedir.
Veysi Sarısözen’in son 50 yıl zarfında yazdıklarını, söylediklerini inceleyen herkes şunu rahatça görebilir: Bu adamın bir çizgisi yoktur, kimin yanındaysa, durum neyi gerektiriyorsa onun sözcüsü olmuştur. Bazen sınıf mücadelesi yanlısı bir komünist, bazen “sınıf mücadeleleri tarih olmuştur, yaşasın barış içinde birlikte yaşam” diyen antikomünist, bazen Rojavalı “komünar, bazen de “Siyasi krizden çıkış için CHP, AKP, HDP Koalisyonu” öneren bir Veysi Sarısözen vakası mevcuttur.
Peki, Veysi Sarısözen’in anti Kürdistani faaliyetinin esasını oluşturan nedir? Bu sorunun cevabını yazının ikinci bölümünde anlatmaya çalışacağım, şimdilik bu kadar. Arkası yarın.
Veysi Sarısözen’le Hafta Sonuna Devam (Bölüm 2)
Yazının dün yayınladığım ilk bölümünde Veysi Sarısözen’in TKP’li olduğu döneminden söz etmiştim.
Bugün de PKK’ye eklemlendikten sonraki süreçte yürüttüğü anti Kürdistani faaliyetlerinden söz edeceğim.
Veysi Sarısözen, TKP’li olduğu zamanlarda da Kürdistan düşmanıydı ama bunu Türk solculuğu adına yapıyordu.
Apocu olduktan sonra ise bunu Kürtlerin içinde mevzilenerek yapıyor, üstelik de Kürtlerin imkânlarıyla.
Veysi Sarısözen, Kürt ulusal bağımsızlık düşüncesini tasfiye etmek maksatlı yürütülen Apocu faaliyetin medya ayağında yer alıyor. Bu maksatla sürekli olarak Barzani ailesine karşı düşmanca yazılar yayınlıyor, Güney’deki yönetimden “Feodal Aşiret Devleti, KDP’li oligarklar” olarak söz ediyor.
Maksat, Kürt ulusalcılığını tarihe gömmek ve onu temsil eden her şeye karşı düşmanlıktır. Kürtleri, Kürt ulusalcılığının düşmanı yapmaktır.
Buna paralel bir başka faaliyet ise “insanüstü” bir Öcalan fenomeni yaratmaktır. Zira normal koşullarda Öcalan, ulus bilinci olan bir toplum tarafından lanetlenir, adı bin yıl boyunca yasaklanır.
Lanetlenmesi gereken bir insandan kurtarıcı peygamber profili yaratabilmek için evvela o ulus fikrinin değersizleştirilmesi gerekir. Bu başarılır ise Öcalan’ın ulus düşmanı tutumu da artık erdem olarak kabul görür. Veysi Sarısözen’in 14 Şubat 2025 tarihli Özgür Politika Gazetesi’nde yayınlanan yazısı bu bakımdan iyi bir örnektir. Bu yazı üzerinden Veysi Sarısözen’in yapmaya çalıştığını izah etmeye çalışacağım. Söz konusu yazıdan okuyalım:
“Öcalan İtalya’ya geldiğinde Avrupa ona iltica hakkı tanısaydı şu an içinde bulunduğu krize düşmezdi, düşse de Öcalan kurtarırdı.”
Veysi Sarısözen yalan söylüyor zira Öcalan, İtalya’dan sığınma hakkı istemiş, başvurusu incelenirken, Avrupa PKK yönetimin ısrarına rağmen kendisi İtalya’yı terk etmek istemiştir.
Bu kararında, kendisiyle Türk istihbaratı adına İtalya’da görüşen, kendisi de MİT mensubu olan Gazeteci Tayfun Talipoğlu ile yaptığı görüşmenin, daha doğrusu onun getirmiş olduğu mesajın etkili olduğu bilinmektedir.
Yazı şöyle devam ediyor: “Eğer Öcalan Avrupa’da özgür olsaydı, kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal demokratik Konfederal hareketin başına geçer, ırkçılığı demokratik ulus teorisiyle yenilgiye uğratırdı, Avrupa Birliği’ni bütün ulusların, bütün din ve mezheplerin, bütün cinsiyetlerin, bütün kültürlerin Demokratik Konfederal Ortak Evi’ne dönüştürürdü.
Yeryüzünde ondan başka hiçbir liderin ve partinin elinde böyle bir çare bulunmuyor.
Avrupa, Öcalan’a sığınma hakkı vermeyerek bu şansı kaçırmıştır.”
Bu yazılanları tarihçilerden, siyaset bilimcilerinden, felsefecilerden, psikiyatristlerden oluşan bir kurul karşısında ifade etse, “ileri derecede şizofren” olduğu düşünülür.
Devamında şunları yazmış:
“Birçoğu Nobel ödüllü bilim insanı, Avrupa’nın yaşadığı krizden Öcalan’ın düşünceleriyle çıkabileceğini artık anlamış bulunuyor.”
PKK tarafından para karşılığı kiralanan ve Öcalan’ı filozof ilan ettirmek için lobi faaliyeti yapan kimi akademisyenlerin olduğunu biliyoruz ama kiralanmayıp da bu yönde görüş bildiren bir tek bilim insanı yoktur. Kaldı ki bilim insanları bu tür işlerle uğraşmaz.
