Ya birliği savunuyoruz ya da savunmuyoruz! Net ve berrak olmak ihtiyaçla yeğdir. Bunda bocalamanın, sağa-sola eğip bükmenin gereği de, yeri de yoktur…
Uyanıp dünyaya bakmakta fevkalade fayda var. Dünya nereye gidiyor, biz nereye gidiyoruz ve ne yapıyoruz?
Gözbebeği gibi sakındığımız parti-örgütümüzü düşünürken, en az o kadar ve kuşkusuz ki, esasta devrimi ve devrime muhtaç olan yoksul dünya halklarını da düşünmeliyiz…
“Sağlam bir birlik anlayışı olmayanların sağlam bir devrim anlayışı da olamaz” bilinci bizlere yön veren ileri devrimci kavrayıştır. Bu bilinçten hareketle, birlik sorununu tartışmaktan bugüne kadar imtina etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Sorunu tersten tutarlılıkla öteleyen yaklaşımlara rağmen birlik ısrarımızı koruduk, koruyoruz. Birlik görüşümüz kadar, birliğe yaklaşımımız da tutarlı ve devrimcidir.
Temsil ettiğimiz niteliğe uygun olarak, birliği öncelikle kendi sorunumuz olarak tasavvur ettik, şimdi ve gelecekte de stratejik bir sorun potasında göreceğiz/görmekteyiz. Birlik meselesini kendi sorunu dahilinde telakki etmeyenlere, çağrılarımız bağlamında sorumluluklarını hatırlatmaktan geri durmadık, durmayacağız.
Bunda kararlıyız, çünkü devrimin çıkarları “her şeyin” üstündedir ve devrimci olanın er ya da geç egemen olacağından zerrece şüphe duymuyoruz… Birlik ekseninde yürüttüğümüz süreç yorucu da olsa, birlik ısrarımızı sürdüreceğiz. Artık ve daha samimi olarak birliğe karşı çıkan anlayışları ve bu anlayışların gerekçelerini anlamak istiyoruz. Birlik tartışması ve ısrarındaki ilk motivasyonumuz, birliğin devrim açısından oynayacağı rolü kavramamızla alakalıyken, motivasyonumuzun ikinci noktası ise birlik karşıtı fikirlerin hatalı olduğu kanaatimizdir
Birlik sağlanamasa da, ortak çalışmanın gevşetilmemesini benimsiyor, yoldaşlık ya da devrimci ilişkileri sürdürmek, ittifak ve eylem birliklerini geliştirerek yürütmeyi savunuyoruz. Birliğin gerçekleşmemesi veya gerçekleştirilememiş olmasını devrimci ilişkilerin önünde engel görmüyoruz. Bu pozisyon bizler açısından geri de olsa, yakalayabildiğimiz en ileri ilişki ve hukuku sürdürmekten vazgeçmedik, geçmiyoruz.
Bir tek devrimci kalana kadar devrimcilerin asgari müştereklerde buluşmaları kaydıyla ortak mücadelede birleşmelerini ve olanaklı olan her durumda birlikte hareket etmesini savunacağız! Fakat biz olması gerekeni, en ilerisini, en anlamlısını ve en devrimcisini istiyoruz; yoldaş güçlerin örgütsel birliğini istiyoruz! Bu, basit bir tercih meselesi değil, devrim kaygısından kaynaklanan ve iktidar tasavvurumuzun emrettiği bir zorunluluktur bizim için…
Yeri gelmişken hemen belirtelim. Bütün muhatap güçlere (bunlardan kimleri kastettiğimizi açıkta özetleyeceğiz) açık davetimizdir; birliği savunan da savunmayan da kendi görüşlerini propaganda ederek açıklamak, yani birliği savunanlar kendi gerekçelerini, savunmayanlar da kendi gerekçelerini bütün muhatap kesimlerin örgütsel güç ve taraftarlarının bulunduğu kitlelere açık ortak toplantıda tartışalım!… Eminiz ki, her kesim kendi görüşü ne olursa olsun ona güvenmekte ve savunmakta bir tereddüt yaşamamaktadır.
