Emperyalist Sistemin Büyük Kaosu Başladı…….Faşist Trump iktidara gelir gelmez, başkanlık seçimlerinde söylediğini uygulamaya soktu.
Birincisi gümrük tarifelerini yükselteceğini, ikincisi, uluslararası bir çok
kurumdan ve anlaşmalardan çıkacağını vaad etmişti ve gelir gelmezde uygulumaya
başladı.
DSÖ çıktı ve Paris anlşamasından ABD’nin imzasını geri
çekti. Birinci döneminde de bunları yapmıştı. Şimdi, birinci başkanlık
döneminden farklı olarak Çin dışında hemen hemen bütün emperyalist ülkelerden
ithal edilen malların gümrük vergilerini yükseltti. Kanada, Meksika, Çin, AB
vb. Ülkelere ve gümrük verigilerini tavizsiz bir şekilde uygulayacağını
açıkladı. En büyük ithalatı da AB’den yapıyor.
Emperyalist ekonomik sistemin, üretimin uluslararsılaşmasının yaygınlaştığı ve esas hale gelmiş niteliği ile „içe kapanma“ niteliğiyle çelişir ve sistemin kendi içindeki varolan çelişmeleri keskinleştirme eğilimini içinde taşımaktadır. Bu durum, emperyalist sistemin kaosunun artacağını göstermektedir.
ABD emperyalizmi neden bu yola girdi?
ABD hala dünyanın en büyük emperyalist bir ülkesidir.
Ancak, ekonomik olarak gerilemesi söz konusu ve net sermaye ve mal ithalatçısı
bir ülkedir. Ülkedeki ekonominin büyük bir bölümü ithal ürünlerle
döndürülmektedir. Faşist Trump bunu tersine çevirmek istiyor. „Make
Amerika great again“ derken, ABD’yi 1980 öncesi döneme, ticaret
fazlası verildiği dönemine götürmek istiyor. Bugün, ABD ekonomisini, esasta,
borç ve iç tüketimi artırarak sağlıyor.
ABD’nin dış borcu1 36
trilyon ABD dolarının üstünde. GSYİH ise yaklaşık 30 trilyon ABD doları. Borcun
GSYİH’ya oranı %123. Bu borcun içine özel şirketlerin (tekellerin) borcu dahil
değil edilmemiştir. Yani, ABD ekonomisi borçla büyüyor ve borçla yürütülüyor.
ABD emperyalizmi esas gücünü, ABD dolarının uluslararsı para olmasıdır. (ABD
dolarını elinde bulunduran her kişi, sahip olduğu dolar kadar ABD ekonomisine
katkıda bulunuyor.) Ancak o da giderek aşınmaktadır. Avro’nun payı %21. Ve
dünya Bankası (DB) verilerine göre doların piyasadaki varlığı her geçen gün
erirken, rezev işlem hacmi bugün ortalama %58,2‘ye gerilemiştir.2 Bu
da ABD emperyalizmin saldırganlaştıran etmenlerden biridir.
Eurosatat’ın 2022 verilerine göre, dünya ihracatının
%17,6'sını, ithalatın ise %12,7'sini Çin yaparken (toplam dünya ticaret
hacminin yüzdesi %30,3), AB'nin payı ise, iharacatta %13,2, ithalattaki
payı ise %14,8 (toplam %28). ABD ise, sırasıyla iharacattaki payı
%10,1, (bazı kaynaklar ABD’nin dünya toplam ihracatındaki payını %8,49
olarak gösteriyor.) ithalattaki payı ise %15,8 (toplam %25,9). AB içinde
ise, İharacat ve ithalatta öne çıkan ülkeler Almanya (%7,4), Hollanda (%4,0),
Fransa (%2,8)'dır.3 ABD’nin
ithal ürünlerinde Türkiye’nin payı %4‘dür. Dünyanın çeliğinin yarısını
(%49) Çin üretiyor.
AB, ABD’ye 512 milyar dolarlık mal sataraken, ABD’den 350
milyarlık mal alıyor. Trump bu verilerden hareketle, AB ülkelerine
silah harcamalarını GSYİH’nın %5‘ine çıkarmalarını istiyor. NATO’nun
yükünün (silah, asker ve maddi) %/76‘sını ABD karşılıyor.4 Tüccar Trump,
bu nedenle „biz sizin silahlı bekçiniz ... ve enayi değiliz“ diyor.
ABD’nin ticaret açığı 1 trilyondan fazla iken, Çin’in
ticaret fazlası yaklaşık 1,5 trilyon ABD doları kadardır.5 ABD,
BRICS üyelerine yaklaşık 250 milyar dolar ihracat yaparken, onlardan 650
milyar dolarlık ithalat yapıyor. Trump, ABD emperyalizminin emperyalist
sistem içindeki en büyük rakibi ve „stratejik düşmanı“ Çin’in bir üretim üssü
olmasını elinden alarak ABD’yi dünyanın (uluslararası
tekellerin) üretim üssü yaparak eski gücüne varmak istiyor ve bu
nedenlede, başta Çin olmak üzere AB, Kanada, Meksika ve diğer emperyalist
ülkelere (şimdilik Avusturalya hariç) yüksek gümrük vergisi uygulamaya
başladı. Özellikle Çelik ve Almüniyum’da %25‘in üzerinde ek gümrük vergisi
getirileceğini açıkladı.
Yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkmasıyla üretim, ucuz
işgücü potansiyelinin yoğun olduğu Asya’ya kaymıştır. Özellikle 21. yüzyılın
başından itibaren Başta Çin olmak üzere, Hindistan, Endenozya, Malezya,
Singapur, Vietnam, Tayland, G. Kore, Tayvan, Filipinler uluslararası tekellerin
üretim üsleri haline gelmiştir. Trump, bunu tersine çevirmek istiyor.
Faşizm Tehlikesi
Trump faşist yönetimi ABD ekonomisinin yeniden büyütmek
ve elbette dünyaya bütünüyle hükmetmek ve rakip emperyalistleri geriletmek
istiyor. Ancak bunu yaparken, işçi sınıfı ve emekçilerin demokratik hak ve
özgürlüklerini büyüterek ve geliştirerek değil, tam tersi, onlar üzerinde
baskıları ve sömürüyü artırarak yampaya çalışacaktır. Ücret artışı
ile kapitalist ekonomik büyüme, sermayenin alabildiğine büyüdüğü,
merkezileştiği ve emperyalist çelişmelerin, emperyalist savaşı tetiklediği ve
uluslararası alanda faşist yönetim dalgasının yükseldiği ortamda
olası değildir.
Tersine, ABD faşist yönetimi, faşizmi, uluslararası alana
yaymaya ve faşist partileri desteklemeye çalışıyor. Ve faşist partilerin
gelişmesi için ülkelerin hükümetlerine açıktan baskı yapıyorlar, çeşitli
yaptırımlarla tehdit ediyorlar. İngiltere ve Almanya buna
örnektir. Emperyalist tekeller için göstermelik „demokrasi“ gösterileri,
özellikle 2008 büyük krizden bu yana çoktan sona erdi. Çünkü uluslararası
emperyalist sermayenin birikimi ve merkezileşmesinin boyutu yıkıcı bir duruma
geldi.6
Faşist Trump, ABD’de faşist bir diktatörlük kurmak
istiyor. Ve bu nedenlede başta işçi sınıfına saldırıyı yoğunlaştıracaktır.
ABD’li tekellerin “ First Amerika“sı, demokratik hak ve özgürlüklerin
genişletildiği bir ortamı kaldırmaz, tersine bu tür haklar onlara çok „lüks“
gelmektedir. Ancak, son yıllarda daha fazla sendikalaşan ve mücadeleye atılan
ABD işçi sınıfı, kolay kolay faşist Trump yönetimeine boyun eğmeyecektir. Dişe
diş mücadele ederek kazanan taraf, hiç kuşkusuz ABD işçi sınıfı olacaktır.
Krize giren ise, ABD emperyalist ekonomisi olacaktır.
ABD, büyük bir tüketim üssü olduğu kadar üretim üssü
değildir. Bu nedenle uluslararası tekellerin ihraç pazarı alanıydı. Faşist
Trump ve arkasındaki teknoloji tekelleri ve diğerleri, ABD’nin ithal değil
ihracat üssü olması için, üretimi artırmak istiyorlar. Üretimin artması ve mal
ihraç üssü olması için, genç ve yoğun ucuz işgücüne gereksinim var. Bu da
yaşlanan ve giderek (işgücü nüfusunu üretememek, artık kapitalizmin
genel bir eğilimi olmuştur) gerileyen ABD nüfusunda değil, dışardan gelen
göçmen işçilere gereksinimi var.
Faşist Trump her ne kadar ırkçı anlayışıyla göçmen
düşmanlığı yapsada, göçmen işçiler çalışrıtılmadan „first america“ hayal
olacaktır. Bunu ABD tekelci burjuvazisi çok iyi biliyor.7 Devletin
en kontrollü alanlarında dahi bilerek ve isteyerek (ucuz işgücü ve her türlü
sosyal haklardan yoksun olduğu için) „kaçak“ göçmen
çalıştıran büyük sermaye grupları tekeller, göçmen düşmanlığı ve
ırkçılık yaparak işçi sınıfını bölme politikası izlemektende geri durmuyorlar.
Faşist Trump, bu kan emici tekeci haydutların, ırkçı ve işçi düşmanı en
karakterize temsilcisi (ve Hitlerin modern faşist versiyonu) olarak leş
kargalığına soyundu.
