"Stalin'in de belirttiği gibi stratejideki
değişiklikler, örgütlenme ve mücadele biçimlerine de yansımaktadır, stratejiye
uygun yeni örgütlenme ve mücadele biçimleri ortaya çıkmaktadır."
Demokratik halk devrimi, ardından sosyalist devrimi gerçekleştirme mücadelesi veren bir komünist partisi, ülkenin sosyal ve ekonomik yapısını analiz ettikten sonra oluşturduğu devrim programın da mücadele biçimlerini; legal ve illegal mücadele biçimlerini belirler.
İşçi sınıfının temel mücadele biçimleri belirlenirken ekonomik,
ideolojik ve siyasal mücadele biçimleri olarak ifade edilmektedir. Lenin,
bunlar arasından siyasi mücadeleyi temel mücadele biçimi olarak tanımlar. İşçi
sınıfının tüm maddi ve manevi güçleriyle burjsuvaziye karşı verdiği mücadele,
siyasi mücadeledir. İşçilerin yalnızca kendi sömürücülerine karşı yürüttüğü
ekonomik mücadele farklı olarak bütünüyle kapitalist sınıfın çıkarlarını
koruyan devlete karşı verdikleri mücadeledir/savaştır. İşçi sınıfının iktidar
mücadelesidir.
Her mücadele biçimi ancak kendisine uygun araçlarla
yürütülebilir. Ekonomik mücadele sendikaları, grevleri kendisine uygun araçlar
olarak geliştirmiştir. Siyasi mücadele ise bir parti olmadan yürütülemez.
Bu partinin, işçi sınıfının en ileri, en nitelikli bireylerini,
bu kişilerin deneyimini, devrimci ruhunu, proletarya davası uğruna sonsuz
fedakarlığını kendisinde toplaması gerekmektedir. Ancak böyle bir parti, sınıf
mücadelesinin zor koşullarında yani proletaryanın burjuvaziye karşı savaşının
güçlükleriyle başa çıkabilir.
Proletaryanın herhangi bir örgütü, örneğin sendikalar veya yerel
işçi örgütleri vb. proletaryanın burjuvaziye karşı giriştiği iktidarı ele
geçirme savaşında yönetici rol oynayamaz.
Bu görev ancak proletaryanın kendisini yönetecek olan, iyi
donatılmış bilgili ve savaş sanatının inceliklerini kullanabilen öncünün,
proletaryanın siyasi partisinin omuzlarındadır.
Proletarya partisinin en önemli ilkelerinden biri illegalitedir;
partinin ve organlarının gizliliğidir. “İllegalite sadece bazı gizlilik
kurallarına uyulması değildir. İllegalite partinin örgütlenme, çalışma, yaşama,
savaşma ve korunma tarzıdır.
Partinin
esas görevi sınıf savaşına kurmaylık etmektir.” “…Partinin
görevi her şeyden önce de kitlelerin örgütlenmesi ve savaştırılması
meselesidir.” (Partizan, sayı 31)
Proletaryanın iktidar mücadelesindeki en önemli aracı
partisidir. 1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nde Lenin önderliğindeki RSDİP
(Bolşevik) işçileri, emekçileri, askerleri; İşçi ve Asker Sovyetlerinde örgütleyerek
Çarlığa ve Geçici Hükümete karşı örgütleyip silahlı ayaklanmayla iktidarı ele
geçirmiştir. Yine Çin’de Mao Zedung önderliğindeki ÇKP, (Çin Komünist Partisi)
işçileri, köylüleri örgütleyerek Halk Savaşıyla Komintang iktidarını alaşağı
ederek iktidarı ele geçirmiştir.
Proletaryanın iktidarı ele geçirme mücadelesinde mücadele ve
örgütlenme biçimleri daha önce de değindiğimiz gibi o ülkenin sosyal ve
ekonomik yapısına bağlı olarak şekillenir. Mücadele ve örgüt biçimleri, o
ülkedeki sınıf hareketinin somut durumuna göre belirlenir ve değişir.
Bu konuda Stalin, Rusya’daki devrimin tecrübelerinden yola
çıkarak şu tespitleri yapmaktadır; ”Taktik hareketin kabarma ve
alçalma, devrimin yükselme ve alçalmasının nispeten kısa dönemi için
proletaryanın davranış çizgisini saptamak, eski mücadele ve örgütlenme
biçimlerinin ve eski şiarların yerine yenilerini geçirerek bu biçimleri
birbirleriyle birleştirerek vb. bu çizginin uygulanması için mücadele etmektir.