O halde, sadece yoldaşlara değil, devrimci kesim ve kitlelere de açık tartışma toplantılarının düzenlenerek ilgili sorunların aleni biçimde tartışılmasında bir sakınca yoktur! Bu da bir çağrıdır ve birlik çağrımıza muhatap ettiğimiz herkesten bunun yanıtını bekliyoruz. …
Bugüne kadar anladığımız kadarıyla bir değil, birden fazla muhatabın da sığındığı en hokkalı gerekçe “güven sorunudur.” Ancak, açıktan ya da resmi gündemle gerçekleşen birlik tartışmasını bir kesimden muhatap yoldaşlarla yürüttüğümüz için, güven problemini genelleştirmeden ilgili kesim şahsında ifade edeceğiz… Şu veya bu düzeyde bir dizi güvensiz yaklaşımlar olsa da, bizler, güven meselesini birliğin önünde engel olabilecek düzeyde abartılı görmedik. Özellikle muhatap yoldaşların çerçevesini dayadıkları zemin veya şartlar açısından güven sorunu ya da onu gerektirecek vesileler aslen ortadan kalkmıştır. Dahası, bahis konusu partilerimiz baştan sona değişip yenilenmiştir; güvensizliği besleyen yaralı yılların üstünden 30 sene geçmiştir. Buna rağmen önyargının esiri olunmakta, “güven” problemi öne çıkarılmaktadır…
Güven sorunu, tek tarafın birliğin önünde gördüğü ve aşılması gerektiğine inandıkları ya da aşılmasını şart gördükleri bir engeldi. Ve ortak çalışma süreci bunun ideal ilacıydı yoldaşlar için. (esasen yanlış da değildi bu yaklaşım.) Fakat yıllar geçti ortak çalışma pratiğinde… Lakin anlaşılıyor ki, güven sorunu giderilmediği gibi, çok şey de değişmemiş. Ortak çalışma süreci güvensizlikleri hakladı mı, daha da mı derinleştirdi? Değilse, sorun ne?
Eğer sağlam bir gerekçe yoksa, söylemek durumundayız ki, son toplantı adeta yeni bir bahane üretip birliği ötelemiştir… “Gelenekten geleceğe platformu” şiarı altında en geniş Kaypakkaya’cı kesimin birleştirilmesi doğru bir yaklaşım da olsa, bu doğru yaklaşım somut birliğin önüne engel olarak koyulmuş, adeta birliğe sırt dönmenin, birlikten kaçmanın manivelası yapılmıştır.
Birlik muhataplarımız Maoizm ve Kaypakkaya yoldaşın komünist devrim perspektifini savunan, savunduğunu beyan eden ve ideolojik-siyasi görüşlerini bu doğrultuya bağlı olarak niteleyen parti-örgüt ve guruplardır, bu nitel kulvarda yer alan tüm mücadeleci dinamiklerdir.
Birlik çağrımız bu kulvarın tümüne dönük olarak geçerli ve aktüeldir. Bu yelpazede birlik iradesi gösteren parti-örgüt ve guruplara çağrımızı yinelemekle birlikte; tali sorunları tırtıklayan, eskiyi kazıyıp dram yapan ya da mağduriyet üretip arkasına saklanan, dolayısıyla ayak direyip oyalama taktiğine başvuran yaklaşımları terk ederek çağrımıza açıkça yanıt vermelerini bekliyoruz. Şayet doyurucu ve ikna edici sebepler ileri sürülemez ise, veyahut bu sebepler büyük devrimci dinamik şahsında kabul görmez, birliğin önünde haklı engel olarak görülmezler ise, bu durumda birliğin önüne dikilen direncin bencil kaygılarla hareket ettiğini söylemek durumunda olacağız.
Zira biz, yaklaşık olarak bildiğimiz ve öngördüğümüz gerekçelerin esasta zorlama olduğunu, olmasa bile bunların aşılmaz olmadığını ileri sürüyoruz. Tersini savunanlar olmazlığı izah etmekle mükelleftir.
