İlk işçi devrimiyle birlikte burjuvazi devrimci barutunu tüketti, işçi sınıfı mücadelesi ve devrimlerine karşı feodalizmle kol-kola girerek gericileşti. İşçi sınıfı devrimleri tarih sahnesine çıkarken yeni devrimci sınıf olarak işçi sınıfı da tarih sahnesinde yerini almış oldu.
Burjuvazinin de feodalizmin de tasfiye edilmesi işçi sınıfının omuzlarına yüklenmiş, yeni tip devrimler devreye girmişti……..Toplumsal aşamalar nedensiz ve temelsiz olarak birdenbire ortaya çıkmaz-çıkmadı. Aksine her toplum, özellikle üretim biçimi, üretim araçları, üretici güçler gibi ekonomik alt-yapı dinamikleri bakımından kendisinden önceki toplumun bağrında doğup, gelişti, zor-şiddet barındıran toplumsal patlamalar yoluyla egemen hale geldi.
Köle sınıfıyla köle sahibi, sınıflar arasında, köle isyan ve
ayaklanmalarıyla cereyan eden çatışma, yarı-köle durumundaki serf ve köylü
sınıfı ile feodal bey ve toprak ağaları sınıfı arasındaki savaşlar ve bütün bu
süreçlerin sonunda sağlanan ilerlemeler sınıf zemininde yaşanan toplumsal
patlamalar yoluyla süregelmiştir.
Üretim biçimi/tarzı ile üretim ilişkileri arasındaki
uyumsuzluk veya toplumsal alt-yapı ile toplumsal üst-yapı arasındaki uzlaşmaz
çelişki ve çatışma sosyal patlamalarda dışa vurarak toplumsal sistemi
değiştiren veya değişimi sağlayan biçim oldu. Önceki toplumsal aşamaların
izlediği bu yol, feodal toplumdan kapitalist topluma geçiş sürecine burjuva
demokratik devrimler yoluyla damgasını vurdu…
Henüz işçi sınıfı devrimleri yaşanmamıştı ki bu, ancak
kapitalist toplum aşamasının ürünü olabilirdi. İşçi sınıfı kendisi için sınıf
değil, kendiliğinden sınıf durumundaydı.
Feodalizm/feodal sınıflar karşısında ilerici sınıf durumunda
olan burjuvazi feodalizmin tasfiye edilmesinde devrimci rol oynadı ve işçi
sınıfı burjuvazinin önderliğinde, ona yedeklenerek feodalizmin tasfiye edilmesi
eylemine katılıyordu.
Bu dönem, burjuvazinin devrimci barutunu tüketmediği ve
feodalizmin tasfiye edilmesi için burjuva demokratik devrimlere başvurup bu
devrimleri gerçekleştirdiği tarihsel dönemdi. İlk işçi devrimiyle birlikte
burjuvazi devrimci barutunu tüketti, işçi sınıfı mücadelesi ve devrimlerine
karşı feodalizmle kol-kola girerek gericileşti.
İşçi sınıfı
devrimleri tarih sahnesine çıkarken yeni devrimci sınıf olarak işçi sınıfı da
tarih sahnesinde yerini almış oldu. Burjuvazinin de feodalizmin de tasfiye
edilmesi işçi sınıfının omuzlarına yüklenmiş, yeni tip devrimler devreye
girmişti…
Paris Komünü deneyimi
ve 1905 Rus burjuva demokratik devrimi, özellikle 1917 Büyük Ekim Devrimi’nin
açtığı tarihsel çığırdan sonra Çin’in toplumsal koşullarına uygun olarak
biçimlenen 1949 Çin Devrimi’yle birlikte yeni bir devrim modeli ya da süreci
tarih sahnesine çıktı.