Strateji, diyelim ki, çarlığa ya da burjuvaziye karşı savaşı kazanma, çarlığa
ya da burjuvaziye karşı mücadeleyi sonuna kadar götürmeyi hedef edinmişse
taktik daha az önemli hedefleri önüne koyar, çünkü onun hedefi bir bütün olarak
savaşı kazanmak değil, devrimin verili yükselme ya da bu muharebeyi şu ya da bu
eylemi başarıyla gerçekleştirmektir. Taktik, stratejinin bir parçasıdır, ona
bağlıdır ve ona hizmet eder.
Taktik,
kabarma mı yoksa alçalma mı olduğuna göre değişir. Devrimin birinci aşaması
boyunca (1903-Şubat 1917) stratejik plan herhangi bir değişikliğe uğramadığı
halde, taktik bu süre içerisinde birçok kez değişti. 1903-1905 döneminde
partinin taktiği saldırı taktiği idi, çünkü devrim kabarıyor, hareket
yükseliyordu ve taktik bu olgudan yola çıkmak zorundaydı. Buna uygun olarak
mücadele biçimleri de devrimciydi ve devrimin kabarmasına uygundu. Yerel siyasi
grevler, siyasi gösteriler, siyasi genel grev, Duma boykotu, ayaklanma,
devrimci mücadele şiarları- bu dönemde birbirini izleyen mücadele biçimleri
işte bunlardı. Mücadele biçimleriyle birlikte örgüt biçimleri de değişmekteydi.
Fabrika komiteleri, devrimci köylü komiteleri, grev komiteleri, işçi
temsilcileri sovyetleri, az çok açık bir şekilde faaliyet yürüten bir işçi
partisi- bu dönemdeki örgüt biçimleri bunlardı.
1907-1912
döneminde parti, geri çekilme taktiğine geçmek zorunda kaldı, çünkü o sıralar
devrimci hareket geri çekiliyordu, devrim alçalıyordu ve taktik bu olguyu
hesaba katmak zorundaydı. Buna uygun olarak hem mücadele biçimleri hem de
örgütlenme biçimleri değişti. Dumayı boykot yerine Dumaya katılma, Duma dışında
açık eylemler yerine- Duma içinde çalışma ve eylemler, Siyasi genel grev
yerine-kısmi iktisadi grevler, ya da basbayağı durgunluk, partinin bu dönemde
illegaliteye geçmek zorunda olduğu kendiliğinden anlaşılır, devrimci kitle
örgütlerinin yerine ise kültür ve eğitim örgütleri, kooperatifler, sigorta
kasaları ve diğer legal örgütler geçti.
Devrimin
ikinci ve üçüncü aşamaları için de aynı şey söylenmelidir. Bu aşamalar boyunca
stratejik planlar değişmeden kaldığı halde taktik düzinelerce kez
değişti.” (Proleter Devrimin strateji ve taktiği 7. Defter)
Mücadele ve ona bağlı olarak örgütlenme biçimleri dünya komünist
hareketinin tarihinde derinlemesine tartışılmış, bu tartışmalar içerisinde
bugün de komünistlere rehber olan Leninist tavır berraklaşmıştır.
V.İ.Lenin, “Partizan Savaşı” adlı makalesinde şu tespitleri
yapıyor; “Her Marksistin mücadele
biçimleri sorununu araştırırken, koymak zorunda olduğu temel talepler nelerdir?
Birinci
olarak; Marksizm sosyalizmin bütün ilkel biçimlerinden, herhangi bir belirli
mücadeleye bağlanmasıyla ayrılır. O, en çeşitli mücadele biçimlerini tanır ve
bunları ‘kafadan uydurmaz’ bilakis devrimci sınıfların, hareketin seyri
içerisinde kendiliğinden ortaya çıkan mücadele biçimlerini sadece
genelleştirir, örgütler ve onlara bilinç taşır. Marksizm her türlü soyut
formüle, her türlü dogmatik reçeteye kesinlikle düşmandır ve hareketin
gelişmesiyle, kitlelerin bilincinin artmasıyla, iktisadi ve siyasi buhranların
keskinleşmesiyle birlikte sürekli olarak yeni ve çeşitli savunma ve saldırı
yöntemleri ortaya çıkaran kitle mücadelesinin dikkatle incelenmesini talep
eder.
