Kaypakkaya
geleneği ilk şehitlerinden olan Ali Haydar Yıldız, Meral Yakar, Cemil Oka,
M.Zeki Şeritler ile başlayan Ünal Küçükbayrak, Barbara Anna Kistler ile devam
eden Rojava’da ölümsüzleşen enternasyonal devrimciler Lorenzo Orsetti, Nubar
Ozanyanlar ile yüzlerce ölümsüze ulaşan, Türkiye toplumunun komünist
yüzünü oluşturan oluşturmuştur. Bu geleneğin Türkiye’nin toplumsal
şekillenmesinden kaynaklı Türk, Kürt, Alevi, Sünni, işçi, köylü, zengin, fakir
ve enternasyonal devrimcileri biraraya toplanması ile de ayrı bir yanı
bulunmaktadır.
50
yıldan fazladır devam eden mücadele geleneğinde, 1915 Ermeni soykırımından,
Kürt katliamlarından sonra İttihat ve Terakki’nin devamı olan Kemalist devlet
yapılanmasına karşı, Paramazlardan, Manuşyanlardan, Seyit Rızalardan, Şeyh
Saitlerden gelen mücadele geleneğini devralarak bugüne kadar sürülegelmiştir.
Geleneğimizin
öncülerinden olan Armenak Bakırcıyan sayesinde Türkiye’nin dört bir yanından
biraraya gelen “kılıç artıkları”nın buluştukları Ermeni yetimhanelerinde,
Türkiye’de Ermeni soykırım gerçekliğini yazılarında ilk defa belirten İbrahim
Kaypakkaya önderliğindeki çizgide buluşmaları tesadüfi değildir.
Manuel
Demir, Nubar Yalımyan, Hayrabet Honca, Hrant Dink, Garbis Altınoğlu’ndan sonra
Rojava’da Türkiye destekli IŞİD çetelerine karşı Rakka’nın özgürleştirilmesi hamlesinde
şehit olan Nubar Ozanyan, Armenak Bakırcıyan’ın bize son emaneti idi.
Nubar Ozanyan’ı anlatmak ne sayfalar dolusu
kitaba ne romana ne de belgesele sığar. Birçoğumuz için Nubar Ozanyan’ın
iradesi abartılı da gelebilir. O, Artsakh’ta Inger Nubar oldu. Rojava’da-Lübnan
Bekaa Vadisinde Hewal Nubar oldu. Dersim-Kürdistan coğrafyasında yoldaş Nubar
oldu.
O,
hiçbir zaman nerede olursa olsun Ozanyan olmaktan vazgeçmedi. O, Ermeni
Devrimci Geleneği, Fedai Geleneği’nin yaşayan ismi, yaşayan efsanesi oldu. Yeni
nesillere örnek ve önder oldu. Çünkü o, Antranik Ozanyan gibi yaşadı. Onun gibi
de arkasında unutulmaz izler bırakarak aramızdan ayrıldı. Şehitler kervanına
katıldı.
Nubar Ozanyan’ın gittiği bütün
coğrafyalarda bu kadar çok sevilmesinin arkasında O’nu ezen ile ezilen sınıf
mücadelesinde her zaman mazlumların safında yer almış olması belirleyicidir.
Filistin halkının haklı mücadelesinde Lübnan-Bekaa vadisinde Filistinli oldu.
Artsakh’ta işgalci Türk faşizmine karşı Karabağlı oldu. Kürt halkının yeniden doğuşunda
yine işgalci Türk Devleti ve çetelerine karşı Rojavalı oldu. Türkiye’de,
Dersim’de Partizan oldu.
Tanışageldiğimiz
ilk günden bu yana Türkiye Vücut Geliştirme şampiyonası’ndan kazandığı, o
heybetli ve güçlü duruşu her zaman gözlerimizin önünde canlanırken, hiçbir
zaman gücünü kötüye kullanmamış “karıncayı dahi incitmeyen” duruşundan taviz
vermemiştir.