1949 Çin Devrimi sosyalist
değil, biçimde bir burjuva demokratik devrim niteliğindeydi. Bu devrim eski
burjuva demokratik devrimlerinden farklı olarak, proletaryanın önderliğinde
bütün devrimci sınıfların ittifak ettiği bir devrim veya bunların ortak
iktidarı olma özellikleriyle yeni tipte bir devrimdi, nitekim devrimin önder
kurmayı Çin Komünist Partisi (ÇKP) ve dünya proletaryasının büyük öğretmeni Mao
yoldaş tarafından “Yeni Demokratik Devrim” nitelemesiyle tarif edildi…
Yeni Demokratik Devrim’in niteliği
Burjuva demokratik devrimlerden nitel kopuş gösteren Yeni
Demokratik Devrim niteliği, bu niteliğiyle ilk kez 1949 Çin devrimiyle birlikte
Mao yoldaş tarafından kurumsal sistematik bir biçimde formüle edilerek teorik
çerçeveye oturtuldu. Çin’in sosyo-ekonomik yapısı, siyasi şartlar gibi
toplumsal koşulları bu devrimi doğurdu ya da bu devrim ilgili koşulların ürünü
olarak biçimlendi demek de yanlış olmaz…
Mao yoldaş Yeni Demokratik Devrim’i nasıl tanımlıyor, nasıl
gerekçelendiriyor, nasıl açıklıyor ve kavrıyordu?
Bunlara
bizzat Mao yoldaştan yapacağımız ilgili aktarımlarla açıklık getirmeye çalışacağız…
Bilindiği gibi,
Yeni Demokratik Devrim, Proleter Dünya Devrimleri’nin bir
bileşeni veya parçası olarak Çin’in toplumsal şartlarına göre biçim alan 1949
Çin devriminin niteliğiydi. Yeni tipteki bu devrimin teorisi Mao yoldaş
tarafından geliştirildi… Maoizm’i benimseyen Kaypakkaya kulvarında yer alan
siyasi partimiz, Mao yoldaşın teorisine uygun kavrayış temelinde hem genel
devrim teorisi ve hem de Türkiye-Kuzey Kürdistan şartlarına uygun devrimin
niteliği bağlamında Yeni Demokratik Devrim’i savunurken, onun özünü toprak
sorunu (bu anlamda köylü sorunu) olarak açıklayıp kavradı.
Ki, bu tamamen bilimsel ve tüm teori tarafından
desteklenerek doğrulanan ileri bir savunu niteliğindedir. Zira demokratik
devrimi başka açıdan, sorunlu, sakat ve geri biçimde savunan, eski “Maocu’’,
yeni Hocacı siyasi partiler de vardı-r.
Enver
Hoca çizgisini benimseyen bu siyasi partiler demokratik devrimi, toprak sorunu
olan özünden kopararak onu üst-yapı sorunlarına indirgiyordu.
Demokratik mesele ve sorunların çözülmesi, demokrasinin geliştirilmesi vb. vs.
şeklinde izah ettikleri gerekçeler zemininde demokratik devrimi
gerçekleştirmeyi savunuyorlardı…
Kaypakkaya yoldaşın ideolojik-siyasi-örgütsel perspektifini
ve genel siyasi çizgisini temel alarak savunan ve aynı siyasi güzergâhta
ilerleyen partimiz, tıpkı Mao yoldaşın ortaya koyduğu gibi, Yeni Demokratik
Devrimi yarı-feodal/yarı-sömürge ülke koşullarında geçerli olan bir devrim
niteliği olduğunu savundu, savunmaktadır.
Ki, YDD’nin toprak sorunu özüne oturması da yarı-feodal/yarı-sömürge
yapıya sahip toplumsal koşullarından kaynaklanır. Dolayısıyla, YDD’yi toprak
sorunu özünden kopararak demokratik mesele ve demokrasinin geliştirilmesi gibi
üst-yapı sorunlarına indirgeyerek daraltmak, Mao yoldaşın Yeni Demokratik
Devrim tezi ve savunusunu sulandırmaktır.
Bugün yapılan tam da budur. Tarımın geliştirilmesi,
makineleştirilmesi vb. vs. gerekçeler de, YDD için başlı başına yeterli
gerekçeler olmayıp, onu yarı-feodal/yarı sömürge koşullara has bir devrim
niteliği olduğu gerçeğini yadsımak, onu sulandırmaktır.
Bir kez daha tekrar edelim ki, bugün yapılan tam da budur.