Savaşla Kurulan „Emperyalist Kurumlar“, Savaşla Yıkılır
Uluslararası alanda emperyalistler tarafından oluşturulan
BM, DSÖ, DTÖ ve diğerleri, savaşlarla bozulmuşlar ve yine savaşlarla
kurulmuşlardır. Günümüzün bu örgütleri 2. emperyalist paylaşım savaşından sonra
kurulmuştur. 1. paylaşım savaşının arkasından o sürecin egemen
emperyalistlerince kurulan milletler cemiyeti, Alman emperyalizmi tarafından
tanınmayarak yıkılmıştı ve 2. dünya savaşı patlak vermişti. Bugün ise ABD
emperyalizmi „kurumları“ tanımıyor. Bu da, emperyalistler arası zoraki
uzlaşamanın sona erdiğini göstermektedir.
Savaşla kurulan emperyalist kurumlar savaşla yıkılır. Bu
emperyalist sistem içinde yazılı olmayan bir kuraldır. Çünkü „kurumlar“ın
varlığı, pazar paylaşımında, belli bir anlaşmanın sağlanmasının „rıza“
göstergesidir. Bugün bunu, Trump başkanlığındaki ABD emperyalizmi bozmuştur.
Her ne kadar daha „BM tanımıyorum“ demediysede, BM bağlı kurumlardan çıkıyor.
Uluslararası Paris iklim anlaşmasından çıktı. DTÖ’nün koyduğu „ticarette
eşitlik“ kuralına uymuyor. Oysa. Çin’i (2001 sonunda resmen üye oldu) DTÖ’ne
almak için ne çaba harcamışlardı.
Şimdi, DTÖ’nün en
ateşli savunucusu Çin, en büyük düşmanı da ABD oldu. Emperyalistlerde kural,
kendi çıkarları herzaman önceliklidir. Çıkarlarına ters geliyorsa, uyulması
gerekmiyor. Gerekirse savaşla yıkılıp, yeni „paylaşım rıza“sı için yeni
kurallar konur. Bu da, ancak, yeni bir emperyalist savaşla gerçekleşebilir.
Gidişatta bu yöndedir. Emperyalist savaş hızla tırmanıyor. ABD emperyalizmi,
daha şimdiden Kanada, Panama, Görland ve Gazze’ye göz koymuş durumda.8
ABD’nin bu saldırganlığı ve „kural“ tanımamazlığı, AB ile
de arasını açacaktır. AB emperyalistleri daha şimdiden sert tavırlar almaya
başladı. Bu da, yeni emperyalist kutuplaşmaları ve kamplaşmaları doğuracağı
benziyor. Emperyalist sistem şimdi herzamankinden daha büyük bir kaos ve
belirsizlik içindedir. Emperyalist sistem, kendi içindeki bu kaosu savaşla
çözme eğlimi içindedir. Bu nedenlede, hızla savaşa hazırlanıyorlar. Emperyalist
savaş ve faşizm tehlikesi eğilimi açık bir tehdit olarak dünya işçi sınıfı ve
ezilen halkların karşısında durmaktadır. Doğanın tahribatı ise, artık hiç bir
emperyalist ülke ve tekelin umrunda ve gündeminde değildir. Dikakate bile
almıyorlar.
Bütün bunlar emperyalist sistemin büyük kaosunun
başladığının göstergeleridir. Buna karşı ise; uluslararası işçi sınıfının
emperyalizme ve faşizme karşı direnişi ve ezilen halkların mücadelesi
birleşerek yürütülmesinin koşulları ise her zamankinden daha fazladır.
Kaçınılmaz olarak emperyalist savaş tehlikesine ve uluslararası faşizme karşı
uluslararası direniş yaygınlaştırma perspektifiyle hareket edilmelidir.
Kapitalist-emperyalist sistem yıkılıp sosyalizm kurulmadan insanlık ve doğa
varlık yokluk tehditi altındadır. 15.02.2025
1https://fiscaldata.treasury.gov/americas-finance-guide/national-debt/
2ttps://www.statista.com/chart/33804/united-states-brics-trade/
3Erostat
2022
4ttps://www.tagesschau.de/investigativ/ndr-wdr/usa-nato-sicherheit-informationen-100.htm
5ttps://wits.worldbank.org/countrysnapshot/en/WLD
6Bunun
ekonomik ve siyasi nedenlerini öz olarak 20 temmuz 2024 tarihli “Kapitalist
Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç“ başlıklı
makalemde açıklamya çalışmıştım.
https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/kapitalist-toplumsal-bir-kirilma-ve-yeniden-tarihi-yeni-bir-toplumsal-surec
7Bkz.
Yusuf Köse, Dijitalleşme ve İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve
Düzenleyicisi Olacağı Tarih, Nisan 2023, El Yayınları
8Halil
Gündoğan yoldaşın sendika org.daki bu konudaki yazısının okunmasını öneririm.
https://sendika.org/2025/02/emperyalist-sistem-kurulu-hukuki-nizamini-yitirerek-icten-cokmustur-7