Onun insani duruşu en belirgin
özelliklerindendi. O, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği, dış görünüşünden
yanılacağı bilgi dolu yapısı ile sosyal hayatta herkesi yanıltmıştır.
Boş zamanlarını değerlendirdi, plan ve
programlar ile halka ve devrime daha nasıl faydalı olabilirim hesapları
içerisinde oldu. Bilgi ve yeteneklerini, kişisel menfaat elde etmek için
kullanmadı. Mal ve mülk sahibi olmak gibi bir derdi olmadı.
O
yeteneklerini ve emeğini devrimci ve komünist hareketin gelişimine adadı.
Örneğin Ermenice, Türkçe ve Fransızca
bilmesini, bu dillerden Türkçe’ye çeviriler yapmak için kullandı. Daha fazla
genç devrimcinin öğrenesi için “Kafkasların Lenin’i Stepan Şahumyan”,
“G.K.Orjonokidze ve Ermenistan’da Sovyet İktidarının kuruluşu, Samvel Digrani
Alihanyan”, “Hıristiyan Protestanlar ve Kızılbaş mezhebinin doğuşu; Nazaret
Dağavaryan” “Tarihin Hükmü Öncesinde Jön Türkler, John Giragosyan I. Cilt”
(Henüz yayınlanmadı) kitaplarını, Türkiye Devrimci Hareketi’ne sundu.
O;
Ermeni, Kürt ve Filistin halkları ile omuz omuza savaştı!
1960’lardan bu yana Filistin
halkı ile İsrail siyonistleri arasında süregelen savaşta bugün Gazze’de yaşanan
işgalin adı Nakba-Soykırım’dır. Gazze’de soykırımın destekçisi ise ABD-AB ile
İsrail siyonistlerinin işbirlikçisi Erdoğan’dır. Erdoğan, 22 yıl önce iktidara
gelmesine yardımcı olan İsrail siyonistlerine vefa borcunu bugün lojistik-gıda
ve askeri malzemeler sağlayarak ödemektedir. Yine İsrail’in kolay kolay kimseye
vermeyeceği “Yahudi üstün cesaret madalyası” ile Erdoğan’ı ödüllendirdiği
günleri henüz unutmadık.
Aynı
şekilde İsrail siyonizmiyle “iki dost ve kardeş ülke” olan Azerbaycan da
savaşın petrol ihtiyacını karşılamaktadır. Artsakh’ın işgalinde Azerbaycan’a
sunduğu desteğin karşılığı olarak. Bu yüzden Erdoğan ile Aliyev soykırım
suçlularıdır.
Dünyanın
değişik ülkelerinden toplanarak Filistin halkının topraklarına işgal ederek
yerleşen Siyonistler bugüne kadar dökülen kanın sorumlusudurlar. İsrail Devleti
halen süren kanlı saldırılara ve savaşlara neden olmaktadır. Dünyanın değişik
ülkelerinden devrimcilerinin haklı ve meşru olan Filistin halkının mücadelesine
destek sunarlarken, Türkiye’den ise ’68 kuşağının devrimci önderleri Deniz
Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’lar “Savra Hatha-Zafere Kadar Devrim”
diyerek, Filistin mücadelesini kendi davaları olarak görmüşlerdir. Üç bine
yakın Türkiyeli devrimci Filistin halkıyla dayanışmak için siyonizmle savaşmaya
gitti. Bazı devrimciler ölümsüzleşti, bazıları İsrail hapishanelerinde
işkencelere maruz kaldı, yıllarca hapis yattı. İsrail hapishanelerinde esir
tutulanlar ile savaşta şehit olan ve halen mezar yerleri belli olmayan
devrimciler unutulmadı.
