“1- Değişik çağları birbirine karıştırma, bir olayın çağıyla
ilgili yanılma; örneğin Fatih’in Papa’yla telefonla görüştürülmesi bir
anakronizmdir.”
“2- Çağdaşlığa, çağdaş yaşama ayak uyduramama, günü geçmiş
törelere bağlılık.” (TDK’den alıntı)
Bu noktada tarih disiplininin bilim dalını bir gözden
geçirelim ve üzerine bir açıklama ve analiz ile doğruya bir yol almaya
çalışalım.
Buna göre tarih disiplini ve gelişmelerini birde
yaşanmışlıklarla ele alalım. Eğer birincil kaynaklara dayandırılmıyorsa, ortaya
konan bu çalışmanın roman gibi, kurgusal bir içerikten farkı kalmaz. Birincil
kaynaklara dayandırılmayan eserleri referans alan yorumlarsa farklı kulvarlara
kayabilir ve genelde günümüzde sömürücü devletlerin egemenine uygun
değerlendirilir. Anakronizm etkili olduğu toplumlar ise genelde gericiliğe
yelken açarlar ve benliğini kendine has yanlış gelişen kültürlerle donatırlar.
Türkiye’de Türk toplumu da (Daha doğrusu Türkleşen toplum)
bu noktada kültürel bir yığınla hatalı ve yanlış gelişmiştir:
– Paylaşım ve sınıf mücadelesi…
– Ezilen ulus ve azınlıklara yaklaşımı…
– Azınlık ve ezilen inançlara bakışı…
– Soykırım ve katliamlara yaklaşımı…
– Farklı dillere davranışı…
– Devlete, hükümete ve partilere biçtiği roller…
Tarihsel gelişmeler ve yaşanmışlıklara bakış açıları
Anakronizm etkili olarak gelişmiştir. Mütosları ile sahte bir tarih ile sürekli
övünüp durulur ve yeni kuşaklara da hep yanlış aktarılır. Anakronist kişi,
nesne veya olayların kendi gerçek zaman ve mekanlarından kopartılıp farklı bir
çerçeveye oturtulmasını sağlar devlet aklı olarak.
Anakronizm; edebiyatta kasıtlı olarak abartı, propaganda,
komedi veya şok amacıyla da kullanılıyor. Devlet medyası destekli yazar,
sanatçı veya icracı; teknoloji, terminoloji ve dil; gelenek ve tutumlar ve
hatta farklı tarihsel dönemler arasında günümüzde Burjuvazinin çıkarına gelen
bir sahte gündemlerle sahte tarihler yaratılır.
Özellikle Kurtuluş Savaşı, devlet oluşumu, ekonomik
gelişmeler ve bunlara bağlı siyasetçileri de halka farklı yansıtarak yanlış bir
tarihle sahte kahramanlar yaratmış durumdalar.
Soykırımlarla başlayan ve İngiliz emperyalizminin desteğiyle
oluşturdukları tarihten bugüne her alanı yalan dolan bir süreç işlettiler,
devlet militarizmine ve baskısına uğramamak için.
Sömürülenler sömürmediğini, inanmayanlar inandıklarını,
devleti bilmeyenler devletçi olduklarını, farklı dil konuşanlar sırf Türkçe
bildiklerini ve Türk olmayanların Türk olduğunu kanıtlama durumu şu an mevcut.
Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler, Çerkezler vb.leri kripto
bir yaşamla, Kürtler ise din ve inançlar üzerinden kardeşliği sağlama durumu
ile, Aleviler Müslümanlığın özü ispatı uğrayışıyla, devletli yer edinme
durumunda.
Anakronizm, bir kere bir toplumda etkili oldu mu hükümeti de
muhalefeti de onun çerçevesinden çıkması çok güç bir hal alıyor ve sistemin
dişlisi olmaktan çıkamıyor maalesef.
İlerici bölgelerde ileri ve gerici bölgelerde geri yöntemler
faşizan saldırılarla hep geliştirilmekte.
Feodalizm ve vahşi kapitalizm döneminde kurulan devrik TC
devletinin hata, eksik ve sömürülerini genelde Komünistler sanatta, kültürde ve
mücadelelerle eleştirmiş ve karşı koydukları için hapis, işkence, katliam ve
katliama en çokta onlar uğramıştır ülkede. Tüm ileri olan şiir, edebiyat, sanat
ve siyasette genelde Komünistler sayesinde gelişmiştir. Anakronik yöntem ve
araçlarla kendi ne idiği belli olmayan burjuvaları kahramanlaştırırken,
komünistleri ise korkulacak düşman kişilikleri olarak halka lanse ettirip
kabullendirdiler de maalesef.
Oysa ilerici halkın ve kamillerimizin gözünde tarih çok
farklı anlatılıyor: “Bu topraklarda mimarinin, ticaretin, paylaşımın, dillerin
ve inançların kutsallığı, farklılığın bir zenginlik olduğu; toprağın ve tüm
canlıların değeri, tarihsel gelişmeler çok farklı olduğudur. Kahramanlığın
güçte değil, sevgiden ve hoş görüden geçtiğidir. Yiğitliğin ezileni ve yoksulu
korumaktan geçtiğidir. Halkların birliğinin ve kardeşliğinin kutsal olduğu
gerçekliği ve mücadelesinin gerçek tarihsel gelişmeler olmasının altını
çiziyorlar.”