Örneğin genel toplantı sonuç bildirgesini yayınlayan yoldaşlar, bu bildirgede beyan edilen yeni tahlil-tespitlerden sonra birliğin önünde ne gibi engeller olduğunu düşünmekte, engel gördükleri gerekçeleri nasıl açıklamaktadırlar? Bunu bilmek hakkımızdır, bilmek isteriz. Toplantınızın sonuç bildirgesinde yer alan ideolojik-siyasal tabloda öne çıkan farklı değerlendirmeler elbette bir farklılığı işaret ederler ancak bunlar birlik için yürütülecek tartışmaya engel değildir. Biz engel görmüyoruz, mevcut zemininizle esasta uyuşuyoruz. Geri kalan ise bir tartışma ve süreç işidir o kadar.
Öyleyse sizin için sorun nedir? Birliğe sırt dönmenizi gerektiren aramızdaki farklılıkları sizler lehine yorumluyor, tartışarak sonuca gitmeyi öneriyoruz. “Bunları tartışmadan kabul edin” diyorsanız ve gerçekten diyecekseniz, buna söyleyecek fazla bir sözümüz yoktur…
Ya birliği savunuyoruz ya da savunmuyoruz! Net ve berrak olmak ihtiyaçla yeğdir. Bunda bocalamanın, sağa-sola eğip bükmenin gereği de, yeri de yoktur… Uyanıp dünyaya bakmakta fevkalade fayda var. Dünya nereye gidiyor, biz nereye gidiyoruz ve ne yapıyoruz? Gözbebeği gibi sakındığımız parti-örgütümüzü düşünürken, en az o kadar ve kuşkusuz ki, esasta devrimi ve devrime muhtaç olan yoksul dünya halklarını da düşünmeliyiz…
2_SiyasetBirlikte
Yol Almak İçin Proleter Devrimci İnisiyatifin Geliştirilmesi İhtiyaçtır!… Bakış Can_ 11Aralık2024
Birlik muhataplarının ve her kesimden birliği savunan
dinamiklerin inisiyatif alarak sürükleyici bir rol sergilemesi tarihsel bir
zorunluluk ve görevdir. Çünkü birliğin çıkarları örgüt ve grupların
çıkarlarının üstünde genel devrimin çıkarları düzeyinde önemli ve önceliklidir.
Devrimin çıkarları, proletarya ve halkın çıkarlarında karşılık bulur ki, bu,
parti, örgüt ve grup çıkarlarının üstündedir.
İdeolojik-siyasi-örgütsel kökeni aynı kuruluş perçiniyle tek
dokuya dayansa da, doğuşundan uzun yıllar sonraki tarihsel kesitlerde farklı
örgütsel yapılara ayrılarak mücadele varlıklarını sürdüren parti/örgütler
arasında da olsa, örgütsel birliğin başarılarak gerçekleştirilmesi kolay değil,
ciddiyetine bağlı oranda zordur. Zira birlik alelade bir iş değil, tamı tamına
çetin bir mücadele süreci, ciddi bir sorumluluk gerektiren hayati öneme haiz
stratejik bir meseledir. Tarihsel tecrübeler ve bu tecrübeyi destekleyen
özgülümüzdeki somut birlik süreçleri, birliğin büyük bir dava olma tabiatına
koşut olarak proleter devrimcilerin stratejik bir gündemini oluştururken,
örgütsel birliğin zorlu bir süreç olduğu kadar öneminin de tam olarak
kavranmadığı, birliğin önüne çıkarılan zoraki engellerde kendini göstermekte.
Muhatap güçlerde (bu güçlere bizlerin de dahil olduğunu söylemeye gerek yok
sanırız) genel talebe dönüşmüş olmasına rağmen, bu talebin görmezden gelinerek
birliğin adeta bir korkuya dönüştürülmesine de tanık olmaktayız. Birlik ne
korkulacak kötü bir şey ne de kaçılacak bir tuzak değildir. Bilakis, uğruna ter
dökülmesi gereken tarihi bir sorumluluktur.