Bu
yüzden Marksizm hiçbir zaman hiçbir mücadele biçimini ret etmez. Marksizm
kendini asla yalnızca verili anda mümkün ve mevcut olan mücadele biçimleriyle
sınırlama, aksine verili dönemde hiç kimsenin bilmediği yeni mücadele
biçimlerinin verili toplumsal konjonktürün değişmesiyle ortaya çıkmasını
kaçınılmaz addeder. Marksizm bu açıdan eğer böyle ifade etmek gerekirse, kitle
pratiğinden öğrenir ve kitlelere meclis ‘sistemcilerinin’ keşfettiği mücadele
biçimlerini öğretme iddiasından uzaktır. Örneğin Kautsky sosyal devrimin
biçimlerini incelerken ‘gelecek buhranın
bizim şimdiden göremediğimiz yeni mücadele biçimleri getireceğini biliyoruz’
diyordu.
İkinci
olarak;
Marksizm,
mücadele biçimleri sorununun mutlaka tarihi olarak araştırılmasını talep eder.
Bu sorunu, somut tarihi durumun dışında ele almak, diyalektik materyalizm
alfabesini anlamamak demektir. Ekonomik evrimin çeşitli anlarında, çeşitli
siyasi, milli-kültürel, sosyal ve diğer şartlara bağlı olarak çeşitli mücadele
biçimleri haline gelir ve buna bağlı olarak çeşitli mücadele biçimleri ön plana
çıkar, mücadelenin ana biçimleri haline gelir ve buna bağlı olarak, ikinci
dereceden mücadele biçimlerinde, tali mücadele biçimlerinde de öz
değişikliklerine uğrar.
Belli
bir mücadele aracının uygulanmasını, gelişmesinin verili aşamasında verili
hareketin somut durumunu iyice incelemeden, onaylamaya veya onaylamamaya
çalışmak, Marksizmin zeminini tamamen terk etmek demektir.
Bize
yol gösterecek olan işte bu iki temel teorik öğretidir. Marksizmin Batı
Avrupa’daki tarihi bize bu söylenenleri doğrulayan sayısız örnekler
vermektedir. Şu günlerde Avrupa sosyal demokrasisi, parlamentarizmi ve sendika
hareketini esas mücadele biçimleri olarak görmektedir, eskiden ayaklanmayı
tanımıştı ve Rus Kadetleri ve Besaglavzi türünden liberal burjuvaların
görüşünün aksine, durum değiştiği takdirde gelecekte de tanımaya hazırdır.
1870’lerde
sosyal demokrasi her derde deva sosyal bir ilaç olarak burjuvaziyi siyasi
olmayan yoldan derhal devirme aracı olarak genel grevi reddetmiştir- ama sosyal
demokrasi (özellikle 1905 Rus deneyiminden sonra) siyasi kitle grevini belirli
şartlar altında gerekli olan bir mücadele biçimi olarak tanımıştır. Sosyal
demokrasi 1940’lar da barikat savaşını tanımıştır, ama 19. yy’ın sonunda belli
şartlar yüzünden onu reddetmiştir ve bu son görüşünü düzeltmeye ve Kautsky’e
göre yeni bir barikat taktiği ortaya çıkaran Moskova deneyiminden sonra barikat
savaşını amaca uygun bir şey olarak kabul etmeye tamamen hazır olduğunu
açıklamıştır.” (Proleter Devrimin Stratejisi ve
Taktiği, 7. Defter, V.İ.Lenin, s. 28-30)
Burada mücadele biçimlerine yaklaşımda tavır nettir. Hiçbir
mücadele biçimi ret edilemez fakat aynı zamanda hiçbir mücadele biçimi
mutlaklaştırılamaz. Hangi mücadele biçiminin yaşanılan anda öne çıktığı, esas
olduğu vb. sorusuna sınıfın mücadele içinde bulunduğu somut durumun somut
değerlendirmesi temelinde cevap verilir.
Mücadele biçimleri “devrimci sınıfların hareketinin seyri
içinde” kendiliğinden ortaya çıkar. Bu konuda Marksist öncü kitlelerden
öğrenir. Kitle hareketi içinde öne çıkan mücadele biçimlerini sadece
genelleştirir, örgütler ve onlara bilinç taşır.