Budur çünkü yarı-feodal yapının ortadan kalktığını saptamak, şu veya bu
nitelikte kapitalizmin egemen hale geldiğini ileri sürmek ama bütün bunlara
rağmen devrimimizin niteliğini YDD olarak saptamak genel teoriye ters düşmekle
birlikte, izaha muhtaç bir tespit ve savunudur…
Yeri gelmişken Mao yoldaşı dinleyelim;
“Çin devriminin niteliği nedir? Bugün yapmakta
olduğumuz ne çeşit bir devrimdir? Bugün biz burjuva demokratik bir devrim
yapıyoruz ve yaptığımız hiçbir şey burjuva demokratik devrimin kapsamı dışında
değildir. Genel olarak burjuva özel mülkiyet düzenini şimdilik yıkmamalıyız;
yıkmak istediğimiz emperyalizm ve feodalizmdir. Burjuva demokratik devrim
dediğimiz budur.’’
[Mao
Zedung, Seçme Eserler, cilt 2, sf.246-247 (italikler bn aittir.)]
Yukarıdaki alıntıda Mao yoldaş, meseleyi son derece
anlaşılır çıplaklıkla ortaya koyuyor. Burjuva demokratik devrim dediğimiz budur
derken, bunu emperyalizmi ve feodalizmi yıkma göreviyle açıklıyor. Eğer
feodalizm tasfiye olmuş veya kalıntı ve kırıntılar düzeyinde tali duruma düşmüş
ve dolayısıyla feodalizmi yıkma görevi esas olmaktan çıkıp hatta ortadan
kalkmış ise YDD’yi ne ile gerekçelendirip açıklayabiliriz?
Açıkladığımız gerekçeler Mao yoldaşın YDD tezine uygunluk
arz eder mi?
Kesinlikle hayır.
Sadece
………….. emperyalizmin tasfiyesi nedeniyle demokratik devrim
savunulamaz.
Emperyalizmin varlığı, hegemonyası ve talancı ilişki ve
bağları bugün çok daha etkin, güçlü, geniştir. Ve şayet emperyalizme bağımlılık
meselesini, salt bu meseleyi YDD’ye yeterli gerekçe edeceksek, YDD’nin bir dizi
kapitalist ve geri-kapitalist ülke için geçerli olması gerekir ki, bu YDD’yi
sulandırmakla birlikte, vitesi geriye takıp devrimleri geri niteliğe çekmek olur.
Dahası, bugün komprador kapitalizm veya komprador tekelci
burjuvazi (bu düzen) gerçeğinde, YDD’yi savunarak burjuva özel mülkiyet
sistemine dokunmayacak mıyız?
Sadece emperyalizmi ve kalıntı-kırıntı durumundaki
feodalizmi mi tasfiye edecek, salt bunun için mi YDD’yi savunup
gerçekleştireceğiz?..
Hangi
devrimin gerçekleştirileceği çelişkilerin niteliğine göre belirlenir
Daha da önemlisi emperyalizmin tasfiye edilmesi sorunu,
tutarlı biçimde açıklanmak durumundadır. Emperyalizm yarı-feodal toplumda farklı
dayanaklara sahipken, komprador kapitalist vb. toplumsal sistemlerde daha
farklı sınıfsal dayanaklara sahiptir.
Coğrafyamız somutunda
emperyalizmin tasfiye edilmesi hedefiyle YDD’nin savunulması, doğrudan onun
yerli sınıfsal dayanaklarına yönelmeyi gerektirir. Bu dayanaklar ortadan
kaldırılmadan emperyalizmin tasfiye edilmesi bir hayal olmaktan ileri geçmez.
Yerli sınıfsal dayanaklar dikkate alındığında bunlara karşı
gerçekleştirilecek devrimin, emperyalizm ve feodalizmi yıkmayı hedefleyen
YDD’den farklı biçimleneceği açıktır.
Yani, feodalizmin tasfiye olarak kırıntı-kalıntı durumuna
düşmesi ve yerini komprador burjuvazi veya komprador tekelci burjuvazinin
alması şu anlama gelir ki, YDD feodalizm yerine, egemen hale gelen kapitalizmi
yıkmayı hedefleyecektir.
Milli
nitelikteki kapitalizmin emperyalizmle dolaylı-dolaysız ilişkiler içinde
olup milli niteliğinin esasta ortadan kalktığını, en iyimser haliyle milli
kapitalizmin lokal kaldığını ve son derece cılız olduğunu düşündüğümüzde,
YDD’nin dokunmayıp hatta geliştireceği kapitalizmin bir YDD sürecini gerektirip
gerektirmeyeceği kendiliğinden tartışmalı bir durum olur.