Birlik mücadelesi aksatılamaz
Her mücadele gibi, birlik mücadelesi de zorluklarla dolu,
zorlu bir süreçtir. Zora aday olmak ve zoru başarmak devrimci prensiptir; bu,
proleter devrimciler açısından hem ihtiyaç hem de bilinçli bir tercihtir. O
halde birliğin ya da birlik mücadelesinin nispeten uzun vadeli çetin bir
mücadele sürecine yayılması anlaşılır bir durum olarak görülebilir. Fakat bu,
birliğin iradi tutumla belirsiz bir sürece ertelenip kendiliğindenciliğe terk
edilmesini haklamaz. Acelecilik veya aceleye getirmek yanlış ama acele etmek
gerekli ve doğrudur. Yani oldu-bittiye getirmek doğru, sırt üstü yatıp beklemek
yanlıştır. Bütün bunlar birlik bilinci ve birlik hakkında sorumluluk duymakla
alakalıdır…
Bıkmadan tekrar edilmesinde fayda var ki, birlik
mücadelesinde samimi ve ısrarlıyız; ısrarlı olmaya devam edecek,
kararlılığımızı başarıya kadar sürdüreceğiz. Devrimci kaygı ve sorumluluk
bilinciyle biçimlenen birlik ısrarımız nasıl yorumlanırsa yorumlansın, birlik
tavrımızdan ödün vermeyecek, birlik karşıtı anlayışlara rağmen (ve bunları
deşifre eden) kesintisiz propagandayla birlik mücadelesini sürdüreceğiz. Çünkü
birliği sorumluluğumuz olarak görüyor, birliğin gerçekleştirilmesinden tam
sorumluluk duyuyoruz. Ve çünkü birliğin ve birlik için mücadelenin aksatılamaz
bir görev, zorunlu bir mücadele ve kaçınılmaz bir süreç olarak eğilmemiz gereken
devrimin temel sorunlarından biri olduğunu düşünüyoruz…
Birlik sorumluluğu veya birlikten sorumluluk duymak ne
demektir? İdeolojik-siyasal zeminde gerçekleşmesi mümkün olan birliğin
ertelenmeden bir an önce gerçekleşmesi için çaba sarf etmek ve bizzat birliği
gerçekleştirmek üzere mücadele etmek demektir. Birlik davasına kayıtsız
kalmamak ve birlik uğruna gösterilen çabayı saygıyla karşılayıp desteklemek
demektir. Devrimin ve komünist mirasa dayanan partinin gelişip güçlenmesini
temel kaygı olarak tasa etmektir. Muhatap güçler arasında birliğin sağlanması
çabası, muhatap güçlerin dağınıklığını gidermeyi dert edinmektir. Tarihsel
miras ve geleneğimizin edilgenliğinden acı duymalı, sindirmemeli,
hazmetmemeliyiz. İkinci olarak; hem dünya halkları ve mazlum ulusları, hem de
coğrafyamız proletaryası ve halkları büyük bir tehdit altında olmakla birlikte,
büyük baskılar altında acı çekmekte, en iyimseriyle açlık ve sefalet içindedir;
bu duruma karşı sorumluluk duyuyoruz/duymalıyız. Üçüncü olarak; tasfiyeci sürece
maruz kalıp günbegün eriyen/gerileyen proleter devrimci güçlerin tasfiyeci
saldırıya karşı güçlenip direnç göstermesi için bu güçlerin birliğini sağlama
perspektifi ve kaygısı taşınmak durumundadır. Gerçeklik bu aleniyetteyken
yerinde durmak diye bir şey de yoktur; ilerlemiyorsan, o zaman geriliyorsundur.