Proletarya partisinin kuruluşuyla birlikte İbrahim
Kaypakkaya Türkiye’nin sosyal ve ekonomik tahlilini yaparak devrimin ilk
aşamasını demokratik halk devrimi (DHD), devrimin yolunu da halk savaşı olarak
belirlemiş, ülkedeki sınıfların konumlanışını tahlil etmiş, devrimin düşman ve
dostlarını ortaya koymuştur.
Devam eden tartışmalarda proletarya partisi; bu belirlemelerden
elli yıl sonra gerçekleştiren tartışmalarda proletarya partisi şu tespitleri
yapmıştır;
“…Kuruluşundan itibaren
yarı-feodal, yarı-sömürge ekonomik ve sosyal yapıya sahip Türkiye toplumunda
yarı-feodal üretim ilişkileri baskın durumdayken süreçle birlikte yarı-sömürge
koşulların derinleşmesi ve feodal ilişkilerin çözülmesi beraberinde emperyalizme
bağımlı kapitalizmi (komprador kapitalizmi) geliştirmiştir. Günümüzde
Türkiye’de feodal kalıntılar halen var olmakla birlikte komprador kapitalizm
hakim hale gelmiş durumdadır.”
İşçi
sınıfı içinde çalışma
Önümüzdeki süreçte kolektif açısından en fazla üzerinde
durulması gereken konuların başında işçi sınıfı içerisinde örgütlenme
gelmektedir.
Bu demektir ki; fabrikalar, iş yerleri, atölyeler proleter
devrimciler açısından örgütlenme ve mücadelenin kaleleri olacaktır.
Örgütlenmedeki bu değişikliklerle birlikte demokratik halk devrimi
mücadelesinde şehirler ve işçi sınıfı içerisinde çalışmanın esas olduğunun;
kırlarda ve yoksul köylüler içerisinde çalışmanın tali duruma düştüğünün,
devrim mücadelesinin başından sonuna kadar silahlı mücadele üzerinden yükseleceğinin,
silahlı halk ayaklanması mücadele biçimini hedefleyeceğinin altını çizmek
gerekir.
İşçi sınıfının yoğun olarak yaşadığı, çalıştığı bölgelerde
örgütlenme çalışmalarına ağırlık verilerek, buralarda uzun zamana yayılan
çalışmalarla yeni örgütler kurulabilir. Bu bölge ve fabrikalarda; mücadele
içerisinde, grevlerde, fabrika işgallerinde işçilerin siyasal bilinci
gelişecektir.
Bu işçilerden oluşacak komitelerle fabrikalardaki mücadelelere
önderlik edilebilir. Bu çalışma ve mücadele içerisinde işçiler proletarya
partisinin görüşlerine yakınlaşacaktır. İşçi sınıfı içerisinde daha yoğun
örgütlenmek proletarya partisini sadece örgütsel olarak değiştirmeyecek; bunun
ötesinde daha çok da ideolojik olarak sağlamlaştıracaktır.
Bu nedenle de işçi sınıfı içerisinde örgütlenmek önemlidir.
Stalin’in de belirttiği gibi stratejideki değişiklikler,
örgütlenme ve mücadele biçimlerine de yansımaktadır, stratejiye uygun yeni
örgütlenme ve mücadele biçimleri ortaya çıkmaktadır.
Örgütlenmenin en önemli aracı yayındır. İşçilerin mücadelesini
anlatan, onlara sınıf bilincini taşıyan, diğer fabrikalarda ve sınıf
mücadelesinin diğer alanlarında neler olduğunu aktaran bir yayın önemlidir.
Gazetemizde kimi dönem yoğun kimi dönem daha seyrek de olsa yayımlanan işçi
söyleşileri bu anlamda önemli ve öğreticidir. Bu haber ya da yazılar, işçilere
ulaştığı oranda hem işçiler kendi sorunlarının gazetemizde yer aldığını
görmekte hem de işçiler başka bir alandaki işçilerin de benzer sorunlarına
hakim olmaktadır. Aynı şekilde deneyim aktarımına da hizmet etmektedir.
Diğer yandan gazetemizin tüm okurları, işçi sınıfının sorunları,
yaşadıkları ve önerilerine yakınlaşmakta, gündemine almaktadır.
https://ozgurgelecek55.net/yorum-degisim-yeni-kosullar-ve-mucadele-bicimleri-uzerine