Diğer
tarafta devrimcileri polise ihbar eden “Filistin’de ne işleri var?” var diyen,
dönemin İslami hareket liderlerinden olan, Erdoğan’ın da “biat ettiği” N.Fazıl
Kısakürek, İsmail Kahraman gibi gerici odakların bütün amaçları Filistin
Davası’nı rant haline getirmek olmuştur. İsrail’e giden bütün yardımların
gizlice Türkiye’den gönderildiği bugün ispatlanmış, Erdoğan’ın gerçek yüzü
ortaya çıkmıştır.
Ortadoğu’nun
en kadim halklarından olan Ermeniler, 1915 Soykırımı ile Kürt halkı ise Lozan
Anlaşması (1923) ile yurtlarından edildi. Filistin halkının yaşadığı topraklar
Siyonistlerce işgal edildi. Bugün süren bütün savaşların ana sebebi işgal ve
soykırıma uğrayan halkların haksızlığa olan başkaldırısıdır. Geleneğimizin de
içinde olduğu Filistin ve Kürt halkı ile dayanışma kampanyalarına ilk önce katılanlardan
biri Nubar Ozanyan oldu. Filistin’e gitti. “Zafere Kadar Devrim” şiarı ile
Filistin halkı ile beraber oldu.
Diğer
tarafta kendi kaderini tayin eden Artsakh halkının mücadelesinde halkını yalnız
bırakmadı. Türk ordusu ve desteğindeki Azeri-MHP-Ülkü Ocaklarına karşı savaştı.
Türk Cumhuriyetleri ile birlik oluşturmanın önünde engel olarak görülen ve yüz
yıldır devam eden Ermenistan’ın ortadan kaldırılması hayallerine karşı mücadele
etti. Monte Melkonyan-Leonid Azdgalyan’lar ile birlikte omuz omuza savaştı.
Halkına karşı görevlerini yerine getirdi.
2012’de
bu sefer Ortadoğu Suriye-Kobane’de tutuşturulan Kürt halkının özgürlük ateşine
katılmak için Rojava’ya gitti. Türk devleti desteğindeki IŞİD çetelerine karşı
savaşma önerisini kabul etti. Tek başına kalma pahasına da olsa, geçici yol
arkadaşlarının “bizim orada ne işimiz var?” anlayışına karşı çıkarak, Kürt
halkı ile omuz omuza savaştı. Geleneğimizin de içinde yer aldığı, Rojava’nın
özgürleştirilmesi hamlesinde tarihi başarılara imza attı. IŞİD çetelerine
hayatları boyunca unutamayacakları dersler verdi.
Ararat’tan
Dersim’e, Filistin’den Rojava’ya… Bir devrim neferi!
Ortadoğu’nun
en barbar ordularının başında gelen Türk Ordusu destekli IŞİD çetelerinin
işgali altında ve başkent ilan ettikleri Rakka Operasyonu’nda kaybettiğimiz
Nubar Ozanyan’ın yeri kolay kolay doldurulamayacak Partizanlarımızdan olmuştur.
Kendini sadece savaş ustası olarak değil, aynı zamanda bugün inkar edilen
“Ermeni Tarihi-Ermenistan Tarihi” konulu çalışmaları ile de başvurduğumuz bilge
Partizan olmuştur. Birçokları gibi bilgilerini hiçbir zaman “şan ve şöhret”
edinmek için kullanmadı. Maddi kazanç sağlamak için çalışmadı. Gösterişten
uzak, çoğu zaman maddi sıkıntılar içerisinde yaşama tutundu. Ama hiçbir zaman
yakınmadı.
Teknik
ve askeri yeteneklerini yüzlerce Enternasyonal Devrimci’nin yetiştirilmesinde
onlara öğretmenlik yaparak gösterdi. Bu yüzden yoldaşları onun yanını
kendilerini her zaman güvende hissettikleri yer olarak görmüşlerdir. Rojava’ya
ulaşmadan önce, çok zor koşullar altında Türk Ordusu’nun hezimete uğradığı ağır
yenilgiler aldığı, Gare’de askeri eğitimini tamamladı. İlerlemiş yaşına rağmen
verilen ve gösterilen görevleri her ne pahasına olursa olsun yerine getirme
azmi ve kararlılığı içerisindeydi. Bir gurup yoldaşı ile partisinin talimatı
doğrultusunda Rojava’ya geçti. Hiç kimseye “şunu yapın- bunu yapın, ben sonra
gelirim” emir ve direktiflerde bulunmadı. En önde kendisi gitti. Örnek ve önder
oldu.