En azından şu kesin ki, gerilemiyorsak bile, ilerlemiyoruz; ilerlediğimiz
söylenemez. Bundan sorumluluk duymak ve sorumluluklarımıza uygun pratik
davranışa girmek zorunludur. Bütün bunlar birliği öncelemeyi, birlik
mücadelesini hızlandırmayı ve başarıya ulaştırma perspektifiyle ısrar etmeyi
gerektirir…
Birlik tali ve taktik göreve indirgenemez
Ne yazık ki, bugün berrak bilinçle birlik sorumluluğu
taşıyan dinamiklerin zayıf kaldığı veya yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu
dinamiğin geliştirilerek güçlendirilmesi, sağlam bir bilinç ve kararlı bir
mücadele zemininde her yoldaş tarafından görev ve amaç edinilmelidir ki, bu,
salt birlik karşısındaki yükümlülük değil, tarihsel devrimci sorumluluktur. Ve
kuşkusuz ki, birliğin önündeki geri direnç ve anlayışların ikna edilerek
dönüştürülmesi ve sığ bakış açısının dar koridorlarında birliğin önüne koyulmuş
engellerin kaldırılarak yolun açılması, sadece birlik görevi ve perspektifi
bakımından anlamlı değil, ertelenemez devrimci ihtiyaç bakımından anlamlı ve
çok daha önemlidir.
Bugün birliğin önündeki temel engellerden birinin, dar
grupçu anlayış olduğu açıkça görülüp anlaşılmaktadır. Bu anlayıştan kaynaklanan
önyargılı yaklaşım da birliğe mesafe koyan somut engeldir. Bu durumda, birliğin
önünün açılması için, muhatap güçlerin (bu güçler bizi de dahil eder)
bünyesinde yer bulan dar grupçu anlayışın ve kendisine kalkan ettiği anlamsız
kaygı ya da basit-bencil hesaba dayalı yapay gerekçelerin, devrimin ve halkın
büyük çıkarları perspektifiyle silinip süpürülmesi gerekmektedir. Geriyle
uzlaşmak devrimci bilinç ve irade açısından ilkesel hatadır. Zira, birlik
aceleye getirilecek kadar alelade bir süreç olmasa da tali ve taktik bir sorun
derekesine indirgenerek kendiliğindenciliğe terk edilecek “olmasa da olur”
kabilinde basit bir istek de değildir. Her bakımdan devrimci talep olarak öne
çıkan, somut süreç ve mücadelenin yakıcı ihtiyacı haline gelen birliğin,
devrimci sonuçları açısından ivedilikle değerlendirilip somut rotaya
oturtulması gerekmektedir. Bu süreçte birliği savunan tüm dinamikler birliğin
ilerletilmesi adına görev almalı, birlik adımlarının atılmasını
zorlamalıdırlar…
Birliğin önemini idrak eden her devrimci ve komünist etkin
savunuya geçmelidir
Birlik muhataplarının ve her kesimden birliği savunan
dinamiklerin inisiyatif alarak sürükleyici bir rol sergilemesi tarihsel bir
zorunluluk ve görevdir. Çünkü birliğin çıkarları örgüt ve grupların
çıkarlarının üstünde genel devrimin çıkarları düzeyinde önemli ve önceliklidir.
Devrimin çıkarları, proletarya ve halkın çıkarlarında karşılık bulur ki, bu,
parti, örgüt ve grup çıkarlarının üstündedir. Grup kaygısı ve çıkarları
gözetmeksizin büyük devrimci inisiyatifin oluşturulması hem birliğin
ilerletilmesi ve hem de devrimci kazanımların sağlanması için önemli sonuçlar
yaratabilir. Hiç şüphesiz ki, bu inisiyatif her kesimden muhatap yapı ve bu
yapılardan birlik savunucusu yoldaşlar tarafından oluşturulmalıdır. Demokratik
mekanizma ve meşru irade dışında tasavvur edemeyeceğimiz bu inisiyatif asla bir
anarşizm ve başı bozuklukla ele alınamaz, alınmamalıdır. Lakin bu inisiyatifin
oluşturulması için muhatap yapıların üstünde basınç kurularak zorlanmaları
şarttır. Ve bu, demokratik süreç ve meşru mekanizmalar zemininde gerçekleştirilmek
durumundadır; gerçekleştirilebilir, gerçekleştirilmelidir. Bu inisiyatifin
oluşturulması için harekete geçecek dinamik, şayet yapı tarafından temsil
edilip sağlanmayacaksa, bu durumda birlikçi iradenin ait olduğu yapıyı
demokratik ve meşru mekanizma platformlarında tartışmaya davet etmesi,
irade-eylem birliğini zedelemeden ve demokratik-merkeziyetçi yapının mümkün
kıldığı oranda zorlaması doğru olacaktır…
İlgili her muhatap ‘’neden birlikçi, neden değil’’ sorusunu,
açığa çıkan devrimci talep karşısında açıklamak ve geniş talebe dönüşmüş birlik
sorularına yanıt vermek durumundadır. Ne birliğin ‘’kaderi’’ ne de devrimci
gelişme ve mücadelenin ‘’kaderi’’ kayıtsızlığa terk edilemez, birlik karşıtı
kastçı dar grupçu bencil hesaplara hiç bırakılamaz…
Demokrasiyi en geniş biçimde uygulayan ilgili gelenek
güçlerinin saflarında birlik inisiyatifi lehine belli bir özgürlük rüzgarı
estirmesi ya da bu talebe alan açması hem ihtiyaçtır hem de doğrudur. Ciddi bir
talebe dönüşerek heyecanla yükselen birlik cereyanına göz kapamak yerine, onu
dikkate almaktır sorumluluk. Çünkü birlik büyük bir istem, duygu ve dalga
olarak gelişmekte, devrimci gelişmelere katkı sunacak özgün bir dinamiktir.