En önemlisi de, günümüz koşullarında milli kapitalizmin
geliştirilmesi için bir demokratik devrim mi yapacağız, yoksa her düzeydeki
kapitalizmin sosyalist dönüşüm temelinde millileştirilmesi perspektifiyle
işbirlikçi büyük burjuvazi ve kapitalizmi, dolayısıyla emperyalizmi tasfiye
ederek sosyalist inşa için sosyalist devrimi mi gerçekleştireceğiz? İşte
meselenin tümü bundan ibarettir; devrimi sağa mı çekeceğiz, yoksa ileriye mi
çekeceğiz?..
Peki,
yeni demokratik devrim nasıl bir devrimdir?
Mao şöyle der;
“Yeni demokratik devrim, proletarya önderliğindeki
geniş hak kitlelerinin anti-emperyalist ve anti-feodal devrimidir.’’, “Bu ne
burjuvazinin ne de proletaryanın tek sınıf diktatörlüğüdür, proletarya
önderliğindeki devrimci sınıfların ortak diktatörlüğüdür.’’(age,
sf.333)
Evet biz,
bugün itibarıyla, yani feodalizmin tasfiye olduğu koşullarda
bir anti-feodal bir devrim mi gerçekleştireceğiz?
Yani, tasfiye olmuş
olan feodalizmi tasfiye etmek için mi bir demokratik devrim gerçekleştireceğiz?
Yoksa
sosyalist devrimle
emperyalizm, komprador veya komprador tekelci kapitalizm ve
genel olarak büyük burjuvazi ve büyük sermaye sınıflarını tasfiye edecek bir sosyalist
devrim mi gerçekleştirmeliyiz?
Elbette sosyalist
devrim!..
Ve yine biz, bugün itibarıyla proletarya diktatörlüğünü
kurmak için mi bir devrim gerçekleştirmeliyiz, yoksa daha geri olan bütün
devrimci sınıfların ortak diktatörlüğü için mi bir devrim gerçekleştirmeliyiz?
Kuşkusuz ki, tarihsel ve toplumsal koşullar proletarya diktatörlüğü için devrim
yapmamızı ihtiyaç etmektedir…
Hangi devrimi ve nasıl bir devrimi gerçekleştirmemiz
gerektiğini Mao yoldaş çelişkilere/çelişkilerin niteliğine bağlı olarak tarif
etmektedir. Bilindiği gibi Mao yoldaş, demokratik devrimin geçerli olduğu
koşulları, geniş halk yığınlarıyla feodal sistem arasındaki çelişmeyle
açıklamaktadır.
Ülkedeki çelişmeyi burjuvazi ile proletarya esasına göre
tespit eden anlayışların, bu çelişme tespitine rağmen YDD’yi öngörmesi mantığa
da Mao yoldaşa da terstir…
Şöyle demektedir Mao:
“Farklı niteliklerdeki çelişmeler ancak farklı
nitelikteki yöntemlerle çözülebilir. Örneğin, proletarya ile burjuvazi
arasındaki çelişme, sosyalist devrim yöntemiyle çözülür; geniş halk kitleleri
ile feodal sistem arasındaki çelişme, demokratik devrim yöntemiyle çözülür;
sömürgeler ile emperyalizm arasındaki çelişme, milli devrimci savaş yöntemiyle
çözülür; sosyalist toplumda işçi sınıfı ile köylü sınıfı arasındaki çelişme,
tarımın kooperatifleştirilmesi ve makineleştirilmesi yöntemiyle çözülür…’’ (age,
sf.427)
Alıntı meseleyi çok net ortaya koymakla birlikte,
karıştırılmayacak kadar anlaşılır ve berraktır. İşçi sınıfı ile burjuvazi
arasındaki çelişme sosyalist devrim yöntemiyle çözülür; geniş halk kitleleri
ile feodalizm arasındaki çelişme, demokratik devrim yöntemiyle çözülür
demektedir Mao yoldaş.