Veysi Sarısözen, Öcalan adına yayınlanan ve birçok Avrupa diline çevrilen, çöp değerindeki kitapları okumuş 3 bilim insanı gösteremez. Örneğin onun adına yazılan kitapların 500 milyon nüfusu olan Avrupa’da 500 kişi tarafından okunmadığından eminim.
Veysi Sarısözen şöyle devam ediyor: “Avrupalı kadınlar, neredeyse yüz yaşına basan İngiliz özgürlükçü kadın aktivistin söylediği gibi, Öcalan'ı tarihte “kadın özgürlüğünü” kadın devrimine yönlendiren “biricik erkek lider” olarak tanıyorlar.”
Külliyen yalan; hiçbir Avrupalı feministin böyle bir beyanı yoktur. Böyle biri olsa ilk önce feministler onu lanetler. Apocu kadınlar, feminist mitinglere, Rosa Luxemburg anısına yapılan gösterilere Öcalan posterleriyle geldikleri için nefret objesi olurlar ama “ırkçılık” suçlaması korusuyla kimse ses çıkarmaz.
Peki, Veysi Sarısözen’in derdi ne, bunca yalanı neden yazıyor? Öcalan’ın bir fikir insanı olmadığını, onun adına yazılan kitapların Öcalan tarafından yazılmadığını, dahası söz konusu kitaplarda orijinal bir fikrin olmadığını; oradan buradan toplanarak üst üste konulan kavramlardan ve fikir kırıntılarında “Kadın özgürlükçü, ekolojik, komünal demokratik Konfederal paradigma” adı verilen melez, belkemiği olmayan kargaşa teorisi inşa edildiğini Veysi Sarısözen’in bilmiyor olması düşünülemez.
Veysi Sarısözen’in derdi, daha doğrusu Kürtlere vermek istediği mesaj şudur: “Dünyadaki sorunların ana kaynağı, ulus devletlerin varlığıdır, krizden çıkmanın yolu da bunun dışına çıkmaktır. Yaşanan krizler Öcalan'ı haklı çıkarmıştır. Kürtler yatsın kalksın Öcalan’a dua etsinler ki onun sayesinde ulus devlet denilen kötülüğe bulaşmadılar, devletsiz olma şansını koruyorlar.
Bundan dolayı Öcalan’ın kıymetini bilsinler ve kendilerini şanslı görsünler zira dünyanın muhtaç olduğu lidere Kürtler sahiptir.” Veysi Sarısözen’in faaliyetlerinin özeti budur.
Elias Nin

Geçtiğimiz yaz çok ilginç bir kitap okudum. Kitap, son yıllarda –iyi ki- moda hâline gelen nehir-söyleşilerin örneklerinden biri. Belge Yayınları tarafından basılan kitap “eski” komünistlerden Hüseyin Çakır’ın yine “eski” komünistlerden Türkiye Komünist Partisi son genel sekreteri Nabi Yağcı ile yaptığı uzun bir konuşmayı-sohbeti kapsıyor (Şubat 2018). Yaklaşık 600 sayfa. Fotoğraflarla ve gazete kupürleriyle de desteklenen kitap, genel olarak sosyalist-komünist hareketlerle ve özel olarak Türkiye komünizminin ve Türkiye Komünist Partisi’nin tarihiyle ilgilenenler için bir başvuru kaynağı olmaya aday. Bu ilginç ve birçok bakımdan hayret verici ve aydınlatıcı kitabın adı Elele Özgürlüğe. Çakır ve Yağcı kitabı adlandırmada özgürlük kavramının itibarından, çekiciliğinden ve kullanışlılığından yararlanmak istemiş ve yararlanmış, ama özgürlüğün ne olduklarını bildiklerini göstermede ve okuyucuyu eski ideolojik pozisyonlarının özgürlük dostu olduğuna ikna etmekte çok başarılı oldukları söylenemez. Bu da şaşırtıcı olmaktan uzak. Marksizm adeta bir illet gibi, girdiği kafayı, şu veya bu ölçüce, ama mutlaka, deforme ediyor…
Kitapta hatıralardan fazlası var. Kitap aynı zamanda Nabi Yağcı’nın bakışı ve gerçekten zengin tecrübesi açısından, biraz dağınık da olsa, Türkiye tarihine ilişkin kesitler sunuyor. Bu yüzden bir tür bir tarih çalışması olarak da görülebilir. Ayrıca, koyu bir Marksistin-komünistin fikrî değişim ve dönüşümünü ilgili kişinin kendi hayat hikâyesi anlatımından izlemek, öğrenmek için de eşsiz bir fırsat sunuyor. Keşke kırılmış kollar yen içinde kalmasa, benzer kitaplar, çalışmalar çoğalsa, yeni nesillerin istifadesine sunulsa.
http://www.hurfikirler.com/tkpnin-son-genel-sekreteri-nabi-yagcinin-calkantili-dunyasi-2/
http://www.hurfikirler.com/tkpnin-son-genel-sekreteri-nabi-yagcinin-calkantili-dunyasi-3/