Gelişmenin hiçbir zemini ihmal edilmemeli, bilakis en küçük dinamiği ciddiyetle
değerlendirilmelidir…
Birlik karşıtı katı tutumlara tahammülümüz yoktur
Hemen söyleyelim ki, birlikle ilgili yazılı-sözlü dile
getirdiğimiz görüşler birlik anlayışını derli toplu ortaya koyma ve bu anlamda
bugüne kadar etraflı olarak kamuoyuna açıklanmış olan genel anlayışımızı tekrar
etme amacı gütmemektedir. Bu bağlamda, yazılarımız bu zaviyeden olmak kaydıyla
noksan görülebilir ki, zaten mevcut yazıların amacı birlik anlayışını
bütünlüklü ortaya koyma olmadığı için bu eksikliği taşır/taşımaktadır.
Yazılarımızın amacı birlik tartışmasını gündemde tutarak ve elbette birlik karşıtı
fikrin yanlışlığını/olumsuzluğunu ortaya koyarak bu fikre karşı bir tutum
almaktır. Dolayısıyla yazıların bu bakış açısıyla değerlendirilmesi daha adil
ve objektif olacaktır. Daha da önemlisi, birlikle ilgili yazılar hakkında veya
birlik tartışmalar hakkında fikirler ileri sürüp eleştiri yürütürken, yazıların
veya birlik tartışmalarının içeriğine dönük görüşler ortaya koyulmalıdır.
Meselenin özüne dair konuşmayıp, sadece işin biçimiyle, tartışmanın etiğiyle,
yazım tekniğiyle vb. ilgilenmek objektif olarak birlik tartışmasını manipüle
etmektir. Yöntem yanlış olsun, tarz kaba olsun ve isterse de tartışma kültürü
hatalı olsun ve hatta etik açıdan sorunlu olsun, bütün bunlara rağmen meselenin
özüyle ilgilenmek ve içerikle ilgili fikir yürütmek esas alınmalıdır.
Açık söyleyelim, birlik karşıtı tutuma, özellikle de zorlama
ve soyut gerekçelere dayanan birlik karşıtı tutum (lar)a tahammülümüz geniş
değil, bu saatten itibaren olmamalıdır da. Birliği geri yaklaşımlara feda etme
lüksümüz yok, kimsenin de olmamalıdır. Çünkü parçalı, dağınık ve zayıf geçen
her gün devrimcilerin aleyhine işlemekte, halkın umutlarına ve menfaatlerine
zarar vermektedir. Dolayısıyla yazılarımızın, olur da yöntem sorunları
barındırması, biçim meselelerini göz ardı etmesi durumu birlik çabalarına düğüm
vurmaya gerekçe yapılmamalı, ana çaba gölgelenmemelidir. Biçimin tadilatına
süreçler imkân verebilir ama özün tahribatı ölümcüldür; bunun bilinciyle
iletişimi inşa etmeliyiz.