Anokronizmin bir diğer tezahürü de sol, sosyalist, devrimci
çevreler de, güncel politik inşa süreçlerinin mimarı olarak, sıklıkla göreve
çağrıldığı bir çok durum da görülmelidir. Duygu, düşün, ideolojik, politik
örgütsel pratikte, bunların belirlediği yönelim de geçmiş tarihle hiç bir
konvansiyonel/ organik bağı olmayan bir çok politik öznenin anokronizm eliyle
geçmiş anlatı ve bunu tamamlayan kimi sembollerle günü kurtarmaya çalışmaları
bunun en somut görünür halidir.
Güncel siyasetin sistem içi üretim ve tüketimin de giderek
tekleşen, reel politik içinde bir birine karışarak bir birine dönüşen politik
yapıların, kullandıkları sembol dil ve onun konuşturduğu geçmiş hafıza
anlatısı, her bir yapının konsilide ettiği tabanı üzerinde geçmişi bugünle
bağlayan adeta bir tür ilizyona dönüştürmektedir.
Kaypakkaya geleneğinin kimi parçaları da dahil, bir bütün
olarak 72 devrimci kopuşunu kendisine referans alan politik kesimlerin,
geçmişle geriye düşen bir kopuşla, çıkış öncesi sistemsel çerçevede ki bir
pratikte aynılaşmaları, anokronizm eliyle “şanlı geçmiş”in bugüne bakışı
çarpıtan, onu kendi çıplak gerçekliği içinde görülmesini engelleyen
manipülasyonla paralel her bir yapının “kemikleşmiş” kitlesini sorgulamayan,
salt tabi olan bir yerden kendisinde tutmaya devam etmesini sağlamaktadır.
Bu politik kesimlerin, geçmiş anlatı ve onunla örtüşen
sembollerini çıkardığınız da geriye kalan “bakiye”nin “aslın da yok bir
birinden farkları” diyen bir hakikatle ortaklaştıkları, güncel güçten ve çaptan
düşmüş “cüsseleri”nin geçmişin devrimci “ruhuyla” ikame edildiği rahatlıkla
görülecektir.
Ne ki, anokronizmin güncelle tarihi, olması gerekenle olanı
bir birine dolayarak insan zihnin de yarattığı “sahte gerçek” dün’le yarın’ı
“bugün”le bölenlerin dilinde, gerçek tarihsel bağlamıyla alakasız bir yerde
duran “dün bizimdi, gün bizimdir, yarın da bizim olacak” sloganıyla gerçeği
“şanlı anlatı ve iddia” sihiriyle gizlemeyi başarmaktadır.
Sonuç olarak uzun bir zamandır uzak durulan, el sürülmeyen
felsefe alanın da ideolojik perspektif ve doğru tarihsel rotayla yeniden
bilincin kollarını sıvayıp mesaiye koyulması gelinen yerde daha fazla
ertelenmeyecek kadar elzem bir yerde duruyor.
Kedilerin miyav seslerini, aslan kükreyişi olarak
duyurmalarına düşünsel ayar oluşturan tüm tarih, anlatı ve bilinç
çarpıklıklarına son verecek tarihsel maddeci diyalektik dünya görüşünün post
modern tarih sökümünü durduracak ideolojik tahkimat da burdan yapılacak kazıyla
sağlanacaktır.
Bir bütün olarak yeni gelişmeleri, eski doğrular üzerinden
çözümlere kavuşturmak diyalektiğe uymayabilir. Kendisini yenileyemeyenin,
toplumu yenilemeside pek imkanlı olmaz. Toplumsal muhalefet anın sorunlarını,
gelecek vizyonlarıyla ve reel yapılanmalarıyla ancak materiyel niteliğe
bürünür.
Geçmişi doğru analiz etmeyen tezler, ancak antiteze teslim
olur ve sentezler hükmünü bulamaz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi kapitalizmi ve emperyalizmi
hedefleyen burjuvazisi, anakronizm tarihi yaratarak gerçek tarihi çarpıtarak
kamuya kabullendirdi.
İbrahim Kaypakkaya’nın ortaya koyduğu beş temel belge bu
noktada en ciddi teorik itirazdı ve halen bir çok konu noktasında ciddi
itirazlara muhtaç durum mevcut.
Ezilen toplumu anakronizm hastalığından, sömürü ve talan
siyasetinden kurtarmak, ancak ciddi planlı örgütsel bir sınıf partisinin, doğru
kadrolarla ve doğru perspektiflerle, başaracağı gerçekliği söz konusu.
https://www.devrimcidemokrasi3.org/anokronizm-nedir-anokronizmin-turkiyede-tarih-okumasi-ve-sol-bilinc-uzerinde-ki-tezahurleri/