Bugün
Rojava’da Türk devletinin işgal ve tehditleri halen devam etmektedir. Türk
ordusu ve çeteleri destekli saldırılar tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Terör
gerekçe gösterilerek, Rojava bir kez daha işgal ile karşı karşıyadır. 2012’de
başlayan özgürlük ateşi Rojava’da on beş bine yakın şehit verilerek savunulmuş,
IŞİD çetelerine diz çöktürülmüştür. Erdoğan’ın en büyük isteği olan “Kobane
düştü düşecek” hayali boşa çıkarılmıştır.
Rojava’da kaybettiğimiz enternasyonal devrimci Ulaş
Bayraktaroğlu “…faşizme karşı, Türkiye’de,
Kürdistan’da, Rojava’da omuz omuza mücadele ediyoruz ve savunuyoruz,
alınterimiz ve kanımız birbirine karışıyor” derken, Rojava’nın
özgürleştirilmesi hamlesinde kaybettiğimiz enternasyonal devrimciler,
Amerikalı, İngiliz, İtalyan, Alman, Türk devrimcilerin kanları ile Rojava
toprakları sulanmıştır. Aynı şekilde 14 Ağustos’ta Rakka’nın
özgürleştirilmesinde Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar yoldaşı da kaybettik.
Nubar
Ozanyan’ın şehit düşmesi haberi ile Yervan’dan Türkiye’ye, Başur’dan Filistin’e
kadar birçok coğrafyada derin üzüntü ile karşılanmıştır. Naaşının Hayastan’a
defnedilmesi talebi, Kürt halkı tarafından sahiplenilmesi ve naaşının Rojava’da
kalması istenmesi nedeniyle yerine getirilmemiştir. Rojava topraklarında kalması
istenmiştir. Derik şehrinde bulunan Xebat Şehitliği’nde istirahatine yoldaşları
ile Kürt halkı karar verilmiştir. Derik halkı, Nubar Ozanyan’ı sahiplenerek
bağrına basmıştır. Kürt halk geleneklerine göre, başka topraklarda şehit olan
gerilla, bir aileye emanet edilmektedir. Nubar Ozanyan’ın şehitlik nasnamesi
bir Kürt aileye verilmiştir.
Nubar Ozanyan yoldaş bütün yaşamı boyunca Kaypakkaya çizgisine
sadık kaldı. Nasıl düşündüyse öyle yaşadı. Sadece yaşamadı aynı zamanda
yaşamının her anında mücadele içinde oldu. Partisi Nubar Ozanyan
ölümsüzleştikten sonra gerçekleştirdiği Birinci Kongresi’ni Nubar Ozanyan’a
adadı ve kongre duyurusunda “1. Kongremiz ayrıca Kongre
iradesi tarafından Partili kimliğin örnek bir temsilcisi olan, Partimizin bir
üyesi olarak Rojava’da şehit düşen Nubar Ozanyan yoldaşa atfedilerek; İbrahim
Kaypakkaya’dan Mehmet Demirdağ’a ve Nubar Ozanyan’a uzanan çizgide, Partimizin
nasıl bir komünist kişilik ve kadro istediğinin altı çizilmiş ve bu zorlu
sürecin ‘Ozanyanlaşarak’ aşılacağı vurgulanmıştır” ifadelerini
kullandı.
Bugün
ardılları onun bıraktığı yerden mücadelesini devralmışlar ve onu yaşatıyorlar…
Inger
Nubar Can, ölmedi mücadelemizde yaşıyor!
(Bir mücadele yoldaşı)
https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/inger-nubar-can-hewal-nubar-nubar-yoldasa