Şayet Türkiye-Kuzey Kürdistan için bir YDD savunulacaksa, o
halde bu coğrafyada baş çelişme tespiti, feodalizm ile geniş halk kitleleri
arasındaki çelişki olarak yapılmak durumundadır. Tersi, eklektik ve ampirik
olur ki, bu duygusal bağın koparılamamasıyla açıklanabilir…
Alıntıda dikkat çeken bir diğer husus ise, tarımın
kooperatifleşmesi ve makineleştirilmesiyle ilgili söylenenlerdir. Yani, YDD’nin
gerekçelerini tarım sorununa bağlayan yaklaşımların da hatalı olduğu alenen
görülmektedir. Ve Mao bu sorunu sosyalist toplumdaki çelişmeler bağlamında
ortaya koyup, sorununun YDD’nin gerekçesi olmadığını, aksine sosyalizmin bir
sorunu olduğunu ortaya koymaktadır…
Daha da dikkat çekici olan, köylü sınıfının sosyalist toplum
sürecindeki varlığına dönük belirlemesidir. Yani, köylü sınıfının şu veya bu
düzeyde ama çelişmenin esas niteliğini temsil etmeyecek nitelikte var olması, ne
toplumsal sistemin yarı-feodal olduğunu gösterir, ne de devrimin YDD olmasını
şart koşar veya ona gerekçe olur… Feodalizmin kalıntılarından ve kırıntı
durumunda olduğundan bahsedip bundan hareketle YDD görevine işaret edip bu
devrim niteliğinin geçerli olduğunu ileri süren anlayışların hatalı olduğu
açıktır…
Bir kez daha Mao yoldaşa başvuralım: “Şimdiki
aşamada Çin Devrimi’nin hala bir proleter-sosyalist devrimi değil de, bir
burjuva-demokratik devrimi niteliğini taşıdığı son derece açıktır” (…) “Devrimin
itici gücünü hala esas olarak işçiler, köylüler ve şehir küçük burjuvazisi
meydana getirmektedir; fakat artık milli burjuvazi de bunlara
katılabilir.’’ (Mao, Cilt 1, sf. 248-249)
Görüldüğü üzere, YDD’nin itici güçlerini sıralamaktadır Mao
yoldaş. Buna göre şu soru haklı olarak belirir; bugünkü devrimimizde köylülük
devrimin itici gücü olarak hangi sırada yer alır, esas itici güç durumunda
mıdır?
Zira demokratik devrim sürecinde köylülük devrimin temel
gücüdür. Bugün bu pozisyonunu, devrimdeki temel rolünü temsil edecek durumda
mıdır? Kuşkusuz ki, köylü sınıfı devrimde itici güçler arasında yer
alır/alabilir. Lakin YDD’de olduğu gibi devrimin temel gücünü teşkil edecek
durum ve nicelikte değildir.
Köylülüğün bu durumu doğrudan devrimin niteliğiyle alakalı
olup, ancak YDD sürecinde devrimin temel gücünü oluşturur. İşçi sınıfının
yanında devrimin itici güçleri arasında yer alması, devrimin niteliğini YDD
olarak koşullamaz…
Öte taraftan, milli burjuvazi devrimde itici güç durumunda
mıdır, bu niteliği var mı, devrime katılabilecek bir milli burjuvazi var mıdır?
Mao yoldaşın sözleriyle; artık milli burjuvazi de devrimin itici güçleri
arasına katılabilir. Yani YDD sürecinde pek tabii olarak milli burjuvazi(sol
kanadı diyelim) devrimin itici güçleri arasına katılabilir. Fakat böyle de
olsa, bugünkü bir devrime katılabilecek bir milli burjuvazi yoktur; çok cılız
ve dikkate değer olmayan nicelikte katılması mümkün olsa da, bu oran bir
sınıfsal tabakayı temsil etme niceliği ve niteliğine sahip değildir. Bugün
ancak “kavga-dövüşle’’ bir devrime katılacak ya da katılmayacak bir milli
burjuva tespit edilebilinir. Bunun ötesinde bir milli burjuva tasavvuru
zorlamayı geçmez…
Bu yazı ilk olarak Halkın Günlüğü Gazetesi‘nde
yayımlanmıştır.
https://gazetepatika23.com/yeni-demokratik-devrim-tespitine-elestirel-bir-bakis-162290.html